ManşetEkolojiHayvan Haklarıİklim Krizi

Yeni araştırma: Deniz kaplumbağalarının Türkiye karasularındaki tehlikeli yolculuğu

0

Plastik atıklar canlı yaşamını tehdit etmeye devam ediyor. Deniz kaplumbağaları da yaşamı tehlike altında olan canlıların arasında yer alıyor. Araştırmalar, Akdeniz‘deki atıkların yüzde 95’ini plastik maddelerin oluşturduğunu, Akdeniz’de bir kilometrekarede 5 milimetreden küçük 1,25 milyon plastik parça bulunduğunu gösteriyor.

Deniz kaplumbağalarının yaşamı son 70 yılda plastik atıklar, petrol sızıntıları, termik santrallerin yarattığı kirlilik ve küresel iklim değişikliği nedeniyle tehdit altında. İklim krizi ve küresel ısınmadan dolayı deniz ve kumsallarda yaşanan sıcaklık değişimleri deniz kaplumbağlarının yuva yapma davranışlarıyla cinsiyetlerini etkiliyor.

Çevre kirliliği deniz kaplumbağalarının yaşamlarını zorluyor

AA’nın aktardığına göre; Muğla, Hatay, Adana, Antalya, İstanbul ve Rize‘de ayrı ayrı çevresel araştırmalar yürüten Deniz Kaplumbağası Araştırma Kurtarma Rehabilitasyon Merkezi (DEKAMER), Samandağ Çevre Koruma ve Turizm Derneği (SAÇEVKO) ve Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) iki yıllık verileri, denizlerin kadim canlıları deniz kaplumbağalarının çevresel kirlilikle giderek daha tehlikeli bir yolculuğa dönüşen yaşamlarını ortaya koyuyor.

İnsanların plastiğe çok çabuk alıştığını ve plastik kullanımını yönetmeyi bilmediğini, hayatın her alanında plastiğin yer almasına izin verildiğini belirten Plankton Ekolojisti Doç. Dr. Ülgen Aytan ise deniz kaplumbağlarının plastikle imtihanını şu ifadelerle anlatıyor:

Üretilen plastiklerin yüzde 50’sinden fazlası tek kullanımlık ve hayatımızdaki ömürleri 12 dakika. Bu plastiklerin denizde sonlanması sonucunda, kimi plastikler yüzeyde, kimi askıda, kimi deniz dibinde kimi sahilde üzerleri canlıyla kaplanmış kaplanmamış farklı renkte boyutta plastikler var. Bir kaplumbağa yavrusunu düşünelim plajdan denize ulaştı, denizle tanıştı aynı ataları gibi içgüdüsel olarak bu sürecin içerisinde yer almaya başladı. Atalarından farklı olan şey plastiklerle beraber artık denizin içerisinde ve belki de onlardan kaçınması gerektiğini bilemiyor.”

Hatay plastik kirliliği ile mücadele ediyor

Akdeniz’de yeşil deniz kaplumbağalarının yuvalama alanlarına ev sahipliği yapan sahillerden Hatay Samandağ’ı artan plastik kirliliği ile mücadele edilen yerler arasında.

Samandağ Çevre Koruma ve Turizm Derneği’ne bağlı Deniz Kaplumbağaları Koruma ve İzleme Merkezi tarafından Hatay’ın Samandağ Kumsalı’nda yürütülen “Yeşil Deniz Kaplumbağalarını Koruma Projesi”nin Danışmanı Doç. Dr. Bektaş Sönmez, çöp, katı atık ve plastik kirliliğinin tüm canlıları etkileyecek en ciddi problemlerden olduğunu söylüyor. Sönmez, Samandağ kumsalının plastik, metal veya cam gibi, katı atık malzemelerin çokça görüldüğü bir bölge olduğunu belirtiyor. Atık kirliliğinin yeni doğmuş kaplumbağaların denize ulaşmasını ciddi boyutta engellediğini ifade eden Bektaş Sönmez, şu ifadeleri kullanıyor:

Denizel ortamda deniz tabanına çöken, denizin üzerinde ya da yüzey alanında yüzen renkli, beyaz renkte veya siyah renkli poşetleri deniz kaplumbağaları besin zannedip yiyebiliyor. Kıyıya ölü olarak vuran kaplumbağaların büyük bir çoğunluğunun midesinde mutlaka plastik tespiti yapıldı.

50 kaplumbağanın yaklaşık yarısının midesinden plastik çıktı

Görülenin makro plastik olduğunu, bununla birlikte kaplumbağaların midelerinin içerisinde sindirim sisteminin bütününde plastikler olduğunu belirten Sönmez “Bu, hayvanları sindirim sisteminde sağlık sorunlarını ortaya çıkarıp kıyıya ölü olarak vurmalarına neden oluyor. 50 ölü kaplumbağanın 20- 25’inde plastik olduğu gerçeği ile yüzleştik” diyerek durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.

