2023 KAHRAMANMARAŞ DEPREMİEditörün SeçtikleriKadınKentManşet

Afet bölgesiyle dayanışan kadınlar: Neoliberal kapitalizm felaketler üretmeye devam edecek

0
kadın
Fotoğraf: Dilan Ela Pamuk

Çanakkale’de Assos yakınlarındaki Sincap Kamp’ta Yeşil Düşünce Derneği tarafından düzenlenen Yeşil Kamp katılımcıları akşam saatlerinde düzenlenen bir oturumda 6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası yaşanan afet sürecinde yapılan dayanışma çalışmalarına eğildi. 

Felaketler Çağında Alternatifi Yaratmak: Dayanışma Ağları” başlıklı oturumda odakları kadın ve çocuk hakları olan dayanışma ağlarının afet bölgesinde gerçekleştirdiği çalışmalar aktartıldı.

Konuşmacılardan FİSA Çocuk Hakları Merkezi’nden Esin Koman, çocuklara yönelik hak ihlallerinin raporlamasını yapmak, bu ihlalleri görünür kılmak, kitleler arasında yaygınlaştırmak gibi amaçlarla krizlerden çocukların nasıl etkilendiği üzerine çalışmalar yaptıklarını kaydetti ve “Çocuk hakları ihlalleri sonucu çocukların durumu nedir, hak ihlallerinin nasıl önüne geçebiliriz sorularını sormaktayız” dedi.

Deprem sonrasında yaptıkları ilk çalışmanın çeşitli insan hakları örgütleri ile durum analiziydi olduğunu söyleyen Koman “Saha analizi sonucu çeşitli hak ihlalleri ile karşılaştık, raporlamamızı yaptık ve kamuoyu ile paylaştık. Çocuk açısından her şey çok kötüydü, felaketti. Neler yapılabilir üzerinden kafa yormaya başladık. Sahada olan ekiplerle sürekli irtibatta kalıp bilgilerimi güncelledik, çocuk hakları ile ilgili söylemler ve içerikler ürettik. Özellikle kriz anlarından çocukla olan iletişim oldukça kritik. Depremi nasıl anlatacağız, devletle nasıl ilişkileneceğiz, ne tür söylemlerde bulunacağız gibi sorunsallar içerisindeydik. Temel ihtiyaçların karşılanmasından tutun psiko-sosyal desteğe kadar her türlü ihtiyacı karşılamaya yönelik ihtiyacı karşılamaya çalıştık. Çeşitli uzmanlarla çalışarak alandaki gönüllülerin güçlendirilmesine de yönelik çalışmalarda bulunduk, atölyeler ve eğitimler verdik. Altı ay sonrasında dahi hali daha bu süreç devam etmekte. Yakın ir zamanda deprem krizinin ne durumda olduğunu, neler yapabileceğimize yönelik bir çalışmaya başlayacağız, yeni bir strateji belirleyeceğiz.”

kadın

Fotoğraf: Dilan Ela Pamuk

Çok yönlü çalışmalar: Çocukların güçlendirilmesi, barış kültürünün inşası, sanat…

Sahaya çıkan herkesle deneyim paylaşmanın oldukça mühim olduğuna vurgu yapan Esin Koman, şunları söyledi:

“Deprem alanında olmak ve o dayanışmayı göstermek için deneyim aktarımı şarttı ve bu dayanışmanın iyileştirici bir tarafı vardı. Aslında biz sahaya çıkan bir örgüt değiliz, raporlama üzerine çalışmalar yürütmekteyiz. Ancak depremde bu durum değişti. Hatay’da faaliyet yürütebileceğimizi düşünürken politik eğilim gereği Adıyaman’a giremeyeceğimizi düşündük fakat bu alana da girebildik. İyi ki de girmişiz diyoruz. Çünkü hayal edemediğimiz düzeyde sivil toplum örgütlerinden ve yerel temsilcilerden oluşan bir dayanışma inşa edebildik. Adıyaman’da bir psiko-sosyal destek çalışması yürüttük, bu merkezden hem çocuklar hem de ebeveynler faydalandı. Sadece kendimiz bu ağın inşasında görev almadık, çeşitli uzmanlar –Tabip Odası vs.- ile bir program hazırladık. Çocukların güçlenmesinden tutun barış kültürünün inşasına kadar çeşitli konuları ele aldık. Katılımcılığı arttırmaya yönelik çalışmalarda bulunduk. Sanatsal faaliyetler yürütme şansımız da oldu. Konteyner alanlara girmek için çabaladık. Sinema gösterimi, dans atölyeleri, kukla yapımı gibi faaliyetlerimiz oldu. Son zamanlarda bu merkezi de açabildik ve bu faaliyetleri artık merkezde sürdürüyoruz. Alanda tam zamanlı bulunan çalışanlarımızın yanında pek çok gönüllümüz bulunmakta.”

‘Adıyaman’da durum şimdi çok daha kötü’

Yaşanan depremlerin üzerinden altı ay geçmesine rağmen Adıyaman’da durumun hâlâ kötü olduğunu belirten Koman “Şimdi çok daha kötü. Özellikle yetişkinler arasında bir umutsuzluk hakim” diye konuştu.

