Kürtler ve demokratik güçler gerçekten çok coşkulu bir Newroz kutluyorlar. Coşku ve heyecanın bu kadar yüksek olmasında yeni süreç tartışmalarının payı var. Çünkü Newroz aynı zamanda yeni başlangıç yapma anlamına geliyor.
Kürtlerin ve demokratik güçlerin bu Newroz’daki tutumları ve talepleri son derece net. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın geliştirmeye çalıştığı yeni sürecin ardında duruyorlar. Kürt sorununun demokratik siyasi çözümünü ve Türkiye’nin demokratikleştirilmesini istiyorlar. Bu konuda son derece net ve kararlı görünüyorlar.
Newroz ateşi her geçen gün yükselirken, İmralı’dan yeni mesajlar bekleme sabırsızlığı da artıyor. PKK Lideri’nin gönderdiği üç mektuba muhatapları tarafından gereken cevabın verildiği ifade ediliyor. Mektuplar İmralı’ya ulaşmak üzere şimdi yolda. PKK Lideri’nin mesajı Newroz öncesinde üçüncü heyet tarafından getirilecek. Bu mesaj herkesi rahatlatırken Newroz coşkusunu da büyütecek.
Bunlar gündelik yaşamda görülenler. Gündelik yaşamda bir yandan bunlar olurken, diğer yandan da yoğun tartışmalar yaşanıyor. Çok yönlü tartışma ile herkes yeni süreci anlamaya çalışıyor. Hem gerçek yüzler netleşiyor, hem de yeni yüzler ortaya çıkıyor.
Her şeyden önce, sözkonusu tartışmaların bize özgü yöntemlerle yürütüldüğünü ifade etmek lazım. Zaten başka türlü de olmaz. Bu açıdan parçalı, yüzeysel ve dağınık olması doğal. Bu içeriksiz ve çoğunda suçluluk psikolojisi yansıyan tartışmaların nereye varacağı da şimdilik pek belli değil.
İçinde kısmi farklılıklar olsa da iktidar cephesinden ileri sürülen görüşler benzer. Her şeyden önce, üslupta gözle görülebilen bir değişiklik var. Aynı zamanda umut ve güven içeriyor. AKP’liler bu sözlerle bir yandan kendilerini cesaretlendirirken, diğer yandan da toplumun umutlu olmasını sağlamaya çalışıyor.
AKP kanadından yazar Fehmi Koru, şimdiye kadar hiç olmadığı kadar açık sözlü. Sürecin yeni bir mücadele süreci olduğunu belirtiyor ve PKK’yi şimdiye kadar olduğundan çok daha açık eleştiriyor. “Ben görüşlerimden ve üslubumdan vazgeçmem” diyor. PKK’nin de kendi görüş ve üslubundan vazgeçmeyeceğini belirtiyor. Hayretler içinde “O halde olan ne?” diye soranlara ise, çok açık bir biçimde “Silahlar susacak ve fikirler mücadele edecek” diyor.
Fehmi Koru, AKP’nin yapmaya çalıştığını en iyi okuyan ve en açık bir biçimde ifade eden bir danışman oluyor. Fehmi Koru’ya göre tarafların görüş ve amaçları değişmiyor, sadece mücadele yol ve yöntemleri değişiyor. Yeni süreçte silahlar geri çekilerek siyasal mücadelenin öne çıkacağı anlaşılıyor.
Fehmi Koru ve benzerleri sözkonusu mücadeleye çoktan hazırlanmış. Başarılı olabilmek için biraz da sabırsızlıklar içine girdikleri gözleniyor. Kürtlerin ve demokratik güçlerin de en az Fehmi Koru kadar süreci doğru anlamaları ve başarılı pratikleştirmeye hazır olmaları gerekiyor.
Tartışmanın bir ucu kuşkusuz MHP. Devlet Bahçeli hakaretamiz sözlerle tabanını tutmaya çalışıyor. Bu tartışmalarda gerçekten de MHP’yi ciddiye almamak gerektiği gibi, onun seviyesine de asla düşmemek gerekiyor. Faşizmin her zaman ve her yerde yaşadığı aşırı korkuyu bastırabilmek için çok bağırdığı herkes tarafından biliniyor.
Ayrıca ulus-devlet zihniyetinin esas sahibi CHP dururken, faşist uç MHP ile uğraşmak pek de anlam ifade etmiyor. Esas devlet ulusçu zihniyeti teşhir olan CHP’nin gösterdiği refleksler ilginç oluyor. Öyle ki, “tek Türk ulusu” ifadesi dışında CHP’nin ne söylediğini kimse anlamıyor. Kemal Kılıçdaroğlu bunu biraz anlamış olacak ki, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşme temelinde çarketmeye çalışıyor.
