İklim Krizi

Türkiye’nin ve Kaz Dağı yöresinin önemli doğal afetlerinden biri: Orman yangınları*

0
Şekil 1: Orman İşletme Müdürlüklerine göre Türkiye orman yangını risk haritası (OGM, 2008 ve Altan, 2011’e göre yeniden düzenlendi).

Yeşil Gazete’de başlattığımız “İklim Değişikliği Bilimi” köşesinde, özgün bilimsel makalelerin yazarları tarafından Yeşil Gazete için kısaltılmış özetlerine de yer vermeye başlıyoruz. Prof. Dr. Murat Türkeş’in geçtiğimiz haftaMurat Türkeş yayınladığımız İklim Değişikliği’yle ilgili makale özetinin ardından, bu hafta da Kazdağları yöresindeki orman yangınlarıyla ilgili önemli bir çalışmayla devam ediyoruz.

***

Orman yangınları, bitki topluluklarının Yerküre üzerinde var olduğu ilk günden beri doğada bulunur. Yerküredeki bitki örtüsü – yangın ilişkisi, insan türünün yeryüzündeki varlığından çok daha eski bir geçmişe sahiptir. Bu nedenle milyonlarca yıldır süren bu ilişki sayesinde, yangınların yoğunlaştığı yerlerdeki bitki toplulukları çoğunlukla yangınlara uyum sağlar.

 

TÜRKİYE’DE ORMAN YANGINI RİSKİ

Türkiye orman alanlarının kapladığı alana ve yoğunluğuna göre, idari olarak 27 orman bölge müdürlüğüne ayrılmıştır. Bu bölge müdürlükleri ormanlık alanların yoğun olduğu batı Anadolu, Akdeniz, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde daha küçük alanlar kaplarken, ormanlık alanların çok sık ve yoğun olmadığı İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ise daha geniş alanlar kaplar. Bu dağılış ve idari bölünüşler orman bölge müdürlükleri içerisindeki orman işletme müdürlükleri ve orman işletme şefliklerinde de bu ölçütler dikkate alınarak belirlenir.

Akdeniz Havzası’nın en önemli ekosistemleri arasında yer alan ormanlar, içerdiği biyolojik zenginlik ve kaynak aracılığıyla pek çok ekolojik hizmetin kaynağı konumundadır. Günümüzde egemen olan aşırı kaynak tüketimi, yanlış arazi kullanımı etkinlikleri, plansız gelişim ve değişim süreçleri vb. pek çok etmen, doğal yaşam ortamlarının bozulmasına ve yok olmasına neden olur. Ayrıca, gözlenen iklim değişiklikleri ve iklimsel değişkenlikte oluşan değişiklikler (aşırı hava ve iklim olayları ve afetleri) de denetlenemez bir sürece doğru hızlı bir şekilde gitmektedir. Sıcak hava dalgaları, sellere neden olan kuvvetli sağanak yağışlar, kurak dönemler, şiddetli fırtınalar gibi hava olayları iklimde oluşan bu değişikliklerin bazılarıdır. Bu tür değişiklikler ile değişikliklerdeki sıklıkların ve şiddetlerin artışı ormanlık alanların dış etkilere karşı direncini, uyumunu ve kendiliğinden gençleşme gücünü önemli ölçüde azaltır.

Şekil 1: Orman İşletme Müdürlüklerine göre Türkiye orman yangını risk haritası (OGM, 2008 ve Altan, 2011’e göre yeniden düzenlendi).

 

 

Türkiye’de yıllık ortalama yangın sayısı 10 orman yangınından fazla olan işletme müdürlükleri orman yangınları için birinci derecede hassas grubu oluşturur. Orman yangını açısından riskli bölgelerin genellikle Türkiye’nin batı bölgelerinde ve Akdeniz Bölgesi’nde yoğunlaştığı görülür. Çanakkale, Muğla, Antalya, İstanbul, Adana ve Ankara orman bölge müdürlükleri ve bunlara bağlı bulunan işletme müdürlüklerinde birinci derecede yangına hassas bölgeler yer alır (Şekil 1).

