Dış Köşe

“Enerji Hanım” kampanyası ne işe yarar?- Emrah Göker

0

 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ortak bir elektrik tasarrufu kampanyasına giriştiler. Anaç bir ev kadını görüntüsünün öne çıkarıldığı kampanyanın ismi “Enerji Hanım”. Projenin mevcut web sayfasını inceleyince, özellikle “nasıl tasarruf ederiz” kısmından anlıyoruz ki, sıradan hanelerde başta ev işlerini görmek üzere kullanılan aletler olmak üzere elektrikli aletlerin (a) enerjiyi verimli kullanan (A sınıfı) modelleriyle değiştirilmesi, (b) “gereksiz” kullanılmaması hedefli bir “bilinçlendirme” faaliyeti söz konusu. “Eğitim verme” fetişinin geçerli olduğu yeni bir proje.

Kampanyanın kuşkusuz işe yarayacağı bir yer, hanelerin beyaz eşya tüketimini artırmak. Bundan bir yıl önce Ocak 2012′de hükümet, Türkiye’nin önde gelen beyaz eşya üreticilerinin A sınıfı ürünlerde indirime yönelik “enerji verimliliği” kampanyasına destek olmuştu. Ocak 2013 itibariyle bu desteği yüksek profilli, PR’ına bol para harcanmış bir kamu kampanyasına dönüştürdüler. Harcamak, satın almak, vatansever bir şey.

Diğer yandan, projenin cinsiyetçi özünü Filmmor isabetle eleştirmiş, okumanızı tavsiye ederim. Kampanyanın yüzü olarak kullanılan filmlerde gözümüze sokulduğu üzere, ütü, çamaşır yıkama, evi süpürme, fırında yemek pişirme gibi sorumlulukları “fıtrî rolü” gereği üstlenen kadınların aynı zamanda millî servetimizi de koruyup kollamaları isteniyor. Bunu yaparken, her kadının yapacakları tasarruf sayesinde “yılda bir çeyrek altın” kazanacakları söylenmiş. Betonarme demokrasimiz adına güçlü bir adım.

Elektrik tasarrufunun hedefinin evli kadınlar (onlar üzerinden, tüketici haneler) olması ve elektrik abonesi olan tüzel kişiliklerin tartışma dışı bırakılmasında ters bir şey var. Veri elverdiğince, işaret etmeye çalışayım.

TEDAŞ’ın sağladığı (en ayrıntılı olarak, 2002-2010 yılları arası – bu arada TÜİK’in enerji sayfası TEDAŞ’a yetişememiş gözüküyor) istatistiklere göre dört temel elektrik abonesi türü üzerinden net elektrik tüketiminin durumunu anlayabiliyoruz: Mesken, Sanayi, Ticaret ve Tarımsal Sulama. (Grafiklerde ve tablolarda kullandığım “diğer” kategorisi içinde dış mekân aydınlatmasıyla ilgili tüzel aboneler önemli yer kaplıyor.) Abone sayısı olarak baktığımızda elektrik satış hizmetinde haneler haliyle öne çıkıyor: 2010′da tüm şirketlerin sattığı elektrik üzerinden, toplam 33.9 milyon abonenin 27.4 milyonu (% 80.8) “mesken” kategorisinde. 2010′da sadece yaklaşık 170 bin sanayi abonesi var.  (Tablo için tıklayın.) Ancak bu kategorilerde toplam net elektrik tüketimine baktığımızda manzara değişiyor. (MWh olarak toplamlar şuradaki tabloda.) Aşağıdaki grafikte 2002-2010 arası ciddi biçimde değişmeyen yüzde dağılımları görebilirsiniz (en iç daire 2002 yılı, daha büyük grafik için tıklayın). 2010′da sanayi aboneleri, satılan toplam net elektriğin % 46.1′ini; ticaret aboneleri % 16.1′ini; mesken aboneleri ise % 24′ünü tüketiyordu.

2010′da 170 bin sanayi abonesi elektriğin % 46.1′ini tüketiyorsa, resmî istatistiklerin yaptığı gibi “kişi başına elektrik tüketimi” hesaplamak yerine, abone tipi başına tüketimdeki manzaraya bakalım:

Sanayideki elektrik tüketiminde 2002′de abone başına 127.6 MWh’den 2010′da 468.2 MWh’ye çıkılmış. Bu artışla ilgili ekonomik büyüme ve zenginlik temalı millî refah öyküleri anlatabilirsiniz, ancak sanayide elektrik tasarrufu ile ilgili bir kampanya duymadım. Hal böyleyken, Emine Erdoğan’ın hane tüketimi ile ilgili gerçeküstü bir eşitsizlik öyküsü kurduğunu duydum: “Bizler, ışıl ışıl aydınlanmış şehirlerde, parlak vitrinlerin önünden geçerken, evlerimizde her türlü elektrikli aracı kullanırken, hayatında hiç elektrik düğmesine basmamış insanlar var. Bizler böyle bir manzaraya sırtını dönerek, hayatını devam ettirenlerden asla olamayız. Dünya üzerindeki bu eşitsizliğe, bu adaletsizliğe karşı yürütülecek en önemli mücadele tasarruftur.”

Diğer kategorileri daha iyi görebilmek sanayiyi çıkaralım:

Mesken abonelerinde abone başına tüketim 2002′de 1.1 MWh’den 2010′da 1.5 MWh’ye çıkıyor, buna karşın (yıllar içinde duyduğumuz onca “resmi dairelerde tasarruf” kampanyasına rağmen) resmi daire aboneleri başına tüketim 2010′da 40.6 MWh olmuş. 2008′den itibaren bu kategoride yaşanan düşüşün devlet kurumlarındaki tasarruf önlemleriyle ilgisi olup olmadığını bilemiyoruz. (2010′da yaklaşık 175 bin resmi daire abonesi var.) (Grafikleri oluşturan veri tablosu için tıklayın.)

TEDAŞ’ın paylaştığı tablolardan bir de, sanayi abonelerinin faaliyet sektörlerini görebiliyoruz (ancak alt-sektörlerdeki abone sayıları ayrılmamış). Burada, en çok elektrik tüketen dört sektör şöyle (tüm sektörleri içeren veri tablosu için tıklayınız):

Bir bakıma burada, Türkiye’nin çok övülen ekonomik büyümesinde tekstil ve inşaat sektörlerinin ağırlığıyla ilgili bir sinyal var. 2010′da 16.6 milyar kWh ile demir-çelik sanayii ve 11 milyar kWh ile toprak ve çimento sanayii o yılki toplam sanayi tüketiminin % 35′ini gerçekleştirmiş.

Özetle başlatılan kampanya, cinsiyetçi olduğu kadar, elektrik tasarrufunda sorumluluğu hanelere yüklüyor ve diğer abone tiplerinin tasarruf sorumluluklarını kamu önünde enerji politikası konusu yapmaktan kaçınıyor. Üstüne üstlük hanelerden bir de, “sorumsuz” elektrik tüketimlerinin adaletsizlik ve eşitsizlik artırıcı olduğuna inanmaları isteniyor. Tasarruf için yeni model beyaz eşyalar satın alalım (kredi kartlarına ve banka kredilerine de yüklenelim) ama beyaz eşyayı bize satanlar elektriği keyiflerince harcasınlar. Sıkışırsak birkaç derenin üstüne daha HES kondurabiliriz.

Emrah Göker – http://istifhanem.com/

 

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.