Yeşeriyorum

Bir İki Üç Daha Fazla Hizbullah

0

Onlar soykırım yapmaktan bıkmadı ama ben artık sadece kızmaktan bıktım. Hayır, kısır protestolardan, sonu gelmez diplomasi koridorlarından yoruldum. İsrail denen soykırım makinesinin sonu gelmez katliamlarına rağmen, bebek katili olmasına aldırmadan onu kollayan, koruyan ABD denen Siyonist Devletten bıkkıntı geldiğinden. İşte bütün bunlardan dolayı Hizbullahı hayırla yâd ediyorum. Çünkü barışın gelmesi, Ortadoğu’nun İsrail denen soykırım makinesinden yana selamet bulması için İsrail’in façasının çizilmesi şart.

Ortadoğu’nun kan, şiddet, gözyaşı ve soykırım makinesi İsrail Devleti bir kere daha topraklarını gasbettiği Filistin halkına karşı katliama hatta soykırıma girişti. Oysa tarihin ironisi olsa gerek, İsrail devletini kuranlar bu devleti kendi halkları soykırıma uğradı diye kurmuşlardı. Yunanca bütünüyle yanmış anlamına gelen holokost eyleminin kurbanları şimdi başkalarını holokosta tabi tutuyor. Nazilerin kurbanları Nazilere dönüşüyor.

İsrail devleti kendi tarihindeki katillerle (mesela Nabukadnezarla) özdeşleşerek katliam yapadursun, devletten çok bir cinayet şebekesine dönüşen ABD’li Şahinler hala Hamas’ı suçluyor. İsrail Filistin halkını açlık, kan gözyaşı ile sınarken, barutla yanmış bedenlere dönüştürürken dünya kamuoyu hala İsrail için seferber olamayıp, bu katil devlete dur diyemiyor.

Dünya Kılını Bile Kıpırdatmıyor
AB bütünüyle kale Avrupası’na dönüşüp sinizmde rekor kırmakta, kimse AB’den dünyayı ilgilendiren bir mesele de aktif tavır beklemesin. Hele ki AB’nin çekirdek güçlerinden Almanya açıkça İsrail hükümetini sırtını sıvazlar, İngiltere anlayış gösterir, diğerleri ise ıslık çalarak gözler yukarda, eller cepte dolaşıp üç maymunu oynarken AB’den insani değerler adına aktif bir tavır beklemek fazlası ile iyimserlik. AB ülkeleri tıpkı İsrail gibi daha da sağa kayarken, Irkçılık Avrupa’nın üzerinde dolaşan bir hayalete dönmüşken AB’den tutup Müslüman Filistini hele de Hamas için kollamasını beklemek beyhude bir iş.

Arap ülkelerine gelince Saldırıdan Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in haberdar edildiği söylenirken ve dahası Mübarek HAMAS düşmeden kapıları açmam diyip Faşist İsrail devleti ile paralel bir çizgideyken, diğerleri derin bir korkaklık içinde kıvranır dostlar alışveriş de görsün babında sözler söylerken, Arab Birliği hala toplanamazken, İran dışında kimseden öyle sert bir açıklama gelemezken, Arap Devlet ve hükümet başkanlarının yegâne derdinin kendi koltuğu bilinirken, dahası İslam dünyası tek vücut bir halde İsrail’e karşı çıkamazken onlardan Filistin için en ufak bir adım beklemek iyimserlik ötesi bir saflık değil mi.?

Rusya, Çin gibi dünya gücü olma konumunda olanlar da dâhil BM Güvenlik konseyinden İsrail’e dair güçlü bir kınama bile çıkmazken,  İsrail için alınmış onca yaptırım kararına kimse uymaz hatta İsrail ile ticaret sürerek bu faşist devlet ödüllendirilirken BM’den İsrail’i frenlemesini beklemek olanaksız ise kim kurtaracak bahtı kara Filistini? Türkiye’nin bu konuda sonu gelmez diplomasi ile Filistin için çözüm olacağın bekleyenler var ise onlara zeka testi uygulanmasında fayda vardır denebilir. Tüm “bu ahval ve şerait altında” Filistin için bir uluslar arası tugay bile oluşturulamaz, ne yazık ki çok zayıf kalan barış aktivistleri bile kendi ülkelerinin sokaklarını inletip de hükümetlerini bir şey yapmaya zorlayamazken-ki en çok umdu bağlanacaklardan biri olmalarına rağmen- Filistin halkını çelik kanatlı ölüm kuşlarından, paletli demir ölüm makinelerinin kan kusturmasından kim koruyabilecek?

HAMAS intihar komandoları aracılığı ile bir dönem Japonya gibi ülkelerin uyguladığı “hayatı çekilmez kılma” stratejisini uygulamaya çalıştı, çaresizlik içinde bedenlerini silaha dönüştürdü, ama sonuç elde var sıfır. Bu sadece İsrail’e kendi zalimliği için meşruluk devşirme imkânı veren bir çaresizlik haline dönüştü ne yazık ki.

