‘Hazineden beslenecek dokunulmaz yatırım’ tasarısı – Arif Ali Cangı

Bu yazı t24.com.tr/ den alınmıştır

Uçak düşürme krizi sonucunda bozulan Rusya-Türkiye ilişkilerinin düzeltilmesi kapsamında geçen hafta Moskova’da yapılan görüşmeler sırasında Türkiye tarafı Rus Rosatom şirketi tarafından yapılacak Akkuyu Nükleer Santralı projesinin ‘stratejik’ proje olarak kabul edilip hızlandırılacağı sözünü verdi..

Bu haberi duyunca ‘eyvah’ dedim, 11 Temmuz’da Akkuyu’da ÇED olumlu kararının iptali davasının keşfini yapmıştık. ( [1] ) Bu özensiz projenin keşfi pek çok hukuk ihlali yapılmıştı, şimdi bir de stratejik proje kılıfı hazırlanıyordu.

Ardından bu konuyu da içeren torba kanun tasarısı Meclis’in gündemine geldi. “Türkiye Varlık Fonu Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”  başlığı ile Meclise gelen tasarı Plan ve Bütçe Komisyonu’nun kabul ettiği metinde ” Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi,İki İl Merkezinin Değiştirilmesi ve Bazı K.ve KHK.lerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” adını aldı. Tasarı, Meclis Genel Kurulu’nda 16 Ağustos Salı günü görüşülmeye başlandı, 17 Ağustos Çarşamba günü görüşmeler devam edecek.

Tasarının tamamı hak ihlalleri ile dolu, oralarda yaşayan halka sorulmadan iller ilçe, ilçeler il haline getiriliyor, terörle mücadele bahanesiyle belediyeler kayyıma devrediliyor. Birbiriyle ilgisi olmayan  konuların doldurulduğu torba kanun tasarısının bir maddesini bu yazıda ele almak istiyorum.

Tasarının ilk halinde 70. madde, komisyon önerisinde 75. maddeye dikkatinizi çekmek istiyorum. Önerilen düzenlemeye göre; Bakanlar Kurulu bir projenin kalkınma planları ve yıllık programlarda öngörülen hedefler doğrultusunda ülkenin mevcut veya gelecekte ortaya çıkabilecek ihtiyaçlarını karşılama, arz güvenliğini sağlama, dışa bağımlılığını azaltma, teknolojik dönüşümü sağlama, yenilikçi, Ar-Ge yoğun ve katma değeri yüksek olma niteliklerinden birisine sahip olduğunu düşünürse, o projenin Ekonomi Bakanlığı tarafından desteklenmesine karar verebilecek. Böyle bir karar verilirse o projenin artık önü açık, hiç kimse durduramaz, yavaşlatamaz. Bakanlar Kurulu tarafından bu projelere;

·      Kurumlar vergisi, Gümrük Vergisi muafiyeti, gelir vergisi stopajı teşviki,

·      Hazine arazilerinin 49 yıllığına bedelsiz tahsisi, yatırımın tamamlanması ve 5 yıllık istihdamın sağlanması halinde bedelsiz devri

·      Proje çalışanlarının 10 yıla kadar sigorta primi işveren hissesinin ve 10 yıla kadar tüketilen enerjinin %50’sinin kamu bütçesinden  karşılanması

·      Sabit yatırım tutarının finansmanında kullanılacak krediler için 10 yıla kadar faiz veya
kâr payı desteği ya da hibe desteği sağlanması,

·      Nitelikli personel için 5 yıla kadar asgari ücretin aylık brüt tutarının 20 katına kadar ücret desteği,

·      Yatırım tutarının %49’una kadar edinilen payların 10 yıl içerisinde halka
arzı veya yatırımcıya satış şartıyla yatırıma ortak alınması

gibi çok önemli hibe, teşvik ve destek sağlanacak. Ayrıca bu projelerden üretilecek ürünler için devlet alım garantisi verecek. Bitmedi; diğer kanunlarla getirilen izin, tahsis, ruhsat, lisans ve tesciller ile diğer kısıtlayıcı hükümler için istisna, kolaylıklar var. Tasarının bu maddesinin 4. fıkrası düzenlemesi kabul edilirse; bu yatırımlar için imar, lisans, çevresel etki değerlendirmesi  (ÇED) olumlu belgesi, inşaat ruhsatı, işyeri açma ruhsatı gibi izin ve ruhsatlara gerek kalmadan Bakanlar Kurulu “Yürü, yolun açık olsun” diyecek. Ayrıca projenin gerekli kıldığı hallerde Bakanlar Kurulu kararı ile her türlü altyapı yatırımının yapılması kararlaştırılabilecek.

Özet olarak; çoğu lüzumsuz olan ‘çılgın’ projeler bizim vergilerimizle oluşan hazineden beslenecek ayrıca dokunulmazlıkları olacak. Bu projeler halka açılarak, hisseleri satılacak, olası ekolojik yıkımlara küçük yatırımcılar  ortak edilecek. Bu sayede aynı zamanda var olan toplumsal tepki sönümlendirilmek isteniyor. Tasarı yasalaşırsa Bakanlar Kurulu Akkuyu Nükleer Santralı için ÇED iznine gerek yok diyebilecek. Neden ‘eyvah’ dediğimi bilmem anlatabildim mi?

Bu yazı t24.com.tr/ den alınmıştır

13-Arif-Ali-Cangı-300x194

 

Arif Ali Cangı

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Balık ekmek yemekle olmaz, Marmara’nın suyunu için!-Mehveş Evin

Ne yazık ki müsilaj felaketini balık yemek, denize girmek, denizin yüzeyini temiz görmeye indirgemek, bu büyük ekolojik krizi durdurmanın önündeki en büyük engel.

Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorununa bir çözüm: Agroekoloji – Bülent Şık

Agroekolojik yöntemler sulardaki nitrat kirliliğini azaltıcı bir sonuç doğurur ve bu da içme suyu kaynaklarının korunması anlamına gelir.

Örgütlü sessizlik – Arat Dink

Zeki Tekiner, dört ay önce başka bir silahlı saldırıdan şans eseri ölümcül bir yara almadan kurtulmuştu. Vali’yi olayın siyasi boyutu olduğuna ikna edememişlerdi. Dostları Nevşehir’den bir süre uzaklaşmasını istediler. O, “Bana Nevşehirliden zarar gelmez” dedi, kaldı. Su, tanıdık akıyor, değil mi?

Marmara Denizi’ndeki müsilaj kirliliğinde kömürlü termik santrallerin etkisi incelenmeli- Pelin Cengiz

İstediğiniz kadar yüzey temizliği yapın, bir yeri temizlerken diğer taraftan atık devam ediyorsa buna temizlik denir mi?

Marmara’nın ölümü: İstanbul kolera salgınına hazır mı – Bülent Şık

Denizdeki müsilajin kolera salgını getirmesi mümkün. Ama her şeye rağmen devam etmekten ziyade durmayı, onarmayı öne çıkarmalıyız. İnsan, bitki, hayvan ve çevre sağlığını bir bütünün birbiriyle ilişkili parçaları olarak görmeye çalışarak çözümler arayacağız.

EN ÇOK OKUNANLAR