Köşe YazılarıManşetYazarlar

Yangından son dakikada mal kaçırma: Adalar imar planı askıya çıkıyor

0

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı ve İstanbul 1. Bölge Milletvekili Adayı Murat Kurum,  dört gün önce Büyükada’yı  ziyaret ederek Adalar ve İstanbul  ile ilgili açıklamalarda bulundu:

“Adalar’ımızın 1/5000 ölçekli nazım imar planını ve 1/1000 ölçekli uygulama imar planını biz takip ediyorduk. Bugün sizleri yakından ilgilendiren güzel bir haberi paylaşmak istiyorum. Kültür Varlıkları Koruma Kurulumuzdan karar çıktı. Önümüzdeki hafta askıya çıkarıyoruz. Adalar’da imar problemini çözüyoruz ve bundan sonra da Adalar’da hiçbir tapu problemi kalmayacak. Sorunu kökten çözmüş olacağız, Adalar için, İstanbul için, sizler için, hayırlı, uğurlu olsun.”

Özetle bakan. bugüne kadar sözlerle yapılanların birbirini tutmadığı örneklere bir yenisini ekledi.

Gördüklerimiz arasında en önemlisi Yassıada vakası!

2012’de bakanlık adanın tarihi sit statüsünü kaldırılarak otel ve kongre merkezi yapılması kararı almıştı. İmara açılıp üzerinde bir karış toprak bile bırakılmayan Yassıada, artık “Beton Ada” olarak anılıyor.

Böyleydi…

Böyle oldu.

Ekim 2021’de ise Sedef Adası ve Kaşık Adası’nın doğal SİT derecesini değiştirerek yapılaşmaya açtı. TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, bakanlığın her iki adayla ilgili kararının durdurulması ve iptal edilmesi için dava açtı. Bu süreçte İstanbul Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi’nden gelen bilirkişiler keşif yaparak bir rapor hazırladı.

Raporda şunlar deniliyordu:

“2020 tarihli Adalar Tsunami Risk Analizi ve Eylem Planı Kitapçığı’na göre deniz altı heyelanı ile oluşan tsunami dalgaları, sismik kaynaklı tsunami dalgalarından daha yüksek ve diktir. Deniz altı heyelanı modeline göre, Kaşık Adası yüzde 40 ile en fazla su basma alanı yüzdesine sahip. Sedef Adası’nda ise su basma derinliği en fazla 12,23 metre. Su basma alanı ise adanın yüzde 23,49’una denk geliyor. Sedef Adalılar’ın açtığı dava ise devam etmektedir.”

Adaları sıra sıra sit statülerini değiştirerek ve kaldırarak  yapılaşmaya açan iktidarın, askıya çıkaracağını söylediği planları henüz bilinmiyor.  Lakin 21 yıllık iktidarları sürecinde tam 11 kez  imar affı çıkardıklarını bilen ve bu afların neden olduğu Maraş depremi yıkımını izleyenler olarak, Adalılar tedirgin.

Tuz Gölü, Uzungöl, Salda örnekleri…

O imar afları sürecinde sit bölgesi olan Adalar da nasibini aldı. Kaçak katlara, eklentilere, çürük yapılara aflar çıktı. Adalılar muhtemel depremde yerle bir olacak bu evlerde yaşıyor şimdi.

Bakan Kurum’un açıklamaları üzerine TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanı Esin Köymen’e görüşünü sordum. Şunları anlattı:

“Bildiğiniz gibi 05 kasım 2021 tarihli Resmi Gazete‘de yayınlanan Cumhurbaşkanı kararı ile, “Bazı alanların, Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak ilan edilmesine karar verilmişti. Bu karardan sonra da Marmara Denizi içinde bulunan tüm Adalar’la birlikte Balıkesir ili, Erdek ve Marmara ilçelerinde yapılacak her türlü plan yapma yetkisi doğrudan Çevre Şehircilik ve İklim değişikliği Bakanlığı’na geçmişti.

Bu süreç; daha önce ÖÇK alanı ilan edilen Tuz gölü, Uzun Göl, Salda Gölü vb. alanlarda yapılan ve bu alanları büyük ölçüde tahrip eden proje çalışmaları nedeniyle hem meslek odaları hem de duyarlı kamuoyu tarafından eleştirildi. Ve düzenlemenin iptal edilmesi için de davalar açıldı.

Ayrıca yine bakanlıklar eliyle betona boğulan Yassıada örneği karşımızda dururken, aynı anlayışın Adalar’a yönelik olarak yapmış olduğu imar planları ile ilgili kaygılarımızın olması son derece gerçekçi bir yaklaşımdır. İmar planları askıya çıktıktan sonra hep birlikte göreceğiz elbette. Ancak tüm coğrafyayı hiç bir değer gözetmeksizin inşaat sektörüne teslim eden anlayışın evrensel koruma ilkelerine uygun bir plan yapacağına inanmamız mümkün değil.

