Sahi, bir sırrın parçası olmak nasıl bir şey?
Ayın döngüsünde sema eden masallar, zamanla insanın kalbinde yani merkezinde yerini alıyor.
Ve insanın evveli ve ahiri dengeye kavuşuyor.
Masal, hakikati fısıldıyor.
Ateşböceği misali bir yanıp bir sönüyor içinde, hikaye başka alemlerde varlığını sürdürüyor.
Rumi; “Ve burası agah olmak, akıl erdirmek isteyen için bir yoldur. Makam sahiplerince, kalpleri uyanık insanlarca en hayırlı duraktır,’’ der.
Nitekim masallar da hikayeler de böyledir. Yani kalp uyanıklığına vesile.
Beyza Akyüz, Ay Zamanı Masalları kitabında, yıllar evvel yaşayan ünlü öykü anlatıcısına, sözün sahibine ulaşmak için anlatılan masalları hikaye ediyor.
Önce bir güzellik masalı konuyor diline, üç kardeşin hikayesi. Güzel sözlerle dinleyicinin kulağı yıkanıyor. Sonra Pürtelaş Hanım’dan bahsediyor, her an her şeye yetme telaşının insanın ayarlarını nasıl da bozduğunu seriyor ortaya.
Ay şekil değiştirdikçe masallar devam ediyor.
İki Kapılı Ev masalında, hayata bakış açımızın bizim elimizde olduğunu görüyoruz.
Taş Han’ın Sırrı masalında, en garip, en beklenmedik, en hüzünlü, en mutlu halleri dahi misafir eden bir gönülden dem vuruyor.
Beyza Akyüz kitabında, sırlara eriştirecek kapıların anahtarlarını okuyucunun eline bırakıyor her masalda. On iki anahtar, on iki masal. Kadim olan bilgiler ve hisler devşiriyor okuyucu ay zamanına erişirken…
Akyüz’ün zamanı tersine yüzdüren bir dili var. Yavaşlık, sükunet, bereket, güzellik , kabul gibi kavramlar üzerinden insanı inşa eden bir kurgu ile karşımıza çıkıyor. İnsanı evveli ve ahiriyle buluşturup kalp uyanıklığına vesile kılıyor masallarını.
Ve sonunda her yaştan okuyucuya şöyle bir not bırakıyor;
‘’Şimdi sıra sende okuyucu. Bu kitabı bitirdiysen kendi hikayeni anlatma zamanı gelmiş demektir. Yapman gereken ayın döngüsünü ve kendi sesini takip etmek.”
Seher Kader Bilgi