Yeşeriyorum

Süryani Çanları Turabdin’de Susturuluyor

0

Isviçre’de Minare hadisesi dünya ve Türkiye gündemine düşer düşmez, Türkiye’de Diyarbakır/Sur ilçesinde Kadim Meryem Ana Kilisesinin çan kulelerini yasaklıyoruz tehdit haberi acı bir şekilde haber ajanslarına düşmekte gecikmedi. Diyarbakır Süryani Kadim Kilisesi papazı Yusuf Akbulut, Kilisenin çanının önümüzdeki Cuma gününe kadar kaldırılması için 3 kişiden tehdit aldığını, İsviçre’de minare yapımının yasaklanmasına kızanlar “İsviçre minareleri yasakladı, sende o çan kulesini Cumaya kadar indireceksin, yoksa görürsünüz, kime şikâyet ederseniz edin” diyerek SUR ilçesinde İslami terör estirmekde hiçbir sakınca görmediler. Belliki bir yerlerden hicazet almışlar.

İkinci olay da;

Dün Mardin/Midyat’da Süryani dernek başkanı Yuhanna Aktaş’a dernek üyesi Ferit Demir’e fiziksel şiddet ve biber gazı kullanarak yapılan çirkin saldırı haberini ajanslarda gördüğümde neler oluyor? Haritanın yırtık yerinde dedirtiyor insana. Nedeni ne olursa olsun, son günlerde ülkemizde tırmandırılmaya çalışılan şovenist ve ırkçı anlayışların bir yansıması olan şiddet olaylarının Süryanilerin yoğun olarak yaşadığı Midyat’da ticari anlaşmazlıkları bahane eden feodal yapılar ve aşiret reisleri Süryanilerin elini, eteğini ticaretten çektirerek piyasadan silmek, bunun neticesinde ekonomik anlamda zayıflayan Süryanileri de bir şekilde bu ülkeden göç ettirmek olan anlayışları anlamak mümkün değil.

Bilinçli bir şekilde Türkiye, bir şiddet cenderesinin içersine doğru sürükleniyor. ABD emperyalleri ve işbirlikçilerinin bu ülkede ve orta doğuda oynadığı oyunun bir parçası olarak Özellikle İZMİR’DEN başlayan ırkçı ve şovenist anlayışlar ülkenin dört bir yanına dağılmış durumda. Görünen o ki, bir iç savaşa doğru sürükleniyoruz. Sıkılan her kurşun, patlayan her bomba, kaybedilen her can, gayri Müslimlere ve kiliselere yapılan her tehdit kardeşlik ve bir arada yaşama imkânlarını tüketiyor. Bu yüzden Onurlu bir barış için inadına bir arada yaşamı savunalım hep birlikte.

Son bir aydır Süryanilere ticarette ve dini ibadetlerini yapma anlamında psikolojik, ekonomik ve fiziksel şiddet uygulayan zihniyetlerin yaptıkları,  sözde demokratik açılım sürecine denk gelmesi bir tesadüfmüdür? Bilinmez.

Açılım sürecinden yararlanmak, bedel ödeyen her halkın hakkıdır. Süryaniler yeteri kadar acı yaşamadılar mı? bu ülkede yada Sur ilçesinde 5 aile kalan Süryanileri de defettik mi? Bu topraklarda daha mı? Mutlu, refah yaşayacağız diye düşünülüyor/düşündürülüyor. Hala demokratik açılım paketinin neler içerdiğini bilmediğimiz halde diğerini etnik ve dini olarak ötekileştirmek niye? Kendimize reva gördüğümüz Barışı başkaları için istemediğimiz sürece ne Mezopotamya’da nede Anadolu da onurlu ve gerçek bir Barış inşa edilemez. Yine Süryani kadınları iğneli yataklarda, sabah olmaz hain gecelerde, karabasanlarla günü karşılamaya başlıyor..

Çünkü Turabdin’de yaşanan/yaşatılan her acı özellikle biz kadınları yüreğin tam orta yerinden hançerlemeye devam ediyor. Analar, kadınlar ağlamasın artık başka Ceylanlara ağıtlar yakılmasın. Gencecik fidan olan AYDIN ve SERPİL’ler dalında bir fidan gibi dursun… Süryani bir anada başka ne ister ki? Çocukları öldürülmesin, fidanlarına kıyılmasın, çanlarına, canlarına dokunulmasın. Turabdin’de çanlar susmasın… Ezan sesleriyle, çan sesleri birbirine karışsın uyumlu bir senfoni gibi. Hepimizin ihtiyacı olan tek şey sevgi. Sevgiyle, barışla örelim etrafımızı. Haydi, bir sabah gelin hep birlikte halaya durur gibi Süryani, Ermeni, Kürt, Rum, Türk, Laz, Çerkez, Azeri, Boşnak komşularımızla sabah kahvemizi hep birlikte içelim ve doğacak güneşe karşı barışı yudumlayım bir kez. Gün, Mezopotamya’da yaşatılan faşizme inat hakların bahçesine dostluğu ekme günüdür. Gün, savaş çığırtkanlarına, bombalara inat barışı ve sevgiyi göndere çekme günüdür.

Yurtseverlerin, aydınların, sosyalistlerin, devrimcilerin, özgürlük savaşçılarının kardeşi, kardeşe düşman ettiremiyeceğini, geçmişte yaşatılan acıların yeniden tekerrür etmeyeceğini gösterelim hep beraber. Turabdin’de/Diyarbekir (Amed) de, Süryani çanları susturulmasın SOFEK/EDİ BESE/YETER ARTIK diyoruz biz kadınlar. Hoşgörü, sevgi ve barış pençeresini, çiçek bahçesine sonsuza değin açık tutacağız beyler duyun artık.

ZEYNEP TOZDUMAN

More in Yeşeriyorum

You may also like

Comments

Comments are closed.