Hafta SonuManşet

[Cadı Kazanı] Atık yönetimi ve belediyelerin hal-i pür melali – Nuran Seyhan Bayer

0

Geçtiğimiz haftaki yazımda atık yönetimini mükemmelleştirip gerçek bir ekonomik girdi olarak vatandaşlarının refah düzeyine nasıl yansıtılacağını, çöple ısınan kentlerden biri olan Viyana özelinde anlatmıştım. Avrupa ülkeleri bu sistemi 20.yüzyılda oturturken biz 21.yüzyılda, artık robotların, yapay zekanın, Mars’ta yaşamın tartışıldığı bir yüzyılda, çöpümüzü bile yakıp ısınamıyoruz. Girişimler, tesisler, projeler var ama hala hayatımıza dokunan bir sonuç yok. Tabi İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yaptıklarının hakkını da teslim etmek gerekir. 24 yıldır aynı siyasi partinin yönetimde olduğunu ve geç kalınmışlığın dışında, atık yönetiminin hala mesken bazında yapılmadığını da unutmadan.

Atık yönetiminin temeli evlerden başlar. Zaten Avrupa da bunu yapıyor. Oturduğunuz sitelerin ya da apartmanların ortak alanında çöplerinizi ayrıştırarak atacağınız konteynerler vardır, oraya atarsanız. Sokaklar salkım salkım çöp yığınına dönüşmez. Ya da ev bazında içeride ya da bahçede farklı renkte plastik çekmeceleri olan küçük konteynerler vardır, kağıdınızı, camınızı, plastiğinizi oraya kalan çöpü de ayrı bir çöp kutusuna atarsınız. Sonra da Hollanda örneğinde olduğu gibi haftanın belirli günlerinde alınır ve eğer ayrıştırmanızı yanlış yaptıysanız ceza yersiniz. Bu kadar basit. O ülkelerde yaşayan vatandaşlarımız da bunu yapar. Yani ‘bizim ülkede olmaz’ lafı boş bir laftır. Sonuçta uzaya roket göndermiyoruz. Bakalım yerel seçimlerde hangi siyasi partilerin adayları bu en temel belediye hizmetini yapacaklarını söyleyecekler.

Şimdi biraz da ülkemizdeki duruma bakalım. İstanbul’da olumlu adımlar atılmış, tesisiler kurulmuş. Hasdal, Kemerburgaz-Odayeri ve Şile-Kömürcüoda’da olmak üzere 3 adet Depo Gazından Elektrik Üretim Tesisi (LFG) bulunmakta.

Çöplerden üretilen kompost gübreyi de belediye park ve bahçelerde kullanıyor. Küçük çapta da olsa enerji elde ediliyor. Ama henüz hane bazına yansıyan bir durum yok. Sokaklar da hala çöp torbalarıyla şenleniyor.

Görevinden ayrılmak durumunda kalan belediye başkanı döneminde ,2020’ de hizmet vermesi planlanan ve bir Japon firmasının yapacağı tesisin Avrupa yakasının günlük çöpünün dörtte biri, toplamda İstanbul’un çöpünün %15 inin bertaraf edilmesi ‘planlanıyor’. Projeye imza atılmış, gerçekleşme durumu ise resmi sayfalarındaki bilgiye göre %4…Daha ne istersiniz? Üstelik bu konudaki başarılarını ve insanların yaşam kalitesine yapılan katkı hala sadece çöplerin toplanmasıyla ilişkilendiriliyor ve gelinen düzeyin diğer metropollere örnek olduğunun da altı çiziliyor. Hatta İsveç kıskançlığından ‘çöp kıtlığı’ çekiyor.

Bir başka traji komik durum Kocaeli Belediye’sinde yaşanıyor. Tabii ki henüz proje ve uzun bir süredir tartışılan tesisin nereye yapılacağı, ÇED raporları falan, filan. Çünkü çöpün sadece yakılması düşünülüyor. Yani tesis kurulursa çöp değil içinde adeta para yakacaklar. Çöp ayrıştırma, geri kazanım, ısı ve enerji üretimi düşünülmemiş bile.

Belediye başkanının bu konudaki açıklaması ise şöyle: “Tesisin maliyetleri yüksek. Bizim zaten devam eden pek çok projemiz var. Onların da maliyetleri var. Bu sebeple projenin kapasitesini, maliyetini düşürmek için çabalıyoruz. Alanı daraltabiliriz. Alan benim içime sinmedi. Yeni alanlar da bakıyoruz”

Telefonla son durumla ilgili bilgi almak istedim meğerse devlet sırrıymış (!), tabii alamadım.

Gelelim ‘sosyal demokrat’ belediyelerin durumuna. 2015 yılında Ege Belediyeler Birliği, içlerinde İzmir Büyükşehir Belediye başkanının da olduğu kalabalık bir grupla Çek Cumhuriyeti ‘nde bulunan Prag’ın en büyük Prazske Sluzby katı atık ayrıştırma tesisi ve Viyana’daki Spittelau Yakma Tesisi’ ne bir inceleme ‘gezisi’ yapıyorlar. Dönüşte büyük heyecanlarla yapılan basın açıklamaları…Plan yok, proje yok. Sonuç tısss…

Yıl 2018, yeni yerel yönetim seçimleri yaklaşırken İzmir Büyükşehir Belediye başkanının yaptığı tek şey bir daha adaylığını koymayacağını açıklarken neden olarak da CHP’nin bir yönetim planı olmadığını gösteriyor. Plansız bir başkandan plan sorgulaması!

Bu nedenle, yerel seçimler yaklaşırken “artık yönetici de mi ithal etsek?” sorusu haftaya kaynayacak kazanımızda.

Olanca kötülüğün, karanlığın içinde her şeye rağmen ışık vardır ve ışığa zaten en çok ‘karanlık zamanlarda ihtiyaç duyarız. Her doğum bir mucize, her insan yeni bir başlangıçtır ve insanlar bir araya gelip ortak eylemde bulunabildikleri sürece umut da vardır. Dünya sevgisini mümkün kılan, içinde yaşadığımız dünya için sorumluluk alıp ortak eylemde bulunma yetimizdir.            Hannah Arendt

 

Nuran Seyhan Bayer

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.