Ana Sayfa Blog Sayfa 5391

Orası öyle de, bu da var ama

E var tabi, olmasa olur muydu hiç?


Pop

“Sanat sanat için mi, toplum için mi?” tartışmasını pek severim. İnsanlık tarihindeki en cevapsız (ve tam da bu yüzden), en eğlenceli muhabbetlerden birinin temelidir. Eğlenceli, çünkü ne cevap versen kabul. Cevapsız, çünkü “şöyle” desen İbrahim Tatlıses’i, “böyle” desen Picasso’yu, “yok yok” desen Rimbaud’yu, “oğlum bi’ dakka” desen David Lynch’i, “lan!” desen Arnold Schwarzenegger’i, “ya bi’ dur” desen Ersen ve Dadaşlar’ı, “bak hala” desen Tolstoy’u, “basıcam şimdi tokadı ha” desen Kadir İnanır’ı öne sürer dururum. Tokadı yiyene kadar da durmam hakikaten. O halde tüm sevenlere, yeğenlere, bibilere ve habertürk’ün “Bedelli Askerlik’te son dakika : Dadaloğlu ne dedi?” manşetlerinde geçirdikleri buruk umutlu saatleri askerlik sürelerine sayılması gerekenlere gelsin : History of Pop-music by 4 Chords Song


Confucius

Hepimizin bildiği üzere Çinli filozof Confucius’un ismi ingilizce “confuse”, yani “kafa karıştırmak” fiilinden gelir. Bu saygıdeğer abimizin en bilindik söylemlerinden biri de “Birine balık vereceğinize ona balık tutmayı öğretin” olagelmiştir; ve ama son zamanlarda yapılan araştırmalara göre bu cümle aslında çinceden yanlış çevrilmiş. Doğrusu “Birine beşine bakmayın, ne çıkarsa kısmetine artık” imiş aslında. Bu haber ilk başta kulağa biraz yalan gibi geliyor, farkındayım. Ama aynı üstadın “Bildiklerimizi biliyor, bilmediklerimizi ise bilmiyor olduğumuzu bilmek; gerçek bilgi işte budur” diye anlatılagelen özlü sözünün de aslında “Bildiklerimizi biliyor olduğumuzu aslında bilmediğimizi biliyor olduğumuz sürece bilmediklerimizi bilmiyor olduğumuzu bilmediğimizi bilmek çok da önemli değildir, sonuçta fani işler abi bunlar” olduğunu duyunca herşey yerli yerine oturuyor. Confucius da insan sonuçta, senin benim gibi bi’ iki ayaklı. Güzel, sevimli ve bilge bi’ sakalı var ama, bak o önemli… O değil de Rousseau’nun isminin de aslında annesinin rus olması gerçeğinden geldiğini biliyor muydunuz? Ben biliyordum.


Roman

Yeni bi’ kitap yazmaya başladım. İlk cümlesi konusunda kararsızım hala ama. Malum, nasıl başlarsan öyle gider. “Bir gün, hem de diğerlerinden hiçbir farkı olmayan bir gün, hayatınız değişebilir.” ile “Kaçınılmazı yaşadı, uyandı.”arasında gidip geliyorum med-cezir misali.. Biri yetmiyor, diğeri fazla geliyor. Ya aklım sular altında kayboluyor, ya da ruhum cızcıbıldak kalıveriyor kumların üstünde. Orta yolu vardır bu işin kesin de, o da sarmaz be anacı’m. Konsensüs, uzlaşma, anlaşma falan, bayıyor bir noktadan sonra. Bu kadar ahkamdan sonra gidip “Karanlığı severdi, özellikle birşeyler düşünür ya da önemli bir karar alırken” de karar kılacağım muhtemelen. Orta yol gibi böyle, yandan yandan.


