Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

Ekoloji, ekonomi ve mutluluk

0

Hemen hemen bütün bilimsel disiplinlerde yapılan eğitimlerde olduğu gibi ekoloji alanındaki eğitimler de ekolojinin tanımlanması, o da etimolojik köken ile başlar. Az buçuk ekoloji eğitimi almış herkes etimolojik kökenin Yunancada ‘ev’ anlamına gelen ‘oikos’ olduğunu bilir. Tıpkı ekonominin etimolojik kökenin de aynı sözcük olması gibi. Ekoloji ‘ev ya da yaşanılan ortam bilimi’ iken ekonomi ‘evin yönetimidir’ kelime karşılığı olarak.

Orman mühendisliği lisans öğretiminde çok eski yıllardan beri hem ekonomi dersi hem de ekoloji dersleri okutuluyor. O nedenle derslere biraz ilgi gösteren her öğrenci ‘bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu’ zıtlığının ekoloji ile ekonomi arasında açık şekilde bulunduğunu görür. Üstüne benim gibi orman ekonomisi[1] yüksek lisans ve doktorası yapanlar bu zıtlığı en derin noktasına kadar hisseder. Peki, nereden kaynaklanır bu zıtlık evin bilimi ile evin yönetimi arasında? Sanırım zıtlığın kaynağını ekolojide aramak doğru olamaz. Çünkü ekoloji, evi oluşturan unsurları ve bunlar arasındaki ilişkileri inceler. Yani bütünüyle nesneldir. Bakış açısına göre değişmez. Oysa ekonomi veya daha doğru ifade ile ekonomiyi ele alış biçimimiz, bana sorarsanız bütünüyle özneldir, bakış açısına, yaklaşıma göre değişir. En bilinen sınıflandırma ile kapitalist ve sosyalist ekonomik sistemlerin ekonomiyi ele alış şeklini düşünebiliriz örnek olarak.

Öte yandan, ekonomiye yaklaşım her nasıl olursa olsun, yaygın, egemen ekonomik anlayışların tamamı ihtiyaç-üretim-tüketim hattında bataklığa saplanmış durumda. Hepsi ihtiyaçların sınırsızlığına, üretimin ve tüketimin, dolayısıyla büyümenin sürekli artırılması gereğine biat ediyor. Öyle ki, bu yaklaşımın dünyayı kaçınılmaz bir uçuruma doğru sürüklediğinin anlaşılmasının üstünden on yıllar geçmiş olmasına karşın hâlâ ‘sürdürülebilir’ maskesi takılarak büyüme yahut kalkınma[2] masalları anlatılmaya devam ediliyor.

Neden büyüme(me)liyiz?

Ben, açıkçası, büyümemeyi rasyonalize etmek için büyümeyi rasyonalize etmek için bulduğumdan çok daha fazla gerekçe buluyorum. Büyümenin kapital sahibine daha çok kazandırmaktan başka hiçbir kesin getirisi yok. Büyüdükçe istihdamın arttığını, gelir adaletsizliğinin azaldığını söyleyebilir miyiz? Bunlar koşullara bağlı sonuçlar, yani büyüme bu sonuçları garanti etmez. Büyümeme de tersini. Yani büyümeyen ekonomilerin kesinlikle daha düşük istihdam ve daha kötü gelir paylaşımı yarattığı söylenemez. Fakat ben size büyümenin yarattığı kesin bir sonuç söyleyebilirim: Mutsuzluk. Bazı araştırmalar bunun tersini söyleyebilir.

