1975 yılı… Nâzım Hikmet’in 75. yıldönümü için bir grup sanatçı kolları sıvamış. Kimi onu şiire, kimi heykele, kimi öyküye dökmüş.
O dönem Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenci olan Mehmet Aksoy da bir büstle katılmış seferberliğe…
Okul bitince, eserlerini bir kamyonun kasasına yükleyip Türkiye’nin yolunu tutmuş. Edirne gümrüğünde durdurmuşlar kamyonu… Kasayı açtırmışlar. Gümrük memuru:
“-Nedir bunlar” diye sormuş
“-Heykeller, büstler…”
“-Şu kim? Nâzım Hikmet mi?”
“-Evet.”
Bu cevap üzerine derhal gözaltına alınmış Nâzım Hikmet… Dünyanın belki de ilk büstten tutuklusu olmuş. Geri alması aylar sürmüş.
* * *
Daha yeni seyretmiştim Tarık Akan’ın, Mehmet Aksoy için yaptığı belgeseli… Anlattığım öykü orada yer alıyordu.
Aksoy’un çilesi bununla da sınırlı değil.
Hayatı boyunca yonttuğu 3 bin 500 ton taş ve bronzun çoğu ödüllendirildiyse de önemli bir kısmı, taşlaşmış kafalara kurban gitmiş.
Selçuk’a yaptığı Atatürk anıtına açılış yapmamışlar.
1 Mayıs 1977 katliamı anısına yaptığı anıtı Taksim’e sokmamışlar.
12 Eylül’ü anlattığı bronz pano Bonn’da sergilenmesin diye diplomatlar girmiş devreye…
TBMM alt geçidi için açılan yarışmada onun “Kurtuluş yolu” projesi birinci olmuş; ama 12 Eylül’de Evren “Bunu yapan komünist mi? Atatürk’ü niye kalpaklı resmetmiş”
deyince o proje de rafa kalkmış.
2009’da Sarıkamış için hazırladığı muhteşem proje siyasi nedenlerle yapılamamış.
Son olarak Hrant Dink için yaptığı “Kanadı kırık güvercin” projesi kâğıt üzerinde kalmış.
Kısacası Tarık Akan’ın deyimiyle “Onun heykelleri hep korkutmuş birilerini…”
* * *
Son korkan, Başbakan Erdoğan…
Dün Karslılara demiş ki:
“Bakınız; Şehit Ebu-l Hasan Harakani hazretlerinin yanına bir ucube koymuşlar. Garip bir şey dikmişler. Sanatkârane vakıf eserlerinin olduğu yerde böyle bir şeyin olması düşünülemez. Konuyla ilgili belediye başkanımız görevini süratle yerine getirecektir. İlk gelişimizde bunu göreceğiz.”
Tahmin ettiniz:
Başbakan’ın “Derhal yıkıla” dediği heykel, Mehmet Aksoy’un “İnsanlık Anıtı”…
2004’te AKP’li belediye başkanının “Öyle bir heykel yapalım ki, sınırın ötesinden, Ermenistan’dan görünsün” talebi üzerine yaptığı, 35 metrelik, 700 tonluk dev anıt bu… Yerde ilahi vicdanı temsil eden bir göz var. Bu gözün üzerinde tek bir insan yükseliyor. Ancak insan, bir elmanın iki yarısı gibi ikiye bölünmüş. Aralarında boşluktan bir duvar var. O duvar, bölünmüş insanın bütünleşmesini engelliyor. Ve alttaki göz, bir oluktan akıttığı suyla, onların ayrılığına usul usul ağlıyor.
* * *
Başbakan’ın “ucube” dediği işte bu kardeşlik çağrısı…
MHP’liler nicedir heykelin yıkılması için kampanya yapıyorlardı. Erdoğan, dün o kampanyanın sözcüsü oldu.
Acaba “heykele tüküren başkan” olarak tarihe geçen Ankara Belediye Başkanı’ndan sonra, Erdoğan da “heykel yıktıran başbakan” olarak anılmaya mı namzet?
Oysa Aksoy, yazıda saydığım bunca yıkıma rağmen hâlâ taş gibi ayakta…
Onun heykellerini yıkanlar, sansürcüler, katliamcılar, darbeciler çoktan tarih oldular.
Bizim yerimiz, Mehmet Aksoy’un yanıdır.
-Milliyet-