Planlar askıya çıktıktan sonra meslek odaları olarak; planlar üzerinde inceleme ve raporlamalarımızı tüm kamuoyuyla paylaşacağız. Evrensel koruma ilkelerine aykırı, Adalar’ın geleceğini risk altına sokan düzenlemeler varsa da bu olumsuzlukların giderilmesi için hukuk yoluyla da mücadele edeceğiz.”

Adalıların söz hakkı yok

2020 yılında başlayan bu süreci kısaca özetlemek gerekirse;

“Adalar İlçesi Strateji Belgesi 1/1000 ve 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı”,  Adalı yurttaşların, sivil toplum inisiyatiflerin ve meslek odalarından temsilcilerin katılımı ile 2020 senesinde 1,5 yıllık bir süreçte  katılımcı bir planlama ile birlikte hazırlanmaya başlanmıştı.

Haziran 2021’de yürürlükteki yasa ve yönetmelikler çerçevesinde Kentsel Sit Alanları, Doğal ve Çakışan Sit Alanları, Kıyı Alanları ve Strateji Belgesi olmak üzere dört ayrı dosya ile birlikte karar alınması için Büyükşehir Belediye Meclisine iletildi.

Ardından Cumhurbaşkanı’nın 05.11.2021 tarihli ve 4758 sayılı kararı ile “Marmara Denizi ve Adalar Özel Çevre Koruma Bölgesi” ilan edildi.

Böylece Adalar ilçesinin tamamında plan yapma, yaptırma ve onaylama yetkisi bakanlığa geçti.

Bu nedenle Büyükşehir Belediye Meclisi’nce ocak ayında alınan kararlar, (13 Ocak 2022 tarihli ve 51, 52, 53, 54 sayılı İBB Meclis Kararları) Strateji Belgesi ve Planlar Müdürlüğüne iade edildi.

İade kararları sonrasında İBB tarafından, Özel Çevre Koruma mevzuatı çerçevesinde yapılan düzeltmelerle bir bütün olarak yeniden hazırlanan “Adalar İlçesi 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve Strateji Belgesi”, 08.04.2022 tarihinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına iletildi.  Böylece yerelin hiç bir söz hakkı kalmadı.

Müsilaj bahanesiyle tüm yetkiler Cumhurbaşkanlığına…

Burada müsilaja ve  Marmara Denizi’nin ölümüne de değinmemiz gerekiyor.

1980’lerde başlayan neo- liberal politikalar sonucu çok sayıda yanlış uygulamaya tanık olduk. Derin deniz deşarjları ile  Marmara Denizi’nin sonu getirildi. Müsilaj sadece son noktayı koydu. Ancak hiç vakit kaybedilmeden bu felaket de siyasete alet edildi. Hemen bölge Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilerek Özel Çevre Koruma mevzuatı ele plan yapma yetkisi yerel belediyeden alınarak  Cumhurbaşkanlığına geçti. O günden beridir Marmara’yı süpürerek temizlemek  dışında Marmara Denizi için hiç bir işlem yapılmadı. Hiçbir derin deniz deşarj vanası kapatılmadı. Tüm pislik Marmara’ya boca edilmeye devam ediyor. İçtiğimiz su, soluduğumuz hava, bu topraklardaki tarım alanlarından gelen besinler zehir! Kanser vakaları, hastalıklar ürkütücü şekilde artmış durumda ve halkla hiçbir veri paylaşılmıyor.

Tüm bu olup bitenlerden sonra dönüp sahada yapılanlara baktığımızda, Bakanlık cephesinde korumaya değil korumamaya yönelik bir çabanın olduğuna tanıklık ediyoruz.

Katılımcı planlama çalışmaları sürecinde Adalar’dan sorumlu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Planlama Şube Müdür yardımcısı Serkan Baş’tan da kısa bir görüş aldım. O da şunları söyledi:

“Bakanlık tarafından plana ilişkin bir değişiklik beklemiyoruz ama henüz görmediğim için şu anda net bir şey söyleyemem. Hızlıca bir değerlendirme yapacağız. Sedef ve Kaşık adaları için konusu sit değişikliğiyle ilgili, Kaşık Adası kararına dava açtık, Sedef Adası yeni değiştiği için itiraz ettik, itirazımız kabul edilmezse dava açacağız. Sit değişikliği yaptıkları yerde bizim plan kararımızı değiştirmemişlerse kısa vadede sorun yok, ama ilerisi için potansiyel bir tehlike olabilir.”

Biz, Adalılar dört senede bir oy veren olmanın ötesinde, demokrasinin belirleyici unsurlarından biri olan katılımcı çalışmalar talep ediyor,  kararlar alınırken seyircisi değil, karar süreçleri içerisinde yer almak istiyoruz.

Ne diyelim; Allah korusun, adalarımız Yassıada olmasın.

Ve iş, kişinin aynasıdır…

 

 

You may also like

Comments

Comments are closed.