Editörün SeçtikleriEkolojiManşet

Yaşam terazisinde OSB ağır bastı: Ceyhan karardı ama numuneler tertemiz

0

ADANA- Ceyhan Nehri‘nin Yüreğir ilçesine bağlı Esenler Mahallesi‘nden geçtiği bölümde, binlerce balık ölü olarak kıyıya vurdu. Arı ölümleri de görüldü. Nehrin karardığı ve bu karanlığın kenarındaki taşlara bile yansıdığı sosyal medyada gündem oldu. Ancak Ceyhan Nehri’nde balıklar ilk defa kıyıya vurmuyor. 11 yıl önce dahi benzer görüntüler kaydedilmiş, nehirden numuneler alınmış ve tertemiz çıkmıştı.

Adana’da nedense geçmiş balıklar için sürekli tekerrür ediyor ama söylenegeldiği üzere bu onların hafızalarının kısa süreli olmasıyla ilgili değil. Burada Bakanlıkların numuneleri de tekerrür ediyor. Tipik bir kirletici olarak nehrin yakınlarında bir Organize Sanayi Bölgesi (OSB) de göze çarpıyor: Adana Hacı Sabancı OSB.   

Adana OSB temiz çıkan numunelerin ardından hukuki olarak da sorgulanan incelemenin Adana Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan başvurusunda da ortaya çıkıyor. 9 Aralık’ta Adana Barosu, Adana Tabip Odası, üç ayrı çevre derneği adına beş avukatın savcılığa başvuru yaptığı sırada OSB’nin avukatı da savcılıkta beliriyor. O gün Savcılığa giden ve incelemenin şüpheli ve yeterli açıklamadan yoksun olduğunu belirten avukatlardan biri de Sevda Sevilmiş.

Sevilmiş, konuya gayet ılımlı bakan ve çevre duyarlılığına sahip olan savcının başvuruya bakışının OSB’nin avukatıyla görüşmesinin akabinde değiştiğini söylüyor.

Kararmış bu nehirde kıyıya vuran sadece balıklar değil; hukukun taraflardan sıyrılamayışı, Bakanlıkça yapılan incelemelerin belirsizliği ve ekokırım da aynı şekilde kurumuş otların arasında balıklar gibi öylece duruyor.

Peki numuneler neden yetersiz?

İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ile İl Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğünce, balık ölümleri nehirden ve balıklardan numuneler alınarak incelendi. İnceleme sonucunda ulaşılan sonuç:

“Laboratuvarlardan gelen sonuçlarda da herhangi bir kimyasal bulguya rastlanılmamış ve balık ölümleri de tamamen durmuştur. Ayrıca Çevre Şehircilik müdürlüğü ekiplerince alınan numune sonuçlarında da herhangi bir kimyasal çıkmamıştır.”

Normalde böyle ‘olumlu’ sonuçlar insanları sevindirir. Fakat bu balıklar nasıl öldü? Sonuçlar bunun yanıtına ışık tutmuyor. İncelemelerde aydınlatılmayan ‘Bu nehirde ne oldu da balıklar öldü?’ sorusunu 11 yıl önce temiz çıkan numunelerin peşine düşen bir isme sorduk.

‘Nehre karışan su da çok garip, kirli görünümlü bir su’

 Doğu Akdeniz Çevre Platformu sözcüsü Dr. Sadun Bölükbaşı, son haftalarda Aslantaş Barajı‘nda su tutulduğunu, buna bağlı olarak nehrin debisinin düştüğünü, ayrıca ölümlerin öncesinde fabrika yangını çıktığını ve son olarak da Adana OSB’nin açık su arıtma tesisinden ‘arıtılmış su’ların nehre karıştığını söylüyor. Bölükbaşı OSB’den nehre karışan suya ilişkin ise şunları aktarıyor:

“OSB’nin o bölgesindeki açık su arıtma tesisinden su sözde arıtılan, nehre karışan su da çok garip, kirli görünümlü bir su. Bunların hepsi bir araya gelince balık ölümleri yaşandı diye düşünüyorum.”

Numunelerdeki belirsizlik sonrası ipuçlarının peşinde…

Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Su Ürünleri Temel Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat Gündoğdu’ya da balık ölümlerinin nelerden kaynaklanabileceğini soruyoruz. İhtimaller yoğun olarak kimyasalları işaret ediyor:

“Balık ölümleri genel olarak oksijen seviyesindeki azalma, su kaynağına karışan toksik kimyasallar ve balıkların solungaçlarını bloke edebilen kimyasallardan kaynaklanabilmektedir. Bunların hepsi farklı semptomlara neden olmaktadır.”