Yalan

Tahsin Yücel’in 2002 yılında yayımlanmış romanı “Yalan” da ilginç bi’ tez vardı roman karakterlerinden Yunus’un ortaya attığı. “Önce yazı gelir, dil ondan sonra çıkmıştır ortaya” diye. Kesinlikle katılıyorum. Hem evrim teorisi de destekliyor bu tezi. Bi’ düşünün, mağara adamı olsanız mesela, bi’ kadına yaklaşıp “Agu mun san vera hunda munda” demek mi daha etkili olurdu, “Aşkından öldüm bittim, sararıp soldum, önce açtım, sonra kapandım. Gel kuytulara gidelim; gidelim ki aşkımıza renk gelsin yeniden. Beraber yeni bir güne uyanalım taptaze, ölüp ölüp dirilmek yerine.” mealinde bir şiir yazıp eline tutuşturmak mı usulca? Hangisi üreme amacına daha iyi hizmet ederdi? Tamam, biraz nota da kattın mı daha da bi’ etkili oluyor, hiç itirazım yok. Vitamin iyidir iyi (vays, demek fiil tekrarlama olayı araya nesne almadan da işe yarıyormuş).


90’lar ve Vitamin

80’lerde doğmuş olmanın en büyük avantajı (apolitik olmaya iten bir siyasi ve toplumsal kültürün içinde mis gibi yoğrulmayı saymazsak tabi) 90’larda ilk gençliğimizi yaşamak oldu bizler için. Vitamin’le büyüdük nan, bundan büyük nimet mi var? Parliament gece sineması ve pazar günü banyo ritüelini de saymak lazım belki evet, ama onlar konumuz dışında. Baki olan şu ikisi : 1) Vitaminin (özellikle de hani şu turunçgillerde olanının) her derde deva olduğunu daha yaş birer ağaçken öğrendik, 2) Türkiye dışında da müzik yapıldığını, yapılageldiğini gördük (ve bu noktada Parliament Sinema Klubü devreye girdi hakikaten). O değil de şu sınavlar bitsin, bi’ Geleceğe Dönüş 3’lemesi gecesi yapmak farz oldu.


Blues

Hani Marty Mcfly arkasındaki orkestraya dönüp “…Tamam çocuklar, şimdi Si notasından bi’ blues yürüyüşü yapacağız…” diyor ya; işte o son yüzyılın müzik tarihinin özetidir, derim. Öyledir ki ABD’nin engin güney-doğu pamuk tarlalarında çalışan zencilerin yakarışlarından doğup Missisipi’nin alüvyon deltalarında yeşermiş, Chicago’nun bol içkili gece eğlencelerinde ilkgençliğini doyasıya ve elektrikli gitarın baştan çıkarıcılığında yaşamış, büyüdükçe rock’n roll, rock, blue-grass gibi yeni çocukların tohumlarını saçmış, etrafındakiler “oğlum böyle böyle nereye kadar, bi’ askerliği çıkar aradan, bi’ iş kur, çoluğa çocuğa falan karış” telkinlerine dayanamayıp jazz’la fizyonlanmış, neden sonra yeniden çocukluluğunun saf ve katıksız varlıksallığına dönüş vaktinin geldiğini farketmiştir. Vakur, mağrur, mütevazi ve şenlikli bir bilge misali çaktırmadan topluma yön veredursun, ilk kuşak tohumları (60’larla 70’ler, pehpeh) kadrini bilip öğütlerini her daim akıllarında tutarken torunları biraz şımarıp geldikleri köyü hatırlarından çıkarmaya çalışmışlar (80’ler, 90’lar hele… O yılların neo-liberal ve endüstriyi/şehir yaşamını kutsayan hastalıklı anlayışı yüzünden olsa gerek sanki herhalde. Galiba). İkinci kuşak torunların aklı daha bi’ başında ama. Beyonce diyip burun kıvırdığın hatun bile, baksana, unutmuyor yaptığı müziğin temelini.

Unutmak iyi de, hatırlamak da güzel ama.

Yeşiller Ankara’da tanışma ve üye toplantısı düzenliyor

Yeşiller Partisi, 23 Ekim günü saat 16.00’da Ankara Yeşil Ev’de bir tanışma toplantısı düzenliyor. Yapılan açıklamada, “Yeşiller Partisi’ne ilgi duyan, tanışmak istiyen veya üye olmak istiyen herkes davetli” olduğu ifade edildi.

Tanışma toplantısında partiyi anlatmak üzere aşağıdaki isimler de hazır bulunacak.

