2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİİnsan HaklarıManşetTürkiye

Avukatlar deprem bölgesinde işkence iddialarıyla ilgili harekete geçti: Ümit Özdağ için suç duyurusu

0

Deprem bölgesindeki illerde, “yağma ve hırsızlık” olaylarının görülmesi üzerine özellikle Suriyeli ve Afgan mültecilere yönelik işkence ve darp görüntüleri sosyal medyada sık sık paylaşılıyor. Depremzedelerin yanı sıra resmi üniformalı güvenlik görevlilerinin de katıldığı görülen görüntüler, milyonlarca kişi tarafından paylaşılıyor; ‘yabancı’ görülene karşı nefret söylemi büyütülüyor.

Saldırıya uğrayanlar arasında çok sayıda yardım gönüllüsü de bulunuyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise hırsızlık ve yağma olaylarının olduğunu reddederek, “Her dönemde olduğu kadar hırsızlık olayları oluyor” demişti.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), deprem bölgesinde mültecileri hedef gösterenlerle ilgili olarak, başta Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ olmak üzere “halkı kin ve düşmanlığa teşvik” suçlamasıyla çok sayıda kişi hakkında suç duyurusunda bulunduklarını açıkladı.

Irkçılığa, ayrımcılığa, mülteci düşmanlığına karşı mücadelede mültecilerin gönüllü avukatlığını üstleneceklerini açıklayan ÇHD, depremzede göçmenlerin kaderine terk edildiğini bildirdi: “Provokatif haberler neticesinde deprem bölgesindeki sosyal yıkım derinleşti ve mülteciler kriminalize edildi.”

Ümit Özdağ,  sosyal medya hesabından “Mavi yelekli Suriyeli telefon çalıyor” diye bir görüntü paylaşmış, görüntüdeki kişinin yardım için orada bulunan Abdulbaki Bozdağ isimli gönüllü olduğu, telefonun kendisine ait olduğu ortaya çıkınca paylaşımını silmişti. Ancak özür dilemeyeceğini söyledi.  Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı, hedef gösterilen Bozdağ’ın şikayeti üzerine, Ümit Özdağ hakkında iftira suçundan soruşturma başlattı.

Özdağ daha sonra “Suriyeliler Fenerbahçe tırını yağmaladı” şeklinde bir iddiayı paylaştı. İddia, Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticisince yalanlansa da sosyal medyada “yağmacı” olduğu ileri sürülenlere karşı hem sivil halkın hem de kolluk güçlerinin uyguladığı  şiddetin görüntüleri paylaşılıyor.

‘Yardım istemeye dahi çekiniyorlar’

ÇHD, mültecilerin maruz kaldıkları ayrımcılığa dair şunları kaydetti:

“İlk günden itibaren basına yansıyan haberler, ulaştığımız veriler, afet bölgesinden yapılan doğrudan aktarımlardan edindiğimiz bilgiler ve sahada yapılan gözlemler doğrultusunda; göçmenlerin arama-kurtarma çalışmaları sırasında ayrımcılığa maruz bırakıldıkları, su, yemek, erzak, ısınma, barınma ihtiyacına yönelik bölgeye ulaştırılan yardım malzemelerinden eşit şekilde faydalanamadıkları ve nefret söylemleriyle yağmacı olarak hedef gösterildikleri için yardım istemeye dahi çekinir hale geldikleri tespit edilmiştir.

Deprem bölgesindeki Geri Gönderme Merkezlerindeki ve Geçici Barınma Merkezlerindeki göçmenlerin temel ihtiyaçlarına erişip erişmedikleri hususu kamuoyu nezdinde açıklığa kavuşturulmamıştır.”

