Dış Köşe

Yedik içtik de bokumuzu ne yapçaz? – Alakır Nehri

0

Kuru ve temiz tuvalet yapımı;

Eğimini kullanarak 2 adet tuvalet kabini oluşturun yanyana.

Girişleri düzayak ve bokun biriktiği aşağıda kapıları olsun tahliye için.

Tuvaletinize bir kapak yapın.

Kıçınızı yıkamak dışında tuvaletin içine su dökmeyin.

Bokunuzu yaptıktan sonra tuvaletin içine kül yada talaş serpin.

Tuvaletin kuru kalması esas.

Yanyana yaptığınız bu iki tuvaletten birini bir yıl kullandıktan sonra diğerini kullanmaya geçin. O bir sene içinde diğer tuvaletin içindeki boklar tamamen kuruyarak gübre olur. Alttaki tahliye kapısından bu gübreyi alıp sebze bahçenize dökün.

Bu tuvaletleri bay/bayan yerine vegan ve vegan olmayanlar olarak ayırmak, kendi yiyeceğinin yetiştiği toprağın gübresine ilgililer için rahatlatıcı olacaktır.

Havalandırma için bir enine bir boyuna soba borusu yerleştirin uçları içerde.

Dik olan borunun ucuna döner başlık takın.

Metanla ve ısı farkıyla oluşacak olan hava akımıyla dönecek olan bu döner soba borusu şapkasına yerleştireceğiniz ufak bir dinamoyla (bisikletlerdeki gibi) şarjedeceğiniz bir kalem pil, akşamları yakacağınız led lambalarla tuvaletinizin aydınlatmasını sağlayacaktır.

Bokunuzdan üreteceğiniz elektrikle aydınlatabilirsiniz tuvaletinizi.

Kısacası bokunuzdan yiyeceğinizi ve elektriğinizi üretmeniz mümkün en temiz yoldan.

Bu tuvalet, bok, hijyen.. konusu açılmışken bir anımı paylaşayım çok kakanız gelmeden.

90’lı yılların 2. yarısının başları… Karayoluyla Hindistan’a yolcu edildiğimiz yıllar Haydarpaşa garından.

O zamanlar Haydarpaşa var, tren var, gar var,kara var, yolculuk var, gezginlik var, yoldaşlık var.

Uçak yok, internet yok…

Var da kullanımı yaygınlaşmamış henüz diğerini yiyip bitirecek kadar.

Hindistanla, yolla, nereye gittiğimizle ilgili hiçbir fikrimiz yok yani.

O kadar heyecanlı ve keyifli.

Bize herkesin tek söylediği “Ne yapçan oğlum orası çok pis. İnsanlar orada kakasını sokağa yapıyormuş”tan öte bişey değil.

Hindistanla ilgili tek bilgimiz bu yani.

Neyse İran, Pakistan derken vardık Hindistan’a ve kurulduk kutlu ganj Nehri’nin kenarındaki dünyada hala yaşanılan en eski şehir Benares’te bir ailenin yanıbaşına.

Laf lafı açtı sordular tabii nerdensin?

Dedik “Türkiye”.

Demezler mi “Türkiye çok pismiş. Doğru mu?” diye.

“Yahu asıl bizimkiler size pis diyor” muhabbetine bulaşmadan sordum;

“Neden?”

Dediki Hintli baba;

“Sizin orada tuvaletler evin içindeymiş. Doğru mu? İnsan yaşadığı evin içinde nasıl sıçar?”

Anadolu’ya gelen ilk Türk boyları olan yörüklerden de duydum sonraları “Birimizin boku diğerine değmez” lafını bir kıl çadırın altında.

Bir dostum yediklerinin çekirdeklerini yutarak açık topraklara yapıyor kakasını.

O kakadan filizleniyor sebzeler ağaçlar onun ardından.

Bizim topraklara da ardından bıraktığı tohumlar fide oldu yedik domates bi harika. 2 adet dut fidan oldu bile.

Bir de Fransa’da bir amca var. Birkaç aşamalı havuzlar oluşturmuş bahçesinde. En üstteki havuzun ortasına giden ufak bir köprünün sonunda tuvalet. Deliği direkt havuza açılıyor. Bokun direkt havuza düşüyor şıpuloşş diye. Sonra o havuzdan diğerine, diğerinden diğerine bu suyu her havuzda yetiştirdiği bir takım bitkilerle arıtıyor. En sondaki havuzdan çıkan suya çeşme yapmış. İçme suyu olarak kullanıyor.

Bu bizim bildiğimiz “tuvalet” çok da eski değil bu topraklarda.

Rahmetli Durmuş Amca hatırlıyordu “tuvalet” in ilk gelişini Alakır Vadisine.

O zamanın hükümeti bundan 50~60 yıl kadar önce bir genelge yayınlayarak muhtarlara ‘köydeki herkesin bir tuvalet çukuru açmasını ve bundan böyle artık o çukurlara sıçmasını’ emretmiş. Uygulamayanlara ceza gelecekmiş.
Köyde zamanla biri hariç herkes uymuş bu emire.

“Biri çok direndiydi” derdi Durmuş Amca gülümseyerek.

“Öyle pis şeymi olurmuş herkesin aynı deliğe sıçtığı” diyerek direnmiş epey.

Tuvalete karşı yaşanan ilk direniş Alakır Vadisinde.

Uzun lafın kısası bu bok muhabbetinde, deneyimlerimizin ışığında derimki hava müsaitse tohumlayın, gübreleyin etrafı ferah ferah seyir eyleyerek etrafı. Bok açıkta olunca çok daha çabuk kuruyup gübre oluyor çok sineklenip kokmadan.

Hava yağmurlu yada açık hava tercihiniz değil ise, tarifini verdiğim kuru tuvaletinizi olabildiğince ferah inşa edin ve gübre olarak kullanabilin kakanızı. Oturarak (alafranga) değil, çömelerek (alaturka) yapın kakanızı. Ve yakın lambasını tuvaletinizin bokunuzdan.

Ne ekersen onu biçersin.

Ne biçersen onu yersin.

Ne yersen onu sıçarsın.

Ne sıçarsan o gübre olur.

Ne gübre olursa ona ekersin.

Ne ekersen onu biçersin.

Boku özgür olmayanın kendi özgür olamaz!

Başka bir bok mümkün!

(Bu yazı ilk olarak Alakır Nehri’nin facebook sayfasında yayınlanmıştır.)

Alakır Nehri

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.