Türkiye’de orman yangınlarının % 96’sı insan kaynaklıdır. Kahramanmaraş’tan başlayıp Akdeniz ve Ege kıyılarını içine alarak İstanbul’a kadar uzanan 1700 kilometrelik sahil şeridinin 160 km iç kesimlerine kadar sokulan bazı bölümleri de dahil olmak üzere 12 milyon hektarlık alan orman yangınları açısından birinci ve ikinci derece hassas bölgeleri oluşturur (OGM, 2008). Türkiye’de ormanlık alanların % 58’ini yangına birinci (% 35) ve ikinci derece (% 23) hassas alanlar oluştururken, % 22’si üçüncü, % 15’i dördüncü ve % 5’i de beşinci derece yangına hassas bölgeleri meydana getirir. Akdeniz ikliminin iyi bilinen özelliğine bağlı olarak, kurak ve sıcak yaz döneminde özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde her yıl oluşan yangınlarda geniş orman alanları olumsuz etkilenir. Akdeniz ve Ege bölgelerindeki 0–400 metre yükseltiler arasında yer alan ormanlık alanlar yangına birinci derece hassas bölge içerisinde bulunur. Bu ormanlık alanlarda maki ve kızılçam meşcereleri yerleşme, tarım ve turizm amacıyla insanlar tarafından yoğun olarak kullanılır.

 

KAZ DAĞI’NIN EKOLOJİK BİYOCOĞRAFYASI VE ORMAN YANGINLARI

Akdeniz Havzası’nda ve Türkiye’de iklim değişikliğinin olası sonuçlarını ortaya koyabilecek bölgesel iklim modellerinin konu edildiği yeni çalışmalarda (örn. Altınsoy ve ark., 2011), gelecekte (2071-2100 döneminde) bugünkü iklime (1971-2000 klimatolojisi) göre Akdeniz Havzası kış ortalama hava sıcaklıklarında genel olarak 2.5-5 °C aralığında artış olması beklenirken, Türkiye’deki sıcaklık artışı 2.5 °C kadar olacaktır. İlkbahar ve sonbahar mevsimleri için görece daha yüksek olmakla birlikte, benzer bir artış deseni görülür. Aynı zamanda büyük orman yangınlarının sıklığının ve etkisinin en çok olduğu yaz mevsimindeyse, güney Avrupa’da ve Türkiye’deki ısınmanın daha kuvvetli olacağı, sıcaklık artışlarının 5-7 °C’ye ulaşması kestirilmektedir kadar ulaşır. Bu durum gelecekte Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde, hidrolojik sistemler ve su kaynakları, tarımsal üretim ve ormancılık, ekosistemler ve biyoçeşitlilik, enerji üretimi vb. açısından olumsuz sonuçlar doğurabilecektir. Günümüzde Türkiye’nin farklı bölge, bölüm ve yöreleri için gözlenen iklimsel değişimlere ve eğilimlere ilişkin yapılan pek çok bilimsel çalışmada, öngörülen bu ısınma ve kuraklaşma sürecinin ilk ve önemli etkilerinin görülmeye başladığı belirlenmiştir. Biga Yarımadası ve Kaz Dağı yöresini de içeren yazı kurak subtropikal Akdeniz iklim bölgesi, gözlenen bu olumsuz iklim değişikliklerinden gelecekte de en fazla etkilenecek bölgelerden birisidir (örn. Türkeş, 2010; Türkeş ve Altan, 2012bc, vb.).

