Robert Kolej’de 10’ncu sınıf öğrencisi olan iki çevre aktivisti; Gökçe Çiçek Arslan ve Azra Hocaoğlu‘nun kaleme aldığı Türkiye’nin su habitatları ile ilgili yazdığı makaleyi yayımlıyoruz.
*
Dünya yüzeyinin dörtte üçü sayısız canlıya ev sahipliği yapan su kaynaklarıyla kaplı. Gözlerden uzak bu su altı hayatı ise yavaş yavaş çöküyor. Duyarsız insan faaliyetleri, yaşam habitatlarının bozulmasına yol açarken yerel canlıların hayatta kalmasını da zorlaştırıyor. Bu durum ise son birkaç yıldır Türkiye‘nin denizlerindeki su canlılarının toplu ölümlerle, diğer bir deyişle katliamlarla karşı karşıya kalmasına sebep olmuş durumda. (Marine Pollution).
Arka plandaki gerçekler
Türkiye’de bulunan 303 su kütlesinin tamamı insan davranışlarından olumsuz etkilenmiş durumda. Bunun arkasındaki sebep, iklim krizi ve su kirliliğinin sonuçları şeklinde kategorize edilerek birçok boyutta incelenebilir.
İklimde meydana gelen inkar edilemez değişimler su altı yaşamını da etkiliyor. Prof. Erhan Ünlü tarafından yayımlanan bir rapora göre, yükselen sıcaklıklar nedeniyle buharlaşma seviyeleri yağış oranının üç katına çıktı. Aradaki bu ciddi fark da su dengesini bozarak kuraklığa neden oldu. Makale için röportaj veren Dokuz Eylül Üniversitesi‘nden Prof. Dr. Celalettin Şimşek, “Özellikle yaz aylarında, küresel ısınmanın birçok su kaynağındaki toplu ölümler gibi zararlı etkilerini inceledik” diyor. Bugün Türkiye’de Van Gölü gibi pek çok yer su yoksunluğu çekiyor. Van Gölü’ndeki kuraklığın yıllar önce görülmesine rağmen insanların duyarsızlığı, durumu kıyı şeridinin 1 km’den fazla gerileyerek yaşamın son bulmasına neden olan noktaya getirdi. (Varol).
Dengesiz buharlaşmanın sebep olduğu bir başka yön ise, belirli bir miktar su mevcut olmasına rağmen suyun ayrı özellikler ve karakteristikler taşıması. Şimşek, “Göl ve baraj sularının düşmesi oksijen seviyesinin düşmesine neden oluyor” diye konuşuyor. En az bunun kadar önemli olan sıcaklık farkı da, su koşullarını değiştirerek canlıların yaşam alanlarına zarar veriyor. Ekim 2021’de Dicle Nehri kıyıları ölü balıklarla dolmuş ve bu görüntü endişeli bölge halkı tarafından görülerek yetkililere haber verilmişti. Olayın arkasında yatan nedenler, makale için görüştüğümüz zoolog Prof. Erhan Ünlü tarafından araştırıldı. Ünlü “Tatlı su sistemleri, habitat kaybı, kirlilik, yerli olmayan türlerin ortaya çıkması, su tüketimi, baraj inşaatı gibi akarsulardaki büyük değişiklikler nedeniyle önemli ölçüde tehdit altındadır ve gelecek nesillerin korunmalarını sağlamak için acil önlem alınması gerekmektedir” uyarısı yapıyor. Dicle Nehri’nden kullanılan su miktarıyla bölgedeki büyük kuraklık arasındaki ilişkiye dikkat çeken Ünlü, bunun su yaşamı için elverişsiz koşullar yaratığını ve büyük balık ölümlerine neden olduğuna da dikkat çekiyor.
Tehlike altında olan deniz yaşamı ile ilgili ele alınması gereken bir diğer başlık ise su kirliliği. Deniz kirliliği, endüstriyel atıklar, kanalizasyona karışan yağlar, arazi atıkları ve yetersiz arıtmadan oluşmakta. Su, yaşam için temel bir ihtiyaç olduğundan su kirliliği insanlar dahil tüm canlıların sağlığını derinden etkiliyor. Çoğu insan Amazon gibi ormanları dünyanın akciğerleri olarak bilse de aslında “Dünyanın akciğerleri sular altında.” (Yazıcı). Makale için görüş veren çevre mühendisi Doğuhan Yazıcı, “Oksijenin %50 ila %70’i okyanuslardan sağlandığından, içimize çektiğimiz her iki nefesten birinin kaynağı okyanuslardır” diyor.
Vurdumduymaz insan faaliyetleri nedeniyle, su kütleleri atıklar ve toksik maddeler tarafından zehirleniyor. Bu kontamine edilmiş su, ister doğrudan ister su döngüsü veya besin piramidi gibi dolaylı yollarla olsun tüm canlılara yayılıyor. İnsan elinden çıkıp suya atılan bir çöp parçasından fabrika borularından suya boşalan binlerce litrelik atıklara kadar her doğal olmayan madde deniz yaşam alanlarını olumsuz bir şekilde değiştiriyor.
