Romanyalı bir grup hak aktivisti, araştırmacı ve sanatçı Türkiye‘de sokak köpeklerinin öldürülmesini öngören yasa tasarısına karşı tepki gösterdi.
Bianet’ten Evrim Kepenek‘in aktardığı mektupta, köpekleri toplama ve öldürme yöntemlerinin masraflı, etkin olmayan ve etik dışı olduğu vurgulandı; bunun yerine, sokak köpeği nüfusunun kontrol altına alınması için kısırlaştırma ve aşılama programları ile eğitim ve bilinçlendirme kampanyalarının uygulanması önerildi.
Ayrıca, köpeklerin kapalı tutulmasının köpek ısırma vakalarına karşı güvenliği sağlamadığı, aksine saldırıların ev içi alanlara yayıldığı ve daha şiddetli hale geldiği belirtildi.
Yaklaşık 100 aktivistin imzaladığı mektup, Türkiye’ye “Sokakta yaşayan köpekleri öldürecek tasarıyı geri çekin” çağrısı yaptı.
‣ Katliam yasası görüşmeleri başladı: Destekleyenler komisyonda, hak savunucularına darp ve gözaltı
‣ Katliam yasasının ilk üç maddesi kabul edildi, komisyon görüşmeleri ertelendi
Mektup şöyle:
‘Sokakta yaşayan köpekler toplumun bir parçası’
Türkiye Cumhuriyeti Resmî Makamlarına ve Yetkililerine,
Yıllardır hayvanlar ve çevre sorunlarıyla ilgilenen ve bu konularda çalışan duyarlı Romanya vatandaşları, araştırmacılar, sanatçılar, aktivistler ve hayvanlara bakım veren kişiler olarak bizler, Hayvanları Koruma Kanunu’nda (5199 sayılı Kanun, 2004) 2024 yılında yapılması önerilen değişikliklere karşı yoğun muhalefetimizi ifade etmek için bu yazıyı kaleme alıyoruz. “Uygar” şehirler yaratmak adına Batı’da tarih boyunca pek çok köpeğin zulme uğramasına neden olan “Avrupa modelini” taklit eden sokak köpeklerinin yakalanması, hapsedilmesi ve öldürülmesine yönelik her türlü girişimi şiddetle kınıyoruz. Lütfen bu yola başvurmayın.
Son araştırmaların gösterdiği gibi,sokak köpekleri antropik alanlarda belirli bir ekolojik ortamda yaşar.
Dünyanın pek çok yerinde, sahipsiz köpekler veya sokak köpekleri, binlerce yıldır olduğu gibi, artık gıda atıklarıyla beslenen ve insan yerleşimleri çevresinde sorun veya çatışma olmadan yaşayabilen, toplumun bir parçası veya sinantropik hayvanlar olarak kabul ediliyor.
İnsanlarla karşılıklı bir ilişki içinde yaşayan köpekler kendi bölgelerinden uzaklaştırıldığında, işgal ettikleri ekolojik boşluk çok geçmeden diğer köpekler tarafından doldurulacaktır. Bu birçok nedenden dolayı gerçekleşir.
Diğer faktörlerin yanı sıra insan atıkları, çöplükler veya hayvanların beslenmesine ilişkin kültürel pratikler de bunda rol oynayabilir. Ancak açık olan bir şey var ki, köpeklerin üretilmesi ve terk edilmesi gibi konular toplumun geniş kesimlerince gerektiği gibi ele alınmadığında, mevcut ekolojik boşluğun yakın zamanda dolacağı kesindir.
Toplamak ve öldürmek, etik ve etkin değil, masraflı
Bu, yasa koyucuların ana odağı olmalı ve gerektiğinde vazektomi yoluyla kısırlaştırma ve daha az invazif güncel teknikler gibi uygun doğum kontrol uygulamaları yapılmalıdır.
Köpekleri toplamak ve öldürmek masraflıdır, etkin bir yöntem değildir ve aynı zamanda etik dışıdır.
Başka bilimsel çalışmaların da kanıtladığı üzere, sintropik hayvanların nüfus kontrolüne yönelik doğum kontrol yöntemleriyle ilgili verilere de ters düşmektedir. Şiddet içeren bu eylemler aynı zamanda bölgedeki köpekler arasında çatışmalara ve hatta insanlara karşı daha fazla ısırma vakasına neden olabilir.
‘Özgür dolaşan köpeklerin tehlikeli olması nadir görülür’
Bu girişimin arkasındaki tek veya ana neden “kamu güvenliği” ise, önerilen mevzuat tam tersi bir sonuç doğuracak ve kamu güvenliği sağlanmayacaktır. Özgür dolaşan köpeklerin tehlikeli olması nadir görünen bir durumdur ve tehlike arz eden köpekler azınlıktadır.
Birçok çalışma, Batı dünyasında köpeklerin kapalı tutulmasının köpek ısırma vakalarına karşı güvenliği sağlamadığını; saldırıların giderek ev içi alanlara yayıldığını ve eski durumla karşılaştırıldığında giderek daha şiddetli hale geldiğini göstermektedir.
