ManşetEmekTürkiye

Soma katliamının sekizinci yılı: Adalet çocuklarımızla birlikte göçük altında kaldı

0
Fotoğraf: DHA

Manisa, Soma’daki katliamın üzerinden sekiz yıl geçti. 13 Mayıs 2014’te yaşanan maden katliamında 301 işçi hayatını kaybetti.

İşçilerin yakınları bugün mezar başındaydı. Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamı olarak anılan Manisa’nın Soma ilçesindeki madende meydana gelen katliamın sorumluları ise dışarıda.

Bugün Soma’ya ilişkin birçok açıklama yapıldı, anma gerçekleştirildi. Açıklamaların ortak noktası: İnsanların madende çalışmaya mecbur bırakıldığı bir düzenin iktidar tarafından yirmi yıllık süreç içerisinde oluşturulduğuydu.

Fotoğraf: DHA

Öte yandan açıklamaların bir diğer işaret ettiği nokta ise patronlardı, emekçilerin maden faciasında canını kaybeden her bir insan için yalnızca sekiz gün hapiste kalacak olan patronlar ve kar hırslarıydı.

Bir diğer ortak nokta da facianın sonrasında yeterli yaptırımın uygulanmamış olması, öncesinde iş güvenliğinin düşünülmemesi, gerekli düzenlemelerin yapılmamış olması…

Mezarlıkta anma gerçekleşti: Acılarımız ilk günkü gibi devam ediyor

Bugün saat 10.00’da, Soma’daki Maden Şehitliği ve Anıtı‘na gelen Maden-İş sendikası üyeleri, mezarlara karanfil bırakıp dua etti. Sendika üyelerinin yanı sıra ölen madencilerin yakınları da sabahın erken saatlerinden itibaren mezarlığa geldi.

Oğlu Uğur Çolak‘ı olayda kaybeden İsmail Çolak, 8 yılın kendileri için zor geçtiğini belirterek, “Acılarımız ilk günkü gibi devam ediyor. Çünkü bizim verdiğimiz adalet mücadelesi, çocuklarımızla birlikte göçük altında kaldı. Biz çocuklarımızın ölümüyle alakalı davayı Anayasa Mahkemesi’ne taşıyacağız. Mahkemelere güvenimiz kalmadı ama umudumuz var. Cumhuriyet tarihinin en büyük işçi katliamının sorumlularının hiçbirinin tutuklu olmadığı bir süreç yaşıyoruz ama bizi savunan avukatlar tutuklandı. Avukatlarımıza da selam gönderiyoruz” dedi.

Fotoğraf: DHA

‘Adalet yok, katiller dışarıya çıktı’

Faciada oğlu İbrahim Duman‘ı kaybeden Zehel Duman da şunları söyledi:

“Ne hissedeyim, her zamanki gibi burukluk hissediyorum. Adalet yok, katiller dışarıya çıktı. Bizi savunan avukatlar içeri girdi, bu adalet mi? 301 kişi vefat etti. Tutuklu var mı? Yok. Senelerce mücadele verdik ama sözümüzü duyan olmadı. Anneyim, içim yanıyor.”

‘301’i unutma, unutturma’

Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen maden faciasında yaşamını yitiren 301 işçi, düzenlenen yürüyüşle anıldı. Maden faciasında yakınlarını, arkadaşlarını, babalarını, eşlerini kaybeden Somalılar, Cengiz Topel Meydanı‘ndaki Soma Hükümet Konağı önünde toplandı.

Bağımsız Maden İşçileri Sendikası öncülüğünde düzenlenen yürüyüşe yaklaşık 100 kişi katıldı. ‘Çalışmak Zulüm, Emeklilik Ölüm‘ yazılı pankart açan kalabalık, Atatürk Caddesi‘ne takiben yürüyen grup, Beşyol’daki Madenci Heykeli‘nin önüne geldi ve saygı duruşunda bulundu. Yol boyunca, “Soma uyuma 301’e sahip çık“, “Çalışırken ölmek istemiyoruz” ve “301’i unutma, unutturma” sloganları atan vatandaşlar, tek tek madencilerin isimlerini söyledi.

