Dış Köşe

“Soydaş Türkmenler” – Eser Karakaş

0

Türkmenlerin önce Kuzey Irak’ta ve çok eskilerden beri, son dönemlerde de Kuzey Suriye’de ateş altında olması Türkmenlerin siyasi tartışmaların önemli bir yerine yerleşmesine neden oldu.

Bölgenin çok önemli bir kültürel, insani zenginliği olan Türkmenlerin, bölgenin diğer halkları ya da kavimleri gibi, büyük sıkıntı içinde olması her açıdan çok üzücü.

Konu siyasetin gündemine geldiği anlarda da siyasi liderler, Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan Türkmenlerden söz ederlerken “soydaşlarımız” tabirini kullanıyorlar.

Bu ifadeyi, şayet türk ya da türkmen kökenli bir vatandaşımız söylerse bir sıkıntı yok, doğrudur.

Ama, Türkmenler için “soydaş” ifadesini devleti temsil eden Sayın Cumhurbaşkanı ya da çok önemli kamusal erk kullanan Sayın Başbakan söylerse meselenin rengi değişiyor, kanımca ortaya anayasal, hukuksal, hatta hoş olmayan bir siyasal bir manzara, bir sorun çıkıyor.

Bölgenin Türkmenleri anadilleri Türkçe olan, etno-kültürel olarak da türk ya da türkmen olarak nitelenen, bölgenin diğer insanları gibi çok kıymetli insanlar.

Söz konusu vatandaşımız olmayan Türkmenlerin bizim ülkemizde çok büyük sayıda soydaşı var, bu kesin bir doğrudur.

Ancak, bizim ülkemizde sadece türkler ya da Türkmenler yok, kürtler var, araplar var, çerkezler var, lazlar var, ermeniler, rumlar, ibraniler var, daha başka etno-kültürel referansı olan kesimler var, bu kesimlerin ortak noktası da Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olmaları.

Devleti temsil eden Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan da tüm bu kesimlerin Cumhurbaşkanıdır, Başbakanıdır, siyasi, uluslararası konulara yaklaşırken de kendi etno-kültürel kimliklerini, referanslarını bir kenara koymak, sadece hukuksal yurttaş kimliği ile davranmak, tavır koymak zorundalar.

Uzun lafın kısası, Cumhurbaşkanı, Başbakan vatandaşımız olmayan Türkmenler için“soydaşımız” ifadesini kullanamazlar, kullanmamalılar.

Türkiye Devleti Cumhurbaşkanı, Başbakanı vatandaşlarımızın bir bölümünün soydaşı olan kesimleri, daha da öte tüm mazlumları korumak, kollamakla kendilerini sorumlu görebilirler, bunu asla eleştirmem, hatta kıvanç duyarım.

Ama, bu koruma, kollama eylemi, niyeti “soydaş” ibaresi altında asla olmamalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan öncelikle anayasa ile sınırlıdırlar.

Bir soruya ciddi, samimi cevap vermek durumundayız.

Anayasanın 66. maddesinde yazılı olan “türk” kelimesi hukuksal bir tanım mıdır, yoksa etnik bir gönderme midir?

Anayasal bir kavram olan “Atatürk milliyetçiliği” hukuksal bir vatandaşlık anlamına mıdır, yoksa etnik bir kavram mıdır?

İddia, resmi ve yaygın bir iddia, MHP de bu iddianın arkasındadır, anayasanın 66. maddesindeki “türk” ifadesinin hukuksal bir vatandaşlık sıfatı olduğu yönündedir, etnik bir gönderme olmadığı her vesile ile söylenmektedir.

Eğer bu iddia doğru ise, çok emin değilim, en tepeden devlet erkini kullanan Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Başbakan kimse için, hiçbir grup için “soydaşımız” ifadesini kullanamaz, kullanmamalıdır.

Pozitif, yardım, destek amaçlı girişimler sadece insani ya da stratejik amaçlı olmalıdır, bu amaç “soydaşımız” kılıfı ile örtülemez.

Cumhurbaşkanı, Başbakanvatandaşımız olmayan bir grup, Irak ya da Suriye Türkmenleri için “soydaşımız” için ifadesini kullanıyorlar ise, bu ifade anayasanın 66. maddesindeki hukukilik iddiasını, ben zaten her zaman kuşku duydum, ayaklar altına olmuş olurlar.

Bu da, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık makamları için çok yanlış olur.

Cumhurbaşkanı Rusya’ya Suriye’ye müdahalesi için eleştiri getirirken “Rusya’nın orada soydaşı yok ki” diye bir ifade kullanıyor.

Keşke Türkiye Kuzey Suriye Türkmenlerine yaklaşımında soydaşlıktan daha hukuki, daha insani, daha stratejik gerekçeler bulabilse.

Kuzey Suriye’nin yerleşik Türkmenleri bir nedenle insani bir trajedi içinde iseler mutlaka onlara her desteği verelim ama bu yardımı “soydaşlık” kılıfı altında yapmayalım.

Suriye arapları da, Suriye kürtleri de bir bölüm vatandaşımızın soydaşı, bunu unutmayalım.

Bir hukuk devletine, Türkiye’ye yakışmaz “soydaşlık” bazlı yaklaşımlar.

Hukuk devletine yakışacak olan çevresine, dünyaya soydaş ya da din kardeşi olarak değil, insan, yardıma, desteğe muhtaç insan, çocuk, kadın olarak bakmasıdır.

Bu yazıyı, biliyorum zor bir yazı, uzun zamandır kaleme almak istiyordum, kısmet bugüne imiş.

Sürç-i lisan etti isem af ola.

eser karakaşEser Karakaş – haberdar.com

 

Not: Bazı kelimeleri küçük harfle yazmamı çok eleştiriyorlar, bir gün umarım bu konuda da bir yazı yazma olanağım olur. Kanımca, yazılı kurallardan bağımsız, her sıfat küçük harfle yazılmalıdır, bir sıfatın özel isimden türemiş olması o sıfatın büyük harfle yazılmasını, kural böyle bile olsa, neden gerektiriyor, hiç anlamadım. Gramer, yazım kurallarının da bir mantığı olmalı, zaten de var ama bazen sıkıntı da çıkabiliyor. Fenerbahçe büyük yazılır ama “fenerbahçeli adam” derken fenerbahçeli bir sıfattır, neden büyük harfle yazıyoruz, anlamıyorum.  Türkiye özel isimdir büyük yazılır ama türk bir sıfattır, neden büyük yazıyoruz?Sosyalizm, liberalizm küçük harfle yazılıyor ama marksizm büyük harfle. Neden? Marx’ı, özel isimdir, büyük yazalım, marksizmi, sosyalizm gibi, komünizm gibi, liberalizm gibi, aynı tür kategoriler, küçük harfle. Değil mi?

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.