Sinop’ta nükleer karşıtı miting, ‘Şimdi hayatı savunmaya devam etmenin tam sırası!’ – Elif Cansu İlhan

Çernobil felaketinin 31. yılında, Sinop Nükleer Karşıtı Platform, her yıl olduğu gibi, Çernobil’de yaşamını yitirenleri anmak ve “Nükleere Hayır” demek için, bir kez daha miting organize etti.

22 Nisan’da yapılan miting için, 21 Nisan gecesi, İstanbul’dan, Maltepe Belediyesi’nin NKP’ye tahsis ettiği otobüsle yola çıktık.

Otobüs konumuz “Sırası mıydı?” oldu. Referandum sonrası, 1 Mayıs öncesi hepimiz yorgun, çoğumuz keyifsiz, bazılarımız yoğundu. NKP geleneğini bozmayıp, felaketin yıl dönümü olan 26 Nisan’a en yakın tarihi seçmişti ama gerçekten sırası mıydı?

Sabah saat dokuz civarı Sinop’a vardık. Sabahın beşinden beri orada bekleyen ve yine de enerji dolu bir şekilde, elleriyle hazırladıkları harika pankartla uğraşan Greenpeace Ankara Yerel Grubu ile karşılaşınca enerjimiz yükseldi, biraz sırasıydı galiba.

NKP’nin hazırladığı programdaki gibi, saat 11.00’da “Diyojen Heykeli” önünde toplandık. Tarihe rağmen, sayımız hiç de az değildi. Sivil toplum örgütleri, çevre örgütleri, siyasi partiler, sendikalar, meslek örgütleri, Sinoplular, balıkçılar, gençlik örgütlerinin katıldığı bir kortej oluştu.

Tanışmıyorduk ama birbirimizi özlemiştik. Fotoğraf çekmek için çıktığım küçük kayalıktan inerken hissettim bunu en çok, rahatça elimi uzatabileceğim binlerce dostla birlikteydik.

Hoparlörlü miting aracı Moğollar’dan “Bi’şey yapmalı!” çalmaya başlayınca biraz daha anladık, burada olmanın sırasıydı çünkü: “İnsan insanım diyorsa, bi’şey yapmalı.“.

Badem ve yol arkadaşı, Maçka Parkı’nda tanışmışlar. Badem ben de gelmek istiyorum deyince kırmamışlar, Badem’i görünce yol arkadaşının adını sormayı unuttum, özür dilerim kendisinden…

Nükleere inat yaşasın hayat!“, “Susma haykır nükleere hayır!“, “Sinop Çernobil olmayacak!, “Kadınlar nükleer istemiyor!” sloganları ile yürüyüşe geçtik. Yol boyu korteje katılan gruplarla sayımız daha da arttı, Uğur Mumcu Meydanı‘nı doldurduk.

Tarih sebebiyle organizasyonun zamanı kısıtlı olanları da gözönünde tutarak katılımın geçen yıllara göre az olacağını tahmin ettiklerini belirten NKP sözcüsü Özgür Özcan, aynı zamanda Twitter’da “#NükleereHayır” etiketi ile organizasyona dahil olunduğunu ve etiketin Türkiye gündeminde üçüncü sırada olduğunu söyledi.

Nükleersiz Yaşam Şenliği”nde hayatını kaybeden Jeoloji Mühendisliği öğrencisi Soner Balta, kardeşi Öner Balta ve Makina Mühendisliği öğrencisi Güneş Korkmaz için saygı duruşu ile başlayan program, NKP sözcüleri ve katılımcıların konuşmaları ile devam etti.

NKP sözcüsü Murah Şahin, Dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın Fukuşima felaketinden üç ay önce, Japonya’ya gidip nükleer santrali gezdiğini ve Japonya’da bizim gibi deprem bölgesi, nükleer için Japonya’yı örnek alacağız dediğini, ancak kazadan sonra, “Hata yaptık.” veya “Nükleerden vazgeçtik.” demediğini hatırlattı.
Şahin, Çernobil’den sonra “televizyonda çay içen bakan”ın, makam aracı ile evinden ODTÜ’ye analiz için çay gönderdiğini ve gönderilen çayda yüksek oranda radyasyon çıktığını da söyledi.

