Dış Köşe

10 maddede; Çevre Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikler ne anlama geliyor? – Pelin Cengiz

0

AKP Hükümeti, delik deşik edilen yeni ÇED Yönetmeliği ile çevre katliamının, yeni rant kapılarının fermanını yazıyor. İlk kez 1993’te yayımlanan ÇED yönetmeliği yedi kez ana değişiklik olmak üzere 17 kez değişikliğe uğradı. Son olarak Ekim 2013’te yayımlanan yönetmelik tam bir yıl sonra tekrar değiştirildi. Çevre Mühendisleri Odası’nın yaptığı açıklamaya göre, Avrupa Birliği’nde 1985’te yayımlanmış olan bu yönetmelik sadece üç kez değiştirilmiş. Bu bile başlı başına Türkiye’deki ÇED süreçlerindeki gayriciddiliği, çevre sorunlarıyla mücadeleye ilgisizliği ve çevre korumada konusunda bütüncül bir politikanın olmayışının çok net bir göstergesi.

ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) kavramı, ilk kez Ağustos 1983’te 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 10. maddesiyle çevre mevzuatına girdi. Ancak, ÇED Yönetmeliği çeşitli ihmal ve gecikmeler sonucu ancak 7 Şubat 1993’te yani neredeyse 10 yıl sonra yayınlandı. Yayınlanan ilk yönetmeliğin geçici 3. Maddesi ile Şubat 1993 tarihli ÇED Yönetmeliği yürürlüğe girmeden önce onay, ruhsat, izin, kamulaştırma kararı alınmış projeler ÇED sürecinden muaf tutuldu. Bu 10 yıllık gecikmeden kaynaklanan ihmale yasal kılıf hazırlanarak, 7 Şubat 1993’ten önce uygulama projeleri onaylanmış veya Çevre Mevzuatı ve diğer ilgili mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya ilgili mevzuat gereğince yer seçimi yapılmış veya yatırım programına alınmış faaliyetler ÇED sürecinden muaf bırakıldı.

AYM kararı hiçe sayılıyor

Çevre Kanunu’na geçici 3. Madde olarak konan ve çok sayıda büyük projeye ÇED muafiyeti getiren değişiklik, Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları’nın ve Çevre Mühendisleri Odası’nın katkılarıyla hazırlanan CHP üyesi 125 milletvekilinin davacı sıfatıyla yer aldığı geçen yıl yapılan başvuru sonucu, Anayasa Mahkemesi tarafından 3 Temmuz 2014’te durduruldu. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı tamamen göz ardı edilerek, 25 Kasım 2014 tarihi itibariyle yayımlanan yönetmeliğe aynı madde yani geçici 3. Madde tekrar eklendi.

Anayasa Mahkemesi’nin temmuzda verdiği bu karardan da anlaşılacağı üzere, projelerin niteliği ne olursa olsun bu projelerin ÇED süreci dışında tutulup tutulmayacağı tartışması, projenin hangi tarihte yatırım kapsamına alındığı ve hangi tarihte yatırıma başlanacağı tartışmasının ötesinde bir anlam taşıyor. Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, çevresel bozulmaya sebep olacağı belli projeler konusunda önlemlerin nasıl alınacağının belirlenmesi ile ilgili olması açısından önemli bir karardı.

İnşaat sektörüne her yol mübah!

Değişikliklerin ağırlıklı olarak enerjiye değil de inşaat projelerine ilişkin olması dikkat çekici. Sil baştan yeniden değiştirilen ÇED Yönetmeliği, inşaat sektörüne sınırsız olanak tanıyan, rantı genişleten, inşaat ve dev altyapı projelerinin çevresel etkilerini hiçe sayan bir düzenlemeye imza atmış durumda. Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Baran Bozoğlu, “Bu düzenlemelerle çevre sorunlarının, kuraklığın, havza kirliliğinin, kentlerdeki toz miktarının daha da artacağını söylemek yerinde olacaktır. Öte yandan, hiç kuşkusuz halkı göz ardı eden bu düzenleme toplumsal olayları da arttırabilecektir” diyor.

Türkiye’nin altyapı, enerji ve inşaat projelerini ÇED’sizleştirecek son yönetmelik değişikliğini 10 maddede özetleyelim:

1-   Kuş göç yoluna yapılan ve kuşların ölümüne neden olan tren projesi herkesin zihinlerinde henüz tazeyken, 100 kilometre ve altı demiryolu projeleri, bu yönetmelik değişikliğiyle artık ÇED’den muaf. Yeraltından geçen demir yolu hatları, metrolar da ÇED’den muaf.

2-   3 milyon metreküp altındaki dip taraması ile denizden, göllerden ve nehirlerin dibinden malzeme çıkartılması ÇED’den muaf. Yönetmelik bize denizlerdeki, göllerdeki, nehirlerdeki ekosistemin bu tarama çalışmalarından nasıl etkileneceğinin bir önemi yok diyor kısaca.

3-   Akarsu havzaları arasında su aktarımında 100 milyon metreküp altı ÇED’den muaf. Bu aynı zamanda HES projelerine dolaylı muafiyet demek. Farklı akarsuların yatağını değiştirerek yapılan HES projelerinde önceden 300 bin m3/yıl olan sınır 100 milyon m3/yıl’a çıkartıldı.

4-   Seramik üreten tesislerde ÇED uygulama sınırı 100 bin tondan 300 bin tona yükseltildi. Toplu konut projeleri, hastane projeleri (örneğin şehir hastaneleri), golf tesisleri, alışveriş merkezleri, beyaz eşya boyama tesisleri ÇED’den muaf. Neden? Henüz bilen yok. Yönetmelikteki bazı değişiklerin belirli fabrikaları muaf tutmak amaçlı nokta atışı olup olmadığı soru işareti.

5-   Yeraltı suyu çıkartılmasına dair projelerin sınırı 300 bin m3/yıldan 1 milyon m3/yıla çıkartıldı. Türkiye’nin kuraklıkla karşı karşıya kaldığı bir dönemde yeraltından çekilecek suyun etkilerinin değerlendirmemenin akılla, mantıkla açıklanabilir bir yanı yok.

6-   Tuz çıkartılması da ÇED’den muaf. Tuz Gölü’nde doğayı yok eden tesislerin ÇED olumlu kararları iptal edilmişti. Nokta atışı bir düzenlemeyle bu tesisler ÇED’den muaf.

7-   Orman alanlarının dönüştürülmesi projeleri ÇED’den muaf. Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, yaban domuzlarının şehre inmesini “magazinsel”  bir gelişme olarak nitelemişti, anlaşılıyor ki bu düzenlemeyle magazine devam.

8-   Sanayi ve enerji tesislerinin sökümü ÇED’den muaf. Örneğin nükleer santral, termik santral, kurşun fabrikası gibi tesislerin sökülmesi işlemlerinin çevresel etkilerinin değerlendirilmesi gibi bir süreç işlemeyecek.

9-   Kentsel dönüşüm alanları ÇED sürecinden muaf. Madde 24’te afet riskindeki alanların dönüştürülmesinde etkilerin değerlendirilmesindeki yöntem Bakanlığa bırakılıyor. Planı yapan Bakanlık, kentsel dönüşüme karar veren Bakanlık, icraata geçen Bakanlık, kendi faaliyetinde ÇED uygulayıp uygulamayacağına karar veren de haliyle Bakanlık!

10- Rüzgar enerji santrallerinde türbin sayısı üzerinden değil, güç üzerinden ÇED sürecine karar verilecek. Ancak, asıl çevresel etki türbin sayısındadır.

Pelin Cengiz – www.t24.com.tr

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.