Bilim insanları, denizlerde ve tatlı sularda bulunan bir tür zooplanktonun mikroplastikleri yutabildiğini ve parçalayabildiğini keşfetti. Ancak rotifer olarak bilinen bu küçük canlılar, plastiklerin sucul yaşam için oluşturduğu tehdide bir çözüm getirmek yerine, parçacıkları binlerce daha küçük ve potansiyel olarak daha tehlikeli nanoplastiklere ayırarak riski hızlandırıyor olabilir.
Yapılan çalışmada, deniz ve tatlı su rotifer türleri, farklı boyutlardaki çeşitli plastiklere maruz bırakıldı. Hepsinin 10 mikrometreye (0,01 milimetre) kadar mikroplastikleri yutabildiğini, parçalayabildiğini ve ardından binlerce nanoplastiği çevreye geri salgıladığı görüldü. Rotiferlerin vücutlarında nanoplastiklerin yanı sıra gıda kaplarından gelen polietilen mikroplastikler de tespit edildi.
Çalışmalar nanoplastiklerin canlı organizmalar için mikroplastiklerden muhtemelen daha tehlikeli olduğunu çünkü daha bol ve reaktif olduklarını gösteriyor.
Rotiferlerin her biri, her gün 348 bin ila 366 bin nanoplastik (bir mikrometreden daha küçük parçacıklar) oluşturabilir. Bir litre suda 23 bin kadar mikroskobik boyuttaki rotiferin yaşadığı tespit edilmişti.
Massachusetts Amherst Üniversitesi liderliğindeki ekipten araştırmacılar, Çin‘in en büyük gölü olan Poyang Gölü‘nde rotiferlerin her gün bu plastik parçacıklardan 13,3 katrilyon ürettiğini hesapladı.
Bu, dünya çapında yaratılan nanoplastiklerin miktarının ölçülemeyecek kadar fazla olduğu anlamına geliyor. Her bir mikroplastik teorik olarak 1 milyar kere bin nano plastik parçacığa ayrılabiliyor ve bu parçacıklar daha kolay yayılıyor.
Plastiğin ayrışması 500 yıla kadar sürebiliyor. Fiziksel ve kimyasal süreçlerin, güneş ışığına maruz kaldığında ya da dalgalar plastik parçalarını kayalara, kumsallara ya da okyanusta yüzen diğer engellere sürttüğünde de onları parçaladığı biliniyor. Hayvanlar da mikroplastikleri (çapı 5 milimetreden küçük parçalar) alg zannederek yiyor.
Araştırmalar, Everest Dağı‘nın zirvesinden Mariana Çukuru‘nun derinliklerine kadar gezegenin her köşesini kirleten mikroplastiklerin birçok insanın kan ve kalp dokusunda ve doğmamış bebeklerin plasentalarında bulunduğunu ortaya koydu.
Çin Okyanus Üniversitesi‘nde çevre bilimi ve mühendisliği profesörü ve makalenin baş yazarı olan Jian Zhao, nanoplastiklerin çeşitli organizmalar için potansiyel olarak toksik olduğunu ve diğer kirleticiler için taşıyıcı görevi gördüğünü söylüyor.
Haber/Fotoğraflar: Mehmet TEMEL ve Cansu ACAR * Hatay’da depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen kent…
Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer…
İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli…
Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi askıya çıktı. Projeye göre, plajın sağ…
Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı olan “Pirosmani” kukla tiyatrosu gösterisini 16.…
Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen, Kasımlı, Doğancılar, Kocaman ve Alaplı'ya sınır…