Fotoğraf: DHA

‘Biz bunun hesabını, bunları serbest bırakanlara sandıkta soracağız’

Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Ege Şube Başkanı Ferhat Akılma, “301 madencimizi şehit verdik. Ne var ki suçlular, mükafatlandırılarak cezaevinden tahliye oldular. Biz bunun hesabını, bunları serbest bırakanlara sandıkta soracağız” dedi. Ayrıca sendika yöneticileri, yürüyüşe ilginin az olmasından şikayet etti.  Kalabalık daha sonra Soma Maden Şehitliği ve Anıtı’na geçip, yaşamını yitiren 301 madencinin mezarlarına çiçek bırakıp, dua etti.

Fotoğraf: DHA

Siyasi partiler ve örgütler açıklamalar yayımladı. Yeşiller Partisi tarafından yapılan açıklamada şunlara yer verildi:

“Soma’da yaşanan maden faciası Yeşiller olarak üzerinde durduğumuz üçlü kriz tanımına tamamen oturan bir faciadır. Ekonomik, ekolojik ve sosyal krizin iç içe geçtiğinde nasıl kötü sonuçlara ulaşabileceğini bize göstermiştir.

‘Madenci tekmeleyen Yusuf Yerkel’e ödül, işçi avukatına hapis’

Madeni devraldıktan sonra kâr hırsı ile insan canını hiçe sayarak madencileri çalıştıran patron Can Gürkan, her madenci için sekiz gün hapiste kalacak ve yedi yıl sonra hapisten çıkacak.

Fotoğraf: DHA

Bununla birlikte ölen madencilerin avukatlığını yapan Can Atalay, Gezi Davası sonucunda 18 yıl hapse mahkum edildi. Madenlerde 301 madencinin ölümüne sebebiyet vermek 7 yıl; Taksim Gezi Parkı’nı savunmak 18 yıl. Hukuk!

Bu arada felaket sonrasında Soma’ya giden ve gittiğinde madenci tekmeleyen Yusuf Yerkel, yargılanmak bir yana Almanya’nın Frankfurt Başkonsolosluğu’na Ticaret Ataşesi olarak atanarak ödüllendirildi.

‘İnsanlara toprağın altını dayatan politikalarla hükümet bu facianın politik hazırlayıcısı’

Bilinçli olarak tarımın bitirildiği ve insanlara toprağın üstünü değil altını dayatan politikalar ile hükümet bu facianın politik hazırlayıcısı konumunda. En verimli toprakları sanayi sitelerine, madenlere, kirletici faaliyetlere açarak halkı doğal ekonomik döngüden çıkartıyorlar ve Can Gürkan gibi patronlara muhtaç hale getiriyorlar. Toprak ile bağı kesilen insanlar üç kuruş için canlarını tehlikeye atan, örgütsüz işçiler hale getiriliyor.

Bu noktada Yeşiller olarak uygulanmasını zorunlu gördüğümüz politika Adil Dönüşüm’dür. Toprağın üstünün, altından daha değerli olduğu bu topraklarda madencilik vb. faaliyetlerle hem insan, hem doğa, hem de emek sömürüsünün en hası yapılmaktadır.

‘Soma’da yaşananlar halkın kendisini yavaş yavaş öldüren bir üretime zorlandığının göstergesidir’

Fakat yapılması gereken hiçbir işçinin işini kaybetmemesini sağlayacak şekilde onları tarım ya da yeşil işlere yönlendirmektir.

Fosil yakıtların yerin altında kalması artık kaçamayacağımız bir durumdur. Bu sebeple kömür madenleri kapatılmalıdır. Türkiye kömürden elektrik üretmeyi bırakmalıdır. Bu hem iklim krizi için, hem insan sağlığı için, hem hava kirliliği için, hem de tarımsal üretim için gereklidir.

Sonuç olarak Soma’da yaşananlar bir halkın kendisini yavaş yavaş öldüren, dünyayı yavaş yavaş yok eden bir üretime nasıl zorlandığının ve bu zorlamanın kâr hırsıyla birleştiğinde geleceği noktanın çırılçıplak bir göstergesidir. 301 madencinin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.”

