ManşetTarım-Gıda

Domates(in) Köleleri

0

medium.com sitesinde Andrew Wasley imzasıyla yayınlanan yazıyı, Yeşil Gazete gönüllü çevirmenlerinden Oya Yalçın‘ın çevirisiyle iki bölüm halinde sunuyoruz.

* * *

Kaderleri bizim sofralarımıza düşmek olan domatesleri İtalya’da görünmez bir göçmen işçiler ordusu hasat ediyor. Yoksulluk sınırında ve sefalet içinde yaşayan bu göçmenlerin yaşam koşullarını sağlık kuruluşları “cehennem” olarak tarif ediyor. Andrew Wasley güney İtalya, Basilicata’dan bildiriyor.

Güney İtalya’nın Basilicata bölgesinde, Venosa kasabasının dışında kavrulmakta olan kırsala en yakın yoldan zorlu bir onbeş dakikalık sürüşün ardından bir dizi harap çiftlik evine varıyorsunuz. Etraf ormanlaşmış ve köhneleşmiş, tuğlalar dökülmekte ve yoksulluğun aşıntılarıyla çevrili her şey- çöpler, sahipsiz su varilleri, pencerelerden sarkan çamaşırlar, başıboş gezen köpekler. İlk bakışta burada birinin yaşadığına inanmak çok zor.
Bölgeye bereketli domates mahsülünü hasata gelen yüzlerce göçmen işçinin evi aslında kenar mahalleler. Her ağustos, çoğunlukla Afrika’dan, bir kısmı Doğu Avrupa’dan binlerce gezici işçi güney İtalya’ya sökün ediyor. Süreç içersinde Avrupa’ya – İngiltere de dahil- ihraç edilecek olan domatesleri toplayarak geçim derdine düşüyorlar. Bu domatesler konserve olarak, salça, püre veya domates suyu olarak ya da başka yemek ürünlerinin içinde kullanılmak üzere ihraç ediliyor.

9 tomato...

Ama Ecologist bir soruşturma bu karlı ticaretin istismar ve tacizle nasıl boşa çıkarıldığını açığa çıkarıyor: işçiler -ki bazıları yasadışı göçmenler- zor koşullarda, günde 14 saat çalıştırılıp domates toplamaya çalışarak bunun karşılığında çok yetersiz bir ücret alıyorlar. İşçileri kontrol altında tutan aracılar (gangmasters) aşırı kesintiler yapıp; ulaşım, konaklama, yemek ve diğer “servisler” için fahiş ücretler alıyorlar. Şikayet edenler şiddet ve tehditle yüzleşmek zorunda.

İşçiler sıklıkla çok korkunç kuşullarda sefalet içinde yaşıyorlar: ev denilen yerler genellikle içinde enerjisi olmayan ve sıhhi herhangi bir durumu olmayan metruk binalar. 30 işi tek katlı pis bir evde sıkış tıkış doluşmuş olabiliyor. Sağlık hizmeti neredeyse yok ve dış dünyayla iletişim çok sınırlı.
Göçmenlerin katlandıkları çalışma ve yaşama koşulları o kadar kötü ki bu konuda kampanya yürütenler onları “Avrupa’nın domates köleleri” olarak adlandırıyor.

Çoğu geride kalan ailelerine para yollayabilmek için bu tehlikeli işleri aramaya koyulduğunda kendilerini içinde buldukları tek şey acımasız bir yoksulluk çemberi ve istismar. Para yollamak veya Avrupa dışına uçuş bulmak için yeterince para biriktiremediklerinde oldukları yerde tutsak kalıp, benzer düşük ücretli ama yıpratıcı başka işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar. Yaşamak için portakal, limon, zeytin veya çilek hasatlarında çalışıyorlar.

