Yeşeriyorum

Yeşiller Partisi için Düşünceler ve Öneriler

0

Yüksel Selek-Bodrum

Yeşiller Partisinin kuruluş haberini heyecanla karşıladım. Yeşil hareketin yuksel-selekülkemizde de dönüştürücü bir siyasal güç haline gelmesine şiddetle ihtiyaç olduğunu düşünüyordum. Ancak, Parti bu devasa görevin üstesinden gelebilecek, misyonunu yerine getirecek bir parti haline gelebilecek miydi? Partinin Bodrum İlçesinde örgütlenme çalışmalarına destek vermeye gayret ettiğim şu birkaç ay içerisinde bu kaygılarımın daha da derinleşmekte olduğunu fark ettim. Örgütlenme sorunlarından alternatif yeşil politikalar geliştirmeye, ilkelerin yaşama geçirilmesinden muhalefet tarzına kadar daha birçok konuda nasıl bir yol yöntem izlenmeliydi?

Bu aşamada belki erken bir beklenti gibi görülebilir, ama Partinin varlık ve gelişme sorunlarının bir an önce katılımcı ve sistemli bir tartışmaya açılması gerektiğini düşünmeye başladım. Çünkü ilkeleri ve amaçları bakımından geleneksel partilerden çok farklı olan, bu farkını titizlikle koruması gereken Yeşiller Partisi, ülkemizin yıpranmış geleneksel siyaset ortamında örgütlenmek ve siyaset yapmak zorunda. Daha kuruculuk aşamasında yapılacak bazı hataların geri dönüşünün olmayacağını, Türkiye yeşil hareketin partileşme girişiminin ikinci bir başarısızlığa tahammülü olmadığını bilerek kaygılanıyor, ülkemizin malum siyasal ve zihinsel ortamında Partinin heyecan yaratması, bir çekim merkezi olması, bir umut ışığı yakması kolay olmayacak, diye korkuyorum. Kaygılarımın kötümserlikten değil, topluca yaşadığımız bunca siyasal deneyimden kaynaklandığını biliyorum.

Acaba verili koşullarda Partinin avantajlarını ve niteliği nedeniyle ortaya çıkabilecek olası sorunları analiz ederek tartışılmasına ihtiyaç olan soruları formüle edebilir miyiz, diye düşünüyorum. Bu çerçevede kişisel düşüncelerimi paylaşmayı deneyeceğim.
Partinin Avantajları

Yeşiller Partisi uygun bir konjonktürde kuruldu: Aydınlanmacı görüşler temelinde kurgulanan Batı merkezli evrensel projelerin, iki yüzyıl boyunca gezegenimizi ve insanlığı yıkıma sürükledikleri, kendi sonlarını da hazırladıkları kendileri tarafından bile görülmeye başlandı. Şimdi sistemin devamını, sürdürülebilir gelişme gibi kavramlar ileri sürerek sağlamaya, ömürlerini uzatmaya çalışıyorlar. Sistemin temelindeki akıl ve bilim, yazık ki, Dünyamızın karşı karşıya bulunduğu tehlikeyi önlemeye yetecek gibi görünmüyor. Akıl aklı savunmaya, bilim, bilimsel teknolojik gelişmenin hasarını onarmaya yetmiyor. Hayatın kendisi, doğayı ve insanı yıkıma sürükleyen projeleri reddediyor. Bu noktada hayatın, reddettiği formlar yerine yenilerini koymak gibi bir sorumluluğu olmadığından, ortalıkta form yerine kaos, umut yerine kıyamet senaryoları dolaşıyor. İnsanlık bu karamsarlık denizinde fırtınalar içinde sürüklenirken, varılması zor gibi görünse de, kurtuluş için ışık çakan bir tek fener, ulaşılacak tek bir liman, tek bir evrensel proje var:  Sürdürülebilir yaşam için ekolojik, paylaşımcı ve çoğulcu bir toplumun kurulması yolunda, şiddet karşıtı, demokratik bir yaşam için mücadele.

Emperyal güçler konjonktürel olarak savaşı değil, barışı daha karlı görmeye başladılar. Obamanın  Başkan seçilmesiyle birlikte, Amerikan politikasının dili bizzat Obama tarafından yapısökümüne uğratıldı. Artık dinleme, karşılıklı anlayış ve sorunları diyalog yoluyla çözme dönemine girilmiş gibi görünüyor. Bu bütün dünyada politikanın en azından söylemini etkilemeye, değiştirmeye başladı. Bu tam da yeşil hareketin ihtiyacı olan dil.

Yeşiller Partisi deneyimli ve birikimli yeşiller tarafından kuruldu. Üstelik bu kadrolar bir de parti deneyimine sahip.

Yeşiller Partisinin arkasında, Türkiye çapında örgütlü bir çevre hareketinin birikimi var. Yerel çevre örgütlenmeleri Yeşiller Partisi, bugün yeni kurulacak hiçbir partinin sahip olmadığı bir örgütlenme ve kadro potansiyelini değerlendirebilme olanağına sahip.

