Hafta SonuManşet

Şevket-i bostanı pişirmek

0

Bahar aylarında kasaba pazarında amaçsızca dolaşmak gibisi yoktur. Hele bir de kış uzun sürmüş ve soğuklar insanı canından bezdirmişse baharla birlikte tabiattan önce pazaryerleri şenlenir.

Yeniden canlanan tabiatın ilk kıpırdanışları pazar tezgâhlarına köylü kadınların getirdikleri yabani otlarda görülür, yeşilin tonlarının seyrine doyamazsınız. Çoğunun adını bilemediğim onca yeşilliğe hayranlıkla bakarken yere serilmiş bir bezin üzerine sepetten çıkartılmış şevket-i bostanlara ne kadar bakakalmışım bilemiyorum. Yaşlı pazarcı kadının baştan çıkarıcı teklifine gülümseyerek cevap verdim; yapmasını bilmiyorum dedim.

Doğrusu şevket-i bostan alıp pişirmeyi hiç düşünmemiştim. Her bahar gelişinde mutlaka arkadaşlarımdan biri mevsimin ilk şevket-i bostanını yemeye davet ederdi. Büyük bir zahmetle pişirildiğine hiç kuşku duymadığım bu yemeğe davet eden dostuma minnet duygum bir sonraki bahara kadar sürerdi. Şevket-i bostan başkasının pişirdiği ve dostlarla beraber yenilen bir şölen yemeğiydi benim için, bu yüzden kendim pişirmeyi hiç düşünmemiştim.

Pazarcı kadın dikenlerini önceden temizlediği büyükçe bir tutam şevket-i bostanı ısrarla uzatarak şevket-i bostan tarifini anlatmaya başladı. Parasını uzatıp, içimden kadıncağızı mutlu ederim, en azından sustururum diye geçirirken yanı başında sessizce oturup bizi seyreden kocası öldürücü darbeyi vurdu ve yanında bir şişe de rakı açarsam akşama benden mutlu kimse olamayacağını söyledi.

Pazar alışverişine henüz başlamamıştım. Boş filemde iki tutam şevket-i bostanla yürürken karşılaştığım bütün tanıdıklar bana değil de elimdekilere ilgi gösterdiler. İlk sorular şevket-i bostanı etli mi pişireceğim, yoksa kavurmasını mı yapacağım yolundaydı. Düşünmemiştim. Aslında alırken pişirmeyi de düşünmemiştim. Ama bu sene şevket-i bostan pişirip, beni yemeye davet edecek kimsenin olmayabileceği ihtimali birden aklıma düşünce derhal harekete geçmeye karar verdim.

Pazarcı kadının tarifine kulak vermemiştim. Karşılaştığım ilk tanıdık kadına elimdeki şevket-i bostanları nasıl pişirmem gerektiğini sordum. Tanıdığım bütün kadınlar erkeklere yemek tarif etmekten büyük zevk alırlar diye bir genelleme yapabilirim. Hepsi kendi yaptıklarının en üstün olduğuna içtenlikle inanırlar ve kendi bilgilerine itibar edilmesinden açık bir sevinç duyarlar.

Danıştığım ilk kadın elimdeki şevket-i bostanı eliyle şöyle bir karıştırıp tarifine başladı. Kuzu eti yerine oğlak eti kullanmamı önerdi. Anlattıklarını can kulağıyla dinledim, aklıma not ettim. Çok zor gelmedi. Kasapta karşılaştığım ikinci kadın şevketi bostanların yeteri kadar temizlenmediğini söyledi ve saplardaki siyah kısmı nasıl temizleyeceğimi bir kaç tanesini temizleyerek gösterdi. Yarım saat içinde 10’dan fazla tanıdıkla şevket-i bostan pişirme usulleri üzerine konuştuk. Her birinden farklı bir şeyler duydum, kafam karışmaya başlamıştı. Kimisi oğlak etini soğanlarla birlikte kavurmayı önerdi, kimi terbiyesine limon ve unla beraber yumurta sarısı katmamı önerdi. Soğan, yağ, tuz, limon, un için verdikleri ölçüler ve pişirme süresine ilişkin söyledikleri şevket-i bostanın ve belki de tüm yemeklerin her evde başka bir şekilde pişirildiğini gösteriyordu. Hepsini ayrı ayrı tadabilmeyi diledim.

En son olarak, öğrendiklerimi doğrulatmak üzere Girit kökenli bir arkadaşımın annesine uğradım. Ne de olsa Girit muhacirleri tüm ot yemeklerinin erbabı olarak kabul görürler. Yaşlı Giritli teyze büyük bir incelikle beni akşama yemeğe davet etti. Yalana başvurdum ve eve misafirlerimin geleceğini söyledim. Elimdeki şevket-i bostanlara dikkatlice baktı, oğlak etini onayladı. Oğlak etinin bu mevsimde çok çabuk pişeceği konusunda uyararak sanki yanımda pişiriyormuşçasına şevket-i bostanları nasıl doğrayacağıma, tuzu ne zaman atacağıma, terbiyesinin unuyla limonunu nasıl karıştıracağıma kadar tüm ayrıntılarıyla uzun uzadıya anlattı. Şevket-i bostanı hakkıyla pişiremeyeceğime kanaat getirmiş olsa gerek, hafta içinde mutlaka kendi pişireceği yemeğe çağırdı.

Söylediklerini aklımda tutabilmek için bu haftalık pazar alışverişinden vazgeçtim ve elimde sadece şevket-i bostanlar ve bir şişe rakı ile eve doğru keyif içinde yürümeye başladım.

More in Hafta Sonu

You may also like

Comments

Comments are closed.