Emek Partisi: AKP hükümetleri, adaletin terazisini de patronlar lehine büktü

Emek Partisi tarafından yapılan açıklamada AKP’li yılların işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin dibe vurduğu ve fakat buna karşılık patronların kar oranlarının katladığı yıllar olduğunu belirtilerek 20 yılda yaşanan iş cinayetlerinde 30 bin işçi ve emekçinin can verdiği hatırlatıldı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Ülkenin kalkınmasını patronların ve kapitalist sömürünün kalkınmasına indirgeyen AKP hükümetleri, adaletin terazisini de patronlar lehine büktü. Soma katliamının sanıklarına ödül gibi ‘cezalar’ verildi. Katliamın üzeri örtülmeye çalışıldı. Madencilere ‘şehit’ dendi ama madenci ailelerinin adalet mücadelesi zor yoluyla sindirilmeye çalışıldı.

‘Savunma çökertilirse Soma davasında zafer elde edilir, taktiği’

Soma’da patronların bekası için yanıp tutuşan iktidar, bu kez madencilerin haklarını savunan avukatlara yöneldi. ‘Savunma çökertilirse Soma davasında zafer elde edilir’ taktiği devreye kondu.

Sırasıyla madenci avukatları Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay cezaevlerine gönderildi. Gezi davası sanıklarından Av. Can Atalay’a haksız, hukuksuz, dayanıksız şekilde 18 yıl hapis cezası verildi. Soma ile birlikte Gezi’de hak arayanlara gözdağı verilmek istendi.

‘Soma, Ermenek’tir, Sakarya’daki patlamadır, Tuzla’da can veren üç işçidir’

AKP ve hizmetinde koştuğu sermaye düzeni, aynı zamanda bir iş cinayetleri mekanizması yarattı. Bu nedenle Soma aynı zamanda Ermenek’tir, Sakarya’da havai fişek fabrikasında yaşanan patlamadır, en son Tuzla’da üç işçinin can verdiği iş cinayetidir.

Soma’nın hesabını sormak iş cinayetleri düzeninin son bulması için önemlidir. İşçi sınıfı ve sendikalar iş cinayeti düzenine, bu kapitalist düzene karşı birleşmelidir. Biz bitti demeden bu dava bitmeyecek! Soma’yı unutma unutturma! Soma’yı savunan avukatlara özgürlük!”

HDP: Hem sermayenin aşırı kâr hırsı, hem de iktidarlarca alınmayan önlemler

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Emek Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Şaziye Köse, Soma Katliamı’nın sekizinci yıldönümüne dair yazılı açıklama yaptı. Açıklamada şunlar yer aldı:

“Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de her gün emekçiler, hem sermayenin aşırı kâr hırsı hem de iktidarlarca alınmayan önlemler nedeniyle iş cinayetlerinde hayatlarını kaybetmektedir. Hiçbir denetimin söz konusu olmadığı iş yerleri ve iktidarın yarattığı cezasızlık politikalarından faydalanan işverenlerin sorumsuzlukları, hemen her gün işçi katliamlarının yaşanmasına neden olmaktadır.

‘AKP’nin emek düşmanı ve sermaye yanlısı politikaları’

AKP’nin emek düşmanı ve sermaye yanlısı politikaları, 2014 yılında Soma’da Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamının yaşanmasına sebep oldu. Sekiz yıl önce bugün Soma’da yerin metrelerce altında 301 madenci canımızın iktidar ve sermaye ortaklığıyla katledilişlerine şahit olduk. Soma Katliamı, Türkiye halklarının hem yüreklerinde hem de hafızalarında acı ve öfkeyle ilk günkü gibi diri durmaktadır.

‘AKP döneminde işçi cinayetleri kat be kat arttı’

Katliama neden olanlara ödül gibi cezalar verildi. İktidar ise her zaman olduğu gibi sorumluluk almadı. Sermaye, sömürüsüne, vahşi ve önlemsiz çalıştırma koşullarına devam ederken, iktidar da sermayeyi kollamaya devam etti. AKP döneminde işçi cinayetleri kat be kat arttı. Katliamlar silsilesi ise Ermenek ve daha niceleriyle devam etti.

‘Çizmemi çıkarayım sedye kirlenmesin, diyen onurlu maden emekçisini hiç unutmadık’

Biz, Soma’da ilk sağ kurtulan madencilerden birisi olan ve yer altından çıkarıldığında hâlâ yaşadığına inanamayan, alkışları duyduktan sonra ‘Yaşasın, yaşıyorum!’ diyen madenciyi hiç unutmadık. Biz, nefretle madenci yakınına atılan tekmeyi hiç unutmadık. ‘Çizmemi çıkarayım sedye kirlenmesin’ diyen onurlu maden emekçisinin sesi hala kulaklarımızda.

