Yoğun ve yorucu bir gündemin ortasındayken şehrin en değerli çağdaş sanat etkinliklerinden biri olan Comtemporary İstanbul, hepimize bir nebze olsun nefes aldırmayı başardı. Bu yıl 11’inci yaşına giren fuar sanat piyasasını canlandırmakla kalmadı, dünyanın farklı coğrafyalarındaki galerilerden çarpıcı eserleri de biz sanatseverlerle buluşturdu.
3-6 Kasım 2016’da İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşen fuarda 20 ülkeden 70 galeri, 520 sanatçıdan 1500’ü aşkın eser vardı. Geçtiğimiz yıl da görme fırsatı bulduğum fuara katılım bu yıl da hayli yüksekti. İş yoğunluğundan dolayı birçok İstanbullu gibi hafta sonu arkadaşlarımızla beraber gidebildiğimiz için aşırı kalabalık bir süre sonra yordu. Bazı galerileri inceleyemeden turumuzu bitirmek zorunda kaldık. Buna rağmen çağdaş sanatla ilgilenen ya da ucundan da olsa merak edenlerin buraya akın etmesi hem organizatörlerin başarısı hem de sanatsal etkinliklere olan gereksinimin arttığının bir göstergesi.
Çin Sanatının Olağanüstü Güzelliği
Farklı dünya görüşlerine sahip sanatçıların ufkumuzu açan eserlerini inceleme fırsatı yakaladığımız fuarı gezerken, her defasında Uzak Doğu eserlerine doğru çekiliyor bedenim. Bu seneki fuarda da Çin çağdaş sanatına ne kadar önem verildiği hissediliyordu. Çinli çağdaş sanatçılardan oluşan zengin bir seçki vardı. Australia China Art Foundation’a ait bölümde ülkenin dünyaca ünlü isimlerinden Ling Jiang portreleri muazzamdı.
Eserlerinden etkilendiğim bir diğer sanatçı da Güney Kore’den Sun Tai Yoo… Fuardaki en favori tablolarımın bunlar olduğunu söylemeliyim. “Kelimelerim” adını verdiği serisini incelerken gözümü alamadım. Metaforik öğelerle gerçeküstü bir anlatımı benimsemiş olan Sun Tai, insanın doğa olan ilişkisini, günlük hayatımızın parçası olan dört yaşam elementi hava, su, toprak ve ateşle anlatıp üç boyutlu resmederek kişisel olarak yorumlamış. Uzak Doğu felsefesi, etrafımızdaki her şeyin yin ve yang enerjilerinden oluştuğunu; yin’in (kadın, su, hava, karanlık, durgunluk), yang’ın (erkek, ateş, toprak, aydınlık, devingen) birbirine karşıt olduğunu ama bütünleştiğinde birbirini tamamlayan enerjiler olduğunu söyler. Sun Tai de bu felsefeyi eserlerine yansıtmayı başarmış.
Daha fazla video art
Ressam ve grafik tasarımcı Yılmaz Aysan’ın bazı çalışmaları da Comtemporary İstanbul’daydı. Eskizler adlı çalışmalarında birbirinden farklı kadın figürlerini üçüncü boyutta çizerek konu mankeni olarak kullanmıştı. Çocukluğumuzda teli kıvırarak şekiller oluşturmaya çalıştığımız basit bir oyunu Aysan ileri bir boyuta taşımış. Aysan’ın anlattığına göre, demir telin sanatla buluşması, 1926’da Paris’te bir oyuncak tüccarının ürettiği oyuncak sirkle ortaya çıkmış. Tüccarın tel-heykel adını verdiği bu icat daha sonra çağdaş sanatçılar tarafından ifade biçimi olarak kullanılmış. Floresan boyalar ve çeşitli aydınlatma teknikleriyle eserlerini renklendiren Aysan kadın ruhunun değişken hallerini gözler önüne sermeye çalışıyor. Bunlardan birini sevdiğim birine hediye etmeyi isterdim.
Video her geçen yıl hayatımızda daha fazla yer kaplamaya devam ediyor. Sosyal medyada da fotoğraf yerine üretilen videolar daha fazla takip edilip paylaşılıyor. Video çekip paylaşmak ihtiyacımız, hayatlarımızı kamuyla paylaşma açlığımızı beslemeye imkan yaratırken, sanat dünyasında da “video art” kavramı izleyiciyle bambaşka bir dil kurarak kendine yeni bir ifade alanı yaratıyor. Bu yıl ki fuarda çalışmalarını gururlanarak takip ettiğim yönetmen ve video sanatçısı arkadaşım Aykut Cömert bu alanda kendini geliştiren isimlerden biri. Kefen adlı projesi için oyuncu Gün Akıncı ile çalışan Aykut, bireysel ve toplumsal sorunlara yönelik eleştirilerini metaforlarla ifade ediyor. Daha önce Bebek, Taş-Kağıt-Makas, Kuşak, Yaka, Burka, Künye ve Saç gibi videolarıyla kadını merkezine oturtan Aykut, kadının toplumdaki kimliğini kültür, din ve sosyal yapı üçgeninde irdelemeye çalışıyor. Çalışmalarının bir kısmını YouTube’dan takip edebilirsiniz.
Zamanın dar eserlerin bol olduğu fuardan aktarılacak çok şey var aslında. Ama hepsini bir yazıda toplamak mümkün olmasa da en azından akılda en kalıcı olanları paylaşmak istedim. Son olarak eklemek istediğim bir çalışma daha var. Türkiye’de bir nebze daha artan çevre bilinci ile kurumlarda geri dönüşüm çalışmalarına dair projeler yürütülmeye başlandı. Çekilen bazı reklam filmlerinde de mutlaka tüketiciye çevre korunmasına yönelik bilgilendirici mesajlar veriliyor. Bu tür kamusal paylaşımların eğitici ve öğreticiliği yadsınamaz. Bu kapsamda Arçelik de hoşumuza giden bir girişimde bulunmuş. Geri dönüşüm tesislerinde elde edilen malzemeleri toplayıp Türkiye’nin önde gelen sanatçılarına vermiş, böylece ortaya Contemporary İstanbul’da ilk kez sergilenen “Cycles” isimli bir sergi çıkmış. Geri dönüşüm bilincinin çok daha yaygınlaşması ve bu tür projelerin daha fazla kurum ve kuruluşu teşvik etmesini temenni ediyoruz.
Fotoğraflar: Merve Damcı
Merve Damcı