Dünya yeşillerinin yaklaşık otuz yıllık politik deneyimi ve desteği Yeşiller Partisinin arkasında. Parti bu deneyimden yararlanarak ve bu gücü arkasına alarak ulusal politikalar üretebilir.

Yeşiller Partisinin çevreye, ekolojik sorunlara duyarlı bir sınıfsal tabanı mevcut. Türkiye’de kentli, eğitimli, meslek sahibi, gelir düzeyi görece yüksek, orta ve orta üstü tabakalar, Cumhuriyet tarihinin sayıca ve niteliksel olarak en yüksek düzeyde olduğu bir dönemi yaşıyor. Bu kesim, ideolojik olarak nasıl bir koşullanma içinde olurlarsa olsunlar, yeşil politikaya ilgi duyan bir kesimdir. Üstelik büyük çoğunluğu, kirlenmiş geleneksel siyasetten soğumuşlardır ve önemli bir bölümü kerhen oy kullanıyor. En geniş tüketici kitlesini oluşturan, en fazla enerjiyi, suyu tüketmekte olan, gelişkin teknolojiyi en çok kullanmakta olanlar da onlardır. Bu tespit, Partinin tabanı olarak orta sınıflara işaret edişimizle çelişkili gibi görünebilir. Ama kanımca, farkındalığı yüksek bu kesim, kendi tüketim alışkanlıklarından memnun değildir; bundan dolayı örtük ya da bilinçli, vicdani bir rahatsızlık, sorumluluk duyduklarını da varsayabiliriz. Bir yandan kendi yaşam tarzlarını değiştirme isteği duyarken, diğer yandan bunu bireysel olarak yapıyor olmanın bir işe yaramayacağı duygusu caydırıcı oluyordur. Alışkanlıkları değiştirmek, konfordan feragat etmek ne de olsa kolay değildir.

Oysa güçlü bir Yeşiller Partisinin üreteceği alternatif politikaların yaratacağı dinamizm onları yeni bir yaşam tarzının yaratılmasına motive edebilir, yeşil harekete katabilir ve bundan samimi bir tatmin duygusu alabilirler. En azından ciddi bir bölümü…1999 büyük depreminin ardından kentli orta sınıfın potansiyel enerjisi harekete geçmiş, sivil toplum kuruluşlarının koordinasyonuyla yaratılan o büyük yardım kampanyalarının asli aktörlerinden birisi olmuşlardı. Zaten çevre hareketinde de olduğu gibi, bütün sivil hareketlerin tabanı da kentli orta sınıf değil midir?

Sorunlu alanlara gelirsek…

Ülke gündeminin gerisine düşmek…Bizdeki muhalefet partilerinin, özellikle de sol partilerin başlıca handikapı genellikle budur. Muhalefet çoğunlukla hükümetin icraatını eleştirmekten ibaret kalır. Temsil niteliklerini yitirmiş olan geleneksel partiler, alternatif politikalar üretmekten ya acizdirler ya da zaten böyle bir niyetleri yoktur. Oysa katılımcı demokrasiyi savunan, yerel demokrasi talebini öne alan Yeşiller Partisi yerelden merkeze doğru hayata geçireceği katılımcı yöntemlerle hem yerel politikaların hem de bütünsel politikaların üretilmesini sağlayabilir.

Siyasal parti ile sivil hareket ayrımının en zor olduğu bir alanda siyaset yapmak… Ülkemizde henüz öncü bir kadro ve konunun uzmanları dışında çevrecilik ile yeşil siyaset arasındaki ayrımın ne olduğunun bilindiği kanısında değilim. Ekoloji ile çevre kavramları arasındaki farkın bilinmediği gibi… Elbette bizim için yeni olan bu ideolojinin içeriğini birlikte öğrenerek dolduracağız. Bir yandan okuyarak, eğitim seminerleri düzenleyerek, yayınlarla, medya aracılığıyla vb. bir yandan da doğrudan yeşil politikalar üretilerek zaman içinde bu ayrım netleşecektir.

Politik misyon ekseninin kayma tehlikesi… Yeşiller partisinin sürdürülebilir yaşam için programı doğal olarak doğayı ve insan yaşamını tehdit eden her alanı içerir. Savaşlara, silahlanmaya, her türlü ayrımcılığa, şiddete, insan hakları ihlallerine karşı, barış için, demokrasi için mücadele bu programda yer almalıdır, alıyor… Ancak, Parti bütün bunların sürdürülebilir yaşamla bağını kurarak, kendi misyonu ekseninde yapabilmelidir.

Ülkenin içinde bulunduğu sorunların giriftliği kolayca eksen kaymasına yol açabilir. Parti zaman içinde kendini her alanda siyaset yapan, sıradan siyaset kulvarında kaybolmuş, marjinalleşmiş bir parti olarak bulabilir. Asıl sorun sahiplerinin, örneğin kadınların, Kürtlerin, eşcinsellerin vb. mücadelelerine destek vermekle, onlar adına siyaset yapma arasındaki ince çizgiyi aşmamaya, verdiği desteği kendi ideolojisi bağlamında formüle etmeğe ve ifade etmeğe özen göstermelidir.