Depremzedelere sunulan imkanlardan mahrumlar

Deprem bölgesinde yaşayan ve bulundukları şehirleri terk etmek zorunda kalan göçmenlerin Göç İdaresi ile AFAD’ın birbiriyle çelişen düzenlemeleri arasında sıkıştığını ve ulaştırma şirketlerinin ırkçı, ayrımcı uygulamaları nedeniyle depremden etkilenenlere sunulan tüm imkanlardan mahrum bırakıldığını bildiren ÇHD şunları kaydetti:

“Hukuk güvenliği ilkesi hiçbir koşulda askıya alınamaz. Afetler ve olağanüstü haller temel hakların ihlal edilmesine gerekçe teşkil etmez. Bilgilerin netleşmesinin mümkün olmadığı koşullarda yağma, hırsızlık ve sair suçların işlendiği sırada yakalandığı iddia edilen herkesin usule yasaya uygun biçimde yargılanmaları sağlanmalı ve koşullar ne olursa olsun işkencenin insanlık suçu olduğu herkesçe vurgulanmalıdır.”

Depremin yarattığı sosyal yıkımın ortasında göçmenleri ve onların hayatta kalma çabalarını kriminalize edenlerin  açıkça halkı kin ve düşmanlığa teşvik suçunu işlediği vurgulanan açıklamada, “İşkence ve kötü muamele suçunu işlediğini tespit ettiğimiz bütün failler hakkında suç duyurusunda bulunduk ve tespit ettikçe de suç duyurusu yapmaya devam edeceğiz” denildi.

İşkence ve yağma iddialarına karşı soruşturma talebi

Deprem için Avukat Dayanışması da, deprem bölgelerindeki şiddet olaylarına dair açıklamasında “İşkence suçunu işleyen failler ya da suç şüphesi altında bulunanlar hakkında gecikmeksizin etkin ve hızlı bir soruşturmanın başlatılması, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve iç hukukun gereğidir” dedi.

“En az deprem kadar yıkıcı etki bırakacak onlarca işkence, kötü muamele ve linç görüntülerinin sosyal medya ve haber sitelerinde paylaşıldığını” hatırlatan avukatlar,  “Hırsız yahut yağmacı iddiasıyla yakalanan kişilere yönelik kolluk kuvvetlerince işkence ve kötü muamele yapıldığı, bölgedeki diğer kişilerce de linç girişiminde bulunarak yaralama hatta vahşice katledildiği ve maalesef bu linç girişimine karşı kolluğun da sessiz kaldığı görüntüleri dehşetler içinde izledik, izliyoruz” ifadelerini kullandı.

Ulusal ve uluslararası mevzuatta işkencenin kesin olarak yasaklandığını hatırlatan Dayanışma’dan avukatlar,  bunun insanlığa karşı suç olduğunu hatırlattı:

“İşkence suçunu işleyen failler ya da suç şüphesi altında bulunanlar hakkında gecikmeksizin etkin ve hızlı bir soruşturmanın başlatılması, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler ve iç hukukun gereğidir.

Bir suç iddiası varsa hukukun en temel ilkeleri gözetilerek süreç takip edilmeli dolayısıyla deprem bölgesindeki yağma olaylarına karşı bir hukuk devletine yaraşır etkin bir soruşturma ile cezalandırma yöntemini benimsenmelidir.”

Avukatlar, yağmacı veya hırsız iddiasıyla şüphelilere yönelik bireylerin hukuk ve insanlık dışı eylemleri ivedilikle durdurulmasını, başta en temel hak olan yaşam hakkı olmak üzere masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı, lekelenmeme hakkı ve savunma kutsallığı gibi çekirdek alanların yetkililerce korunmasını, münferit olayların sağduyu ve hukuk çerçevesinde ele alınmasını istedi:

“Kaldı ki işkence ve kötü muamele uygulanan kişilerin masum olma ihtimalini bir an için düşünüldüğünde ve böyle durumların da bölgede var olduğu görüldüğünde masum insanların hesabının nasıl ve kime karşı sorulacağı muammadır. Dolayısıyla adaletin herkese lazım olacağı asla unutulmamalıdır.

Söz konusu görüntülerde yer alan gerek kamu görevlileri gerek diğer sivil bireylerin tespit edilerek derhal adli ve idari soruşturmalar başlatılarak işkence ve kötü muamele suçuna karşı etkin bir duruş sergilenmelidir.”

