Bu yazı ilk kez haberdar.com sitesinde yayınlandı
Bir yılı daha geride bırakıyorken, o geride bırakılan yılda neler olup bittiğine bakmak adettendir. İç savaşların, şiddetin, yoksulluğun, siyasi istikrarsızlıkların, afetlerin ve mülteci krizinin damgasını vurduğu 2015’te çevre alanında da pek çok gelişme yaşandı. 2015, yine buzulların eridiği, okyanusların ısındığı, kuraklığın arttığı, iklim değişikliği kaynaklı gelişmelerin hızının ve şiddetinin yükseldiği olayların yaşandığı bir yıl oldu.
Gezegeni insan kaynaklı faaliyetlerle yine ısıttık, türleri yine yok ettik, yine ormanları yok ederken, nehirleri kuruttuk, denizleri, toprağı, havayı kirlettik, kömürün dumanında boğulduk. Yoksulluğa, açlığa, iklim değişikliğinin yarattığı felaketler sonucu yerinden yurdundan olanlara tanıklık ettik.
Bunlar olurken, gezegenin gidişatına dair pek az önlem aldık, büyüme ve kalkınma hırsımızı yine dizginleyemedik, iklim zirvesi masasından muğlak ifadelerle dolu metinler çıkardık, gezegeni kirletmenin bir hak olmadığını, gidecek başka bir dünya bulunmadığını kabullenemedik.
2015, tüm zamanların en sıcak yılı rekorunu kırdı, atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu 400 ppm’i aştı, deniz seviyeleri yükseldi, dünyanın şu ana kadar yaşadığı en güçlü El Nino etkileri görüldü. Elbette, 2015’te bu saydıklarımdan çok daha fazlası yaşandı. Çevre alanında 2015’e damgasını vuran 10 kritik olayı sıraladım. Bir sonraki yazıda sıra Türkiye’de…
1- COP21’de imzalanan Paris Antlaşması: 196 ülkenin siyasilerinin, bürokratlarının, sivil toplum temsilcilerinin katıldığı Paris’teki COP21 İklim Zirvesi, iklim değişikliği ile mücadele konusunda tüm dünyanın beraber harekete geçeceği bir anlaşma metniyle sonuçlandı. Anlaşma küresel ısınmayı 2 °C’nin altında, “mümkünse” 1,5 °C’de sınırlandırmayı hedefliyor. Anlaşma metni genel olarak beklendiği gibi güçlü çıkmadı, anlaşmanın en önemli eksiği iklim değişikliğini durduramayacak olması. Anlaşmada sınırlandırmadan bahsedilse bile, ulusal emisyon azaltım hedeflerinin yer aldığı INDC’ler küresel ısınmayı 3 °C derece seviyelerine çıkartacak kadar yetersiz. Üstelik anlaşma bağlayıcı olsa bile eki sayılabilecek ve anlaşmanın en önemli kısmını oluşturan ulusal katkı beyanlarındaki emisyon azaltım hedefleri için bağlayıcılık yok. Yapılması gereken 2020’ye kadar ulusal emisyon azaltım hedeflerini belirleyen mevcut INDC’lerin revize edilmesini mecbur kılmaktı. Ancak şu anda 2025’e kadar ülkeler mevcut hedeflerle devam etme hakkına sahip.
2- Obama’nın Keystone XL vetosu: Kanada’nın Alberta eyaletinde katran kumullarından elde edilen petrolü ABD’nin Nebraska eyaletine taşımak amacıyla inşa edilmek istenen Keystone XL boru hattı, ABD Başkanı Obama tarafından nihayet veto edildi. 8 milyar dolara mal olacağı düşünülen projeye çevreciler yıllardır karşı çıkıyor. Katran kumlarından elde edilen ve normalden daha fazla karbon salımına neden olan bu petrolün ABD’ye taşınmasının iklim değişikliğini hızlandırarak ekonomiyi olumsuz etkileyeceğini belirtiliyor. Hattın her gün 800 bin varil petrol taşıyacağı ve 51 kömürlü termik santrale eşit sera gazı salımına yol açacağı öngörülüyordu. New York Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırma, katranlı kumdan elde edilen petrolün tüketiminin dünya sıcaklığını en az 2 °C derece yükseltebileceğini söylüyor. Projeye ilişkin bir diğer risk de uzunluğu 1900 kilometre olan boru hattı üzerinde ortaya çıkabilecek sızıntılar… Uzmanlar, boru hattının önemli su kaynaklarının yakınından geçtiğini, olası bir petrol sızıntısının bölgedeki tarım topraklarına ve doğal hayata ciddi zarar verebileceği uyarısını yapıyor.
