Bu yazı hurriyet.com.tr/ den alınmıştır
En sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Yıllarca doğa koruma çalışmalarının içinde yer aldım, işim doğa editörlüğü ve ben atlı faytonların kaldırılmasına karşıyım! Evet, doğru duydunuz. 350 bin kişinin imzaladığı ‘Faytona Binme Atlar Ölüyor” kampanyasına da karşıyım. Öfkelenmeden önce izin verin, meramımı anlatayım. Böyle düşünmek için nedenlerim var…
İstanbul’da Adalar sezonunun açılmasıyla birlikte atların ölüm haberleri sosyal medyaya düşmeye başladı. Vicdanı olan birinin yorgunluktan çatlayıp yere düşen, ağzından burnundan kan gelen bir atın görüntüsü karşısında kayıtsız kalması mümkün değil.
Hayvan Hakları İzleme Komitesi’nin (HAKİM) raporuna göre, Adalar genelinde 272 fayton bulunuyor ve 1540 at bu faytonlarda çalıştırılıyor. Resmi verilere göre, sadece Adalar’da yılda 400 at fayton kazalarında ya da bakımsızlıktan ölüyor. 400, belediyenin gömdüğü atların sayısı. Sakatlanarak kaderine terk edilen, bazen denizin dibini boylayanlarla birlikte sayının 700-800’e kadar çıktığı tahmin ediliyor.
Yılkı atlarının sayısı azalıyor
Tablo vahim… Ve bu tablo karşısındaki tek öneri, faytonların kaldırılması, atların hayatımızdan çıkması. İşte benim sorularım tam da burada başlıyor.
Öncelikle, faytonları kaldırdığımızda elimizde kalan 1540 atın akıbeti ne olacak? Kimse bana “Doğaya bırakırız” demesin. Ağrı’nın, Erciyes’in etekleri, Afyon, Karaman, Dilek Yarımadası, Isparta, Kütahya, Samsun, Konya, Adana, Aydın… Birçok ilin kırsalında serbest gezen yılkı atları var ve sayıları her geçen gün azalıyor. Doğadaki canlıların mutlu ve güvende olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bu atlar, Adalar’dakilerden daha ciddi bir yaşam savaşı içinde. Birçok yerde, tarlalara zarar verdikleri gerekçesiyle öldürülüyorlar.
Hazır yeri gelmişken yabandaki canlı yaşamı hakkında şunu bilmenizde de yarar var: Bugün Anadolu’da sadece atlar değil, canlı çeşitliliğinin yaklaşık yüzde 70’i yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Yani yabanımızı koruyamıyoruz ki bu atları da yabana bırakmak sağlıklı bir seçenek olsun.
Öte yandan dünyanın bu en güzel canlılarını hayatımızda çıkarıp yerine ne koyacağız? Bunun yanıtı ister elektrikle ister güneşle çalışıyor olsun, herhangi bir ‘araç’ olamaz. Bu, Adalar’ı trafiğe açmak anlamına gelir. İşin sonu, sokaklarda elektrikli otomobil trafiği oluşmasına kadar varır.
Peki atların ölmesi hoşuma mı gidiyor? Tabii ki hayır!
15 yıldır Burgazada’da oturuyorum. Bugüne kadar yaşadığım adada bir tek atın dahi öldüğüne şahit olmadım. Bizzat tanıdığım faytoncuların atlarını çok sevdiklerini biliyorum. Atlar çalışmadıkları zamanlarda adada özgürce dolaşabiliyor, çocuklar onları sevebiliyor.
Dünyanın en güzel canlıları atlar…
Adadaki ilk sabahımdı… Sabah sersemliğiyle girdiğim mutfakta dolanırken pencereden bir atın bana baktığını görünce yerimden sıçramıştım. Birkaç saniye süren panikten sonra içime mutluluk dolmuştu. Dünyanın en güzel canlılarından biriyle karşı karşıyaydım.