Gülnur Öztaş (Çankaya İlçe Örgütü) * Rosa Öktem (PM Üyesi) * Koray Doğan Urbarlı (MYK üyesi)

Yeşiller Partisi Çankaya İlçe Örgütü
Ataç Sokak No: 23/8
Kızılay/Ankara

Kedi katilleri meclis gündeminde

Yaşam Hakkına Saygı Derneği (YHS) tarafından toplanan binlerce imza TBMM’de gündem oluşturdu. Yıllardır Türkiye’de hayvana yönelik şiddetin bir toplum sorunu olduğunu anlatan, bu konuda stand çalışmaları ve imza kampanyaları ile kamuoyunun dikkatini çeken YHS’nin geçtiğimiz hafta kafası ezilen kedi Için 2 günde 25.000 imzaya ulaşan kampanyası CHP’li Turgut Dibek’ten de destek buldu. YHS Kurucu Başkanı Özgün Öztürk gelişmeden mutluluk duyduklarını belirterek şöyle dedi:

Belgelerle kanıtlanmıştır ki; hayvanlara yönelik şiddet uygulaması, psikolojik bir bozukluğun çok ciddi bir göstergesidir. . Psikolojik, kriminolojik ve sosyolojik pek çalışma göstermektedir ki; şiddet uygulayıcıları, bu tür davranışlara çocukluk ve gençlik dönemlerinde hayvanlara eziyet ederek başlamışlardır. 1970’li yıllarda, FBI’ın Seri katiller üzerinde yaptığı bir araştırma ortaya koymuştur ki; Seri katillerin çoğu, şiddet içeren davranışlarını küçük yaşlarda hayvanlar üzerinde denemişler; onlara işkence etmiş ya da onları öldürmüşlerdir. Toplum artık fark etmelidir ki; hayvan istismarında bulunan kişilerin acilen psikolojik yardım almaları gerekmektedir. Ve ağır cezalarla caydırılmaları zorunludur.

YHS olarak olayla ilgili hemen bir imza kampanyası başlattık. 2 günde 25.000 kişiye ulaştık. Bu binlerce insanın tepkisi ile CHP’li milletvekilimizin konuyu meclis gündemine taşıması bizler için çok büyük bir adımdır. Yıllardır tüm hayvan korumacıların çabası cezaların ağırlaştırılması içindir. Bu gelişme hayavn korumacılar için bir dönüm noktası niteliğindedir. “

CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, İzmir Bornova’da felçli hasta bir kedinin sokak ortasında kafası ezilerek vahşice öldürülmesini Meclis gündemine taşıdı. CHP Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, TBMM Başkanlığı’na, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker’in yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. İzmir Bornova’da felçli hasta bir kediyi sokak ortasında kafasını ezerek vahşice öldüren Ufuk Günaydın’a Kabahatler Yasası’na göre yalnızca 687 TL para cezası verildiğini belirten Dibek, şöyle dedi:

Hayvanlara karşı işlenen suçların 5199 sayılı ‘Hayvanları Koruma Yasası’nda değişiklik yapılarak, ‘Kabahatler Yasası’ndan çıkarılıp, ‘Türk Ceza Yasası’na konması için kamuoyunun yoğun taleplerini değerlendirip değerlendirmeyeceğini” soran Dibek, Bakan Eker’e, şu soruları yöneltti:

Konu ile ilgili olarak Adalet Bakanlığı ile görüşmeler yapılmakta mıdır? Bakanlığınız, kamuoyunda büyük üzüntüye neden olan bu ve benzeri olayların önlenmesi için ne gibi önlemler almayı planlamaktadır?”

(Yeşil Gazete)

AB için üye ülkelerde KDV toplanması önerisi

Avrupa Birliği’nin yürütme organı Avrupa Komisyonu, birlik bütçesine yeni kaynak bulma arayışı çerçevesinde, üye ülkelerden AB adına katma değer vergisi (KDV) toplanması önerisinde bulundu.

Öneri daha önce gayri resmi olarak Ağustos ayında gündeme getirilmiş, komisyonun bütçeden sorumlu üyesi Janusz Lewandoski, üye ülkelerden, birliğin vergi toplamasına izin verilmesini değerlendirmelerini istemişti.

