Kültür-SanatManşet

Türkiye kültür politikası; şov mu? Hak mı?

0
İstanbul'da Topkapı Sarayı Arkeoloji Müzesi’ndeki Konya Sidamara lahiti. Konya'daki 5000 yıllık mezarlık yakın zamanda beton dökülüp, eğlence alanı haline getirildi. Fotoğraf: Imagebroker / Alamy

The Guardian Gazetesi’nde yer alan, “Türkiye arkeolojik değerlerinin izinde kültürel savaş yürütüyor” başlıklı haberde, Türkiye’nin kültürel mirasına dahil olan binlerce yapıtın geri dönmesi için kültürel şovenizm yaptığı, Berlin, Paris ve New York’taki dünyanın önde gelen müzelerine “şantaj girişimi”nde bulunduğu iddia edildi.

İstanbul'da Topkapı Sarayı Arkeoloji Müzesi’ndeki Konya Sidamara lahiti. Konya'daki 5000 yıllık mezarlık yakın zamanda beton dökülüp, eğlence alanı haline getirildi. Fotoğraf: Imagebroker / Alamy

Habere göre Ankara, yabancı arkeoloji çevrelerini ve müzeleri, yasa dışı yollarla götürülen yapıtlar gönderilmediği takdirde kazı izinlerini yenilememek ve hatta iptal etmekle tehdit ediyor. Bu iddiayı dillendiren Berlin, Paris ve New York’taki üst düzey kültür işleri yetkilileri, Türkiye’nin bir diğer kozunun ise “Müzelerimizdeki koleksiyonları yabancı müzelerde sergilenmek üzere göndermeyiz” tehdidi olduğunu savunuyor. Gazete, Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün, 2011’de Türkiye’ye gönderilen Hitit’lerden kalma Boğazköy Sfenksi’nin iade edilmemesi halinde kazı izinlerinin iptal edileceği yönündeki iddiasına da yer verdi. Başkent Berlin’deki Bergama Müzesi’ni yöneten Prusya Kültürel Miras Kurumu’nun başkanı Hermann Parzinger, Türkiye’yi “kirli bir siyaset oyunu oynamakla” suçluyor. Parzinger, “Türklerin siyasette agresif tarzı çekici bulduğunu”, “yabancı arkeologları dışarı iterek, bize ve başkalarına şantaj yapmaya çalışıyor” diyor. Yeni taktiğin ise “kazıların altyapısına yeterli yatırım yapılmamakla suçlanmak” olduğunu söylüyor.

Yaşlı Balıkçı

Parzinger, Türkiye’nin Sfenks’ten sonra üç yapıtı daha istediğini vurgulayarak, “tüm eserlerin bir asırdan daha uzun zaman önce yasal olarak kazanılmış olduğunu ve üçünü de yasal olarak gönderme zorunluluklarının olmadığını” söylüyor. Söz konusu üç eser Afrodisias’ın Hadrianik Hamamlarında bulunan 2000 yıldan eski olan mermer gövdeli yaşlı balıkçı heykeli, bir ortaçağ  mezarı ve Konya’dan 13. yy’dan kalma bir mihrab. Gazete haberinde, Louvre, Metropolitan ve British Museum’lardan da örnekler veriyor.

Gazete, Türkiye’nin yabancı müze ve arkeoloji çevrelerine baskı ve tehdit uyguladığı iddialarını reddettiğine dikkat çekerek, “Ankara, sadece Türkiye’ye ait olanı istediğini söylüyor” ifadesine yer veriyor ve Ertuğrul Günay’ın “Türkiye’nin eskiye oranla tarihe daha çok bütçe ayırdığından” bahsediyor.

Öte yandan gazete Türkiye’de çalışan arkeologların bu girişimlerle, kazı alanlarına yönelik bariz ihmallerinin çelişki oluşturduğundan da bahsediyor ve en önde gelen örneklere yer veriyor.

Gazete haberinde Allinoi Hamamları’nın verilen onca mücadeleye karşın Yortanlı Barajı’nın yapımı için gözden çıkarılmasından, M.Ö. 300 yılından kalma Zeugma’nın sular altında bırakılmasından ve aynı kaderi Bronz çağı şehri Hasankeyf’in de beklediğinden bahsediyor. Dahası Konya’daki 5000 yıllık Askar Höyük Mezarlığı’nın çimentoyla doldurulup eğlence alanına dönüştürülmesinden, Yenikapı’da bir Bizans Limanı ve 8000 yıllık insan kalıntılarının Marmaray Tüneli inşasında bulunması sebebiyle süren kazılara Başbakan Erdoğan’ın öfkelenip, arkeoloji topluluklarına, kazıların çabucak sonlandırılmasını emrettiğinden bahsediyor.  Türkiye’den ismini vermeyen bir arkeolog; “bu çelişkiler gerçekten ürkütücü” diyor ve sebebini ise  “tabii ki, [Türkiye hükümeti] bazı eserlerin iadesini talep etme hakkına sahiptir, ama bunu asla yabancı kazı alanlarını tehdit ederek denememeli, bir şey diğeriyle karıştırılmamalıdır” diye açıklıyor.

Gazete haberini Parzinger’in sözleriyle, 1860’larda Berlin’e götürülen Bergama Sunağının Türkiye’de otoritelerce iadesi istenen tartışmaların yaşandığını ama Berlin’e hiç bir resmi talebin ulaşmadığından bahsederek kapatıyor.

Bakan Ertuğrul Günay ise eleştirilere şu yanıtı verdi:

“Şantaj yapıyorlar, diye eleştiriyorlar. Çünkü Avrupa’nın bazı büyük müzelerinin kolleksiyonlarının büyük çoğunluğu, çeşitli biçimlerde Ön Asya ülkelerinden toplanmış eserlerle dolu. Bu ülkeler ortak bir dayanışma başlattıkları takdirde müzelerin önümüzdeki yüzyıl sonrasında envanterlerinde doğru dürüst bir şey kalmaz. Bunu bildikleri için müthiş bir direnç göstermeye çalışıyorlar. Bir takım uyduruk belgelerle ‘Kazalım da yarısı sizin yarısı bizim olsun’ denmiş mesela. Böyle denmiş de ‘En görkemli parçaları sen götür, yoldaki taşları da bana bırak’ denmemiş ya. Bunların hepsi o sözleşmelerin kuralları ihlal edilerek, o günkü yerel birimlerdeki insanlar çeşitli yöntemlerle ikna edilerek götürülmüş eserler.

Bu tartışma başlarsa bundan Batı müzeleri çok zararlı çıkacak. O yüzden bu işi başlatanlara karşı müthiş bir savaş ilan ediyorlar. Türkiye’nin bu mücadelesi dünyada ses getirmeye başladı. Gittiğim yurtdışı ülkelerinde Kültür bakanları ile masaya oturunca, ‘Sizin bu gayretinizi biliyoruz, biz de bu konuda sizle işbirliği yapmak istiyoruz’ diyerek özellikle Doğu Avrupa ve Ön Asya ülkelerinde bir sıcak diyalog yakaladık. UNESCO, Türkiye’nin bu konudaki mücadelesini dikkatle gözlüyor ve bize hak veriyor. Müzelerimizi restore ederek ve yeni müze yaparak da bunları en iyi şekilde korumanın ve sergilemenin alt yapısını hazırlıyoruz. Eskiden bizi nerede sergileyeceksiniz diye sorguluyorlardı.”

 

The Guardian, Hürriyet, Yeşil Gazete

You may also like

Comments

Comments are closed.