Geçen hafta içinde Kahramanmaraş’tan gelen haberler artık mızrağın, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bütün gayretlerine rağmen çuvala sığmadığını gösteriyordu. Haberlere göre yıllardan bu yana bölgede ağır hava ve toprak kirliliğine neden olan ve baca gazı ölçümleri inatla kamuoyundan saklanan Afşin-Elbistan A ve B Kömürlü Termik Santralleri’nin yarattığı hava kirliliği inanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Artık Elbistan’da kar bile simsiyah yağıyordu…
Greenpeace Türkiye örgütü tarafından geçtiğimiz ekim ve kasım aylarında bölgede yapılan sürekli ölçümler bölgedeki hava kirliliğinin geldiği noktayı göstermesi bakımından önemli ipuçları veriyordu. Bu ölçümlerden bir örnek, Elbistan’da havada asılı katı ve sıvı mikroskobik parçacıklar olan partikül maddelerin Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) önerdiği limit değerin 16 katına, Avrupa Birliği’nin önerdiği limit değerin sekiz katına ulaşmasıydı. Üstelik bu parçacıklar kanserojen ağır metallerden, mikroplastiklerden ve insan sağlığı açısından zararlı diğer maddelerden oluşuyor. Hava kalitesi ile ilgili diğer ölçüm sonuçları da bundan farksız…
Kömürlü termik santrallerde yanan kömür, enerji birimi başına diğer yakıt kaynaklarından daha fazla nitrojen oksit, kükürt dioksit, partikül madde ve ağır metal yayıyor. Kömürlü termik santrallerden salınan baca gazı içinde, cıva gibi ağır metallerle, dioksin ve polisiklik aromatik hidrokarbonlar gibi kalıcı organik kirleticiler de bulunuyor. Cıvaya yoğun miktarda maruz kalındığında çocuklarda bilişsel gelişim olumsuz etkilenebilir ve hamilelerde bebeğin hayati organlarında geri dönüşü olmayan zararlar meydana gelebilir. Kömür santrallerinin emisyonlarına maruz kalma özellikle solunum ve kardiyovasküler hastalıklarda, belli kanserlerde ve sinir sistemi hastalıklarında artışa; hastanede daha uzun yatışa ve fazladan ölümlere de neden oluyor. Özellikle kömürlü termik santrallerden kaynaklanan hava kirliliği, başta Kahramanmaraş, Kütahya, Zonguldak olmak birçok kentimizde yaşayanların sağlığını yıllardan bu yana tehdit ediyor.
Önlenebilecek 50 bine yakın ölüm
Ülkemizde; DSÖ’nün AirQ+ programı kullanılarak yapılan hesaplamalara göre hava kirliliği, DSÖ kılavuz değerine indirilseydi; 2019 yılında tüm ölümlerin %7,9’u (31.476 ölüm) ve 2018 yılındaki tüm ölümlerin %12.13’ü (45.398 ölüm) önlenebilecekti.
Ayrıca Türkiye sera gazı emisyonları açısından da %1,2’lik payı ile dünyada en yüksek sera emisyona sahip ilk yirmi ülke arasında. Dünyada yıllık sera gazı emisyonlarının %76’sından ilk yirmi ülkenin, kalan %24’ünden ise diğer 164 ülkenin sorumlu olduğunu hatırlayacak olursak bu oranın ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Türkiye’nin yıllık sera gazı emisyonunun %21’i ise kömürlü termik santrallerden kaynaklanıyor. Başka bir anlatımla elektrik üretiminde kömürlü termik santrallere yer vermediğimiz takdirde bugünkü koşullar içinde ülke olarak sera gazı emisyonumuzu %21 azaltma şansımız var.
Avrupa kömürü bırakıyor, Türkiye yeni santraller açıyor
Pek çok gelişmiş ülke gerek hava kirliliğini önleyebilmek, gerekse sera gazı emisyonlarını sınırlayabilmek için kömürlü termik santrallerden elektrik üretimine son vermeye başladılar. Avrupa Birliği üyesi ülkeler 2038 yılının sonuna kadar kömürlü termik santrallerini tamamen kapatacaklarını taahhüt ettiler. Fransa 2022, İtalya 2023, Almanya 2038, İngiltere 2024, Yunanistan 2028, Macaristan 2030, Slovakya 2030, Hollanda 2030, İtalya 2025, Danimarka 2030’da kömürlü termik santralleri tamamen kapatmayı planlıyor. Hatta şu anda da bu ülkeler önemli sayıda kömürlü termik santrallerinde üretime son verdiler.
Ülkemizde ise tam ters bir politika izleniyor. Türkiye’deki 28 aktif kömürlü termik santralin yanı sıra 30’dan fazlası da planlama ve kurulum aşamasında. Elektrik üretimimizin yaklaşık %40’a yakınını kömürlü termik santrallerden yapıyoruz. Üstelik bu santraller için kömür gereksiniminin de yarıya yakınını da ithalatla karşılıyoruz. Kömür ithalatının büyük bir bölümü de kolayca tahmin edilebileceği gibi gelişmiş batı ülkelerinin kapattığı kömürlü termik santraller için planlanmış ve bu ülkelerin şirketleri tarafından dünyanın çeşitli ülkelerinde işletilen kömür kaynaklarından geliyor.
‘Türkiye kömüre dayalı enerji politikasından acilen vaz geçmeli’
Artık mızrak çuvala sığmıyor. Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) 18 Şubat günü basın açıklamasında da belirttiği gibi “…sınır tanımayan kapitalist politikaların izinden gidilerek artırılmaya çalışılan termik santraller; doğa, insan ve diğer canlılar için kaçınılmaz bir tehdit oluşturuyor. Ülkemiz, gerek hava kirliliği; gerekse toprak, su kaynakları gibi kaynaklarının kirliliğini önlemek için kömürlü termik santrallere dayalı enerji politikasından bir an önce vazgeçmeli…”
Afşin-Elbistan A-B Kömürlü Termik Santrali gibi, baca filtreleri ve diğer çevresel önlemleri olmayan kömürlü termik santrallerden başlamak üzere, mevcut kömürlü termik santraller tıpkı Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi belli bir planlama yapılarak önümüzdeki on yıl içinde kapatılmalı… Sağlıklı bir çevrede yaşam hakkına saygılı bir enerji politikasının ilk adımı olarak da kurulması planlanan tüm yeni kömürlü termik santral projelerinden vazgeçildiği kamuoyuna açıklanmalı, hem de hemen…