OSB’nin kırmızı çizgisi: Çevre

Balık ölümlerinin sosyal medyada duyulmasının ardından Adana Hacı Sabancı OSB (AOSB) yönetimi tarafından kamuoyuna “çevre” vurgusuyla bir açıklama yapıldı ve o açıklamada şunlara yer verildi:

“Katılımcılarımıza sürdürülebilir tüm üretim imkânlarını sunarken kırmızı çizgimiz çevrenin korunmasıdır. Bu kapsamda, çeşitli projeler hayata geçirmekte, yeşil alanlar ağaçlandırılmakta, her yıl tüm tesislerimizden periyodik aralıklarla atıksu numuneleri alınarak, kirlilik oranlarını kayıt altında tutup, bir önceki yıla oranla azalan sanayi kuruluşlarımızı ödüllendirilmektedir.

Doğa ve çevreye saygı misyonuyla hizmet veren AOSB’mizin, söz konusu kirlilikte en ufak bir ilgisi bulunmamaktadır. Rutin tahlillerimiz düzenli olarak yapılmakta ve raporlanmaktadır.”

Kimyasal ihtimali güçleniyor

Nehrin kokusu da aynı şekilde rengi gibi dikkat çekiyor. Doç. Dr. Sedat Gündoğdu, kokuya da işaret ederek nehre kimyasalların karışmış olma olasılığını güçlendirir nitelikte bilgiler veriyor:

“Ceyhan Nehri‘ndeki durumdan anladığımız kadarıyla birkaç farklı noktadan nehre karışan ve bölge halkının da koku ve renk gibi özellikleden hareketle yaptığı tarif ve bölgede ölen balıkların gösterdiği semptomlar kimyasal bir kirliliğin neden olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum nehir suyu seviyesinin azalmasıyla da birleşince daha da şiddetli bir ekokırım yaşanmış gibi görünüyor.”

Nehrin hafifliği karşısında OSB’nin ağırlığı

Türkiye’nin kalkınmasının sacayaklarından biri olarak gösterilen OSB’lerde kimyasalların imalat sürecinde yoğun olarak kullanılması söz konusu. Yalnızca Adana’da değil, bugüne kadar ülkenin birçok yerinde açılan OSB’lerin aksine toprağı için savaşan, kalkınma için toprağı işaret eden köylüler var. Ancak OSB’ler genelde bu taleplerin karşısında güçlü ve nihayetinde Bakanlık için ağır basıyor.

Marmara OSB: Toprak mı yoksa plastik mi daha ağır basar? Bakanlığın tercihi OSB 

Adana OSB’den gelen arıtıldığı söylenen suyun çok uzun zamandır nehre karıştığını aktaran Dr. Bölükbaşı, “Ama bu belli dönemlerdeki balık ölümleri muhtemelen ekstra test edemediğimiz bazı kirleticiler bırakıyor. Bu kaçak yolla oluyor diye düşünüyorum. Ama nehirdeki kirlilik özellikle OSB’deki atık sorunu çok uzun zamandır var. Km’lerce uzunluktaki nehir debi normal olduğunda da iki renk akıyor. Görüntüsüyle, kokusuyla çok korkunç… Yıllardır bunu dile getiriyoruz, şikayet ediyoruz” diyor.

Gelen yanıt: Atıksuyun renkli olması, kirli olacağı anlamına gelmez

“4.02.2011 tarihinde yapılan denetimde, arıtma tesisinin çalışır konumda olduğu, tesis çevresinde hafif bir kokunun olduğu, drenaj hattının Ceyhan Nehri’ne kadar uzatılması konusunda DSİ ile ilgili görüşmelerin devam ettiğinin beyan edildiği, çamur ünitesi için iki adet dekantör alımı ihalesinin yapıldığı ve haziran ayı içerisinde montajının yapılacağı tespit edilerek deşarj noktasından atıksu numunesi alınmış olup analiz sonuçları Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğine uygun çıkmıştır. Ayrıca atıksuyun renkli olması, kirli olacağı anlamına gelmemektedir.”

Bu sözler 11 yıl önce yaşanan balık ölümleri sonrası yapılan incelemelerin sonucuna ait. 11 yıl önce bu yanıtı alan Bölükbaşı, şikayetlerine gelen yanıtın trajikomik olduğunu aktarıyor:

“Bizce o su temiz değil. Neyi ölçtüler de bize bu yazıyı veriyorlar. Defaatle benzer sonuçlar söylemişler. ‘Biz yaptık temiz çıkıyor’ söylemi yeterli değil. Sonuçta sorun devam ediyor. Biz bağımsız kurumlarca mahkeme kanalıyla ağır metal kimyasal analizi de dahil, toksik materyallerin de tahlili yapılacak şekilde bir su tahlili yapılması gerektiğini düşünüyoruz. ‘Şunlara baktık bu çıktı’ diye bir cevap gelmiyor ki. ‘Baktık, temiz’ diyor.”

