Dünyanın bu köşesindeki en vahim ekonomik krizlerden birinin sonuçlarından mustarip öfkeli bir Yunanistan vatandaşı olsanız, bu pazar ne yapardınız? Bir önceki seçim, işleyen bir çoğunluk hükümeti üretmediği için altı haftada ikinci kez düzenlenen ulusal seçimlerde oy kullanmanız gerekiyor.
Bir yandan, mevcut faciadan sorumlu tuttuğunuz iki ana akım partiyi, Muhafazakârları ve Sosyalistleri desteklemek istemiyorsunuz. Diğer yandan Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nde kalmasını istiyorsunuz, bu yüzden de AB ile IMF’nin ülkeye dayattığı katı kemer sıkma önlemlerinin hepsini kaldırma vaadinde bulunan radikal sol lider Alexis Çipras’a oy verip vermemek konusunda kararsızsınız. Bu vaade tepki olarak iki kurum da Yunanistan’ın ‘üzümü yiyip bağcıyı kovamayacağını’ vurguluyor. Atina mevcut mali anlaşma maddelerine uymadığında ve uymazsa, ülke bu anlaşmanın parçası olan milyarlarca doları artık alamayacak ve Euro’yu terk etmeye mecbur kalacak. Çoğu Yunan seçmen için sorun, kalbin sesiyle aklın sesi arasında tercih yapmaktan ibaret değil. Analistler ve ekonomi uzmanlarının tavsiyesine başvurduklarında da her iki seçenek için hiç iç açıcı olmayan en kötü durum senaryolarıyla karşılaşıyorlar. Aklın galebe çalması ve eski müesses nizam partilerinin, bazı küçük partilerin de yardımıyla Yunanistan Parlamentosu’nda mevcut anlaşmalara uymayı isteyen bir çoğunluk elde etmeyi başarması durumunda, birçok gözlemci bütçe kesintileri, ekonomik daralma ve yabancı bankacılarla bürokratların katı denetiminden müteşekkil on yıllık bir dönem yaşanacağını tahmin ediyor. Böyle olsa bile Yunanistan’ın bütün borçlarını ödemeyi ve ekonomisini yapısal reformdan geçirmeyi başarıp başaramayacağı kesin değil. Sonunda rahatlama garantisi yokken sürekli sıkıntı çekmek anlamına geliyorsa, Euro Bölgesi’nde niye kalınsın ki? Bu belirsizlik birçok Yunanlının ve giderek artan sayıda yabancı yorumcunun, bazı anketlerde ilk sırada yer alan Çipras’ın görüşlerine sempati duymasına yol açıyor. Solcu iktisatçılar, topyekûn borç iptali, büyük şirketlere vergi artırımı ve bankaların millileştirilmesinden oluşan programına olumlu bakıyor. Şahsen Çipras’ın önerilerinin eski moda solcu muhabbetlerinin nostaljik cazibesine sahip olduğunu, fakat kısmen bile olsa hiçbir uygulanma şansının olmadığını düşünüyorum. Bence Çipras bile bunun farkında. Cazibesinin, fikirlerinin geçerliliğinden kaynaklanmadığını o da gayet iyi biliyor. Elindeki en büyük koz, Yunanistan’ın batamayacak kadar büyük olduğu ve Almanya ile AB’nin geri kalanının fazla yüksek risk taşıdığından dolayı Yunanistan’ın ipini asla çekmeyeceği inancı. Brookings Enstitüsü uzmanlarından Thomas Wright, Foreign Policy dergisinde Çipras’ın stratejisinin Karşılıklı Yıkım Bilinci’nin (KYB-ABD ve Sovyetler Birliği’nin Soğuk Savaş dönemindeki nükleer politikası) yeniden sahneye konulması olduğunu ikna edici bir şekilde anlatıyor. Nükleer silahlara sahip iki ülke, kendi yıkımına yol açabileceğini bildiği için bu silahları kullanmıyordu. Bu analojide nükleer silah Euro’dan ayrılma; Almanya bu silahı asla kullanmayacak, çünkü bunun geri kalan herkesi dibe çekecek bir ekonomik felakete yol açabileceğinin farkında. Bu yüzden Çipras, istediği her şeyi yapabileceğini ve yine de Euro Bölgesi’nde kalabileceğini düşünüyor. Çipras’ın sınırlar olmadığını ve Almanya’nın, Yunanistan’ın paldır küldür Euro’dan çıkmasını önlemek için istediği her şeyi kabul edeceğini düşünmekle hata yaptığı konusunda Wright’la hemfikirim. Son aylarda Berlin ve Brüksel’de “Yunan-çıkışı”na dair hazırlıklar yapılıyor. Avrupa Politika Çalışmaları Merkezi’nden Daniel Gros gibi ciddi ve etkili iktisatçılar, bir süredir böyle bir çıkışın mümkün olduğunu ve on yıllık bir düzenlemenin ardından Yunanistan borçlarını bile ödeyebileceğine işaret ediyor. Bunun da ötesinde, ülke içindeki ağır bütçe kesintilerinin ortasında, çoğu Avrupa ülkesinin siyasi liderleri ve geniş seçmen kitleleri, Yunanlıların hem krizden çıkmak için üzerine düşeni yapmaya yanaşmayacağı hem de onlar için para vermeye devam edecekleri bir duruma şantajla sürüklenmeyi asla istemiyor. Kafası karışık Yunanlı seçmene tavsiyem şu: Zarınızı Çipras’ın devrimci karizmasından ve KYB stratejisinden yana atmayın. AB, Yunanistan’la imzalanan kurtarma anlaşmasının, ters teptiği görülen bazı şartlarını yeniden düzenlemeye razı. Yunanistan’a açık çek vermeye ise razı değil. Joost Lagendijk – Zaman |