İnsan hakları grupları ve birlikleri bu durumdan 50.000’den fazla göçmen işçinin etkilendiğini ve Puglia, Basilicata, Campania gibi tarımsal üretim yapan bölgelerde para kazanmak için didinip duruduklarını söylüyorlar. Rakam daha da yüksek olabilir çünkü çoğu ülkede yasal olmayan şekillerde bulunuyorlar. Koşullar o kadar kötü ki Médecins Sans Frontières (MSF) adlı yardım kuruluşu – genellikle çatışmalı bölgelere ilaç yardımında bulunan bir grup- bazı bölgelerdeki göçmenlere tedavi edebilmek için seyyar klinikler yolladı ve işçilerin deneyimlerimi “cehennemi” olarak tanımladıkları sert bir rapor çıkardılar.

Acı ve sefalet

Ecologist’in ziyaret ettiği ilk evde yaşayanlar konuşmak istemediler. Televizyon kameralarının geleceği ile ilgili söylentiler olmuştu ve – açıkça görülüyordu ki çoğu İtalya’da vizesiz kalıyordu- “otorite”nin teftişe gelmesinden korkuyorlardı. Bir tanesi barakanın çatısında asılan hayvan leşini temizliyordu ve konuşmayı reddetti.

Yolun ilerisinde neredeyse aynı başka bir bina daha vardı. Bir düzine Afrikalı genç adam bir aradaydı; bazıları sigara içiyordu, boğucu İtalyan havasında uzanmıştı. Bu adamlar konuşmakta bir çekince görmediler. Bu ev, çoğunluğu Batı Afrika’dan- Fildişi sahili, Burkina Faso ve Gana gibi ülkeler- on beş göçmenin “yuva”sı.

Akan bir su veya elektrik yok. Taş zemin üzerine serpiştirilmiş yataklarda hep beraber uyuyor gibi görünüyorlar. İşçiler dışarıda yemek yapıyor, yıkıyor ve tuvalet ihtiyaçlarını gideriyorlar ( Tuvalet yok; biz ayrılırken bir tanesi evden hemen uzaklıkta çömelmişti). Basilicata’da domates hasadı Ağustos sonu başlıyor ve başladığında on beş yeni işçi daha buradaki adamlara katılmış olacak. O kadar kalabalık olduğu için bazılarının dışarıda uyumak zorunda kaldığını söylüyorlar.

Burda sadece bir tek şey için bulunduklarını söylüyorlar: çalışmak. Bazıları aylardır bazıları ise yıllardır İtalya’da. Çoğunun ne zaman veya nasıl eve döneceği hakkında hiçbir fikri yok. Domates hasadı dışında portakal veya meyve toplama işinde olabiliyorlar veya İtalya’da pek çok geçici işgücünün hasat zamanı dışında ikamet ettiği Napoli’ye dönüyorlar. Bazı göçmenler sokakta dileniyor.

İtalya’ya doğru yola çıktığında beklediğinin bu olup olmadığını sorduğumuzda, Gana’dan Joseph, etrafı göstererek şöyle söylüyor: “ Bizim ne beklediğimizin değil ne bulduğumuzun önemi var.”

Burkina Faso’dan başka bir göçmen olan Armel ise: “Burası Afrika’dan daha iyi değil. Bu tip işlere hiç alışkın değiliz.” diyor. İşten aldıkları ücretler çok düşük olduğu için eve para göndermenin kolay olmadığını ve gündelik yaşamlarını geçirebilmek için yemek almak zorunda olduklarını söylüyor. “Her hasat zamanı aynı şey, portakal hasadı daha da kötü…o kadar çok insan var ki bu iş için bekleyen.”

Yine Burkina Faso’dan Daniel ilerleyen günlerde hasat başladığında açık alanda korumasız bir durumda olan domates tarlalarında on ila on iki saat arası çalışmayı beklediğini söylüyor; elle toplayarak, eğilerek, kopararak ve dolu kasaları taşıyarak geçireceği saatler. İş çok zahmetli, kendini tekrarlayan ve sıcak altında yapılan bir iş. Hava sıcaklığı 40C’ye ulaşabiliyor.