İngiltere, Almanya ve Fransa, bu öneriye karşı çıkmıştı.

Avrupa Birliği içinde tarihsel olarak vergiler üye ülkelerin kendileri tarafından toplanıyor.

27 üye ülke, birlik bütçesine gayri safi yurt içi hasılaları ve topladıkları KDV oranında bir katkıda bulunuyorlar.

Yeni kaynak arayışı

Avrupa Komisyonu, bütçe raporunda üye ülkelerin KDV tabanlı katkılarının iptal edilerek, bunun yerine aşamalı olarak yeni kaynaklar yaratılması önerisini gündeme getirdi.

Olası kaynaklar arasında mali işlemler ya da faaliyetlerden pay alınması, her ülkeye tahsis edilen sera gazı emisyonu hakkının ihaleye çıkarılması, hava taşımacılığına harç getirilmesi, AB için ayrı bir KDV konması, enerji gelirleri ve şirketlerden alınan vergilerden birliğe pay aktarılması da sıralanıyor.

Fransa elektrik ithal etmeye başladı

Fransa’da emeklilik reformuna yönelik planlar karşısında bir biri ardına düzenlenen grevlerin enerji donanımını vurması nedeniyle elektrik ithal etmeye başladı.

İşçiler, hükümetin emeklilik yaşının 60’dan 62’ye çıkartılmasını öngören yasa tasarısını geri çekmesini istiyor.

Meclisten geçen tasarı, yarın Senatoda oylanacak.

Fransa’daki 58 reaktörden en az 12’si bakım için kapalı bulunuyor ancak sendikalar, dört ayrı reaktörde üretimin durdurulduğunu söylüyor.

Doğalgaz işçilerinin grevi nedeniyle de 12 depodan 3’ünün şebekeye doğalgaz aktarmadığı haberleri bulunuyor.

Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, eylemler sona erdirilmediği takdirde ülke ekonomisinin ve istihdamın zarar göreceği uyarısında bulunmuştu.

Fransız polisi dün ülkenin farklı yerlerindeki üç yakıt deposu önündeki engelleri kaldırdı.

İçişleri Bakanlığı, diğer yakıt depoları önündeki engellerin de kaldırılmaya devam edileceğini duyurdu.

Depolar önündeki grevler benzin istasyonlarını yakıtsız bıraktı.

Marsilya havaalanı

Bu arada işçi ve sendikalar, ülkenin güneyindeki Marsilya kentinde havaalanına girişleri de engelliyor.

Bir sendika temsilcisi, terminale giden tüm yolların kapatıldığını söylerken, havaalanı yetkilileri bazı araçların geçmesine izin verildiğini ve şu ana kadar herhangi bir uçuşun iptal edilmediğini duyurdu.

Bir çok yolcunun araçlarını havaalanı girişinde bırakıp yürüyerek terminale girdikleri gözlendi.

İngiltere’de sendikalardan kemer sıkma programına tepki

0

İngiltere’de sendikalar ve muhalefet, hükümetin dün açıkladığı 130 milyar dolarlık kemer sıkma programına sert tepki gösterdi

Muhalefetteki İşçi Partisi, hükümetin bütçe açığını dizginlemek amacıyla gündeme getirdiği planı, ‘ekonomik değil ideolojik temelli, pervasız bir kumar’ olarak niteledi.

Muhalefetin gölge maliye bakanı Alan Johnson, “Bütçe açığını indirmemiz gerekiyor ama açıklanan önlemlerle, insanların geçim imkanlarıyla kumar oynanıyor. Paket, yavaş yavaş canlanan ekonomiyi nefessiz bırakacak” dedi.

Kesintileri protesto için başkent Londra’da bin kadar kişinin katıldığı bir gösteri düzenlendi. Göstericiler, hükümetin faturayı, milyarlarca dolarlık paketlerle kurtarılan bankalara ödettirilmesi gerektiğini savundular.

Bazı sendikalar Fransa’da emeklilik reformunun protesto edildiği gösterilere benzer eylemler düzenlenmesi çağrısında bulundu.

‘Kesintiler zorunlu’

Bununla birlikte, İngiltere Sanayiciler Konfederasyonu CBI, kesintilerin zaruri olduğunu savundu.

