Dış Köşe

Çanakkale karalara bürünüyor(!) – Oral Kaya

0

Çan ilçesi yakınlarında bulunan kömür rezervleri, zamanın karar vericileri tarafından hep büyük bir yatırım alanı olarak görüldü.

1950’li yıllarda Çanakkale Seramik Fabrikaları’nın da bölgeye kurulma gerekçesi bu kömür idi. 1990’lı yıllarda ise dönemin ANAP’lı bakanı Mustafa Cumhur Ersümer tarafından önerilen ve yapımı gerçekleşen Çan1 Termik Santrali de aynı gerekçe ile bölgeye kuruldu. Bu kömürün kalite bakımından çok verimsiz olması ise, yapılan tüm yatırımlardan sonra “görüldü/tespit edildi”. Bugün seramik fabrikaları, doğalgaz çevrim santrali ile elektrik üreterek ve sağlanan ısıdan yararlanarak çalışıyor. Çan1 Termik Santrali (iki sene önce adı 18 Mart Termik Santrali oldu) ise tamamen ithal kömür kullanıyor.

1

Oysaki Osmanlı zamanından bu yana Biga Yarımadası olarak anılan bölge, İstanbul’un, hatta özellikle sarayın mutfak ihtiyacını karşılayan verimli bir tarım alanı. İstanbul’a üretilen gıda ürününün sadece bir denizyolu ile taşınması kolaylığı, mutfaklara burada üretilen tüm ürünlerin taze ve sağlıklı ulaşmasını sağlıyordu. Belki de saray mutfağını bu kadar eşsiz ve de leziz kılan bu taze ürünler idi. Halen verimli tarım alanlarına sahip olan Biga Yarımadası, bugün Türkiye’de süt ve süt ürünlerinin fiyatını belirleyebilecek kadar önemli bir potansiyele sahip. Bölgede ülke ihtiyacının yüzde 12’sini karşılayan kapya biber üretimi ve ülke domates üretiminin yüzde 18’i gerçekleşiyor.

Tarım alanlarına termik santral kuruluyor

Bu kadar verimli bir tarım alanına, şimdi aynı gerekçeyi göstererek yine kömüre dayalı termik santraller yapılmak isteniyor. Marmara Bölgesi’nin ekonomik potansiyeli öne sürülüyor. Enerjiye ihtiyacımız var deniliyor. Bölgenin diğer olumlu potansiyellerine bakılmıyor. Mesela Türkiye’de en verimli rüzgârı alan bölgelerden biri olduğu için acaba rüzgâr enerjisini kullanabilir miyiz denmiyor. Hem böylelikle o verimli tarım alanlarına da korumuş oluruz denmiyor. Seramik fabrikalarının neden doğalgazı kullandığı, büyük vaatlerle yapılan Çan1 Termik Santrali’nin neden artık dışarıdan döviz ödeyerek ithal kömür aldığını sormuyoruz. Sadece bunlar da değil. Biga Yarımadası’nın kuzey kısmına, yani Kara Biga’ya yakın kurulan demir çelik işletmesinin de aynı gerekçe ile, bölgedeki kömürü kullanmak için kurulan termik santrallerin de ithal kömür kullandığını düşünmüyoruz.

Şu an Çanakkale il sınırları içinde lisansı alınmış, yapımına başlanan veya başlanacak olan 16 (yanlış okumadınız ONALTI) tane termik santral çalışması var. Bunların üç tanesi zaten şu anda faaliyette. Hepsi ithal kömür kullanıyor. İzinleri alınmış ve ÇED süreci tamamlanmış Çan2 termik santrali ise tam bir karabasan. Odaş Enerji tarafından, Avusturya’da artık eskimiş bir termik santral sökülerek bölgeye getirilecek ve firma yetkililerinin belirttiğine göre revizyonlar yapılarak kurulup işletmeye alınacak. Bölgedeki hiç kimse bu söyleme inanmıyor.

Santrallere karşı hukuk mücadelesi

Çan1 Termik Santrali kurulduğu dönemde insanların gözü iki öngörü ile boyanmaya çalışıldı. Bunlardan birincisi istihdam idi. Bu öngörü bugün halen birçok alanda kullanılıyor. Yapılacak olan her yeni yatırım için aynı gerekçe sunuluyor. Çan1 Termik Santrali dönemin bakanı önderliğinde yapıldığı için de, Çan ve yöresinde yaşayan insanlar buna ikna oldu.  O yıllarda bölgeye tam 4 bin yeni istihdam sağlanacağı iddia edildi (bugün de aynı rakam Çan2 Termik Santrali için veriliyor nedense). Santralin inşaat aşamasında dahi bu rakama ulaşılmadığı gibi, bugün aynı santralde çalışan sayısı 36. Yani vaat ettikleri rakamın sadece yüzde 1 i bile değil.

İkinci öngörü; “akışkan yataklı” olarak yapılacak olan Çan1 Termik Santrali, kömürü tam verimli yakacağı gibi, baca gazlarından salınan parçacıkların da yakılması ile hiç doğaya ve çevreye zarar vermeyeceği idi. Bunun sonuçları tabii ki zaman içinde görülebilecekti. Lakin bu öngörü de doğru çıkmadı. Bu alanda çalışan bazı akademisyenler bu sonuçları net olarak ortaya koydular. Sağlık verileri ile insan sağlığı üzerine etkileri araştırıldı. Tüm olumsuzluklar gözlemlendi ve de raporlandı. Ama bölge insanı raporları değil kendi gerçeğini kabul ediyor. Bölge köylerinde tarımsal üretim yapan herkes aynı cümleyi kullanarak söze başlıyor. “Eskiden çok daha verimli idi bizim buralar. Verim düştükçe köylerimiz boşaldı, çocuklarımız göçtü gitti.” Bu sözü orada halen yaşam mücadelesi veren ve de köyünü tarlasını bırakıp gitmeyen herkesten duyuyorsunuz. Artan sağlık sorunları ise tabii ayrı bir gerçeklik. Köyün neredeyse yarısı kanser. “Zamane hastalığı bu illet. Eskiden bilmezdik kanseri.” diyor aynı köylüler sohbetlerinde.

Çanakkale’de güçlü bir ekoloji mücadelesi var. Kentte yaşayanlar da bölgelerinin zarar görmesini istemiyor. Bunun için çeşitli sivil oluşumlar, dernekler, meslek odaları mücadele ediyorlar. Bölge ekonomisinin sağlıklı ve sürdürülebilir şekilde gelişmesi için çalışmalar yapıyorlar. Kömüre dayalı termik santrallere karşı hukuk mücadelesi haricinde çeşitli katılımcı modeller benimseniyor ve yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. En önemlisi de enerji üretiminin bir alternatifinin olduğu ama tarımsal üretimin alternatifinin olmadığı görüşünü yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Alternatif enerji kaynaklarının kullanımını teşvik eden projeleri hayata geçirmeye çalışıyorlar. Bu alanda özellikle bölgede çok yaygın olan tarımsal üretim kooperatifleri ile birlikte çalışıyorlar. Çanakkale’nin “karalara bürünmesi”ni engelleyecek güçlü bir ses var bölgede:  “Çiftçi varsa, tarım var. Tarım varsa, gelecek var.”

*Troya Çevre Derneği

Bu yazı zaman.com.tr/ den alınmıştır

2.Oral Kaya

 

 

Oral Kaya

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.