İzmir Barosu: Devlet kontrolü kaybetti

 Deprem bölgesinde ‘yağma’ suçlamasıyla servis edilen işkence görüntülerine ilişkin açıklama yapan İzmir Barosu da “Hiçbir istisna hali işkenceyi meşru ve haklı kılmaz” ifadelerini kullandı.

İşkencenin, insanlığa karşı bir suç olduğunu ve işkence yasağının istisnasız kabul edilmesinin insanlığın asgari standartlarından biri olduğunu hatırlatıyor, İzmir Barosu olarak tereddütsüz şekilde işkencenin ve işkence yapanların karşısında olduğumuzu bildiririz” diyen Baro, şunları kaydetti.

6.02.2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli depremin yarattığı felaket sonrasında; devletin yardım dağıtmada yetersiz kalması sonucunda “barınma ve beslenme” gibi temel ihtiyaçları devlet tarafından giderilemeyen insanların, bu ihtiyaçlarını kendi çabaları ile gidermeye çalıştıklarının anlaşıldığı görüntüler ortaya çıkmıştır.

Sosyal medyada yağmacı olarak lanse edilen kişilerin; polis ve asker üniformali kişilerce işkenceye uğratıldığı, sivil kişilerce de kötü muameleye maruz bırakıldığı bu görüntüler, sosyal medyaya servis edilmiştir.

Devlet, deprem bölgesinde kontrolü kaybetmiştir. Ne yaşama, barınma ve beslenme hakkını koruyabilmekte ne de işkence yasağına karşı önlem alabilmektedir.”

Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler ve Anayasa’daki hükümlerde de açıkça belirtildiği üzere işkencenin her koşulda yasak olduğunu belirten avukatlar, “Hiçbir istisna hali işkenceyi meşru ve haklı kılmaz. Devlet, işkence yapmama yükümlülüğü altında olduğu gibi aynı zamanda İşkenceyi önleme yükümlülüğü altındadır. yükümlülüklerini yerine getirmeyen devlet, işkence suçunun failidir” dedi.

Baronun açıklamasında şunlara dikkat çekildi:

“Deprem bölgesinde veya herhangi bir olağanüstü durumun yaşandığı bir yerde hangi suçu işlediği iddia edilirse edilsin hiç kimseye işkence yapılamaz. Bu “amasız ve fakatsız” kabul edilmesi gereken bir durumdur. İşkence yapılmaması gibi işkencenin olumlanmaması da gerekmektedir. Depremde yaşanan yıkımın karşılanamamasının tek sorumlusunun; imar afları çıkartan, gerekli ve yeterli denetimi yapmayan, liyakatsiz kadroları yetkilendiren devlet olduğu unutulmamalıdır.

Cumhuriyet Başsavcılıklarının sosyal medyadaki görüntülerde insanlara işkence yapan kişileri ivedilikle tespit etmeleri ve haklarında yasal süreci başlatmaları hukukun ve kanunların gereğidir. Savcılıkları hukuku uygulamaya davet ediyoruz.

İşkencenin, insanlığa karşı bir suç olduğunu ve işkence yasağının istisnasız kabul edilmesinin insanlığın asgari standartlarından biri olduğunu hatırlatıyor, İzmir Barosu olarak tereddütsüz şekilde işkencenin ve işkence yapanların karşısında olduğumuzu bildiririz.”

Demirtaş: Asla prim vermeyelim

Edirne Cezaevi’nde yaklaşık 6 yıldır tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, 10 ilin etkilendiği Kahramanmaraş merkezli depremin ardından ‘hırsızlık’ yaptığı ve bölgeye gönderilen yardımlara el koydukları iddia edilen kişilere yönelik gerçekleştirilen linç ve işkence hakkında, “Linç ve işkenceye asla prim vermeyelim. Hem ağır suç hem çok tehlikeli provokasyonlardır” dedi.

Demirtaş, avukatları aracılığıyla kullandığı sosyal medya hesabı Twitter’da ‘hırsızlık’ ve ‘yardımlara el koyma’ iddiaları hakkında çağrıda bulundu.