Kaz Dağı zengin ve nadir bitki çeşitliliği ile Türkiye’deki 140 Önemli Bitki Alanından (ÖBA) birisidir. Aynı zamanda sınırlarında bulunan bir Milli Park (Kaz Dağı Milli Parkı) ve bir Tabiatı Koruma Alanı (Kaz Dağı Göknarı Tabiatı Koruma Alanı) ile de, öteki eşsiz özelliklerine ve zenginliklerine ek olarak, Türkiye’nin ekolojik biyocoğrafya ve biyoçeşitlilik açısından ender alanları arasındadır. Yapılan çok sayıda bilimsel çalışmanın sonuçlarına göre, Kaz Dağı yöresinde yaklaşık 800 bitki çeşidinin yayılış gösterdiği ve çok sayıda nadir ve endemik bitki taksonunun varlığı bilinmektedir. Örneğin, çok yeni bir çalışmada Satıl ve Dirmenci (2012), Yörede yürütülen arazi çalışmalarına ek olarak, alanda yapılmış floristik çalışmaları ve Türkiye Florası’nı tarama sonucunda yörede 83 endemik bitkinin varlığını belirlemiştir. Endemik bitki taksonları özellikle dağın güneye dönük yüksek yamaç ve doruklar bölümünde ve orman kuşağı üzerinde yer alan açık alanlarda yayılış göstermektedir. Sözü edilen bu yeni çalışmada, ayrıca, Kaz Dağı yöresindeki endemik bitki taksonları, Dünya Doğa Koruma Birliğinin (IUCN) risk kategorilerine göre de değerlendirilmiştir. IUCN risk kategorilerine göre; yöredeki endemik bitkilerin 13’ü Çok Tehlikede (CR), 13’ü Tehlikede (EN), 13’ü Hassas ya da Zarar Görebilir (VU), 12’ü Tehdit Altına Girebilir (NT), 30’ü En Az Endişe Verici (LC) ve 2’si Yetersiz Veri (DD) sınıfına girmektedir.

Madencilik etkinlikleri, taş ocakları, artan yollar ve motorlu taşıt trafiği, orman açılması, kaçak ağaç kesimi ve avcılık, sıcak hava dalgaları, kuraklık, şiddetli yağışlar, fırtınalar ve orman yangınları gibi, Kaz Dağı yöresindeki faunayı, endemik ve nadir bitki türlerini ve doğal habitatlarını tehdit eden birçok insan kaynaklı ve doğal etmen, olay ve afet vardır. Bu nedenle yöredeki fauna ve floranın, özellikle de endemik ve nadir bitki türlerinin ve bu yörede yaşayan hayvanların korunması ve onlara güvenli yaşam alanları (habitatlar) oluşturulması için, bilimsel ölçütler, var olan (bilinen, gözlenen) ve olası (beklenen, öngörülen) tehditler ve tehlikeler dikkate alınarak ekolojik kuşaklama (zonlama) çalışmalarının yapılması bir zorunluluktur. Bu amaçla, özellikle Baba tepe, Sarıkız, Karataş, Kartalçimen, Nanekırı, Susuz tepe ve Kapıdağ gibi endemizm açısından zengin olan alanlar mutlak koruma ve güvenli yaşam kuşağı ve habitatları olarak belirlenmelidir (Satıl ve Dirmenci, 2012).

Buraya kadarki kısa değerlendirmelerimizden de anlaşılabileceği gibi, Kaz Dağı ve yakın çevresinin Akdeniz iklim bölgesi içerisinde yer alması nedeniyle, yörede büyük orman yangınlarının oluşma sıklığı çok fazla olmasa da, yöredeki orman yangını riski büyüktür. Bu yüzden, Akdeniz ikliminin tipik özelliği olan yaz kuraklığı iklim değişikliği sonucunda süre ve şiddet açısından kuvvetlendiğinde ve büyük orman yangınlarıyla birleştiğinde, Kaz Dağı ve yakın çevresindeki önemli ekolojik ve biyoçeşitlilik alanlarına ve buralardaki zengin fauna ve floraya büyük kayıplar verdirebilir, soylarının tükenmesine neden olabilir. Orman yangınları, Kaz Dağı’nda bulunan çok sayıda bitki taksonunun yanı sıra, çoğunlukla orman üst sınırında ve doruklar bölümündeki doğal habitatlarda yetişen nadir ve endemik otsu-tek yıllık bitkiler ile önemli bir Kaz Dağı endemiği olan Kaz Dağı göknarının (Abies equi-trojani), saf ya da karaçam ve/ya da doğu kayınlarıyla karışık meşcereler oluşturan üretken toplulukları için de çok büyük bir risk ve ciddi bir tehlikedir (Altan, 2011; Türkeş ve Altan, 2012bc).