“Senin estetik keyfin için atlar ölsün mü” diyebilirsiniz. Ama ne kadar farklı canlıyla bir arada yaşarsak, o kadar iyi birer insan olacağımıza inanıyorum. Onları hayatımızdan çıkarmak bizi daha iyi bir insan, toplumu daha iyi bir toplum yapmayacak. Kaldı ki nasıl sokakta kediler ya da köpekler eziyet görüyor diye “Sokakta kedi-köpek olmasın” demiyorsak, diyemezsek atlar için de demememiz gerektiğini düşünüyorum.
Yapmamız gereken, atların hakları için mücadele etmek. Mesela kimler faytoncu olabilir? Atları sevmeyen biri de buna dahil mi? Atların ahırları sağlıklı koşullara sahip mi? Muayeneleri doğru düzgün yapılıyor mu? Doğru besleniyorlar mı? Bir at en fazla kaç saat çalışmalı? Yağmurdan, güneşten korunuyor mu? Ne zaman emekli edilmeliler, emekliliklerini nerede güvenle geçirebilirler? Atlara zarar verenler ne gibi cezalar almalı? Neden bu soruları sormuyoruz?
“Atlar gözümüzün önünde ölüp vicdanımızı sızlatmasın da ne olursa olsun” kolaycılığına kaçmadan yaşamı bu canlılarla ve daha birçok başkasıyla nasıl paylaşırız konusunda kafa yormamız gerekmez mi?
Tüm bu nedenlerle, “Faytonlar kaldırılsın” demek eski maarif nazırı Emrullah Efendi’nin “Şu mektepler olmasaydı, ben bu maarifi ne güzel idare ederdim” sözünü hatırlatıyor bana…
ABD’de denetim sıkı
Atların çalışma koşulları, bulunduğu coğrafyaya göre değişkenlik gösteriyor. Adalar için de bu nedenle ayrı bir çalışma yapılması gerekiyor. Yine de fikir vermesi açısından ABD’deki faytonlarla ilgili bazı uygulamalara göz atmakta fayda var.
◊ Uygun görülen sıklıkta planlı ve plansız denetimler gerçekleştiriliyor.
◊ Her ayın 15’inde, faytoncuların kimlik numaraları, hayvanların bir listesi, veteriner aşılama tarihleri yetkililere sunuluyor.
◊ Hava sıcaklığı 40 derecenin üzerine çıktığında atların çalıştırılması yasak.
◊ Ahırların peryodik olarak temizlenmesi ve denetlenmesi yapılıyor.
At, eşek ve katırların yarısı nerede?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre son 10 yılda at, eşek ve katır sayısı neredeyse yarı yarıya azaldı. 2007’de 188 bin 640 olan at sayısı yüzde 36.4 azalarak 120 bine, eşek sayısıysa yüzde 48.6 azalarak 296 bin 114 adetten 152 bine düştü. Yüzde 43.9 gerileyen katır sayısı da 68 bin adetten 38 bine indi. Türkiye’de 2008-2017 yılları arasında en az 600 bin at, eşek ve katırın öldürüldüğü tahmin ediliyor.
Adalardaki ilk fayton kimindi?
Fayton, Yunan Güneş tanrısı Helios’un oğlu Phaeton adından türetilen bir kelime. Phaeton, babasının güneş arabasını bir günlüğüne kullanabilmek için izin alıyor. Onunla gökyüzünün tepesine ulaşmak için uğraşırken kontrolü kaybediyor ve atlar güneşe yaklaştıkça yanıyor. Bu duruma sinirlenen Zeus bir yıldırımla Phaeton’u öldürüyor, ismi at arabaları için miras kalıyor.
Fayton, Adalar’da kamu ulaşım aracı olarak ilk kez 1917’de İsmail Arif Karadoğan’ın tek atıyla başlıyor. Karadoğan, tek atı 200’e çıkararak büyük bir işverene dönüşüyor. 1928’de Atatürk yaptığı ziyarette Adalar’ın sessizliğine hayran kalıyor ve buraya araç girişini yasaklıyor. Halen Adalar’daki yasal tek ulaşım aracı fayton.
Bu yazı hurriyet.com.tr/ den alınmıştır
Yücel Sönmez