Fotoğraf: Eren Bozkurt – Anadolu Ajansı

‘Karşımızdaki OSB, maddi ve manevi açıdan çok güçlüler’

Atık suyun aktığı dereye benzer alandaki tüm bitkilerin kuruduğunu belirten Bölükbaşı, mahkemeye başvurarak bilirkişi incelemesi talep edeceklerini söyleyerek “Hemen bilirkişi istedin diye iyi bilirkişi gelmiyor” diyor ve ekliyor:

“Kim yapar, kim sonuçları düzgün analiz eder onu çağıralım diyoruz. Yani şu anda karşımızdaki koskoca organize sanayi bölgesi, maddi ve manevi her açıdan çok güçlüler.”

Tam da bu noktada Avukat Sevda Sevilmiş’in anlattıkları bir yurttaşa göre OSB’nin sahip olduğu gücü özetler nitelikte. Sevilmiş, 9 Aralık’ta Savcı ile yaptıkları görüşmede beklenilenin aksine ılımlı bir tavır gözlemlediklerini ancak OSB’nin avukatıyla görüşmesinin akabinde savcının söylemlerinde değişiklik olduğunu aktardı.

Savcıyla yaptıkları görüşmede olayın halk sağlığını tehdit eden boyutlarına işaret ettiklerini, Savcının da kendilerine inceleme hususlarında beklentilerini sorduğunu aktaran Sevilmiş, bu görüşmeden 15 dakika sonrasında kendisinin hukuken yapabileceği bir şeyin olmadığını aktardığını ifade ediyor:

“Hiçbir bilimsel bilgisi olmayan bir insanın bile gözle görebileceği bir kirliliğin başka bir yerden kaynaklanması mümkün değil. Bu kadar insanların aklını kimliğini hiçe sayıp kandırmaya çalışmaları, halkı yanıltmaları ve bunu arkalarına gerçekten yerel yönetimleri kamu yönetimleri ve idareyi alarak yapma gücü bulmaları gerçekten incitici bir şey. Ve asla eşit bireyler olmadığımızı, hukukun da taraflı olduğunu ayan beyan yüzümüze çarpan bir gerçeklik.”

Fotoğraf: Eren Bozkurt – Anadolu Ajansı

‘BaşındaCumhuriyet’ kelimesi olan savcılık, ilgilenmedi’

“Kişisel olarak da hukuka nasıl müdahale edildiğini bizzat küçük bir olayla dahi olsa görmüş olduk”  diyen Sevilmiş, bizzat şahit olduğu hukukun taraflılığına şu sözlerle işaret ediyor:

“Savcılığın Bakanlığın bütçesinden yapması gereken kamu adına; ‘halk sağlığı’, bölge canlıları, felaketlerin boyutunun artabileceğine dair bir sürü done olduğunu söylememize rağmen hani başında ‘Cumhuriyet’ kelimesi olan savcılık makamının çok da ilgilenmediğini daha sonra görmüş olduk. Kendi bütçelerinden bunu yapabilecekken yapmıyor olmaları büyük bir eşitsizlik çünkü gerçekten toplum yararına olmayan birçok soruşturma için kaynak ayırabiliyorken böyle bir soruşturma için kaynak ayırmayı geçtik ‘herhangi bir adım bile atmayacağız’ demeleri zaten hukuki güvenilirliği bile sarsıyor.”

Fotoğraf: Eren Bozkurt – Anadolu Ajansı

Adalet çıkmazı

Adana’daki örnekte de olduğu gibi kamu idarelerince yapılan incelemelerin sonuçlarına dair şüphe duyulması durumunda bilirkişi talepleri genel olarak kirlilikten muzdarip olan ve buna karşı bir duruş segileyen STK’lar, meslek odaları, barolar ve vatandaşlar tarafından yapılıyor. Söz konusu bilirkişi talepleri için istenen ücretlere ilişkin Sevda Sevilmiş şunları söylüyor:

“Bizim değişik iş yoluyla sulh hukukta tespit yaptırmamız da mümkünatı çok olmayan bir husus. Çünkü bireysel olarak özel laboratuvarda da olsa üniversitenin laboratuvarında da olsa maliyetleri 20-30 bin TL’yi bulan miktarda incelemeler.”

Peki ya adalete erişim? Sevilmiş, özel hukuk boyutunda insanlara ‘Siz mücadelenizi yürütün’ dendiğini ancak bunun sonucunda harç, bilirkişi ücretleri, keşif ücretleri gibi yüksek ücretli kalemlerin çıktığını belirtiyor ve ekliyor:

“Kamu hukuku aracılığıyla yürütebildiğimiz herhangi bir şey yok. İdari mahkemede açılan davalardaki keşif ücretleri de keza yine yüksek bedelli oluyor. Derneklerin adli yardım talepleri maalesef genelde kabul edilmiyor.”

 

You may also like

Comments

Comments are closed.