Hafta SonuKöşe YazılarıManşetYazarlar

ABD’de gençler küresel iklim değişikliğine karşı hukuk mücadelesini kazandı

0

İklim değişikliği konusunda yaşam savunucuları geçtiğimiz haftalarda Amerika Birleşik Devletleri’nin Montana eyaletinde büyük hukuk zaferi kazandı. 14 Ağustos’ta bir Montana eyalet mahkemesi, anayasaya aykırı olduğunu iddia ettikleri iklim karşıtı politikalar nedeniyle eyalete karşı dava açan 16 gencin lehine karar verdi.  Bölge mahkemesi yargıcı, devletin önerilen enerji projelerinin iklim üzerindeki etkisini göz önünde bulundurmasını yasaklayan Montana’nın Çevre Politikası Yasası’nın, eyalet anayasası tarafından vaat edilen “temiz ve sağlıklı bir çevre hakkını” ihlal ettiğine karar verdi. Mahkemenin Held v. Montana davasındaki dönüm noktası niteliğindeki kararı, ABD’deki ilk büyük iklim davası zaferi olarak nitelendiriliyor.

Montana’nın başsavcısı beklendiği gibi temyize gideceğini belirtti. Dava, 2020 yılında şu anda 16 ila 5 yaşları arasında olan 22 gençten oluşan bir grup adına açılmıştı ve kar amacı gütmeyen hukuk firması Our Children’s Trust‘tan Julia Olson tarafından yürütüldü. Olson, 2010’ten beri düzinelerce iklim davası ile de ilgileniyor.

’10 yıl içinde fosil yakıta veda edilmezse, krizi önleme şansı kalmayacak’

Geçen hafta Hükümetler Arası İklim Değişikliği Panelinin (IPCC) yeni başkanı Jim Skea, yaptığı açıklamada herkesin bildiği ama bilmezlikten geldiği bir gerçeği tüm açıklığı ile bir kez daha gözler önüne sermişti. Skea’ göre önümüzdeki on yıl içinde fosil yakıtlara veda edilmezse küresel iklim krizini önleme şansı kalmayacak: “İçinde bulunduğumuz 10 yıl, 2030’a kadar, aksiyon dönemi. Eğer daha fazla petrol ve gaz rezervine yönelik planlar onaylanırsa, bu durum gelecekte hükümetleri fosil yakıtları yerin altında bırakmak ve iklim hedeflerine ulaşmayı seçmek arasında keskin bir seçim yapmakla karşı karşıya bırakacak.”

Birkaç hafta önce de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres küresel iklim krizi çağının sona erip ‟küresel kaynama” çağının başladığını söylemiş ve eklemişti: ‟Sıcaklık artışını sınırlamak ve iklim değişikliğinin zararlı sonuçlarından kaçınmak için dünyaya acil önlem almalı…” Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Dr Tedros da 20 Ağustos’ta yaptığı açıklamada ‘iklim değişikliğinin uzak bir tehdit olmadığını, yaşamları ve ekosistemleri etkilediğini’ belirtti.

Aslında IPCC yeni başkanı Skea’nın dramatik bir dille ortaya döktüğü gerçek durumu örgüt, 2022’de yayınladığı Altıncı Değerlendirme Raporunda da belirtmişti. Rapor, iklim değişikliğinin ekosistemler ve toplumlar üzerindeki etkilerini, bunların kırılganlıklarını, mevcut ve gelecekteki değişikliklere uyum sağlama kapasitelerini göz önünde bulundurarak inceliyor ve giderek artan sera gazı emisyonların insanlar ve çevre için oluşturduğu riskleri vurguluyordu. ‘İklim Değişikliği 2022: Etkiler, Uyum ve Kırılganlık’  raporu, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının neden olduğu iklim değişikliğinin katlanılmaz ve geri döndürülemez risklere maruz bırakarak, doğaya ve insanlara yönelik yaygın kayıplara ve zararlara neden olduğunu ortaya koymuştu.

Raporun gerçekleri yansıttığını görmek için çok fazla da beklemedik.  2023 yazı tüm sıcaklık rekorlarının alt üst edildiği bir dönem oluyor. Nature‘da yayınlanan bir makaleye göre 2023 Temmuz gelmiş geçmiş en sıcak temmuz ayı oldu. Ortalama küresel sıcaklık, küresel ısınmayı izleyen birkaç bağımsız örgütten biri olan Kaliforniya‘daki Berkeley Earth‘e göre, temmuz ayı ortalaması, sanayi öncesi ortalamanın 1.54 ° C üzerindeydi. Bu görünüşte küçük bir artış, dünyadaki tüm ekosistemlerin çökmesi anlamına gelebilir.