Filistin halkı çaresiz, ellerindeki tek silah çakaralmaz sınıfına girecek el yapımı roketler, İsrail’in roketleri karşısında çok etkili değil. Filistinli direnişçiler dünyanın en yaman savaşçıları bile olsalar ellerindeki teknik donanım İsrail’in savaş gücü ile kıyaslandığında çok yetersiz. İsrail’i bu denli pervasız kılan etkenlerden biri de bu. İsrail kedi ise mevcut hali ile Filistin zavallı bir fare.

Bütün bunları düşündüğümüzde Filistin halkının önünde soylu ve kahramanca bir ölüm ile azar azar İsrail ambargoları altında, çöken altyapısından doğacak salgın hastalıklar, açlık, ilaçsızlık, susuzluk vb koşullar ile ölmek dışında bir seçenek yok.

İşte bütün bunlardan dolayı bir iki, üç.. daha fazla Hizbullah diyorum. Çünkü İsrail’de gerçekten yüreğindeki insanlık ölmemiş, cesur, onurlu barış aktivistleri olsa da etkisizler. Halk Avrupa’daki gibi gemi azıya almış bir ırkçılık içinde insanlığını kaybetmiş bir halde. Bakın bir İsrailli Gazzede bebekler ölürken ne demiş “arkama yaslanıp ordunun işi bitirmesini seyredeceğim”.

Söz konusu bitirilen iş bebekler, çocuklar, çaresiz yaşlılar, kadınlar gibi savaş gücü olmayan halk. Tek suçları şu ana kadarki hükümetler gibi yolsuzluğa batmayan, yoksulluğu halkıyla birlikte yaşayan, yoksullar için dayanışma ağları ören ve İsrail devletinin 1967 sınırlarına çekilmesi halinde meşruluğunu zımmen bile olsa kabul edeceğini ifade eden meşru hükümetleri olan HAMAS’ı seçmek.

Yenilgi Dışında Seçenek Yok
Dolayısıyla İsrail’in gemlenebilmesi, bir parça çekince duyarak bu denli pervasız olmasının önüne geçecek, İsrail halkına bu devletin kuruluş amacını anımsatacak, dünya entelektüelleri içinde müstesna bir yere sahip değerli bilim insanları, felsefeciler, sanatçılar gibi insanlık adına onur duyulacak insanların yetişmesine yol açacak-ki bunların hiç birinin İsrail’den değil diasporadaki Yahudiler arasından çıktığını belirtmiş olayım-bir basiret kazanmalarını mümkün kılacak, güvenle yaşamalarını yegâne yolunun birbirinden saldırgan ırkçı-faşist partilere oy vermekten değil, bölgede barış içinde yaşamayı vaad edecek insanları seçebilmesinden geçtiğini idrak ettirecek tek şey İsrail devletini ve ordusunun ağır bir yenilgi almasıdır. Bunu da şu ana kadar Hizbullah dışında yapabilen hiç kimse olmadı.

Aksi halde daha çok ağlayıp, ahu vah edip, zavallı Filistinliler diye göz yaşı döküp sonrada olağan yaşantımıza dönmeye devam ederek ölümle pençeleşen, azar azar tükenen Filistin halkını hiç kimse ama hiç kimse kurtaramayacak.

Batı düşüncesini son dönemlerde en çok tanınan isimlerinden Giorgio Agamben gelmekte olan cemaat kitabında bundan sonra mücadele devletle devlet olmayan arasında olacak demişti. Yunanistan’da, Seeatlede, Cenova’da yeşiller partisinin çıktığı dönemde, 68’lerde bunu yaşadık. Tarih bunu doğruladı. Bir yanda dünyanın tüm sokaklarını ele geçirecek aktivistleri bir gün bunu yapacak. Ve devlet denen aşağılıkların en aşağılığı siyasi organizasyon tarih sahnesinden çekilerek, yerini işbirliği, adalet, doğa koruma, yüksek değerler için çalışacak federasyonlara bırakacak. 21 yy Antik çağ Atinasından sonra bir kez daha doğrudan demokrasi esasına dayanan yeni BM ile huzur bulacak kanımca.

Ama o güne dek bir iki üç daha fazla Hizbullah, daha fazla Atina. Daha fazla Anarşi.
“Zalimlere İnat Yaşasın Hayat” diyerek yazımı sonlandırırken şu zorunlu açıklamayı da yapmak durumundayım. Oğan koşullarda Yeşiller Partisi Kurucusu birisi olarak ben de şiddetsizlik ilkesinden yanayım. Bir halkın kendi hayatını korumak gibi çok özel bir istisna dışında şiddetsizliği, sivil itaatsizliği, aktif pasifizmi savunan biriyim. Şiddetin bir mücadele yöntemi olarak yukarda saydığım istisnai haller dışında benimsenmemesi yanlısıyım.
Ama İsrail, ABD gibi kitle imha devletlerinin olduğu bir dünyada kim zaman şiddeti çok sakınımlı kullanan Hizbullah gibi, Zapatistler gibi şiddeti dışlamayan yapılar bir gerekliliğe dönüşmüş durumda. Bu nedenle başta Yeşil dostlarım herkesin benim bu anlayışıma olgunlukla yaklaşmalarını beklemek durumundayım.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.