Kendi geleceği için, kendi direnen dostlar da bizimleydi…

Birbirimiz gibi özlediğimiz Kazım Koyuncu anıldı, Nazım Hikmet’in “Kız Çocuğu” şiiri okundu, tabi ki halaylar çekildi. Yüzümüzü Ankara’ya dönüp “Nükleer İstemiyoruz!” diye seslendikten sonra mitingi bitirdik.
Miting sonunda, Greenpeace Ankara Yerel Grubu’ndan Tuğçe‘nin dediği gibi, enerjimiz arttı, dayanışma bize iyi geldi. Orada olmanın, vazgeçmemenin, hayatı savunmaya devam etmenin tam sırasıymış meğer.

Otobüsümüze döndüğümüzde hepimiz yorgunduk, bütün itirazımıza rağmen yol boyunca bize rehberlik yapmış olan Sinoplu bir eylemci, santrali yapmak istedikleri bölge olan Hamsilos‘u görmeden gidemezsiniz dedi.

Bu hevesi ve ısrarı bizimkinden bambaşka bir direniş haliydi. Hepimiz kızıyorduk, hepimiz üzülüyorduk, hiçbirimiz vazgeçmeyecektik, bu devirde nükleerin saçma olduğunu Rosatom bile biliyordu ama yaşadıkları, bağ kurdukları yer katledilen insanların acısı anlayamayacağımız boyuttaydı.

Hamsilos…

Ovacık’ta gerilettiler bizi belki ama Çamavlu’da dikildik yine karşılarına. Çünkü karıncanın kardeşi var…” demiş Erol Engel, Özer Akdemir’e verdiği röportajda.

Hortlak Dergisi’nde, Bülent Üstün’ün çizdiği, Kuzey Ormanları talan edilince ailesi öldürülen karga ve kaybolup tek başına kalan yavru domuz geldi aklıma. Karıncanın kardeşi olamamış, toprağa uzak kalmış insanlarız kimimiz ama Şerafettin’in dostlarının hatırı var. Ne için yaşıyorsak, onun için. Şimdi tam sırası.

 

Elif Cansu İlhan

İLGİLİ HABERLER

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Hak savunucularından kent hayvanları için yarın AYM önüne çağrı

Hak savunucuları, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü'nde sokakta yaşayan hayvanlara yönelik 'katliam yasası'nı esastan görüşme kararı alan AYM'nin önünde toplanacak.

Afrika: Zenginlerin yarattıkları iklim krizinin bedelini ödeme zamanı geldi

'Afrika, yok denecek kadar az karbon ayak izine rağmen iklim felaketlerinin ön cephesinde yer alırken, fosil yakıt endüstrisi rekor kârlar elde etmeye devam ediyor.'

Türkiye, açık denizlerin biyoçeşitliliğini korumayı amaçlayan BM anlaşmasını imzaladı

Türkiye'nin anlaşmaya taraf olması için Meclis'te onaylanması gerekiyor. Yürürlüğe girmesi için ise 60 ülkenin 2025'e kadar onayı bekleniyor.

Deştinliler’den festival: Çimentocuları nasıl yendiğimizi dünya görsün istedik

Menteşe’nin Bayır ve Yatağan’ın Deştin mahallelerinde kurulmak istenen entegre çimento tesisini engelleyen halk, kazanımlarını iki günlük festivalle kutladı.

[İklim Masası] Zenginlerin karbon ayak izi, tahminlerden çok daha yüksek

Zenginlerin karbon ayak izi, toplumun kalanı tarafından olduğundan çok daha düşük tahmin ediliyor. Eşitsizliğe dair farkındalığı artırmak en zenginlerin iklim politikalarına desteği artırabilir.

EN ÇOK OKUNANLAR