Dış Köşe

Tuzsuz yemek, yine bir eşek dramı, seyir halleri

0

Google’da aradığı kelimeyi bulumayasıcılar, akıllı telefonunun bataryası erken bitesiciler, ekmek yerine pasta deniz-salyiyenler, organik denince sadece sebze anlayanlar, ekolojik yaşamı sadece ismi havalı olduğu için sevenler, Das Capitalin’in eleştirilerine maruz kalanlar ve kutsalını kapital üzerinden yürütenler; hele algınızı alın gelin ve keyfiniz gelirse bir hikaye okuyalım…

Evvel zaman içinde değil, çok çok bundan 40 yıl öncesi demir ağlarla örülmüş vatan toprağında demir ağın uğramadığı, yolun zaten olmadığı, yolculuğun daha çok tabana kuvvet yapıldığı zamane diliminde, sonbahar döneminde genel ihtiyaçların karşılanması amacı ile, toplu taşımanın yol olmadığı gerekçesiyle yapılamadığı birlik ve beraberliğe muhtaç geçmiş zaman günlerinde; söylentiye göre 2 köylü insan şehirden kışlık ihtiyaçlarını eşeklere yükleyip vuruyorlar kendilerini köyün yoluna.

Bu köy yolu öyle sıradan bir yol değil, en az 2 gün süren bir yol ve haliyle konaklama için de yol üstündeki mezra yada köyler tercih nedeniymiş.

Bu seyyar köy sakinleri, yine günün kendini geceye çevirdiği bir akşam yol üstünde bir kapı çalıp tanrı referanslı misafirliklerini beyan ederler. Kapısı çalınan hane halkı böyle bir durumda misafir kabul etmemek için her hangi bir kapris sergilemez. Kaprise yakın bir olumsuz hal, davranış haliyle en kısa zamanda tüm çevrelerde duyulma ihtimali taşırmış. Velhasıl bizim kafadarlar yemek yiyip uyuyabilecekleri bu haneye misafir olurlar.

Irkçılığın katır üzerinden kendini beyan ettiği “kesin bilgili” bu dönemde hikayenin seyrine bırakalım kendimizi. Yol üstü sosyal tesislerin olmadığı ve tuvalet için para ödenmeyen memleket toprağımda (ele gelen her taşın tuvalet kağıdı muamelesi gördüğü yıllardır) uykudan önce akşam yemeği ikram edilir bu eşeklerle ihtiyaç taşıyan ağabeylere.

Sofra kurulur yemekler getirilir ve yemek başlar. İki kaşıktan sonra misafirlerin yüzünde bir ekşime bir memnuniyetsizlik sezilir, lakin tepkiler iç ses olarak kalır. Yemek bulmuş, sofraya kurulmuş, karınları doyarken iç sesin iç ses olarak kalmasında fayda görürler herhalde.

O an için çok ciddi bir sorunla karşılaşan kahramanlarımız adeta iç seslerinde bağrış çağrış modundalardır. Lakin iç ses bir türlü dışarı atamaz kendini. Ev sahibimiz sosyal tesis muamelesi gören malikanesine zamansız ziyaretleri azaltmak için adeta tabiri caizse, ki belki haklıdır; haince tüm yemekleri tuzsuz yapmıştır. Manidar durum ihtiva eden bu davranış adeta tanrı referanslı misafirleri şok etmiştir. Zamanın ruhunu anlamayan cesaretten, mücadeleden yoksun bu eşek taşımacılarının suskunluğu karşısında “insan gerçekten hayret ediyor”.

İçseslerinde boğulan, zamanlı tepkiyi veremeyen kahramanlarımız uyku için gerekli hazırlıktan sonra rüya aleminde icraatlara başlarlar. Elimizde kesin bilgi olmadığı için rüyaların içeriği ile ilgili bilgi aktaramıyorum. Neyse laf kalabalığına hacet yok, sabah olur ve eşeklerin yükleri tekrar yüklenir yola devam edilir. Misafir oldukları evden biraz uzaklaşan iki kafadar yoğun bir tartışma içine girerler. Akşamki yemek durumunu kritik ederler. Uzun bir tartışma içerisinde bu tuzsuz yemeğin manası tartışılır ve neden susulduğuna dair karşılıklı suçlamalardan sonra bir karara varırlar.

“Şimdi ev sahibi teyze derki bu eşek herifler yemeğin tuzsuz olduğunu anlamadılar” der biri ve bu söz karar alma mekanizmasını harekete geçirir. Aldıkları karar gereğince her ikisi geri dönecek ve ev sahibine gerekli özeleştiri yapılacaktır…

Bir an önce gidip bu cevabı vermek isteyen iki arkadaş kendilerini yavaşlatır gerekçesiyle yüklü eşeklerini şimdi HES için kurban seçilen bir vadide bağlarlar. Vururlar kendilerini yola.. Velhasıl zamanında söylenmemiş bir sözü ev sahibine iletirler. Küfre mazhar kahramanlarımız ev sahibine “Teyze senin akşam bize yedirdiğin yemek tuzsuzdu, sonra demeyesin bu eşekler anlamadı” derler.

Bu devrimci çıkış ile mutluluğa eren iki kafadar gidilecek yola devam ederler. Gecenin ilerleyen bir saatlerinde eşeklerini bağladıkları yere gelirler. Kişisel tarihe altın harflerle yazılacak ve sinemasal açıdan müthiş bir fotoğrafla karşılaşırlar. Bu tıngıl fıscılar, bu xıştık vurmuşlar, bu hoca efendinin local beddualarına maruz kalasıcılar, bu suskunlar, bu gerekli cevabı ve çözümlemeyi zamanında “yemek” için söylemeyenler, bu çıkar için her türlü paralele girebilecek zatlar gecikmiş bir tepkinin nelere mal olduğunu, eşeklerin kurtlar tarafından yenmesinden sonra gayet net anlarlar, lakin yemek tuzsuzdu işte…

Velhasıl sosyal mesajımızı da verip konuyu kapatalım ve herkes kaldığı mutluluğa bol reklamlı devam eylesin. Efendiler hikaye derki; Paralelden şikayet edenler, ezberci çıkarları için diğer paralele yarayanlar, isminin önünde çeşitli hukuk sıfatları taşırken vicdanen karşılığı olmayanlar, bürokraside level üstüne level atlayıp kutu kutu nakit koleksiyonu yapanlar, lobiden dem vuranların tecrübesinden duyarlılık çıkarıp kola kapağında hediye kazanamamış küçük kardeş gibi mızmızlık yapanlar, bir zahmet fikirlerinizi kendi bahçenizde bağlı tutunuz. Ortaya saldığınız fikirlerinizden yüzyıllık bir dert yaratmışsınız haberiniz yok. Bu hayat dediğiniz tekerrür sisteminden sustuğunuz yerlerden ötekilerin doğruları gidiyor.

Sofradayken konuşmayan şimdi kelimelerle takla atıp özeleştiri getirenlerin insanlık önünde büyük çaresizliğini izlemeye devam ediyoruz sayın tüm dünya dertlerini kendine dert edinenler…

 

Deniz Sal – www.demokrathaber.net

 

Not: Şu hayata CV’ si boş insan mutluluğu ile bakanlar oldukça umut var olacak gibi geliyor…

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.