3- Papa Francesco’nun iklim genelgesi: Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Francesco, kapitalizmin dünyaya verdiği zararlar, iklim değişikliği ve doğal dengenin korunması konularında titizlikle hazırlanmış, önemli ve sert mesajlar içeren yaklaşık 200 sayfalık bir genelge yayınladı. Bu genelge, esas itibariyle Katolik Kilisesi’nin önde gelenlerine hitaben yazılmış bir mektup olma niteliği taşımakla birlikte, tüm insanlığa ulaşmayı hedefliyordu. Papa, Katoliklerin uyması gereken, insanlık için de genel çağrı niteliği taşıyan genelgede, insanlığın fosil yakıtlardan ve çevreye zarar veren tüketim alışkanlıklarından uzaklaşılmasını savunuyor, zenginlerin yoksulları istismar ettiği bozuk ekonomik sistemin dünyayı dev bir çöplüğe çevirdiğini belirtiyordu. İlk defa bir Papa’nın, çevreyi korumaya ilişkin bir genelge hazırladığı ve inananlara bu konuda nasıl davranmaları gerektiğini belgeye dönüştürdüğü için İtalyan basınında Papa Francesco’ya “Yeşil Papa” lakabı takıldı.
4- En sıcak yıl rekoru: 2015, modern tarihin en sıcak yılı oldu. 2015 yılında arka arkaya yedi ayın yanı sıra toplamda dokuz ay sıcaklık rekoru kırıldı. Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) özellikle temmuz ayı ve 2015 yılı sıcaklık kayıtlarının tutulduğu 1880’den bugüne kadar yeryüzünde ölçülen en sıcak ay ve yıl olduğunu açıkladı. İşin kötüsü, Birleşmiş Milletler Meteoroloji Örgütü’nün açıklamasına göre, 2016 yılı, gelmiş geçmiş en sıcak yıl olarak kaydedilen 2015’i geride bırakarak, çok daha sıcak yıl bir olacak. Dünyadaki ortalama yüzey sıcaklık değerlerinin 2015’te 1 °C derece arttığı, bunun da kayda değer bir dönüm noktası olduğu belirtiliyor.
5- Çin’in sansürlediği Under the Dome Belgeseli: Gazeteci Chai Jing’in Çin televizyonunda yayınlanan “Under the Dome” (Kubbenin Altında) adlı belgeseli ilk defa eleştirel ve duygusal bir dille felaket boyutlarındaki hava kirliliğini sorguladı. Büyük yankı uyandıran film internet ortamında bir hafta içinde 200 milyondan fazla Çinli tarafından seyredildi. Belgeselin ardından toplumda bir bilinç oluştu, filmin gösterime girmesinden iki hafta sonra film sansürlendi, internetten kaldırıldı. Elbette bu durum Çin’deki hava kirliliğini sorununu azaltmadı, aralık ayında ülkede iki kez kırmızı alarm verildi.
6- Exxon’a iklim değişikliğiyle ilgili yanıltma soruşturması: Sekiz ay süren bir araştırmacı gazetecilik çalışması ile Pulitzer ödülü sahibi Inside Climate News, ABD’li petrol devi Exxon’un kendi biliminsanlarının 1970’lerden beri iklim değişikliğinin insan eliyle yaratılmış olduğunu bildiğini, üstelik bunu büyük bir titizlikle gizlediğini belgeleriyle ve emekli çalışanların tanıklığıyla ortaya koydu. Küresel ısınmanın ölümcül etkilerini onlarca yıldır bilmesine rağmen Exxon, dezenformasyon kampanyalarından ve iklim inkârcılığı üzerine lobi faaliyetlerinden geri durmadı. New York Başsavcısı, iklim değişikliğiyle ilgili kamuyu yanlış bilgilendirmeden soruşturma açtı.