Linç ve işkenceye yönelik ‘sabırlı, dikkatli ve sakin’ olma çağrısında bulunan Demirtaş, deprem bölgelerine yapılan yardıma ilişkin “Yardımları ve dayanışmayı, ihtiyaç listelerini dikkate alarak sürdürelim lütfen. Daha aylarca ihtiyaçlar olacak” ifadelerine yer verdi.

Demirtaş, paylaşımında şunları söyledi:

“Bugün felaketin 8. günü, halen enkazdan insanlarımızın canlı çıkma umudu var. Kurtarma çalışmalarına katılan herkese başarılar diliyorum. Gerçekten de fedakarca, zorluklar içinde kutsal bir iş yapıyorlar.

Yardımları ve dayanışmayı, ihtiyaç listelerini dikkate alarak sürdürelim lütfen. Daha aylarca ihtiyaçlar olacak. Depremzede kardeşlerimiz kendilerini bir an bile yalnız hissetmemeliler.

Linç ve işkenceye asla prim vermeyelim. Bunlar hem ağır suç hem de çok tehlikeli provokasyonlardır. Lütfen dikkatli, sabırlı ve sakin olun.”

Ne kadar büyük bir dayanışma ruhu ortaya çıkardığınızı görüyorsunuz. Bunun bozulmasını kabul etmeyin.

Bu zor günlerin acısını ancak paylaşarak azaltabiliriz. Yaralarımızı da el ele vererek sarabiliriz.”

HDP’den açıklama: Algı ırkçı zemine çekilmeye çalışılıyor

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüsü Nuray Özdoğan da deprem bölgesinde işkence uygulamalarına dair partinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

“Yağma haberleri ile algı ırkçı bir zemine çekilmeye çalışılmaktadır. Kriz masamıza gelen bilgiler yağma haberlerinin abartıldığını, şu anda birçok insanımızın enkaz altında olduğunu, çıkarılan cenazelerin defin işlemlerinin yapılamadığını, cenazelerin hayvanlar tarafından parçalandığını ve hala yardım faaliyetlerinin gerçekleştirilmediğini, çadırlarının olmadığını belirtmektedir. Öncelik halkımızın kurtarılması ve güvenliğidir. Ancak iktidar yağma haberleriyle yürüttüğü tüm hukuk dışı süreçleri meşrulaştırmaya çalışmaktadır”

Hukuki güvenliği ortadan kaldıran, yargısal süreçleri ikincil hale getiren açıklamaların saldırganları cesaretlendirdiğini söyleyen Özdoğan, şöyle konuştu: “Türkiye’de uzun bir süredir yabancı düşmanlığı üzerine inşa edilen ırkçı politikanın da etkisiyle, bir kesim tarafından hedef gösterilen mülteci ve sığınmacılara karşı, kamu gücünü elinde bulunduran, aslında can ve mal güvenliğini sağlamakla yükümlü kolluk ve sırtları sıvazlanan ırkçılar tarafından işkence ve eziyet suçları işlenmektedir. Halkımızın kurtarılması için, yardım için kolluk güçlerini kullanmayan iktidar işkence ve eziyet suçları için halkımızı sindirmek ve baskı uygulamak için kolluk güçlerinin kullanmaktadır. Kriz merkezlerimize gelen görüntü video ve fotoğraflar bu suçları ispat eder şekildedir. Bu suçları işleyenler, işledikleri suçların görüntülerini pervasızca sosyal medyada yayınlamaktadırlar. ‘Makbul suçlu’ olarak kabul edilen mültecilerin can güvenliği siyasi iktidar eliyle ortadan kaldırılmakta, herkese ve her kesime karşı da korkutma ve sindirme yöntemi olarak kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Bölgeden iletilen bilgilerde kayıtsız gözaltı ve işkence vakaları tarafımıza iletilmektedir. Afet nedeniyle toplumda oluşan tepkiyi bastırma, sindirme ve dayanışma ruhunu yıpratmanın amaçlandığı açıktır.”

 

You may also like

Comments

Comments are closed.