‘İşçi katliamları kader ya da fıtrat değildir’

Bizler açısından Soma Katliamı başta olmak üzere işçi katliamları ‘kader’ ya da ‘fıtrat’ değildir. Bu katliamlar, taşeronlaştırma, özelleştirme, örgütsüzleştirme, rödovans, sendikasızlaştırma, insanlık dışı çalışma sistemi ve kamu madenciliğinin yok edilmesi gibi politikaların sonucunda gerçekleşmiştir, gerçekleşmeye devam etmektedir.

Soma katliamını asla unutmadık, unutturulmasına izin vermeyeceğiz. Soma Katliamının sekizinci yıl dönümünde kaybettiğimiz 301 madenci canımızı tekrar saygıyla anıyoruz. İşçi katliamlarının yaşanmaması için çalışma koşullarının düzeltilmesi ve can güvenliğinin en birincil hak olduğu, iş ve işçi güvenliğinin eksiksiz olarak sağlandığı günlere kavuşmak için hep birlikte mücadeleyi yükseltiyoruz.”

‘İşçiler için eşit, özgür ve yaşanası bir düzen’

Türkiye Komünist Partisi (TKP) tarafından yapılan açıklamada ise Soma katliamına ilişkin olarak şunlar söylendi:

“İşçi düşmanı bu düzenin yıkmak için mücadeleye çağrı yapılan ve ‘Madencinin mezarda değil iktidarda olduğu, işçiler için eşit, özgür ve yaşanası bir düzen kuracağız. Soma’da olanlar bu düzenin tepeden tırnağa işçi düşmanı olduğunun kanıtıdır.

Dönemin Başbakanı Erdoğan, yaşanan katliamı ‘madencinin fıtratı’ olarak tanımladı. Yardımcıları, tepki gösteren madencileri tekmeledi. Yıllar süren davaların ardından tutuklu kimse kalmadı.

Dönemin başbakanı şimdi Cumhurbaşkanı. O gün Soma sokaklarında madencileri tekmeleyen müsteşar bugün yurtdışı ataşesi. Maden ocağının sahibi patronlar ise ellerini kollarını sallaya sallaya aramızda dolaşıyor.

İş cinayetlerinde her gün en az dört işçi yaşamını yitiriyorsa, işçilerin yaşamları güvence altına alınmıyor, patronlar işledikleri cinayetlerin hesabını vermiyorsa sorumlu bu düzendir. Sorumlu bu düzende her zaman kazanan patronlardır. Bu düzen işçileri öldürüyor.

Soma’da olanlar bu düzenin iktidarıyla, bürokrasisiyle, adalet sistemiyle, her şeyiyle patronları koruduğunu gösterdi. Suça bulanmış bu düzeni değiştireceğiz. Madencinin mezarda değil iktidarda olduğu, işçiler için eşit, özgür ve yaşanası bir düzen kuracağız.”

‘Soma işçi düşmanlığının bir sonucudur’

Türkiye İşçi Partisi, Emek Büro’dan ise şöyle bir açıklama yapıldı:

“Soma özelleştirmelerin, taşeronlaştırmanın, işçi sağlığı ve güvenliğinin maliyet olarak görülmesi ve uygulanmamasının, gerçek bir iş denetim sisteminin ortadan kalkmasının, üyesine yabancılaşmış sendikacılığın, Saray rejimi ile bütünleşmiş sermayenin, özetle AKP’nin yarattığı emek cehennemi Türkiye’nin bir özeti, çok yönlü işçi düşmanlığının bir sonucudur.

Bugün yitirdiğimiz 301 canı saygıyla anıyoruz, onların davasını özveriyle, gayretle sürdüren ve bir toplumsal davaya dönüştüren, bugün özgürlükleri ellerinden alınmış olan Avukatlar Can Atalay ve Selçuk Kozağaçlı’ya selamlarımızı iletiyoruz.

Soma bize işçi hareketinin büyütülmesi için emek harcamanın ne kadar yaşamsal olduğunu anlatan bir olay. Soma’da yitirdiklerimize sözümüz, katliamı yaratanların gerçek adalet önüne çıkartılacağı bir düzeni kurmak olacaktır.”

More in Manşet

You may also like

Comments

Comments are closed.