7- Volkswagen’in emisyon skandalı: Volkswagen imza attığı emisyon skandalı tüm dünyada yankılandı. ABD’nin Çevre Koruma Müdürlüğü (EPA) Volkswagen’in dizel motorlu araçlarına fabrika çıkışında yapılan egzoz emisyon testlerinin hatalı olduğunu açıklayarak, şirketi egzoz emisyonlarını kasıtlı olarak düşük göstermekle suçladı. Volkswagen, ABD’de 2008’den bu yana 482 binin üzerinde dizel motorlu araç sattı. Toplam cezanın 18 milyar dolarla daha önce görülmemiş seviyelere çıkabileceğine işaret edilirken, raporun yayınlanmasının ardından piyasalardaki ilk işlemlerin gerçekleştiği gün Volkswagen hisseleri Frankfurt Borsası’nda yüzde 20 değer kaybetti, şirketin piyasa değeri bir günde 14 milyar dolar eridi. Şirketin ABD operasyonlarından sorumlu Michael Horn, ABD’li yetkililere karşı dürüst olmadıklarını itiraf ederek, “Dürüst davranmadık ve işi batırdık. Özür dileriz” dedi.
8- BP’ye rekor ceza: İngiliz petrol şirketi BP’nin 2010’da Meksika Körfezi’ndeki Deepwater Horizon petrol platformundan bir ay boyunca yayılan petrol sızıntısı için yürütülen soruşturma uzun bir hukuk savaşının ardından karara bağlandı. ABD Kükümeti, petrol devi BP’nin 20 milyar dolar tazminat ödemeyi kabul ettiğini duyurdu. Meksika Körfezi’ndeki sızıntı nedeniyle 2000 kilometrelik bir alana petrol yayılmış, buradaki doğal yaşam ciddi şekilde tahribata uğramıştı. BP’nin ödeyeceği cezanın 5.5 milyar doları ABD Hükümeti’ne, 5 milyar doları ise petrol sızıntısından etkilenen Alabama, Florida, Louisiana, Missisipi ve Teksas eyaletlerine ödenecek. Firma Meksika Körfezi’nin temizlenmesi için ise 8 milyar dolar ödemeye mahkum edildi. Bu, ABD Adalet Bakanlığı’nın tarihinde bir şirketle tek seferde yaptığı en büyük ceza anlaşması oldu.
9- Divestment Hareketi’nin başarısı: Fosil yakıt şirketlerinden yatırımları geri çekme kampanyası, Paris’te COP21 iklim zirvesi devam ederken tam bir rekor kırdı. Kampanyayı düzenleyen 350.org ile Divest-Invest, toplam 3.4 trilyon dolarlık varlığa sahip 500’den fazla kuruluş, fosil yakıt şirketlerine bundan sonra yatırım yapmayacağına ve mevcut yatırımlarını durduracaklarına dair taahhütte bulunduğunu açıkladı. Amaç, investment (yatırım) yerine divestment (yatırımı geri çekme) ile hedefteki şirketlerin finansal kaynaklarını kurutmak. Bu şirketlerden yeni rezerv arayışlarını durdurmaları, karar alma süreçlerini etkilemek için yaptıkları lobicilik işlerine son vermeleri ve sahip oldukları rezervleri de çıkarmamaları isteniyor.
10- Pasifik’in yaramaz çocuğu El Nino: Dünya, 2015 sonbaharında bugüne kadarki en etkili ve yıkıcı El Nino ile karşı karşıya kaldı. İklim değişikliği ve güçlü El Nino etkisinin, 2016’da küresel ortalama hava sıcaklığını, 2015 değerlerinin üzerine çıkaracağı açıklandı. El Nino, 40-50 milyon kişinin açlık, kuraklık ve salgın riski altında kalmasına yol açabilir. El Nino, yarattığı ısıtıcı etki nedeniyle kasırgalara, şiddetli yağışlara, taşkınlara, kuraklıklara, yangınlara ve tarımsal ürün kayıplarına yol açıyor, bütün bunların sonucu olarak da salgın hastalıklar artıyor ve çok sayıda kişi ölüyor.