Politika yapma tarzını bekleyen tuzaklar… Geleneksel politikanın şiddet içeren dili, kavgacı, polemikçi tarzı, aynı zehirli politik atmosferde politika yapmak durumunda olan Yeşilleri daha başlangıçta içine çekebilir ve kendi amaçlarıyla çelişen bir söyleme sürükleyebilir. Şiddetin şiddeti beslemesi gibi, egemen söylem de karşı söylemi belirler. Son dönemlerde siyaset arenasında bunun en kötü örneklerini bolca yaşadık. Dilimiz zihniyet dünyamızı, zihniyetimiz de dilimizi belirler. Sanırım üstesinden gelmemiz gereken en ince, en zor zanaat bu olacak.

Genel Merkeze Bazı Öneriler

Aşağıdaki kişisel önerilerin bir kısmı veya hepsi daha önce düşünülmüş, hatta gündeme alınmışsa, bir sempatizanın iyi niyetli davranışı olarak hoş görüleceğini umarım.

1. Genel Merkez,  Partinin ilkeleri doğrultusunda katılımcılığı acilen yerel parti örgütlerine, parti girişimlerine açmalıdır. Merkez organları (Parti Meclisi, MYK) mümkünse bazı toplantılarını özellikle de, kuruluş sürecindeki ilçelerde (birkaç ilçenin katılımıyla olabilir) yapmalıdır. Buralarda potansiyel üyeler, sempatizanlar karşılarında bir parti profili görmek isterler. Yerel kadroların yüzleri ne de olsa yıpranmıştır. Partiyi temsile yeterli olmayabilirler. Bu tür toplantılar hem güven artırıcı hem eğitici olacağı gibi, Merkezi de besleyecektir. Katılımcılık aynı zamanda şeffaflığın da garantisidir.
2. Bölgesel olarak eğitim seminerleri düzenlenmeli; bu seminerlerde örgütlenme, ekolojik sorunlar, çevrecilik- yeşil siyaset ayrımı, yeşil politikada dünya deneyimi gibi konular işlenerek taban aydınlatılabilir. Kulak dolgunluğuyla, soyut ilkelerle, sloganlarla yapılamayacak olan tek politika da sanırım yeşil politikadır.
3. Genel Merkez bir an önce ulusal çapta politikalar üretmeye başlamalı. Bunun için danışma kurullarını oluşturup çalıştırmaya başlaması yararlı olacaktır.
4. Genel Merkez, ders kitaplarının çevrecilik ve ekoloji açısından taranması, yanlış bilgilerin düzeltilmesi, eksik (aynı zamanda yeni) bilgilerin kitaplarda yer alması ve bu haliyle Milli Eğitim sistemine kabul ettirilmesi için çalışacak, konunun uzmanlarından, eğitimcilerden oluşan bir komisyonun kurulmasını sağlayabilir. Bu konuda ilgili meslek kuruluşlarıyla birlikte çalışmak işi kolaylaştırır.
5. TBMM inde hazırlanmakta olan yasa tasarılarını, genelde yasama sürecini izleyecek bir Yasama Çalışma Grubuna ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Yeni yasaların doğa merkezli ve toplum yararına gözden geçirilerek kamuoyunun aydınlatılması, gerekli düzeltmelerin yapılması için çalışılması; mevcut yasaların da yine bu açıdan incelenmesi, alternatif yasa taslakları için öneriler geliştirilmesi Partinin politik etkisini artıracaktır. Yeşiller Partisi, böylece Mecliste ve toplumda sürdürülebilir yaşamın vicdanı olarak varlığını hissettiren, dikkate alınabilir bir Parti haline gelebilir.
6. Türkiye’nin tarım potansiyelini yok etmekte olan uygulamalara  karşı alternatif tarım politikaları üretmek sanırım partinin gündemindedir.
7. Bunun yanı sıra, eski üretim ve tüketim alışkanlıklarını sürdürmekte olan köy, mezra, küçük çiftlik gibi bir bakıma kendine yeterli yerleşim birimlerinin yaşam tarzlarını kayıt altına alan belgeseller, araştırmalar hazırlanması kaybolmakta olan tekniklerin, geleneksel bilgilerin, yaşam tarzlarının belgelenmesi ve arşivlenerek geleceğe taşınması Partinin önemli bir hizmeti olacaktır. Bu çalışmalar gönüllüler aracılığıyla yapılabilir. Böylece hem çalışmanın maliyeti hafifler hem de bir örgütlenme aracı olarak işlev görebilir. Bu bir bakıma sözlü tarih çalışması olacaktır.
8. Yine bu bağlamda, araştırmaya dayalı bir ekoturizm fikri geliştirilebilir. İyi bir hazırlıktan sonra partiye gelir sağlayacak bir faaliyete dönüştürülebilir.

Mayıs 2009
Yüksel Selek
Bodrum

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.