Türkiye’nin en çok göze çarpan su kirliliği olaylarından biri Marmara Denizi’nde görülen müsilaj. İlk kritik müsilaj 1994’te ortaya çıkmıştı ve var olduğu 27 yıl boyunca yavaş yavaş Marmara Denizi’ndeki yaşamı yok etti. Siyasi sebepler ve bilim insanlarının görmezden gelinerek uyarılarının ihmal edilmesi nedeniyle insanların Haziran 2021’e kadar büyük riskten haberleri olmadı.
Makale için görüştüğümüz Doç. Neşe Üzen, müsilajın temel nedenlerinin “…deniz suyu sıcaklığındaki artış ve denizlerin durgunluğu” olarak belirtiliyor: “Kirlilik de bu ürkütücü tablonun nedenlerinden biridir. Kirliliğin artması fitoplanktonun hızla çoğalmasına neden olarak müsilaj oluşumuna öncülük etmiştir” (Üzen). Hükümet, Marmara Denizi’ndeki yaşam yok olma eşiğine ulaşıncaya kadar müsilaja karşı tepki göstermedi. Kış boyunca müsilaj görünür olmaktan çıksa da çeşitli deniz canlıların yaşamların çoktan sona erdi, sosyolojik ve ekonomik olarak toplum zarar gördü. Bütün bunlara rağmen gelecekte benzer olayların yaşanmayacağının garantisi de bulunmuyor. (TÜBA Müsilaj).
Sorundan çözüme
Edinilen bilgiler doğanın yok olma eşiğinde olduğunu gösterse de, deniz koşullarının mevcut durumu halen iyileştirilebilir. Fabrikaların atıklarını çevreye saldıklarında çok miktarda toksik kimyasal suya karıştığı sır değil. Sektörlerin sorumsuz hareketlerinin üzerini ekonomik ve politik gerekçelere bağlı olarak kapatmak yerine, düzenli denetimler ve kanunların eksiksiz uygulanması ile problem ortaya çıkmadan önce önlenebilir.
Var olan sorunlar için periyodik olarak su kalite testlerinin yapılması, herhangi bir problem veya anormalliğin olması durumunda tespit edilmesini sağlayacaktır. Böylece toplumda farkındalık yaratılarak soruna karşı çözüme yönelik adımlar atılabilir. Türkiye vatandaşları her zaman, bu ve benzer sorunlara karşı hızlı tepki vermiyor ancak insan kaynaklı tahribatı azaltmak için çeşitli projeler üzerinde çalışan kişi ve örgütlerin sayısı da hiç az değil.
Geçmişteki eylemleri tersine çevirmek için önleme ve çözüm yöntemlerinin yanı sıra, insanların yakın gelecekte ortaya çıkabilecek sorunlar için de uyanık olması gerekiyor. Endüstrilerin kontrol altına alınması ve kıyı denetimlerinin artışı ve insanların günlük alışkanlıklarını değiştirmeleri Üzen’in dediği gibi “denizlerdeki organik kirletici yükünün en aza indirilmesine” yardımcı olabilir. Böylelikle kalıcı ve uzun vadeli bir etki elde edilebilir.
Nereye vardık?
Deniz hayvanlarının toplu ölümleri ve bunun başlıca sonuçları araştırılırken iklim krizi ve su kirliliği başta olmak üzere nedenler ortaya çıkmıştır. Nitekim bu sadece Türkiye için değil, tüm dünya için geçerlidir. Dünyanın her yanındaki deniz yaşamı, insan faaliyetleri tarafından tehdit ediliyor ve bunu biyoçeşitlilik kaybı, toplu ölümler, canlıların hayatta kalmasının zorlaşması ve daha fazlası takip etmektedir. Lakin, değişen su habitatlarını ve sonuçlarını stabilize etmek ve harekete geçmek için geç değil. Bu sorunu çözmek çok fazla zaman ve çabaya gerek duyulsa da sonuçlar geri döndürülemez hale gelmeden önce problemin çözümlenmesi için uygun önlemler ve çözüm yollarıyla hızla tepki verilmelidir.
Kaynakça
- Gökçe Çiçek Arslan, Mucilage in the Sea of Marmara. 24 Haziran 2021. Fotoğraf.
- Vecdi Erbay, Dicle’de balıklar neden ölüyor? 12 Mayıs 2021.
“Marine Pollution.” National Geographic Society, - Prof. Celalettin Şimşek, Röportaj, Gökçe Çiçek Arslan ve Azra Hocaoğlu. 3 Mayıs 2022.
- TÜBA Müsilaj – Deniz Salyası Değerlendirme Raporu. Türk Bilimleri Akademisi
- Prof. Erhan Ünlü, Fish Fauna of Ilısu Area on the Tigris River, Before Impoundment of the Ilısu Dam (Turkey)
- Ünlü, Erhan, Prof. Röportaj, Gökçe Çiçek Arslan ve Azra Hocaoğlu, 2 Mart 2022.
- Doç. Dr. Neşe Üzen, Telefon Röportajı. Gökçe Çiçek Arslan ve Azra Hocaoğlu, 2 Mart 2022.
- Mesut Varol, ve Necmettin Karaca. “Kuraklık nedeniyle Van Gölü’nde yeni adacıklar ortaya çıktı.” Anadolu Ajansı
- Doğhan Yazıcı. Röportaj. Azra Hocaoğlu ve Gökçe Çiçek Arslan, 2020.