Kemer sıkma programı çerçevesinde birçok dairenin bütçesi dörtte bir oranında kesilecek.

Kesintiler nedeniyle dört yıl içinde yarım milyona yakın kamu çalışanının işini kaybetmesi bekleniyor.

Maliye Bakanı George Osborne, dün parlamentoda kesinti programını sunarken, önlemlerin İngiltere’yi iflastan kurtaracağını söylemiş, yıllardır biriken borç yükünün faturasıyla yüzleştiklerini belirtmişti. Bakan, “Ancak, bu yolla, ailelerin ve zayıf olanın korunduğu, rekabetçi bir ekonominin temellerini atabilibiriz” demişti. (BBC)

Türkiye basın özgürlüğünde gerilemeye devam ediyor

Türkiye, uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün yayımladığı Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda 138. sıraya gerileyerek, son yıllarda basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü alanındaki düşüşünü sürdürdü.

Türkiye 178 ülkeden Singapur ile Etiyopya arasında yer buldu. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü raporunda, Türkiye’nin tarihinin en kötü sıralamasında yer aldığına dikkat çekti. Düşüşe gerekçe olarak gazetecileri hedef alan davalar, hapis cezaları ve mahkumiyetlerdeki önemli artış gösterildi. Örgüt, yargılanan ve mahkum olanlar arasında çok sayıda Kürt ya da Kürt sorununu ele alan gazeteci olduğunu da vurguladı.

Geçen yılki sıralamada Türkiye, 20 sıra birden gerileyerek 175 ülke içerisinde Venezüella’nın önünde, Filipinler ile birlikte 122. sırada yer almıştı. 2008 yılındaysa, 173 ülke içerisinde Ermenistan’la birlikte 102. sıradaydı. 2007’de Türkiye, 163 ülke içinde 101. sırada gösteriliyordu.

Bu yıl 9. ifade özgürlüğü sıralamasının başında Finlandiya, İzlanda, Norveç, Hollanda, İsveç ve İsviçre , sıralamanın sonundaysa Miyanmar (174), İran (175), Kuzey Kore (176), Türkmenistan (177) ve Eritre bulunuyor. (NTVMSNBC, Bianet)

Kendine nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına da öyle davran, çocuklar dahil!

Siviliz; Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve STGM tarafından yürütülen “Etkin Katılım İçin Sivil Toplumun Gelişimi” Projesi bültenidir. İki ayda bir yayımlanır. Bültenin 25. sayısından derlenen konular şöyle:

Afyonkarahisar, Diyarbakır ve İstanbul’dan çocuk hakları alanında faaliyet gösteren kişi ve örgütlerle söyleşiler yapılmış. “taş atan çocuklar”dan biriyle, Nevzat’la, Adana’da söyleşilmiş. Editoryal yazıyı da Uluslararası Çocuk Merkezi’nden Adem Arkadaş yazmış.

Mevzuat bölumünde Türkiye’nin çocuk hakları alanında geldiği noktayı, yapılmakta olan çalışmaları Ankara Barosu Çocuk Hakları Merkezi’nden Şahin Antakyalıoğlu anlatmış. Sivil Aktivistler bölümünde ise Gündem Çocuk Derneği’nden Emrah Kırımsoy’la yapılan sohbet var.

Bültenin, renkli ve resimli tam versiyonuna erişebilmek için, http://panel.stgm.org.tr/vera/app/var/files/s/i/siviliz-ekim2010.pdf adresini ziyaret edebilirsiniz. İndirerek çocuklarınız ya da aileleriniz ile paylaşabilirsiniz.

(Yeşil Gazete)

“2 Milyon İstanbullu” 6 Kasım’da Galata Köprüsü’nde..

2 Ekim’de İstanbul’un 23 değişik noktasında buluşarak İstanbul Boğazı’nda yapılması planlanan 3. Köprü’ye karşı çıkmak ve bu uğurda kesilecek olan 2 milyon ağacı savunmak için yaktıkları mumlarla son derece renkli bir eyleme imza atan “2 Milyon İstanbullu”, bu kez de 6 Kasım’da Galata Köprüsü’nde buluşacak.