CHP’nin sorduğu ve kabul edemediği husus şu: Madem PKK’yi muhatap alacaktık, o halde otuz yıldır niçin savaştık? CHP için yanıtlanması ve halka anlatılması çok zor olan bir soru. Halbuki bize göre yanıtı çok kolay. Tekçi ulus-devlet milliyetçiliğini ve şovenizmini esas aldığınız için! Bu zihniyet ve politika Kürtleri inkar edip imha saldırılarını gündeme getirdi.
Belliki CHP’nin bu gerçeği özümsemesi ve geçmişi topluma izah etmesi çok zor olacak. Bunun için kendi içinde bir demokratik devrimi yaşaması gerekiyor. Bunu yapamadığı müddetçe “O halde biz bu haltı niçin yedik” deyip duracak.
BDP’ye gelince, biraz fazla heyecanlı ve aceleci olduğu gözleniyor. Aynı zamanda biraz da dağınık. Mutlaka bir şeyler söyleme gereğini fazlasıyla hissetmesi, çoğu BDP sözcüsünü biraz da frensiz yapıyor. BDP’ye göre PKK çok daha dikkatli ve sabırlı. Kumaşı kesmeden önce yedi kez ölçme yöntemini izliyor.
Geçmişten beri Kürtlerle daha çok ilgili olan bazı liberal aydın ve demokrat yazarın sürece karamsar baktığı gözleniyor. Böyleleri AKP’nin güvenilmez ve çözüm programından yoksun olduğunu belirterek dikkatli olmaları için Kürtleri uyarıyorlar. Elbette uyarıları dostçadır ve Kürtler tarafından ciddiyetle değerlendirildiği de kesindir.
Bu tür çevrelerin AKP karşısındaki duyarlılıkları elbette anlamlı ve önemlidir. Fakat biraz psikolojik savaşın etkisinde fazla kaldıkları gözlenmektedir. MİT’le ilişkilerinin çok sıkı olduğu anlaşılan bazı yazar ve genel yayın yönetmenlerinin yazıp söyledikleri bu tür çevreleri haddinden fazla etkilemektedir. Gerçek bilinmeyince böyle olması elbette doğal. Halbuki bu tür çevreler Fehmi Koru’ya biraz daha yakından baksalar süreç hakkındaki bilgileri fazlasıyla artar. Biraz da Kürtlere güvenmek lazım. Acaba yine hata mı yapıyorlar endişesi Kürtleri küçük ve zayıf görmekten kaynaklanıyor. Bu tür yaklaşımları artık tümden aşabilmek gerekli.
Oysa anlaşılan o ki, Fehmi Koru’nun belirttiği gibi, sadece mücadele yol ve yöntemleri değişiyor. Silah geriye çekilerek siyasal mücadele öne çıkıyor. Eğer bunu AKP istiyorsa, o durumda PKK bundan kaçınabilir mi? Kaçındığı an kaybedeceği açık. Yok eğer bu gelişmeye PKK öncülük ediyorsa, o zaman Kürtlerin ne kadar kendilerine güvendikleri açığa çıkar.
Belliki Kürtler bilinçli ve örgütlenmelerine çok güveniyorlar. O nedenle sık sık mücadele yol ve yöntemlerinde değişiklik yapıyorlar. Devrimci arayışçılık da bunu gerektirir. Liberal aydın ve demokratların bu gerçeği çok iyi anlamaları gerekir. Kırk yıllık kesintisiz mücadele içinde pişen Kürtleri kandırmak çok zordur. Bu gelişmeye daha çok güvenmek gerekir.
Kuşkusuz Kürt özgürlük mücadelesinde silahlı direniş çok önemli rol oynamıştır. Fakat her şeyin silah olmadığı, Kürtlerin siyasi ve ideolojik mücadeleyle de kazanmayı bildikleri defalarca kanıtlanmıştır. Şimdi de benzer bir pratiği pekala gerçekleştirebilirler. Hem siyasal mücadele kendini daha iyi anlatır, farklı kesimleri daha çok harekete geçirir ve katar. Türkiye toplumuna daha çok hitap eder. Bunları aydın ve demokrat çevrelerin görmemesi mümkün değildir. Fakat bu durum, Türkiye aydın, yazar ve demokratlarına daha çok görev yükleyip, siyasetin içine daha çok çeker. Belki de sözkonusu çevrelerin itirazı burayadır. Yeni sürecin kendilerine görev yüklediğini gördükleri için, bundan kaçınmak amacıyla itiraz etmektedirler.
Oysa bu yaklaşım ve ruh hali doğru değildir. Değişen süreç herkesi değiştirmeli, yeni süreç herkese yeni ruh vermeli, hiç kimse tarihsel sürecin kendine yüklediği görev ve sorumluluktan kaçmamalıdır. Doğru olan ve Kürtlerin geliştirmeye çalıştığı yeni sürece denk düşen demokratik tutum budur. Bu inançla herkesin Newroz’unu kutluyorum!..
Adil Bayram – Özgür Gündem