Koman şunları ekledi:

“Çocuklar yeni rutinler oluşturmaya başlamıştı. Fakat ebeveynler ve çocuklar arasında bir tetiklenme durumu başladı. Yıkımlar sebebiyle hastalıklar yaygınlaştı. Su ve elektrik kesintileri mevcut ve şu anda oldukça sıcak. Bize ‘İyi ki geldiniz’ diyorlar. Yaptıklarımız, yapılanlar güçlenmeye sebep oluyor. Çok sistematik ve çok düzenli bir psiko-sosyal desteğe ihtiyaç duymaktayız. Her türlü istismar ve şiddet de görülmekte eş zamanlı olarak. Bu gibi durumlarla karşılaştığımızda da müdahale ediyoruz. Raporlamalarımız ve alandaki çalışmalarımız devam etmekte.”

‘Bölgedeki kadınlar üretmek istiyor’

Küçükkuyu Kadın Kollektifi’nden Nebile Bayrak, depremden sonra Ayvacık Belediyesi ile birlikte kurulan bir ekip ile mutfakta çalışmalar yapılmaya başlandığını ancak sonrasında belediyelerin aradan çekilmesi ile alanın gönüllülere kaldığını belirtti.

Herhangi bir gelirleri olmadığı için gönüllülük faaliyetlerinin ciddi finansal zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirten Bayrak, süreci “Dayanışma stantlarından elde ettiğimiz paralar ile deprem sahasına gittik. Bir okulun bahçesinde -okulda depremzedeler ile beraber kalanlara- sağlıklı gıdaya erişim hakkı üzerinden yola çıkarak aşevi kurduk ve yemek dağıtmaya başladık” ifadeleriyle anlattı.

Bayrak, sözlerine şöyle devam etti:

“Hiçbirimizin bir afet deneyimi olmamasına rağmen bir İtalyan firmasından konteyner bağışı aldık. Takipçilerin de desteği ile Defne’de AFAD’a dahi destek olmaya başladık. Bizler dönüşümlü olarak deprem bölgesinde çalışmalarımız sürdürdük. Temelimiz kadın dayanışması da olduğu için bizler bölgedeki kadınların da güçlendirilmesini için çalışmalar giriştik. Bölgede kadınlar üretmek de istedikleri için bir kadın kooperatifin kurulmasına vesile olduk.”

kadın

Fotoğraf: Dilan Ela Pamuk

‘Deprem için neler yapılabileceği üzerine konuşulması şart’

Yerel yönetimlerin hem destekleyici hem de oyalayıcı tavırları ile karşılaştıklarını aktaran Nebile Bayrak, “En son tahlilde bir alan kiraladık. Şu anda geldiğimiz noktada kadın istihdamına yönelik, kadının toplumsal konumunu da güçlendirecek, sıfır atık gibi ekolojik prensiplere de dayalı bir projemiz mevcut. Çeşitli uluslararası ve ulusal kurumların da desteği ile ilerlemeye çalışıyoruz” dedi.

Kolektifin en büyük sorunlarından birinin coğrafi uzaklık olduğuna değinen Bayrak, “Mesafenin çok büyük sıkıntısını yaşıyoruz. Fakat devlet yok, belediye yok; dolayısıyla orada olmak çok kıymetli. Bağış mekanizmamız ise tamamen yereldeki üretici ile bağışçının bağ kurması üzerine dayalı” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin tamamı deprem bölgesi, Çanakkale zemini de alüvyon. Dolayısıyla yereldeki mücadelenin de kıymeti oldukça büyük” diyen Nebile Bayrak, “Önümüzde bir yerle seçim mevcut. Kent konseylerine girip deprem için neler yapılabileceği üzerine konuşulması şart. Belki çoklu modüllerden oluşan yapıların kurulması şansı söz konusu olabilir. Bölgedeki insanlar hem kayıpları ile hem açlık ile hem de soğukla mücadele etmek zorunda kaldı” diyerek sözlerini noktaladı.

‘Dayanışmaya gidenlerin de dayanışmaya ihtiyacı var’

Kadın Savunma Ağı’ndan Rüya Kurtuluş, deprem sonrası Gaziantep ve Hatay’daki çalışmalarda rol aldığını söyleyerek şu anda Hatay’ın Defne ilçesinde çalışmalar yürüttüldüğünü ifade etti.

Kurtuluş, “Sağlıklı olmak ve hijyen her şeyin başında yer alıyor. Arama kurtarma sonrası iyileşme süreci tamamlanamadığı için hala daha afet süreci içerisindeyiz. Bizler hâlâ daha afet çalışmış insanlar olarak yan yana gelip deneyim aktaramadık” diye konuştu.

