Dış Köşe

Roboski – Ufuk Uras

0

Genelkurmay Başkanlığı asker intiharlarıyla ilgili açıklamasında kışladaki ölüm oranlarının toplumdaki ortalamayı yansıttığını belirtmiş.

Evinde intihar eden kişi ile size emanet edilen insanların kışlada intihar etmeleri, aynı şey midir? Ve bu durum sizin siyasi sorumluluğunuzu ortadan kaldırır mı?

İntiharların yanı sıra, Kıbrıs’ta discoda öldürülen Uğur Kantar’ın ve Sevag Balıkçı’nın vurulup, katilinin serbest bırakılması gibi vahim cinayetlerin benzerleri saymakla bitmez.

Askerde yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili askerhaklari.com sitesindeki ifşaatlar bu yüzden çok kıymetlidir.

Ordunun olan bitenlere verdiği refleks, acilen bir tür Vaka-i Hayriye ihtiyacı olduğunu, bu kurumun A’dan Z’ye yeniden yapılandırılması gerektiğini gösteriyor.

Zorunlu askerliğin kaldırılmasından, vicdani red hakkına Meclis’te yine direnç var; AKP’sinden CHP’sine, yurttan sesler korosu, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu tıkayabiliyor.

Askerdeyken intihar teşebbüsünde bulunan bir Ermeni arkadaşımızı bana zimmetlemişlerdi, “Bir daha ona bir şey olursa, seni sorumlu tutarız,” diye;  askerde kalan zamanımı onunla satranç oynayarak ve terapi yaparak geçirmiştim, “Her Türk asker doğar,” diye sabah, akşam bağırtılmaktan bunalıma giren arkadaşımı.

Asker intiharları sayılırken herhalde Roboski saldırısı dahil edilmiyor, ama bu saldırı askeriye açısından bir tür siyasi, idari intihar mahiyetindedir.

Saldırı emrini veren, tetiği çeken bütün zevat belli, ama kamuoyuna ikna edici bir açıklama bir yılın sonunda hala yapılamıyor.

Siyaseti tütsüleme ve efsunlama faaliyeti olarak gören iktidar, durumu idare ettiği düşüncesinde, ama yanılıyor.

Siyasi narkos işe yaramayınca, tepeden, buyurgan siyaset halkı tepelemeye devam ediyor.

Siyasette sık sık saptadığımız hazım sorunlarının yegane ilacı demokrasi, şeffaflık ve bilgilenme hakkıdır.

Memleketteki siyasetin koordinatlarını yeniden tarif etmeden, artık tek bir adım bile atılamaz hale gelindi.

Ergeç politika etiğe tabi olacak, etik olmayan politik yaklaşımlar, zaman içinde sönümlenecektir, yeter ki kendimizi akıntıya bırakmayalım.

Bu pişkinliğe yeter artık deyip, isyan edenler, 28 Aralık’ta Roboski’de buluşuyorlar; yapılan açıklamada, Roboski’nin 1. yılında, yetkililer harekete geçmeye ve özür dilemeye çağrılıyor.

“Roboski için Adalet İstiyorum” kampanyası ülkenin dört bir tarafından yoğun bir destekle karşılandığı gibi yurtdışından da, ABD’den Japonya’ya, Hindistan’dan Rusya’ya, Avusturya’dan Senegal’e, İran’dan Polonya’ya, Brezilya’dan Irak’a, adalet çığlığı yükseliyor.

Aslı Erdoğan, Leyla İpekçi, Taner Akçam, Ayşe Damgacı, Fırat Ceweri, Osman Köker, Ferhat Kentel, Cengiz Aktar, Büşra Ersanlı, Yasemin Göksu, Mebuse Tekay gibi 1500 civarında insanın imza verdiği aşağıdaki Roboski kampanyasını siyasi iktidar, bakalım daha ne kadar görmezden gelecek?

Siyasi iktidarların söyledikleri ile yaptıkları arasındaki açı farkı onların sicillerini ortaya koyuyor.

http://www.change.org/tr/kampanyalar/robosk%C3%AE-katliami-i%C3%A7in-adalet-istiyorum

Geçen gün Özgür Ülke gazetesinin önündeki anmada bir kez daha anladık ki, gazeteyi ve Roboski’yi bombalayan iradenin yaklaşımı birbirinden farklı değil. O yüzden mi acaba soruşturma bir türlü aydınlanmıyor dersiniz?

1994’lere artık dönülmez diyenler, 94’leri aşmanın yolunun gazete, insan bombalayanların açığa çıkarılmasından geçtiğinin farkında değiller mi?

Dokunulmazlıklarla yatıp kalkanlar, siz önce Roboski halkının katillerine dokunmayı bir deneyebilseniz?

Sonuçta, hak, kukuk, barış, demokrasi ve adalet mücadelesinin bayrağını inatla sürdürenlerin varlığı nasıl bizim cenahın başarısıysa, bu mücadeleden yan çizen, mazeret üreten, mesafe koyanların da varlığı onların, yani zalimlerin başarısıdır.

 

Ufuk Uras – Özgür Gündem

More in Dış Köşe

You may also like

Comments

Comments are closed.