Yeşiller Partisi’nin öncülüğünde yirmiden fazla semt derneği, meslek odası ve STK, ülkemizde çok fazla örneği olmayan bir tarzda ortak bir eylem yapmışlar ve binlerce İstanbulluyu kentlerinin değerini savunmak üzere bir araya getirmişlerdi.

Geçtiğimiz hafta yapılan toplantıda “2 Milyon İstanbullu” eylemine destek veren kuruluş temsilcileri ve sanatçılar 3. Köprü projesi iptal edilene kadar eyleme devam kararı verdiler. Bu kararlılıkla ilk eylemi 6 Kasım akşamında İstanbul Galata Köprüsü’nde saat 8’de yapmak üzere sözleştiler. Eylem bundan böyle her ayın ilk cumartesi akşamı kentin farklı bir noktasında gerçekleşecek.

2 Ekim’de gerçekleşen ilk eylem ile İstanbulluların dikkatini 3. Köprü için kesilecek 2 milyon ağaca çektiklerini belirten 2 milyon İstanbullu kampanyasının koordinatörü Yunus Muluk, bundan sonra gündeme önce İstanbul’un ulaşım sorununu, daha sonra da uygulanan yanlış kentleşme politikalarını taşıyacaklarını söyledi. Öncelikli hedeflerinin İstanbulluların kentleri ile ilgili kararlara katılmalarını sağlamak olacağını dile getirdi. 3. Köprü gibi İstanbul’un ulaşım sorununa hiçbir faydası olmayacağı aşikar olan bir projeyi durdurmanın ancak kentlilerin kararlı bir direnişiyle mümkün olacağını belirten Muluk bütün İstanbulluları 6 Kasım akşamı Galata Köprüsü’ne gelerek 2 Milyon İstanbullu’dan biri olmaya davet etti.

“Birçok kuruluş 6 Kasım akşamı için yine kendi tarzlarını yansıtacak eylemler hazırlıyor. Bir çok sanatçı da Galata Köprüsü’ne sürprizlerle gelecekler. 2 Ekim eylemi için temas kuramadığımız semt derneklerini ve girişimleri de sürece katmaya çalışıyoruz.” diyen kampanya koordinatörü Yunus Muluk  İstanbullulara yine sivil, şenlikli ve protest bir eylem vaad etti.

(Yeşil Gazete)

Bergama – İnsan Hakları Mahkemesi mahkum etti

0

İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), Türkiye’yi Bergama’da siyanür kullanarak altın madeni aranması nedeniyle verdiği karara uymadığı gerekçesiyle 1 milyon 817 bin 761 TL tazminat ödemeye mahkum etti.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Bergama ilçesi sınırları içinde siyanür kullanılarak altın madeni aranması nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne, Türkiye aleyhinde 3 başvurunun yapıldığını belirterek, şöyle dedi: “Bu başvurular sonucunda, Danıştay kararının uygulanmaması bağlamında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin adil yargılanma hakkını düzenleyen 6/1. maddesinin ve siyanür yöntemiyle altın aranması çalışmaları bağlamında özel ve aile yaşamına saygı hakkını düzenleyen 8. maddesinin ihlaline karar verildiği, ihlal kararları neticesinde tazminat ve yargılama giderine hükmedildiği, ödemelerin her bir kararın kesinleşmesinden sonra 3 ay içinde Dışişleri Bakanlığı Merkez Saymanlık Müdürlüğü’nce, ödeme günü kurları üzerinden toplam 1 milyon 817 bin 761,01 TL olarak yapıldığı bildirilmiştir.”

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Borçlar Kanunu 41 ve devamı maddeleri uyarınca, aleyhine dava açabilecek kusurlu ve sorumlu kamu personeli  AİHM kararları uyarınca yapılan ödemeleri takiben Adalet, İçişleri, Sağlık, Çevre ve Orman, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlıklarıyla yapılan yazışmalar sonucuna göre bulunamadığı için kamu personaline rücu konusunda bir işlem yapılmadığını belirtti.

Türkiye’nin, Danıştay kararını uygulamaması nedeniyle ödediği ceza CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün soru önergesine Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in verdiği yanıt ile ortaya çıktı. (Yeşil Gazete)