Yorum: Carvalhal’e rağmen galibiyet

Beşiktaş taraftarı gelecek beklentilerini yine değişimlere bağlamış durumda. Başkan değişirse, geleceğimiz iyi olacak, teknik direktör değişirse geleceğimiz iyi olacak… Beşiktaş, yıllardır başarısız bir grafik çiziyorsa, ki çiziyor, bunun sorumluları hala yerli yerinde… Bir de üstüne üstlük,  kendilerine kulübü daha da fazla maddi olarak bağlayacak hatalarla, değişmesi gerekecek yeni isimler ekliyorlar kulübün omzuna.

Beşiktaş, geçtiğimiz Perşembe, Ukrayna’da oyunu değerlendirip, sonra skora bakarsak iyi bir netice aldı denebilir. Maçtan önce Dinamo Kiev’in kolay goller kaçırdığını yazmıştı Ukrayna gazeteleri. Bu kadar olabileceğini tahmin etmiyordum. Sadece anı savunmaya dayalı, hücumu hiçbir şekilde düşünmeyen bir takım görüntüsündeydi Beşiktaş. Anı savundu, savundu. Bir yerden sonra artık top dayanamadı, gitti gol oldu. Hücum edemeyen, yetenek yönünden eksik oyunculardan oluşan takımın sonunun bu olması kaçınılmaz. 90+4’te yenilen gole üzünülen bir karşılaşmada Beşiktaş’ın neredeyse hiç pozisyon bulamamış olmasını unutmamak lazım!

Gelelim bugüne, Mersin İdman Yurdu maçına. Bir soruyla başlayayım: Sizce, Mehmet Akyüz, Holosko’dan ya da Edu’dan ne kadar daha kötü oynayabilir ya da maç içerisinde “beceriksiz” olabilir? Neden hiç oynatılmıyor? Edu gibi, tarihe geçecek kadar kötü bir oyuncu yerine, kendini göstermek isteyen bir Mehmet Akyüz, zararlı mı olur, yararlı mı olur?

Soruları çeşitlendirmek mümkün. Örneğin, Beşiktaş orta sahası bu maça kadar, Ernst, Necip, Aurelio ve Fernandes dörtlüsünden seçilen üç kişiden oluşuyordu. Oyuncuların belirli özellikleri var kuşkusuz ama pozisyon itibariyle aynı tip oyunculardan bahsediyoruz. Bugün bir Veli Kavlak girdi mesela araya ve takım biraz farketti. Bu çeşitlendirmeler neden daha fazla yapılmaz? Futbol dışı nedenlerle alındığına inandığım Alves’i bir kenara bırakarak konuşursak, Burak Kaplan, Muhammed Demirci neden oynamaz? Quaresma’nın tehlike yaratamayacağı bölgelerde attığı çalımlar dışında sıfır etkiyle oynamasına, Simao’nun ise, o çalımları bile atamamasına, sürekli ikili mücadelelerde etkisiz taraf olmasına neden kimse müdahale etmez?

Beşiktaş’ın gol atabilmesi bir mucize. Sadece bu maç için demiyorum bunu. Herhangi bir maç için bu böyle. Duran toplarla bu kadar çok golün gelmesi, normal gol atılamadığından aslında. Haftalardır duran toplardan gelen goller kesilince, skorlarda sıfıra yaklaştı bir anda. Carvalhal’in bu işe hiçbir çaresi yok ne yazık ki. Çünkü böyle bir futbol görüşü yok.

Futbol görüşü olmadığı şuradan belli. Beşiktaş, tempolu oynanan maçta, rakibin de üstüne gelmek istemesi ile pozisyona dönüşmeyen ataklar yapabildi. Bu atakların hepsinde de mecburen Mustafa Pektemek vardı. Ne zaman ki, takım biraz geri çekilir gibi oldu, otuzuncu dakikadan sonra Mersin pozisyon buldu. Oyunu tekrar yıkmanın şartı ise yine Mustafa Pektemek’ti. İlk yarı garip bir şekilde 44 dakikada bitti. İkinci yarı biraz alışma süreciyle geçtikten sonra Mersin İdman Yurdu iki forvet oyuncusu oyuna aldı. Mesaj netti. Otuzuncu dakikadan sonra oynanan oyunu, iki forvetle, biri de karambol golcüsü Nobre, tekrar oynayıp, golü bulmak… Aynı dakikada Beşiktaş da bir oyuncu değiştirdi. Mustafa Pektemek oyundan çıktı, Holosko oyuna girdi… İnanılır gibi değil. Beşiktaş son yarım saati kendi kalesinin önünde oynamayı kabul etti. Arada da, Holosko’nun önüne top atılacak, o da “ne yaparsa” yapacaktı. Holosko’nun böyle bir özelliği olmaması bir yana, bu şekilde oyun taktiği oluşturmak futbol görüşünün kıtlığının kanıtıdır.