Tek bir örnek olarak orman yangınlarına bakarsak, geçtiğimiz yılların çok üstünde; Rodos, İtalya, Kanada’daki dev yangınlara son günlerde Hawaii, Kanarya adaları, Kuzey Yunanistan ve ülkemizdeki Çanakkale’deki korkunç yangınlar eklendi. Yangınlardaki can kayıpları çok büyük…

Grafik: Dünyanın ortalama sıcaklığı bir asırdan fazla bir süredir istikrarlı bir şekilde artıyor ve bu yıl şimdiden rekorlar kırılıyor. Temmuz 2023, şimdiye kadarki en sıcak ay olarak ilan edildi. Kaliforniya’da kar amacı gütmeyen bir çevre kuruluşu olan Berkeley Earth, geçen ayın ortalama sıcaklığının, sanayi öncesi 1850-1900 ortalamasından 1,5 derece daha sıcak olduğunu tahmin ediyor

IPCCnin son raporunda iklim değişikliğine karşı atılacak küresel adımlarda herhangi bir gecikmenin, yaşanabilir ve sürdürülebilir bir geleceği güvence altına almak için son fırsatın da kaçırılması anlamına geleceği belirtiliyor. Atılması gereken adım ise yıllardan bu yana herkes tarafından biliniyor; fosil yakıtların kullanımına son verilmesi… Oysa bilimsel ve politik üç önemli örgütün en üst düzey yöneticilerinden gelen bu ciddi uyarılara rağmen fosil yakıtları terk etmek bir tarafa, bir petrol şirketinin 2022 yılında açıkladığı ve 2021 yılının verilerinin yer aldığı bir rapora göre pandemi sonrası fosil yakıt tüketimi daha da arttı ve pandemi öncesi tüketimi de geçti.

Zaman kalmadı, gençler geleceklerine sahip çıkmalı

Rapora göre, 2021 yılında enerjiden kaynaklanan sera gazı emisyonları da 2019 seviyesine geri döndü. 2021 yılında %6’nın üzerinde artış gösteren kömür tüketimi, 2014 yılından bu yana; azalmak bir tarafa en yüksek seviyesine ulaştı. Bu artışta Çin ve Hindistan’ın payı büyük… Artışın %70’den fazlası bu iki ülkeden kaynaklanıyor. Hatırlanacağı gibi Hindistan, Glasgow’daki 26. COP toplantısında, ‘kömür kullanımının aşamalı olarak bırakılması’ kararı da engellemişti. Kömür tüketiminde ürkütücü başka bir gerçek de var; uzun bir dönemdir kömür tüketimini azaltmaya çalışan Avrupa ve Kuzey Amerika’da yaklaşık on yıl süren tüketimdeki düşüş eğiliminden sonra 2021’de artış yaşanmış. Üstelik Dünyada elektrik üretiminde de kömürün payı 2021 yılında %35.1’den %36’ya çıkarak baskın yakıt olmaya devam etmiş. Ülkemiz açısından da kömür elektrik üretiminde baskın yakıt… 2022 yılında Türkiye’nin elektrik üretiminin %34,6’sı kömürden karşılandı. Üstelik Türkiye elektrik üretimi içindeki kömürün payını artırmak için kömürlü termik santrallerini iki katına çıkartmak için çaba harcıyor.

Montana’daki gençlerin kazandığı büyük hukuk zaferine dönecek olursak, davanın avukatı Olson’un da belirttiği gibi, ‘temiz ve sağlıklı bir çevre hakkı Montana anayasasında’, bizim anayasamıza da olduğu gibi;  açıkça yazılı ve mahkemenin bu davada söylediği şey, bu gençler için var olan bir iklim hakkı olduğunun kabulüdür. Olson, Nature’a yaptığı açıklamada şunları söylüyor:

Bilim, davalarımızın temelidir ve uzman tanıklığı yoluyla elimizden gelen en iyi bilimsel verileri mahkemeye sunduk. Birlikte çalıştığımız insanlar – Montana’da davacılar adına ifade veren uzmanlar gibi – çoğu daha önce mahkemede hiç ifade vermemişti. Şaşırtıcı olan şey, bu dünyaca ünlü bilim adamlarının ayağa kalkması, kariyerlerinin büyük bir bölümünde yaptıkları işin hikâyesini anlatmaları ve kendilerini çok onaylanmış hissetmeleriydi. Bir bilim insanı kürsüde şöyle bir şey söyledi: ‘Ben sadece bir bilim insanıyım; kimse beni dinlemiyor.’ Birçok uzmanımızdan, bilimi mahkemede yemin altında, çapraz sorgu altında sunabilmenin ve bunu da bu gençler için yapabilmenin çok güçlendirici bir deneyim olduğunu duyduk.”

Avukat Olson’a göre gençler için mevcut 1.5°C hedefi de gerçekçi değil. 1.5°C’ın altında kalınsa da, ısınma gençlere zarar verecek ve dünya çapında daha fazla insanın hakkını ihlal edecek…

Artık hiç zamanımız kalmadı. Gençler ve çocuklar küresel iklim krizinin olumsuz sağlık sonuçlarından yetişkinlere oranla daha çok etkileniyor. Fakat en önemlisi IPCC’nın raporunda da açıkça yazdığı gibi yakın bir gelecekte yaşayabilecekleri bir dünya da kalmayabilir. O nedenle Montana davasında olduğu gibi tüm dünyada gençler bilimin ışığında, hukukun yol göstericilince geleceklerine sahip çıkmalı.  Belki de gelecek için son umut gençlerin yaşayabilecekleri dünya mücadelesine katılmaları olacak…

Ülkemizde benzer bir girişim için çevre davalarında son derece tecrübeli hukukçularımız ne düşünür acaba?

 

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.