Su gibi pahalı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2014 yılı sonu itibariyle Türkiye’de şebeke suyuna erişen nüfus, toplam nüfusun %97’sini oluşturuyor[1]. Kurumun Aralık 2015 tarihli Nüfus ve Konut Araştırması’na göre ise İstanbul’da içinde borulu su olan konut sayısının toplam konut sayısına oranı %100. Yani İstanbul’da şebeke suyu olmayan hane yok. Ancak günümüzde fiziki olarak suya erişmek yeterli değil. Ona ekonomik olarak da erişebilmek gerek. Nitekim hem İstanbul’da, hem de ülke genelinde faturasını ödeyemediği için suyu kesilen insanlar var. Bu insanlar evlerinde musluk olsa da kimi zaman faturalarını ödeyemedikleri için de susuz bırakılıyorlar.

89

Suyun pahalı olması ne demek?

Birleşik Devletler Çevre Koruma Ajansı’nın (EPA) yaptığı bir çalışmaya göre; su masrafları hane halkının giderlerinin %3’ü ila 5’i arasında olmalıdır. Aksi takdirde o su pahalıdır. Hatta bu oran yoksul kesimler açısından %1,25’e kadar geriliyor. Suyumuz uluslararası standartlara göre pahalı mı değil mi anlamak için önce megakentin su aboneleri haritasına ve kademeli su fiyatlarına bakalım.

İstanbul’un su kullanımı

Dünyanın pek çok kentinde olduğu gibi İstanbul’da da abone gruplarının su için ödedikleri birim fiyat farklı. Zira her abone grubunda su tüketimi desenleri ve kirlilik yükleri farklılık arz ediyor. Örneğin sanayi işletmeleri suyu temizlik ve soğutma amaçlarıyla kullanıp, ağır metallerle kirletiyor. Sağlık kurumlarında kullanılan suda medikal kirleticiler; park ve bahçelerdeyse pestisit, herbisit ve gübre gibi zirai atıklar yoğun biçimde bulunuyor. Dolayısıyla farklı kirletenlerin farklı arıtma sistemlerine tabi tutulması nedeniyle suyun fiyatı abone grubuna göre değişiyor.

İstanbul’da su abonesi sayısı 5,15 milyon civarındayken, günlük su tüketimi 2,74 milyon m³’ü geçiyor[2]. TÜİK (2014) verilerine göre mega kentte konutlar toplam abone sayısının %88,5’ini oluşturan en geniş abone grubu. Konutlara verilen su kentte dağıtılan şebeke suyunun dörtte üçüne denk. Ticarethaneler %10,15’lik su kullanımı ile konutlardan sonra gelirken, onu inşaatlar (%4,96) izliyor. Bunların haricinde resmi kurumlar, park ve bahçe gibi başka çeşitli abone grupları da mevcut. En yoğun biçimde kirleten grup sanayi olduğu için birim suya en yüksek ücreti (Eylül ayında 10,33 TL) de ödeyen abone tipi de bu. Bu grubu ticarethaneler (9,96 TL) ve ayda 30 m3’ten fazla su harcayan konutlar (8,80 TL) izliyor.

Kademeli tarifelendirme

91

İstanbul’da en fazla miktarda suyu konut tipi aboneler tüketiyor. Bu nedenle 2015’ten beri konutlara kademeli tarife uygulanıyor. Kademeli tarifelendirmede suyu az kullanan ile fazla kullanan arasındaki fark, ekonomik olarak ifade edilir. İstanbul’da ayda 1-10 m3 arası su kullanan konutlar suya 4,14 TL/m3 ödüyor. Abone ayda 11-20 m3 arası su kullanırsa, suyun /birim fiyatına 6,05 TL ve 20 m3 üzerinde kullanırsa 8,80 TL ödemek zorunda.