Kaz Dağı’nda geçmiş dönemdeki yangın durumlarını ortaya koyabilmek için, Balıkesir’e bağlı Edremit Orman İşletme Müdürlüğü ile Çanakkale’ye bağlı Bayramiç Orman İşletme Müdürlüğü yangın verilerinin dikkate alınması gereklidir. Bu durumda; Orman Genel Müdürlüğü’nün 2011 yılı yangın sıralaçlarından elde edilen verilere göre, 2011 yılında Ekim ayına kadar geçen 10 aylık sürede 12 önemli orman yangını oluşmuştur. Bu yangınlarda, genellikle kızılçam (Pinus brutia) ağaçlarından oluşan 103.34 hektar orman alanı zarar görmüş ve yangınlar çoğunlukla yaz kuraklığının ve yüksek hava sıcaklıklarının gözlendiği Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında gerçekleşmiştir.

 

SONUÇ VE ÖNERİLER

Türkiye’de ormanlarda ve dağlık alanlarda meteorolojik gözlemlerin yapılmamasına bağlı olarak bu alanların klimatolojik ve meteorolojik özelliklerini olması gerektiği düzeyde yansıtacak veriler bulunmamaktadır. Ayrıca, Türkiye‘de yangına hassas bölgelerde yeterli sayıda yangın meteoroloji istasyonunun olmaması orman yangınlarının önlenmesini olumsuz etkiler. Buna bağlı olarak, orman ekosistemlerini anlayabilmek ve yangın rejimini eksiksiz yansıtabilmek için ormanların iklim özelliklerini doğrudan yansıtacak verilere gereksinim vardır. Kaz Dağı gibi önemli ekolojik özelliklere ve orman alanlarına sahip bir dağlık alanda da meteorolojik gözlem ağının iyi bir şekilde kurulması sağlanmalıdır. Kaz Dağı’nın yakın çevresinde bulunan ve kapatılan Bayramiç, Çan ve Ayvacık meteoroloji istasyonlarının yeniden ölçüm yapabilir hale gelmesi gereklidir.

Türkiye’de 2011 yılının Ekim ayında Orman Genel Müdürlüğü tarafından yapılan değişikliklerle orman arazisi Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde olan bölge müdürlüklerinden bazıları öteki bölge müdürlükleri ile birleştirildi. Çanakkale ve Sinop orman bölge müdürlükleri sırasıyla Balıkesir ve Kastamonu orman bölge müdürlüklerinin sorumluluk alanına sokuldu. Çanakkale, Akdeniz iklim bölgesinde olması ve şiddetli yaz kuraklıklarına maruz kalması nedeniyle, her yıl çok fazla sayıda olmasa da en az bir büyük orman yangınında çok geniş orman alanlarını olumsuz etkileyen yangınlarla karşılaştı. Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğünün Balıkesir Orman Bölge Müdürlüğüne bağlanması ile Çanakkale’de orman yangınlarıyla savaşım daha az kaynak ve daha az personel ile yürütülmeye çalışılacaktır. Bu durum Çanakkale’de yangınlarla savaşım için son derece olumsuz sonuçlar doğuracaktır.