Dayanışmaya giden kişilerin de afet bölgesinde yaşadıkları sorunlar nedeniyle fiziksel ve psikolojik zorluklarla mücadele ettiğine dikkati çeken Kurtuluş, “Dayanışmaya gidenlerin de dayanışmaya ihtiyacı var” dedi.

kadın

Fotoğraf: Dilan Ela Pamuk

‘Uzun zamandır felaket aktivizmi yapıyoruz’

Neoliberal kapitalizm sistematik olarak felaketler üretiyor ve üretmeye devam edecek” diyen Rüya Kurtuluş, uzun zamandır “felaket aktivizmi” yaptıklarını söyledi.

Afetlerin kadınları toplumun diğer kesimlerine kıyasla daha farklı şekillerde etkilediğinin ve bu durumun engellenmesine yönelik uygulanan politikaların yetersiz olduğunun altını çizen Rüya Kurtuluş, şunları kaydetti:

“Bizler çok eski bir kadın örgütü değiliz ve pandemi öncesinde kurulduk. Pandemi olur olmaz da dijital platformlar içerisine girdik. ‘Çoklu Krizlerde Kadın Olmak’ üzerine tartışmalar başlattık. Depremden sonra arama kurtarma çalışmaları içerisinde olanlarımız olarak AFAD aracılığı ile deprem bölgesine gittik. Oradayken de ‘Bir an evvel yan yana gelmeliyiz’ çağrıları yapmaya başladık. Önce Antakya Merkez’de bir merkez kurduk, ben Hatay’a gittiğimde koşarak bir kadın bizim olduğumuz bölgeye geldi, beni saklayın dedi. Depremde kayınvalidesinin ölümünü kocası kadına bağlamıştı ve ona şiddet uygulamaktaydı. Bu kadının ablasının yanına gidebilmesi için destek olduk. Deprem herkes tarafından başka şekilde deneyimleniyor ve ne yazık ki kadınlara özel politikalar oldukça az. Bizler kadın örgütleri ile bu boşluğu doldurmaya çalışıyoruz.”

‘Çadırlar kadınlar için güvensiz bir alan olmaya başladı’

Depremden etkilenen illerin kadın istihdamının en az, çocuk evliliklerin en yaygın olduğu iller olduğunu belirten Kurtuluş, “Afet eşit yaşanmıyor, eşitsiz bir yaşam üzerinden katmerleniyor” dedi. Bu illerdeki pek çok kadının depremde çocuğunu korumaya çalıştığı için yaşamını yitirdiği bilgisini aktaran Rüya Kurtuluş, deprem sonrasında ise çadırların güvensiz bir alan olmaya başladığını ve kadınların geniş aile içerisinde şiddetin daha yoğun bir şekilde yaşanmaya başladığını ifade etti.

Kurtuluş, Kadın Savunma Ağı’nın Antakya’da yürüttüğü çalışmaları detaylandırarak süreci şöyle aktardı:

“İlk etapta Sevgi Parkı’nda hijyenik ürün ve iç çamaşırı ihtiyacını ciddi bir şeklide karşıladık. Şiddet başvuru merkezi bulunmuyordu, hukuki süreçler yeni işletilmeye başlandı. Bu, boşanma sürecinde olan kadınlar için oldukça riskli bir durum. Devletin olmadığı bir noktada istifçiliğin, komşudan kaçırmanın, dilenciliğin önünü açıyor. Dayanışmanın karşılıklı bir ilişkilenmeye dönmesi için gerekli adımları atmaya başladık. Kadın Savunma Ağı’nın yerli gönüllüleri oluşmaya başladı. Dağıtımda, paketlemede bizlere destek olan kadınlar aramıza katılmaya başladı. Bir süre sonra mahalle savunma ağlarını kurmaya başladık.”

‘Bölgede terk edilmişlik duygusu oldukça fazla’

Dayanışma süreçlerinde gerekli finansmanın mevcut olmaması ve yetkili kanallar tarafından sağlanmamasının büyük bir sorun olduğunu belirten Kurtuluş, şöyle konuştu:

“Kendi öz kaynağınız ile bir dayanışmayı sürdürmeniz çok zor. Felaketten rant üretilmediği, hayatların ipotek altına alınmadığı, temel ihtiyaçların ücretsiz karşılandığı bir sisteme ihtiyaç duymaktayız. Bölgede terk edilmiştik duygusu oldukça fazla. Etkisi yıllarca sürecek bir krizden söz ediyoruz. Deprem, devlet ve sermaye için bir fırsat olmaya devam ederken bizim için bir dayanışma fırsatı oldu. AFAD bölgedeki dayanışmaları çekilmeye zorlamakta, belediyelerin desteği çok zayıf… Aile Mahkemesi ve Baro’nun Kadın Hakları Merkezi açılsa da kadınlara yönelik çalışmalar çok az. Yurttaş haberciliği eğitimleri vermeye başladık. Gelir getirici işlere ihtiyaç duymaktayız. Tek başımıza altından kalkabileceğimiz bir şey değil ne yazık ki. Alternatifi yaratırken sistemi ve devleti de zorlayan bir mücadele örmek durumundayız. Yerelde de bir direniş mevcut fakat ne yazık ki bir koordinasyon mevcut değil. Oldukça dağınık bir işleyiş var.”

You may also like

Comments

Comments are closed.