Çevre Aktivisti ve Dalış Eğitmeni Mahmut İğde de Hatay’da son üç yıldır gözlemlediği su altı kirliliğinin inanılmaz bir boyutta olduğunu ifade ediyor. Hatay Samandağ bölgesinde kışın yağmurların artması ve derelerin debilerinin yükselmesiyle kirliliğin oluştuğunu, Asi nehrinin Akdeniz’e dökülmesiyle plastik atık ve çöpün Samandağ sahiline vurduğunu belirten İğde, şu ifadeleri kullanıyor:

“Yakın zamanda yaptığım bir dalışta, Yunanistan’da üretilen bir pardesünün Samandağ Sahili’ni yüzerek akıntıyla geldiğini gördüm. Bütün sahilli gezdiğinizde çöpleri tek tek incelemeye kalksanız, neredeyse Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin tamamından bir çöpün buraya geldiğini kendi gözünüzle görebilirsiniz. Bu bir dünya sorunu. Akdeniz’e kıyısı olan bütün ülke temsilcilerinin buraya davet edilmesi ve kendi gözleriyle akıntı sisteminin, denizin dalgaların buraya taşıdığı çöplerin görülmesini sağlamak ve yeni bir protokole imza atmak yeni bir çözüm yoluna gidilebilmesi gerekiyor.”

Veriler plastik atık sorununu ortaya koyuyor

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) Türkiye Denizler ve Yaban Hayatı Program Müdürü Ayşe Oruç ise 20 yıl önce bu kadar konuşulmayan “plastik” konusunun şimdilerde daha çok tartışıldığını çünkü çok daha fazla bilimsel imkan olduğunu belirtiyor. Ayşe Oruç, daha fazla veri üretilebildiğini, benzer metotlarla çalışıldığı için bilimsel verinin daha rahat karşılaştırabildiklerini ifade ederek “Plastik hayatımızda hiç olmasaydı birçok sorunu konuşmuyor olurduk” şeklinde konuşuyor.

Oruç, deniz kaplumbağaları ile ilgili çalışma alanları olan Adana Akyatan Kumsalı‘nda kontrol edilemeyen bir plastik kirliliği olduğunu belirtiyor. Denizdeki plastik atıkların engellenmesi için uluslararası mutabakatlara işaret eden Oruç şu ifadeleri kullanıyor:

“Denizde birçok etiketli plastik yığınları görüyorsunuz. Çok farklı ülkelerden plastik atıkla karşılaşıyorsunuz. Bunlar ya gemilerden atılıyorlar ya da akıntılarla geliyorlar. Doğu Akdeniz kıyılarında, Adana, Mersin, Hatay bölgelerinde bu çöp girdisi daha yoğun gözlemleniyor. Bunun önlenmesi için daha uluslararası mutabakatlara kadar gidebilecek şeyler var. Denizden karaya vurmasını engelleyecek bir sistem geliştirmeniz gerekiyor.”

Deniz kaplumbağalarının petrol sızıntısıyla imtihanı

Deniz Kaplumbağaları Araştırma, Kurtarma ve Rehabilitasyon Merkezi (DEKAMER) Başkanı Prof. Dr. Yakup Kaska ise hayvanların petrol sızıntılarıyla mücadelesine değiniyor. Kaska, hayvanların petrole bulandıkları zaman, zarar görmeden temizlenmesi gerektiğini, deniz kaplumbağalarının kabuklarının kazınarak temizlenebildiğini, yumuşak dokudan ise petrolü çözdürmek gerektiğini belirten Kaska, böyle bir kaza durumda bölgeye giderek konu hakkında bilgi sahibi araştırmacılarla ortak çalışma içinde kurtarma çalışmalarına başlayabileceklerini söylüyor.

Kaska ayrıca değişen sıcaklıkların kaplumbağaların yuva yapma davranışlarını ve cinsiyetlerini de etkilediğini bildiriyor. Deniz kaplumbağalarının cinsiyetinin yumurtanın içinde bulunduğu ortamın sıcaklığıyla ilintili olduğunu, 26 derecede gelişen yumurtadan erkek, 32 derecelik ortamda gelişen yumurtadan ise dişi birey çıktığını belirten Yakup Kaska, şunları anlatıyor:

“Son yıllarda yüzde 70-80 civarında dişi ağırlıklı bir popülasyon, yüzde 20 civarında da erkek popülasyonla yavrular çıkıyor.”

Küresel ısınmayla, sıcaklıkta yaşanacak 1,5 derecelik artışın etkilerinin ne olacağını henüz bilemediklerini bildiren Yakup Kaska kumsalın belli bölgelerinde korumacılara iş düşeceğini, her yuvadaki yumurtaların hepsi olmasa bile o kumsaldaki 5-10 tane yuvanın üzerine gölgelik koyacaklarını söylüyor. Kaksa, “Bu gölgeliklerle bu yuvalardan erkek bireylerin çıkmasını sağlayacağız ki o popülasyon üremeye devam edebilsin. İşte bunları görebilmek için biz bilim insanları projeksiyon yaparak 2050, 2100’de ne kadar erkek, ne kadar dişi bireyimiz olacak, bunların hesaplarını yaparak gerekli önlemler almalıyız. Önlemleri şimdiden almamız gerekiyor ki vakit o zaman geldiğinde geç kalmış olmayalım” diyor.

 

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.