Romanya başarısız oldu
Dünyanın diğer yerlerinde olduğu gibi, köpekleri toplayıp öldürerek yaşam haklarını yok saymak her açıdan başarısızlığa uğramaya mahkumdur ve çok sayıda örnek (Romanya veya Hindistan gibi dünyanın diğer yerlerinde yapılanlar) bunu kanıtlar.
Tüm bu çabaların sonuçları, hapsedilen hayvanlar için zalim ve akıl almaz koşullar, ekonomik kaynak ve enerji israfına ek olarak yerele uluslararası tepkinin eşlik ettiği toplumsal öfke olacaktır. Bütün bunlar, kentsel alanın insan olmayan sakinlerden tamamen “temizlenebileceği” ve “arındırılabileceği” ve böyle bir hamlenin insan güvenliğini sağlayacağı yönündeki Batı kaynaklı bir yanılgı yüzünden yapılmaktadır.x
Bununla birlikte, Türkiye’de yasa teklifini kınamak için protesto gösterileri düzenleyen vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları ve meslek kuruluşlarıyla dayanışma içindeyiz.
Onlarla birlikte, hükümeti, ilgili bakanlıkları ve belediyeleri etik ve hukuki görevlerini yerine getirmeye ve insan olmayan hayvanları kötü muameleden, zulümden ve öncelikle kötü niyetli güçlerin yanılgılarından ve eylemlerinden korumak için mevcut yasanın iyileştirilmesini savunmaya çağırıyoruz.
‘Şehir hayvanlarıyla barış içinde yaşamak mümkün’
Sokak köpeği nüfusunun kontrol edilmesini sağlamak, onların bütüncül refahını korumak ve toplumdaki yerlerini daha adil bir şekilde güvence altına almak için gelişmiş kısırlaştırma ve aşılama programlarının yanı sıra eğitim ve bilinçlendirme kampanyaları da uygulanabilir.
Batı dünyasının amaçsız ve bilinçsiz adımlarını takip etmek ve örnek almak yerine hem Romanya hem de Türkiye, Batı dünyasının hatalarından ders çıkarmalıdır. Konuyla ilgili araştırmaların işaret ettiği çözümler planlı ve rasyonel bir şekilde uygulandığı takdirde olumlu sonuçlara ulaşılacaktır. Lütfen hayvan düşmanlığına boyun eğmeyin ve hayvanların hayatını hiçe saymayın. Araştırmacı Yamini Narayanan‘ın belirttiği gibi, “hayvanların ‘tehdit’ veya ‘sorun’ olarak görülmesi sosyal ve politik olarak inşa edilen bir algıdır”
Sokak köpekleri her zaman Türkiye kültürünün bir parçası olmuştur ve ülkenin bu özelliğini her zaman uzaktan hayranlıkla izledik. Sinantropik hayvanları kontrol etmeye yönelik bu tür zalimce girişimleri 21. yüzyılda kabul edilebilir uygulamalar olarak değerlendirmek yerine onları geçmişe gömmeli, kitlesel tecrit ve itlaf gibi şiddet içeren uygulamalardan artık vazgeçmeliyiz. Şehir hayvanlarıyla barış içinde bir arada yaşamak sadece mümkün değil, aynı zamanda bizi ileriye götürecek yoldur ve bizler asla daha azıyla yetinmeyeceğiz.
Tasarıya karşı eylem yapan aktivistlere, dayanışmayla. Sokaktayım yanındayım!”
Romanya’da ne olmuştu?
2013 yılında, Bükreş’te sokakta yaşayan köpeklerin bir çocuğun ölümüne neden olması üzerine, Romanya Parlamentosu‘nda sahipsiz köpeklerin toplatılarak, iki hafta içinde sahiplenmemeleri halinde öldürülmesine yönelik bir karar çıktı.
20 “çekimser” ve 23 “hayır” oyuna karşılık 226 “evet” oyuyla kabul edilen yasa, Devlet Başkanı Traian Basescu‘nun hükümetten sayıları artan hayvanlarla ilgili tedbir almasını talep etmesi üzerine gündeme gelmişti.
Hükümet yeni bir yasa hazırlayacağını açıkladı ancak tartışma sırasında buna gerek kalmadığı, yıllar önce parlamento tarafından konuyla ilgili bir yasa yapıldığı ortaya çıktı. Sonuçta yeni bir yasaya gerek kalmadan, eski yasanın yeniden düzenlenmesiyle nihai karar alınmış oldu.
Yeniden düzenlenen yasaya göre, eskiden bir hafta olan bekleme süresi, iki haftaya çıkarılıyor ve belediye başkanlarına, gerekli görürse bu süreyi uzatabilmesi için de yetki verildi.
Hayvan hakları savunucularının büyük protestosu ve tepkisiyle karşılanan yasa gereği, ülkedeki binlerce hayvan toplatılarak zehirli iğne yoluyla öldürüldü.
O dönemde Bükreş’te 64 bin sokakta yaşayan köpek olduğu belirtiliyordu. Şu andaki sayıları ise bilinmiyor.