Altı yaşında geçirdiği çocuk felci sonrasında, sağ bacağındaki inceliği uzun renkli eteklerinin altında gizlerdi. Onsekizinde geçirdiği bir kazadan sonra adeta sağlam bir yeri kalmamıştı. Omuriliğindeki kırık, sonraki yıllarında onu çelik korselerin ve yatağın içine hapsedecekti. Bu durumda resim yapmak bir kurtuluş oldu ona. Resimlerindeki model, yatağının üstüne astığı aynadan tuvaline yansıyan, fiziksel ve ruhsal acıları, yani ta kendisiydi…
Diego Rivera ile karşılaştı, aşık oldu, evlendiler. Frida 22, Diego 42’sindeydi. Frida’nın ailesi bu birlikteliği ”Fil ile Güvercinin Evliliği” olarak yorumladı. Rivera, Meksika Devrimi’nin (1910-1917) ardından hükümet tarafından başlatılan kültür programı kapsamında resimler yapmakla görevlendirilmişti.
Meksika duvar resmi geleneğinin kurucuları arasında yer aldı. Duvar resimlerinde, Meksika tarihini ve Meksikalı devrimcilerin cesaretli mücadelesini resmetti.
Evliliklerinden kısa bir süre sonra Diego eski alışkanlıklarına döndü. Frida sanatçı Diego’ya hayran, kocası Diego’ya ise aşıktı… Diego’nun hayatına ise Frida’nın kız kardeşi de olmak üzere pek çok kadın girdi. Frida 1954 yılında sağ bacağını tümden yitirdi. Resimlerinde hep Diego’ya duydugu aşkı ve beraberindeki derin hüznü yansıttı. Çok istemesine karsın çocuk sahibi olamadı. Yıllar içinde fiziksel sorunları arttı, 30 kadar ameliyat oldu.
Frida 1954 yılında öldü. 1980’li yıllardan itibaren tanındı. Bugun Meksika’nın en önemli ressamlarından biri olarak kabul ediliyor. Amerika ve Fransa’da sergiler açması ona büyük ün sağladı. Ama o yalnızdı, ve çok acı çekti. Öldüğünde arkasında bıraktıgı son tablo ”Viva La Vida” idi…(Yaşasın Hayat)
Feminist, devrimci (1907’de dogdugu halde doğum tarihini, ülkeyi yıllarca sürecek bir iç savaşa sürükleyen Meksika Devrimi’nin başlangıç yılı olan 1910 olarak belirler), büyük ressam, kahraman… O, benim kahramanlarımdan biri…
Frida Kahlo ve Diego Rivera sergisi, 23 Aralık-20Mart 2011 tarihleri arasında Pera Müzesinde.
Ayrıca Meksika Devrimi Uzerine Filmler:14-30 Ocak 2011’de Pera Muzesinde başlıyor.
Meraklısına:
Meksika kültürüne damgasını vuran dualizm, güneş ve ay arasındaki zıtlıktır. Aztek yaratılış efsanesine göre güneş, yeryüzünün üzerine düşüp onu mahvetmek için insan kurbanlara muhtaçtı. Başka halkların efsanelerinde de güneş ve ay merkezi bir rol oynamaktadır. Ay kadındır, güzeldir ama değişkendir; güneş ise erkektir, büyük bir dinginlik ve kayıtsızlık içinde gökyüzündeki yolunu izler (birçok erkek gibi). Çoğu efsaneye göre de güneş ve ay birbirleri icin yaratılmışlarsa da, bir türlü kavuşamazlar, ya da mutlu olamazlar. Frida Kahlo pek çok resminde güneş ve ayı metafor olarak kullanmıstır. Diego, Frida’nın güneşidir, Frida ise ay tanrıçasıdır. Frida güneşle ayın birleşmesindeki olanaksızlığı resimlerinde çesitli biçimlerde dile getirir.