Çoğu domates toplayıcısının sözleşmesi yok. Göçmenler başarıyla hasat edilmiş domatesin oranına göre parça başı ödeme sistemi yle ücretlendiriliyor. Her ne kadar bölgeden bölgeye değişse de, Daniel, Armel ve Joseph günde 20- 30 Euro (£17 — £26) arası bir para kazanmayı bekliyorlar. Yürürlükteki rayiç bedel bu ve toplanan kasa sayısına bağlı olarak belirlenen fiyat da bu. Kasalar dolu olduğunda 350 kg ağırlığında oluyor.

“Ama haftada sadece üç günlük iş oluyor” diyor Daniel. “Diğer günler zamanımızı burada geçiyor.” Bu da pratikte bazı işçilerin haftada sadece 51 Euro (£45) kazanabiliyor olması demek. Üstelik aracıların kesintileri ve yaşamsal ihtiyaçlar henüz karşılanmadan ellerine geçen para da bu.

Katı hiyerarşi

Avrupa’da – ve ABD’de- dönemsel bahçecilik faaliyetlerinde olduğu gibi İtalya’da da aracılar domates hasadında merkezi bir yerde. Çiftçiler ve üreticilerle komisyon üzerinden anlaşma yapıp, işgücünü ve işgücü için ulaşım, konaklamayı ayarlama, yemek, su ve diğer ihtiyaçları karşılamayı sağlıyorlar karşılığında.

İtalya’da aracılar ve üreticiler arasındaki ilişki dönemsel işgücünü sağlama yükümlülüğünü içerdiği için katı bir hiyeraşik yapı sergileyen karmaşık bir süreç. Çoğu örnekte, İtalyan bir aracı, capo bianco yani beyaz şef olarak biliniyor, bir domates çiftçisine ya da birçoğuna iş ilişkisi yürütmek isteğiyle yaklaşıyor. Sonrasında hasat edilecek arazinin büyüklüğü ile ilgili anlaşmaya varıp genel bir ücret ve kaç işçi çalıştırılacağı konusunda pazarlıklar yapılıyor.

Sonrasında capo bianco genelde idare ettiği diğer aracılara- ki bunlar genelde göçmen işçilerin geldiği ülkelerin vatandaşları olan yabancı uyruklu kişiler oluyor ve bunlara da capo nero deniyor ( siyah şef) – fiziksel olarak ne kadar iş gücü gerekiyorsa işe alması talimatını veriyor.
Capo nero genelde işçilerin arasında yaşıyor ama aktif olarak hasat sürecine katılmıyor. Onun yerine tarlalara doğru sayıda kişinin gönderildiğinden emin olup, onların ulaşımını, konaklamasını, su ve yiyecek ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlayıp ücretlerini ödüyor.

Bazıları işçilerin yemek, konaklama ve ulaşım masraflarını önceden ücretlerinden kesiyor. Bazıları ise ödeme yapıldıktan sonra. Cep telefonu şarj etme, temiz su bulma, bisiklet tedarik etme gibi diğer “hizmetler” de ayrıca bu girişimci aracılarca ücretten düşürülüyor. Genellikle capo nero o günün toplanan ilk domates kasasını sağladığı ek servisler adına alıyor.
Ecologist ‘in ziyareti sırasında bir capo negro da orada. Emsallerinden biraz daha iyi giyinmiş olması ve İtalya’ya vardıktan sonra evine dönebilmiş – bu örnekte Fildişi Sahili- az sayıda kişiden biri olması dışında fark edilmiyor. Varlığı, finansal ayrıntılar hakkında açıkça konuşmayı engellediği için işçileri tedirgin ediyor. Buna rağmen genç bir işçi temel ihtiyaçlar için “çok fazla para” kesildiği yönünde söyleniyor.

devamı yarına…

Yeşil Gazete için çeviren: Oya Yalçın

(medium.com, Yeşil Gazete)

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.