Tahrir Meydanı yine hareketli. Devlet başkanı Mursi’nin yönetimi devralmasının yıldönümü olan 30 Haziran’da milyonlarca Mısır’lı protesto gösterileri için sokaklara çıktı.
Mısır halkı bu isyanda kendileri ile aynı talepler ile sokaklarda olan Türkiye, Brezilya ve Bulgaristan halklarını da unutmadı.
Kahireli kardeşlerimizin selamını Yeşil Gazete ekibinden Ali Serdar Gültekin‘in çevirisi ile sizlerle paylaşıyoruz.
#budahabaslangicmucadeleyedevam”
***
paylaşmak için tklynz / click for to share
““Taksim’den Tahrir’e, Bulgaristan’dan Brezilya’ya, sadece zengin küçük bir zümreyi kayıran baskıcı devlet yapısına karşı mücadele veriyoruz.”
“Kahireli Yoldaşlar” isimli Mısırlı Eylemci kolektifinden açık mektup
Yanı başında mücadele ettiğimiz sizlere,
30 Haziran, 25 – 28 Ocak 2011’de başlayan isyan, yeni bir aşamayı temsil edecek. Bu defaki isyanımız, bilindik ekonomik istismara, polis şiddetine, işkenceye ve cinayetlere yenilerini ekleyen Müslüman Kardeşler’e karşı.
“Demokrasi”nin geldiği yönündeki ifadeler, erdemli bir hayat yaşamak için gereken saygın ve uygun bir hayat olmadığında gerçek olamaz. Seçim yoluyla sağlanacak meşruiyet iddiaları Mısır’da mücadelemizin hâlâ devam ettiği gerçeğinden bizi uzaklaştırıyor; çünkü yüzünü değiştirmiş, fakat gene baskıcı, sert ve polis şiddetine dayanan aynı türde zalim bir rejimle karşı karşıyayız. Yetkililer halka hesap vermiyorlar. Kişisel güç ve zenginlik için mevkilerini kullanmaya devam ediyorlar.
30 Haziran Devrim’in haykırışını yeniledi: “İnsanlar sistemin devrilmesini istiyor!” Bizim gelecek beklentimiz, Müslüman] Kardeşliğin dar kafalı otoriter rejimi ya da yandaşlarını kayıran kapitalizm anlayışı değil. İktisadî ve siyasî hayatı baskı altına alan askerî vesayet ya da Mübarek döneminin eski yapılanması da değil. 30 Haziran günü sokaklara dökülen göstericilerin hepsi bu çağrı etrafında birleşmediler belki, ama bizim çağrımız bu: Bizim duruşumuz böyle olmalı; çünkü geçmişin kanlı dönemlerine dönmeyi kabul etmeyeceğiz.
Kurduğumuz ağlar hâlâ zayıf; ama Türkiye ve Brezilya’daki ayaklanmaların bize umut ve ilham vermesini istiyoruz. Bunların her biri farklı siyasî ve ekonomik koşullar altında ortaya çıktı; ama hepimiz, kendileri için hep daha fazlasını isteyen ve bu sebeple insanlara herhangi bir iyilik sunacak vizyonu kalmamış dar/baskıcı çevreler tarafından yönetiliyoruz. 2003 yılında yatay örgütlenme biçimiyle Brezilya’nın Bahía şehrinde ortayaçıkmış “Free Fare Movement”tan ve Türkiye’de yayılan açık forumlardan ilham alıyoruz.
Mısır’da yerelleşmiş neoliberalizm insanları ezerken, Müslüman Kardeşlik rejimi sürece yalnızca dinsel bir cila çekmiş oldu. Türkiye’de de özel sektörün aşırı hızlı büyüme oranları, baskıcı bir rejimle mümkün oluyor. Keza polis şiddetini birincil araç olarak kullanan zihniyet de aynı; böylelikle alternatifler bastırılmış oluyor. Brezilya’da ise hükümetin devrimci geçmişini meşruiyet için kullanılan bir maskeden ibaret. İş ortakları aynı sermayeci zihniyetle insanları ve doğayı sömürüyor.
Bu yeni mücadeleler Kürtlerin ve Güney Amerikalı yerlilerin daimî savaşlarıyla ortak. On yıllardır Türk ve Brezilya hükümetleri, bu yaşam için mücadele veren hareketleri yok etmeye çalıştılar; ama başarılı olamadılar. Onların devlet baskısına karşı direnişleri Türkiye ve Brezilya’ya yayılan yeni bir protesto dalgasının habercisiydiler. Acilen birbirimizin mücadelelerinin derinliğini kavramalı ve bunu yeni alanlara, mahallelere ve topluluklara yaymak için yeni isyan yöntemleri aramalıyız.
Bizim mücadelemiz, ulus devletlerin küresel rejimlerine karşı çıkma imkânı taşıyor. Refah dönemlerinde olsun ekonomik krizlerde olsun devlet, – Mısır özelinde Mübarek yönetimi, askeri darbe ya da Müslüman Kardeşliğin yönetimi fark etmeksizin – iktidardakilerin gücünü ve zenginliğini korumaya, halkları mülksüzleştirmeye ve mahrum etmeye devam ediyor.
Hiçbirimiz diğerinden kopuk değiliz. Bahreyn’de, Brezilya’da, Bosna’da, Şili’de, Filistin’de Suriye’de Türkiye’de, Kürdistan’da, Tunus’ta, Sudan’da, Batı Sahra’da ve Mısır’da (liste daha uzar) ortak bir düşmanla mücadele ediyoruz. Her yerde bizleri eşkıya, vandal, çapulcu, terörist olarak adlandırıyorlar.Savaştığımız şey iktisadî sömürü, yalınkat polis şiddeti veya yasadışı hukuk sisteminden daha fazlası. Haklar ya da yeniden düzenlemiş yurttaşlık kavramı da değil uğrunda savaştığımız şey.
Biz, bir baskı mekanizması olan merkezî ulus devlete karşıyız. Bu mekanizma yereldeki seçkin bir zümrenin yaşam gücümüzü emmesine, küresel güçlerin günlük yaşantımızı yönetmesine yardım ediyor. Küresel güçler ve yerel elitler işbirliği içinde: Mermiler, haberler ve arada kalan ne araç varsa bize karşı kullanıyorlar.Şu anki mücadeleleri birleştirmek ya da birbirine eşitlemek değil bizim savunduğumuz. Fakat savaşmak, yıkmak, al aşağı etmek zorunda olduğumuz aynı iktidar ve otorite yapısı. Birlikte, davamız daha güçlü.
Sistemin çökmesini istiyoruz.
Kahireli Yoldaşlar
ROAR Collective, 29 Haziran 2013″
Kahireli Yoldaşların mesajının orjinali için; roarmag.org/from-tahrir-and-rio-to-taksim-the-smell-of-teargas/
Türkçeye çeviren: Ali Serdar Gültekin
(Roar Mag, Yeşil Gazete / Türkiye)