Ne yapılabilir bunun üzerine diye düşündüm. Herhalde, Beşiktaş’ı hücumda daha da etkisiz hale getirmek için tek bir hamle kalmıştı. Veli Kavlak’ın oyundan çıkıp, Aurelio’nun oyuna girmesi… Maçın sonuna doğru onu da yaptı Carvalhal… Şimdi, üç gün sonra Fenerbahçe maçı var. Ne yazık ki, berbat geçen sezonların kurtarılma maçı oluyor Fenerbahçe maçları. Kaybedilen bir dolu sezon var geçmişte, alınan Fenerbahçe galibiyetleriyle anılıyor. Carvalhal için hedef maç ama Carvalhal için bu Beşiktaş rüyası artık bitmeli. Carvalhal’i ve “yan etkilerini1 Beşiktaş’ın başına getirenlerin de Beşiktaş dönemi bitmeli. İşte o zaman da taraftar kabustan uyanacaktır.

Yeşil Gazete yazıları ve diğer yazılar için: http://www.urbarli.net

Koray Doğan Urbarlı
Koray Doğan Urbarlıhttp://urbarli.net
İzmir’de doğdu. İzmir Kız Lisesi’nden sonra Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. İlk önce Ege Üniversitesi Sosyoloji’de, sorasında da Ankara Üniversitesi Sosyoloji’de yüksek lisans yapmaya başladı. İkincisine devam ediyor. Bir kamu belediyesinin Dış İlişkiler Müdürlüğü’nde beyaz yakalı işçi olarak hayatına devam ediyor. Yeşil Gazete ekibine köşe yazıları, Türkiye, spor ve Dünya haberleri ile katkı sunuyor.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Aşırı hava olayları spor organizasyonlarını ve sporcuları da etkiliyor

Aşırı hava olayları sporcuların sağlığını tehdit ediyor. Aynı zamanda birçok stadyumun deniz seviyesinin yükselmesiyle su baskınlarına maruz kalacağı tahmin ediliyor.

Olimpiyatlarda yeni kombin eski hikâye

Olimpiyat demek etkinlik demek, pr, event, moda, medya, pazar, hayranlar, fanatizm, logolar, sporcu vücutları demek. Olimpiyat demek dünyanın her yerinden milyonlarca seyirci, yani tüketici adayı demek. Dünyanın en büyük endüstrilerinden moda endüstrisinin son yıllarda sporla daha da yakınlaştığı düşünülürse olimpiyatlarda modadan daha fazla bahsediyor olmamız şaşırtıcı değil.

Resiflerin üstüne inşa edilen kuleden büyük ölçekli inşaat projelerine: Tahiti’nin olimpik sörf krizi

Tahitili Teahupo'o yerli halkı, çevrelerine ve yaşam tarzlarına zarar...

2024 Olimpiyatları: Seine Nehri’nde ‘kirlilik’ nedeniyle ikinci antrenman iptali

Birleşik kanalizasyon sistemi nedeniyle aşırı yağışlarda Seinne Nehri'ne kanalizasyon atığı karışan Paris'teki Olimpiyat Oyunları'nda ikinci kez triatlon sporcularının antrenmanı iptal edildi.

[İklim Masası] Sözde ‘yeşil’ Paris Olimpiyatları en sürdürülebilir olamadı

Olimpiyatların ne kadar sürdürülebilir olduğunu inceleyen bir araştırmaya göre en sürdürülebilir olmak için fazla büyük olan 2024 Paris Olimpiyat Oyunları'nın en yeşil olma taahhütlerini sözde kaldı. Olimpiyat Komitesi'nin öne çıkardığı sürdürülebilir girişimler ise şüpheyle yaklaşılması gereken pazarlama söylemlerinden ibaret.

EN ÇOK OKUNANLAR