İstanbul’un şebeke suyu hızla pahalanıyor

Son sekiz sene içinde İstanbul’da hanelere verilen su, enflasyonun üzerinde üçte bir oranında pahalanmış[3]. Üstelik bu su içmek için değil, sadece temizlik amaçlı kullanılıyor. Türkiye’de 2016 yılı itibariyle aylık net asgari ücret 1300 TL. Birleşik Devletler Çevre Koruma Ajansı’nın belirlediği yoksul kesimde hane gelirinin %1,25’i geçen su faturasını “çok masraflı” olarak kategorize ettiğini hatırlayalım. Bu durumda Türkiye’nin çoğunluğunu oluşturan yoksul kesimler için suya ayda 16,25 TL’den fazla ödeniyorsa, o su “çok pahalı” demektir. Bu da ayda 10m3 ve altında su kullanarak, 1. Kademeden indirimli (4,14 TL/m3) ödeyen haneler için bile 3,93 m3 suya denk geliyor. Ayda 3,93 m3 temizlik suyu günümüz kent şartlarında dört kişilik bir ailenin değil, bir kişinin insan onuruna yakışır şartlarda yaşamasına ancak yeter.

Faturaya ambalajlı suyu da ekleyin

Üstelik İstanbulluların %81,5’i şebeke suyunu içmeyip, sadece temizlik maksatlı kullanıyor. Sağlıklı bir insan günde ortalama 2 litre su içiyor. Bu da ayda yaklaşık 3 adet 19 litrelik damacana suyu tüketilmesi demek. Bir damaca suyunun fiyatını ortalama olarak 8 TL’den kabul edersek, kişi başına ayda yaklaşık 24 TL’yi içme suyuna ödediğimiz ortaya çıkıyor. Bunu da yukarda hesapladığımız faturaya ekleyince suyumuz bırakın çok pahalı olmayı, ultra pahalı hale geliyor. İstanbul’da asgari ücretle geçimini sağlayan 4 kişilik bir ailenin bütçesinin yaklaşık %16’sı suya harcanıyor[4].

Çözüm ne olmalı?

Maalesef “sudan ucuz” lafı geçerliliğini yitireli çok oldu. Ancak bu gidişat devam ederse yakın gelecekte “su gibi pahalı” diyeceğimiz günleri de göreceğiz. İstanbul’da nüfusun büyük çoğunluğu suya ve hıfzıssıhhaya fiziksel olarak erişme olanağına sahip. Ancak faturasını ödeyemediği ya da yenilenen su sayacının parasını ödeyemediği için suyu kesilen insan sayısı da az değil. Oysa yoksul zengin ayrımı olmadan herkesin suya ekonomik erişebilirliği sağlanmalı. Bu da ancak suyun doğru fiyatlandırılması ve tarifelendirmesiyle mümkün olabilir. İnsani ihtiyaçlara (içme, banyo, temizlik, yemek pişirme vb.) yetecek su miktarının bedava olması, geriye kalanın ücretlendirilmesi gerek.

Bu yöntem Türkiye’de Dikili ve Erdek gibi belediyelerde yıllar boyunca başarıyla uygulandı. Her iki belediyede de, hane başına aylık su tüketimi 10 m3’ü aşmazsa, su bedava veriliyordu. Bu uygulama sadece adil bir su paylaşımını hayata geçirerek su adaletsizliğiyle mücadele etmeyip, aynı zamanda etkin bir su tasarrufunu da teşvik etti.

İstanbul’da da iklim değişikliği, kuraklık ve susuzluk sorunları çok daha büyük ölçekte yaşanmakta. Su kriziyle başa çıkmada yoksulu daha da yoksullaştıran çözümlerin işe yaramayacağı ortada. Hatta bu tip uygulamalar su krizini büyütüyor. Adil bir düzenleme, fiyatlandırma ve tarifelendirme ile su krizine gerçek çözümler üretilecektir. Yaşayan insan sayısına göre, her hanenin içme ve temizlik gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek miktarda temiz suya ücret ödemeden şebekeden ulaşması şart. Bu suyun içilebilir kalitede ve lezzette de olması gerek. Zira ambalajlı suya verdiğimiz su su faturalarımızı kat be kat aşıyor. Temel ihtiyaçlara yetecek suyun her vatandaşa sağlanması devletin asli görevi olmalı. Bu ihtiyaçları aşan kullanımlarsa yüksek tarifeden fiyatlandırılarak belediyelerin sudan gelen bütçelerinde oluşacak eksiklikleri kapatmak ta mümkün. Yeter ki amaç insana hizmet olsun.

