Yeşeriyorum

Avrupa’nın “Evet” demesi için on neden – Martti Ahtisaari ve Javier Solana

0

Avrupa’nın Dünya sahnesinde merkezi bir rol oynaması çok da rastlanan bir durum değildir. Fakat Filistin’in, bu ay sonunda Birleşmiş Milletler’de devlet olarak tanınmayı talep etmesiyle, Avrupa Birliği kendini ikiye ayrılmış şekilde bulacak ve Oslo Mutabakatı’ndan bu yana Orta Doğu’da hiç olmadığı kadar etkili olacak.

Her zamanki gibi AB’nin 27 üye ülkesinin yüzleşeceği en büyük sorun, birleşik bir görüş ortaya koymanın zorluğu. Bu ülkelerin evet oyu etrafında toplanması ve Orta Doğu barışını hayatta tutmak için iki devlet yaklaşımını benimsemesi için on ikna edici nedeni var.

Önemli oylama, Parlamento’da Filistin’in statüsünün gözlemciden üye olmayan ülkeye yükselmesi için karar verileceği gün olacağa benziyor. Filistinliler çoğunluğun oyunu alacak gibi görünüyor ancak önemli olan oyun sonucundan çok boyutu ve niteliğidir.

İsrail Devleti “hayır” oyu için oldukça sıkı lobi yaparken, gözle görülür bir şekilde gerçekleri şekillendiremeyen Filistin Kurtuluş Örgütü en azından ikili devlet yaklaşımındaki süregelen kaderi sebebiyle diplomatik bir geri çekilme gösterilmesini umuyor. Avrupalılar da kendilerini bu mücadelede alışık olmadık bir şekilde anahtar bir rolde buluyor.

AB’deki 27 ülkenin evet demesi için ilk neden Birleşmiş Milletler kararının iki devlet çözümünü hayatta tutmak için bir adım olmasıdır. Bu çözüm İsrailli yerleşmecilerin işgal altındaki bölgelerde yayılması ve Başbakan Benjamin Netanyahu’nun bu sorunun şimdilik “çözümsüz” olarak kabul edilmesi gerektiği yönündeki inancı sebebiyle tehlike altında. Sonuç olarak, bu oylama anlamsız bir geri çekilme değil, barış sürecinin anlamlı olduğunun yeniden doğrulanmasıdır.

Avrupa’nın “evet”i için ikinci neden, Avrupalıların şu an inceleme altında olan iki devlet çözümü için Filistin Devleti’nin faaliyete geçmesi için yardım sağlamak için gereken 1 milyar Avro’luk yıllık yardımda dahil şimdiden yapılan yüksek yatırımdır. Yeniden, “evet” projenin değerli olduğu ve başarılabileceğinin yeniden doğrulanmasıdır.

“Evet” için üçüncü neden Mahmud Abbas’ın devlet inşa başarılarına açık bir yanıt vermektir.

Dördüncü sebep Arap Baharı ile ilgili… Evet dışında herhangi bir seçenek, Avrupalıların Filistinlileri başka yerde savunurken, haklar konusunda destek veremedikleri için devrim sonrası ülkeleri ve muhafazakar Arap rejimleri tarafından çifte standartla suçlanmalarına neden olur.

Evet oyu bölgesel ilişkileri yeniden kuracağı için, Avrupa’nın menfaatleri ile Avrupa değerlerini aynı hizaya getirir (Beşinci neden). Menfaatler – İran’da dahil olmak üzere cihat terörizmini önlemek, ihracat için pazarları elde tutmak ve enerji kaynakları güvenliği- İsrail / Filistin çelişkisindeki riyakarlık yüzünden zarar görebilir.

Her ne kadar Atlanticistler AB‘den gelecek bir “evet” oyunun ABD ile olan ilişkileri bozacağından kaygılansalar da; bu durum Washington’ın da menfaatine olabilir (Altıncı neden). ABD ülke içindeki nedenlerden dolayı “evet” diyemez, fakat AB’nin 27 ülkesinden gelecek bir evet İsrail’le olan ilişkileri açısından ABD’nin elini güçlendirebilir. William Hague’un kendi sözleriyle sağlıklı bir trans – Atlantic ilişki, aşağılayıcıdan ziyade bütünleştirici olabilir.

Yedinci ve sekizinci nedenler ise İsrail ile ilgili. İsrail’in oylama ile ilgili itirazlarının – tek taraflı ve daha önceki anlaşmaları ihlal eden – ele tutulur yanı yokken ve Avrupa’nın da evet dememek için bir nedeni yoktur. Her ne kadar oylama Filistin’le şuan kapalı olan müzakere yolarını açabilirse de, bu durum etraflı bir şekilde İsrail’e bile yardımcı olabilir. Filistin’in devlet olarak 1967 sınırları içinde tanınma hareketi, İsrail’in kendi meşrutiyetini de destekleyecektir.

İsrail’in korkularına rağmen, bu durumun Filistin’in Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne müracaatına daha kolay bir yol açmayacaktır.

Avrupa’nın “evet”i için dokuzuncu neden, bu “evet”in Filistin şiddetini daha muhtemel hale getirmeyecek olmasıdır. Aslında, hissedilen yenilgi ile Arap Baharı’nın etkisinin karışımı “üçüncü intifada”ya yol açabilir. İsrail ve gittikçe güçlenen başkaldırılar arasında sıkışan Filistinli yöneticiler eğer baskıya dönüşen öfkeyi durdurmayı amaçlıyorsa, bir ilerleme işareti göstermek zorundadır. Avrupa tarafından devlet olarak tanınmak onlar için de ilerlemenin mümkün olduğunun güçlü bir kamusal göstergesi olabilir.

Sonuç olarak; Birlemiş Milletler’de bir “evet” Filistin’in iki yönlü tanınmasını gerektirmez. Oylama sadece Birleşmiş Milletler’deki tanınırlığının arttırılması içindir ve sadece tek tek ülkeler Filistin’i tanıyabilir.

Avrupa’nın birlşik “evet” oyu için elbette ki on birinci bir neden daha var. Dünya şimdiden Avrupa’nın uluslararası alanda etkili bir rol oynayamadığına yeterince şahit oldu. İyimserler Avrupa’nın bu sefer doğru şeyi yapıp, bu süreçte ihtiyaç duyulan diplomatik başarıya ulaşacaklarını umacaklardır.

NY Times

Finlandiya’nın bir önceki cumhurbaşkanı ve Birlemiş Milletler ara bulucusu Martti Ahtisaari, 2008 yılında Nobel Barış Ödülü aldı. Javier Solana Brookings Enstitüsü’nde yabancı politikalarında uzmandır ve NATO’da genel sekreter olarak hizmet vermiştir.

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.