Yeşeriyorum

Zeynep Celalyan: Annen Kapıda Bizi Bekliyor Olacaktı

0

ZEYNEP CELALYAN (ZAİNAB JALALİYAN): Annen Kapıda Bizi Bekliyor Olacaktı

Zeynep yirmi yedi yaşında bir avukat. Şu an İran’da cezaevinde. özgürlük düşlerinin peşinden gittiği için bir idam hükümlüsü. Belki de sizler bu yazıyı okuduğunuzda o aramızda olamayacak.

Elimizde Zeynep’in hangi şartlarda yazdığını, ve gönderdiğini bilmediğimiz birkaç satırlık bir mektubu var. Mektubunda “Beni savunacak bir avukatım bile yok” diyor. O bir avukat ama şimdi onu orada savunacak bir avukatı yok. Olsa savunabilir mi, onu da bilmiyoruz.

Devrim mahkemesi 14 ocak 2009 tarihinde idam kararı verirken mahkeme hakimi; “Sen Allah’ın düşmanısın. Çok yakında tüm Allah düşmanları gibi idam edileceksin” demiş. Zeynep ne yaptı da Allah’ın düşmanı oldu? Zeynep, Mako nüfusuna kayıtlı bir İran Kürdü. O İran’da yok sayılan ve hakları gasp edilen halkını savundu. Bu hakları elde etmek için mücadele etti. Mücadele ederken 2008 yılında Kirmanşan kentinde tutuklandı. Ve şimdi bir şeriat ülkesinde devrim mahkemesi tarafından sözde bir yargılama ile idama mahkum edildi. Sanandaj Cezaevi’ndeki bir hücrede asılmayı bekliyor. Allah’ı savunmak gibi bir görev üstlenmiş bir iktidarın idam hükümlüsü. O Allah ki can almayı kullarına yasaklamış diyorlar. O Allah ki her şeye kadir diyorlar… Ve işte o Allah’ın “bekçiliğine” soyunmuş İran mahkemesi Zeynep’i asacak.

Zeynep’in ailesi, tutuklandığından beri kızlarını göremiyorlar. Zeynep: “Ben annem ve ailemden hatır istemek için hakimden izin istedim. Hakim ise bana ‘kapa çeneni’ diyerek isteğimi reddetti” diyor. Bunları 26 kasım 2009 tarihli o birkaç satırlık mektubundan öğrenebildik. Mahkemeden istediği tek arzusu reddedilmiş. Annesini görememiş, görmesine izin verilmemiş.

Zeynep’in mektubunu okuyunca ağlamak istedim, öyle hıçkıra hıçkıra. Hani bazen bir acı öyle oturur ki içinize benimkine öyle oturdu. Her çaresiz insan gibi kendimi hayallere vuruyorum.

Bir gece vakti, elinden tutup seni alsaydım hücrenden. Hüzünlerden uzak seninle sokağa atsaydık kendimizi. Hücrende asılı bıraktığımız ceketinin sol yanına bütün hüzünleri ve kirleri bıraksaydık. Her oyun sonrası evin yolunu izleyen, çocukken bıraktığın ayak izlerini bulsaydık. Annen kapıda bizi bekliyor olacaktı.

Sonra bütün o ayak izlerini silseydik. Hücrende bıraktığımız ceketinin cebindeki kirler ve hüzünler kilitli kalsaydı orada. Ama sen hala hücrendesin ve seni alıp annene götüremiyorum…

Kilitli hücrene uzanabilseydim eğer annenin dokunamadığı yüzüne sürecektim yüzümü. Kaç aydır yıkanamayan yüzünü yüzümle yıkayacaktım. Annen gibi öpecektim, annen gibi kucaklayacaktım, annen gibi koklayacaktım. Belki sürmekten kanayacaktı yüzün, belki sarılmaktan nefessiz kalacaktın ve acıtacaktım seni. Arzu ettiğin görüşme gerçekleşecekti.

Ben yağan yağmur kadar ağlayacaktım ipinceden. Sen gülecektin. Ne ben ağlayabildim ne de sen gülebildin oysa…

Sen çıksaydın gecenin karasından bir ay gibi. Şimdi her gece pencereden yüzüne bakıyor olacaktım…

Sonunda idam ipinin olduğu her gün ben üşüyor olacağım. Kendimi sokaklara salamayacağım.

Keşke siyah saçlarında ben asılı kalsam ve idam ipi hiç boynuna geçmese…

Farzad Kmanfar da Zeynep gibi İran rejimi tarafından yargılandı ve idama mahkum edildikten sonra asıldı. Şubat 2008 tarihinde İran’da idam edilen öğretmen Farzad Kmanfar idam edilmeden önce şöyle yazıyor bir mektubunda: “İşkence görmüş bir neslin son kişisi olacağımı umarak, yoluma çıkan bütün aşağılama, hakaret ve zulmü kalbimde kucaklarım (…) ve kalbimin, ondaki bütün sevgi ve tutkuyla birlikte bir çocuğa bağışlanmasına izin verin. Nerede olacağı fark etmez; Karon banklarında, Sabalaan Dağı yamaçlarında, doğu Sahara kenarlarında ve ya Zağros Dağları’nda; güneşin doğuşunu seyreden bir çocuk. Tek istediğim isyankar, kıpır kıpır kalbimin, benden daha isyankarca kendi çocukluk arzularını aya ve yıldızlara ifşa edecek ve onlara sonradan bir yetişkin olarak ihanet etmeyeceğine dair onları tanık tutacak bir çocuğun göğsünde atmasına devam etmesidir. Hangi dili konuşuyor olursa olsun, kalbimin bir başkasının göğsünde atmasına izin verin”.

Farzad Kmanfar’ın yüreği şimdi sende atıyor. Sen de Kmanfar gibi bütün aşağılama, hakaret ve zulmü kalbinde kucakladın. Şimdi Kmanfar’ın sende atan kalbi Amed burçlarında, Süleymaniye sokaklarında, Zağros Dağları’nda çocukların sesinde yaşıyor.

Kmanfar’ın arzusu yaşasın ve kalbi atmaya devam etsin…

Bunun için hepimize biraz çaba düşüyor. İdamların durdurulması için aşağıdaki adrese sizde bir imza atın!

-Halil Savda- (Vicdani Retçi)

[email protected]

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.