*Bu yazı, Aynalı Pazar Dergisi’nde 2 Haziran 2013 tarihinde yayınlanmıştır.

 

Murat TÜRKEŞ, İstatistik Bölümü Bağlantılı Orta Doğu Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi

Gökhan ALTAN, Sivas Karşıyaka Kız Teknik ve Meslek Lisesi Coğrafya Öğretmeni

 

(Yeşil Gazete)

 

 


 

Kaynaklar

Altan, G. 2011. Muğla ve Çanakkale illerinde 2000-2008 döneminde gerçekleşen büyük Orman yangınlarının klimatolojik ve meteorolojik analizi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. 364 s.

Altınsoy, H., Öztürk, T., Türkeş, M. ve Kurnaz, M. L. 2011. Projections of future air temperature and precipitation changes in the Mediterranean Basin by using the global climate model. In: Proceedings of the National Geographical Congress with International Participation (CD-R), ISBN 978-975-6686-04-1, 7-10 September 2011, İstanbul, (in Turkish with an English abstract).

Ertuğrul, M. 2010. Orman Yangınlarının Yerleşim Alanlarına Etkisi ve Koruma Yöntemleri. Bartın Orman Fakültesi Dergisi 12 (17): 101 – 109.

Küçük, Ö. 2009. Yangın ekolojisi. İçinde: TC Çevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü, I. Orman Yangınları ile Mücadele Sempozyumu Bildiriler Kitabı: 50-56. 07-10 Ocak 2009. Antalya.

OGM, 2008. Çanakkale-İntepe Yanan Alanların Rehabilitasyonu ve Yangına Dirençli Ormanlar Tesisi Projesi. TC Çevre ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü, Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü, Silvikültür Şube Müdürlüğü. 50 sayfa.

Özkazanç, N. K. ve Ertuğrul, M. 2011. Orman Yangınlarının Fauna Üzerine Etkileri. Bartın Orman Fakültesi Dergisi 13 (19): 128 – 135.

Satıl, F. ve Dirmenci, T. 2012. Kazdağlarının endemik bitkileri ve tehlike kategorileri. İçinde: Uluslararası Katılımlı Kazdağları III. Ulusal Sempozyumu Bildiriler Kitabı: s.23-27. 24-26 Mayıs 2012, Edremit-Güre, Balıkesir.

Tavşanoğlu, Ç. 2009. Akdeniz Havzası ormanlarında yangın sonrası kendiliğinden gençleşme. TC Çevre ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü, I. Orman Yangınları ile Mücadele Sempozyumu Bildiriler Kitabı: 310-317. 07-10 Ocak 2009. Antalya.

Türkeş, M. 2010. Klimatoloji ve Meteoroloji. Birinci Baskı, Kriter Yayınevi – Yayın No. 63, Fiziki Coğrafya Serisi No. 1, ISBN: 978-605-5863-39-6, 650 + XXII sayfa, İstanbul.

Türkeş, M. ve Altan, G. 2012a. Muğla Orman Bölge Müdürlüğü’ne bağlı orman arazilerinde 2008 yılında oluşan yangınların kuraklık indisleri ile çözümlenmesi. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi 9 (1): 912-931.

Türkeş, M. ve Altan, G. 2012b. Çanakkale’nin 2008 yılı büyük orman yangınlarının meteorolojik ve hidroklimatolojik analizi. Coğrafi Bilimler Dergisi 10 (2): 195-218.

Türkeş, M. ve Altan, G. 2012c. Kaz Dağı Yöresi’nde Orman Yangınlarının Kuraklık İndisi ile Analizi ve İklim Değişimleriyle İlişkisi. İçinde: Uluslararası Katılımlı Kazdağları 3. Ulusal Sempozyumu Bildiriler Kitabı: 83-96. 24-26 Mayıs 2012, Akçay-Güre/Balıkesir.


 

More in İklim Krizi

You may also like

Comments

Comments are closed.