Örneğin geniş kapsamlı bir araştırma[3] ekonomik büyümenin mutluluğu artırdığını olmasa da toplum genelinde mutluluk düzeyini homojen hale getirdiğini ortaya koyuyor. Yani çok mutsuzum ve çok mutluyum diyenler azalıyor; ortalarda bir yerde yığılma yaşanıyor. Buradaki en önemli sorun, bildiğim tüm mutluluk araştırmalarında mutluluğun tanımının kişiye bırakılmış olması. Yani kişiye mutlu olup olmadığı soruluyor ve verdiği yanıt o kişinin mutluluk düzeyi olarak kabul ediliyor. Aslında ölçülen mutluluk değil de tatmin düzeyi, belki de. Tatmin düzeyi yaşamdan beklentilerle ve deneyimlerle ilişkilidir. Ama mutluluk bundan çok ama çok daha derin bir kavram. Basit bir soruyla ne demeye çalıştığımı açmaya çalışayım: Hiç ağaca tırmanmamış, hiçbir hayvana dokunup sevmemiş, oyun konsolu başında gözleri kan çanağına dönerek sabahlayan bir çocuğun, o oyunu oynuyor olabildiği için ‘mutluyum’ demesi onun gerçekten mutlu olduğunu gösterir mi? Veya plazada sabah ve akşam karanlıkları arasında, gün yüzü görmeden çalışıp dolgun maaş alan beyaz yakalının pahalı arabasında gaza basarken hissettiği şey gerçekten mutluluk mudur?

Haddimi aşıp mutluluğun psikolojik temellerine girecek değilim. Ama sabit telefonun, kalorifer sisteminin bile olmadığı, tek kanallı siyah-beyaz televizyonlu evlerde büyüyen bir X kuşağı bireyi olarak, insanların daha çok metaya sahip oldukça daha fazla mutsuz olduklarını göremeyecek kadar da saf görünemem. Anket sorularında ‘çok mutluyum’ seçeneğini işaretleyip sahte ama gürültülü kahkahalar atanların bile gerçekte çok ama çok mutsuz olduklarını görememek için kör değil duygusuz olmak gerekir.

Mutluluğun sırrı da ekoloji de

Mutluluğunu paraya ve ekonomiye bağlamış çaresiz insanlığın girdiği çıkmaz sokağın (aslında sokak çıkmaz değil çıkar sokak, bir uçuruma, bir yok oluşa çıkıyor ama şimdilik onu bir kenarda tutuyorum) şifreleri de ekolojide. Hiç şaşırmayın, ne dediğimin farkındayım. İnsanı dünya dediğimiz evin sıradan bileşenlerinden biri olarak tanımlayan tek bilim ekolojidir. Ekonomiden psikolojiye, sosyolojiden teolojiye diğer tüm bilimler insana özel bir önem atfeder. O nedenle, insan, eğer mutlu olmak istiyorsa, hiç zaman kaybetmeden kendini özel sanmasını sağlayan her türlü tanım ve çerçeveyi yırtıp daha basit ama ekolojik sistemle çok daha uyumlu yaşamanın yollarını aramaya başlamalı ve uygulamaya aktarmalıdır.

“Ne yani, mağara insanına geri mi dönmeyi öneriyorsun?” diyenleri duyar gibi oluyorum. Birincisi, mağara insanından daha mutlu olduğumuzu gösteren bir kanıt yok. İkincisi, ekoloji bilen evrimi de bilir. Evrilerek basitleşmek ve bütün kanserli hücrelerimizden yavaş yavaş, zamana yayarak kurtulmak olanaklı. Ama düşüncelerimizin değişmesini ne zamana ne de evrime bırakabiliriz. Düşüncede ihtiyaç duyduğumuz şey, hiç şüphe yok ki tam bir devrim. Bunu yapmak da olanaklı. Fırsat buldukça bu konuyu yazmaya, daha doğrusu konuyu yazarak düşünmeye devam edeceğim. Burada bir noktalı virgül koymak iyi olur.

*

[1] Ben yüksek lisans ve doktora yaparken Orman Ekonomisi tek bir anabilim dalı idi ve Ormancılık Politikası ile Ormancılık Hukukunu da kapsardı. Şimdi hepsi ayrı anabilim dalları. Ben Ormancılık Politikası alanında çalışsam da rahmet saygıyla andığım Uçkun Geray Hoca’dan oldukça kapsamlı ekonomi dersleri almıştım.
[2] Büyüme ile kalkınma anlam olarak farklı kavramlar olsa da, günlük yaşamda kalkınma terimi çoğunlukla ekonomik büyüme bazlı değişimi ifade etmek amacıyla kullanılmaktadır.
[3] Clark, A.E., Fléche, S., Senik, C. 2016. Economic Growth Evens Out Happiness: Evidence from Six Surveys. Rev Income Wealth 62 (3): 405–419. doi:10.1111/roiw.12190

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.