Son notlar

[1] TÜİK (Aralık 2015). Belediye Su İstatistikleri, 2014.  http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do;jsessionid=1K1DYtpLK9pz82lLtPMJX8ZqwjYyjhdpySFQSgQ1lGt1Br1Q71sT!-224761327?id=18779

[2] İSKİ (Kasım 2016). http://www.iski.istanbul/web/tr-TR/kurumsal/iski-hakkinda

[3] İlhan, A., Yıldız, D., Tokaç, Z. F., Kurnaz, M. L. ve Türkeş, M. (2014).  İstanbul’un Su Krizi ve Kolektif Çözüm Önerileri. Sosyal Değişim Derneği Yayınları: İstanbul. http://www.suhakki.org/wp-content/uploads/2015/03/istanbuldasukrizi-arastirma.pdf

[4] Rapor: Suyumuzdan Para Kazanıyorlar (Ocak 2016) http://www.suhakki.org/2016/01/rapor-suyumuzdan-para-kazaniyorlar/#.WC37jfmLTIU

Dr. Akgün İlhan

Akgün İlhan
Akgün İlhanhttps://akgunilhan.blogspot.com
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı’nı 1996’da bitirdi. Önce Hacettepe Üniversitesi Eğitim Programları bölümünde (2002) ve sonra İsveç Enstitüsü bursu ile Lund Üniversitesi Uluslararası Çevre Bilimi (2005) ana bilim dalında yüksek lisanslarını tamamladı. UNESCO Su Bilimleri Bölümü’nde (Paris) tüm dünyada 100’den fazla büyük nehir havzasını kapsayan su yönetimine halk katılımı temalı “Çevre, Yaşam ve Politika için Hidroloji”(HELP) adlı bir projeyi yürüttü. 2005’te Barselona Otonom Üniversitesi (UAB) Çevre Bilimleri ve Teknolojileri Enstitüsü’nde (ICTA) Politik Ekoloji dalında başladığı doktorasını Katalan Hükümeti bursu ile tamamladı (2010). Aynı dönemde (2005-2008) Avrupa Birliği fonlu Bütünleşik Sürdürülebilirlik Değerlendirme Yöntem ve Araçları (MATISSE) adlı projede araştırma görevlisi olarak çalıştı. İspanya’da Eco-union adlı STK’da profesyonellere yönelik eğitim programları da veren Akgün (2006-2009), 2012-2018 arasında da Su Hakkı Kampanyası’nda (İstanbul) çalıştı. Çeşitli dergi ve kitaplarda yazıları olan Akgün, ”Yeni Bir Su Politikasına Doğru: Türkiye’de Su Yönetimi, Alternatifler ve Öneriler” (2011) adlı kitabın yazarıdır. Ayrıca Açık Radyo’da önce Su Hakkı’nı (2012-2018) hazırlayıp sunmuştur. 2018 yılından bu yana ise Sudan Gelen adlı programın yapımcısıdır. Akgün ayrıca 2016 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi Turizm İşletmeciliği Bölümü’nde ”Çevre ve Turizm” ile ”Sosyal ve Çevresel Perspektiflerden Sürdürülebilirlik” adlı lisans dersleri vermektedir. Akgün aynı zamanda 2019-2020 Mercator-İPM Araştırmacısı olarak Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nde çalışmaktadır.

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

İklim örgütlerinden Türkiye’nin 2024 karnesi: Yetersiz ve çelişkilerle dolu

Sivil toplum örgütlerinin hazırladığı raporda, Türkiye’nin yenilenebilir enerji enerjisi kapasitesini artırma hedefi olumlu bulunurken, nükleer bağımlılığı ve kömürden çıkış projeksiyonu olmaması eleştiriliyor.

Kanal İstanbul için rezerv alan ve imar planlarına yargı engeli

İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi'ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliği kararlarını hukuka aykırı bularak iptal etti.

Ağva plajına mahmuz darbesi

Devlet Su İşleri’nin Ağva Plajı’na yapmayı planladığı mahmuz projesi...

Pirosmani: Bir sanatçı ardında ne bırakır?

Gürcü tiyatro topluluğu The Wandering Moon Theatre’ın ikinci yapımı...

Batı Karadeniz Çevre Gönüllüleri Platformu kuruldu

Mavera Maden şirketi tarafından Devrek, Akçakoca, Alaplı’nın Fındıklı, Belen,...

EN ÇOK OKUNANLAR