Anneler kocaman yüreklidir de mutfak robotu değillerdir

Reklamların mevsimselliği var.

Ramazan’da gazlı içecek reklamları coşar, Şeker Bayramı’nda ağlak şeker reklamları…

Nisan sonu Mayıs başı gibi de küçüklü büyüklü ev aletleri reklamlarında bir şenlenme oluyor. Eh malum, anneler günü.

Hakkını verelim reklamlar muazzam kaliteli. Bir de “Tipik bir Türk(iyeli) anne, hem dırdırcı hem sevecen. Bizim analarımız bile bir başka” ana fikri ile kabaran milliyetçi duyguları da güzel yakaladılar, birkaç senedir bu fikir üzerinden insanları kah güldürüp kah ağlatıyorlar.

Öncelikle “bizim” analarımızla “diğer” analar arasında pek bir fark yok hani. Biyolojik olarak yavrusunu korumak içgüdüsünün kültür ve toplum değerleri ile yoğurulmuş halinden “bizim” dediğiniz şey çıkıyor. Kaldı ki bizim analarımız çok düşkün, sevecen, ilgili diye durduk yere milliyetçi gururlara kapılacaksak yavrularına düşkünlükleriyle kitaplara konu olan Hindistanlı anaları ne yapacağız?

Bu anneler günü temalı reklamların temel falsosu bu da değil aslında.

Benim bu reklamlardan anladığım kadarıyla anaların asli görevi doğurmak, emzirmek, temizlemek, başında beklemek, yürütmek, konuşmak, taşımak, yemek pişirmek, bulaşık yıkamak, çamaşır yıkamak, ütü yapmak ha bir de çay yapmak.

Biz yavruların görevi de para kazanacak kadar (eşşek kadar) olduğumuzda onlara asli görevlerinde yardımcı olacak küçük ve büyük ev aletlerini temin etmek. Bu hediyeleri verenlerin de genelde erkek evlat olmalarına şans mı diyelim yoksa “erk”e hizmet eden kadınların yine “erk” tarafınca mükâfatının ekranlara yansıması mı?

Yahu bu reklamlara inanmayın. Anneniz “Ben size hizmet etmekten zevk alıyorum” diyebilir (benimki diyor cidden), kanmayın. Eve çok az gidiyorsunuz, belki azıcık rahatı görürseniz daha sık eve gidersiniz de gül cemalinizi daha sık görürler diye söylüyorlar onu.

Önümüzdeki ay ise reklamlarda babalar günü sezonu başlayacak. O zaman da babalarımıza kravat almamızı öğütleyecek reklamlar jinglelarıyla babaların evin bankası, direği ve karar mercii olduğunu söyleyecek kulağımıza.

Bu reklamlar kadınlara ataerkil düzenin yüklediği çocuk bakma, temizlik ve yemek pişirme temelli ev işleri rol ve sorumluluklarını “anneler hizmet etmeyi severler” fikri ile dayatmaya çalışıyor. Bir de hizmet etmedikleri, işlerin paylaşıldığı bir ortak yaşam alanını yaratalım mı? Bir şey deneyeceğiz de…

Acaba anneler gerçekten hizmet etmeyi mi seviyor yoksa koşullandırılmış kadınlar toplumun onlara biçtiği rolleri kabullenmek zorunda mı kalmış. Bakım emeğinin kadına yüklendirilmesi ve haksız iş bölümünün “ama anneler kocaman yürekli kraliçelerdir” temalı reklamlarla teşvik edilmesinin ise hiçbir tutulur yanı yok.

Evet anneler kocaman yüreklidirler de mutfak robotu değillerdir.

Özgecan Kara
Özgecan Kara

Ömrü Bilkent Üniversitesi’nde ve Bocconi University’de bir takım dersleri alıp vermekle geçti. Kurumsal bir firmada üst düzey yönetici olmak üzere hazırlandığı yolu sevmedi, kendi yolunu çizmeye çabalıyor. Sosyoloji meraklısı. Yeşil Gazete’de Türkiye haberi yapıyor; kadın, lgbt, emek, tüketim kültürü üzerine okuyor; komiklikli köşe yazıları yazıyor. Daha fazlası için @ozgevon

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Şirketlerin toplumsal sorumluluğu

Türk şirketleri kurumsal sosyal sorumluluk ve sürdürülebilirlik uygulamalarında batılı benzerleri kadar başarılı değil. Ancak bu sadece şirketlerden kaynaklanmıyor, 'öngörülemezlik ortamı' ve toplumsal baskının eksikliği de bunda etkili. 

‘Qou vadis-2’: Ülke nüfusu

Geleceği ile ilgili derin kaygılar duymakta olan nüfus kesimlerinin, Türkiye’nin her yerinde giderek artmakta olduğu bir ortamdayız. Ne kent nüfusu kentte kalabilecek uzun erimli bir gelecek görüyor, ne de kır nüfusu kırda kalabilecek bir durum algılıyor.

[Bir şarkının hikayesi] San Francisco/ Scott McKenzie

Scott McKenzie’nin Hippi kültürünü konu alan 'San Francisco (Saçınıza Çiçek Taktığınızdan Emin Olun)' şarkısı, Beatles’ın 'All You Need is Love'ı ile beraber, 'Summer of Love'ın belirleyici şarkılarından biri olarak kabul edilir.

Yandı Çukurova yandı

Türkiye’de tarımın geldiği yer içler acısı. Ülkenin dört bir yanındaki çiftçiler isyan halinde. Diğer taraftan en fazla artış gıda fiyatlarında. Dikkate alınması gereken ciddi bir dengesizlik var.

[Çocuklar için Yeşil Kitaplar] Bir güvercini sevmekle başlayacak her şey

Maalesef sorun yarattığı var sayılanlara karşı empati yoksunu, sadece kendi refahını gözeten adaletsiz çözümler üretmek yalnızca 'Güvercin Kakası' kitabındaki kasaba halkına mahsus değil. Katliam Yasası'nı unutmadınız değil mi?

EN ÇOK OKUNANLAR