Ana Sayfa Blog Sayfa 5286

Paşalı’nın katili savunmasını yaptı

0

Ayşe Paşalı’nın cinayet zanlısı boşandığı eşi İstikbal Yetkin’in çocuklarına bıçaklar göstererek, “Bunlarla annenizi öldüreceğim” dediği anlatıldı. Yetkin cinayetten bir gün önce internette adam öldürmeyle ilgili araştırma yapmış.

Ayşe Paşalı’nın öldürülmesiyle ilgili Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya tutuklu sanık İstikbal Yetkin ve avukatı, Ayşe Paşalı’nın babası Hüseyin, annesi Zeliha ve kardeşi Ahmet Paşalı ile avukatları, davaya müdahil olmak isteyen CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter, İzmir Milletvekili Canan Arıtman, Ankara Barosu Kadın Hakları Kurulu, Kadın Dayanışma Vakfı ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu temsilcileri ile bazı baroların görevlendirdiği avukatlar katıldı.

CHP İzmir Milletvekili ve Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu ile Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu üyesi Ahmet Ersin ve CHP Parti Meclisi Üyesi Önay Alpago da duruşmayı izledi.

İlk celse avukatı hazır olmadığı için savunmasını yapamayan sanık Yetkin, bu celse savunmasını yaptı.

Yetkin, Ayşe Paşalı ile 1988’de evlendiklerini, üç çocuk sahibi olduklarını söyledi ve uzun süre mutlu yaşadıklarını savundu.

Paşalı’nın, 2-3 yıl önce evde çok bunaldığını söyleyerek, işe girmek istediğini, bunun üzerine bir avukatın yanında çalışmaya başladığını anlatan Yetkin, eşiyle sabah evden beraber çıkıp akşam beraber döndüklerini ifade etti.

Paşalı’nın, bir akrabasının düğünü için İstanbul’a gitmek istediğini, kendisinin de ”gidebilirsin” dediğini kaydeden Yetkin, annesiyle İstanbul’a giden küçük kızının kendisine telefon açarak, ”Baba, seni üzecek bir şey söyleyeceğim. Annem dayısının oğluyla dans etti” dediğini söyledi.

Paşalı’ya ”neden böyle bir şey yaptığını sorduğunu” anlatan Yetkin, sonrasında sinirlenerek eşini dövdüğünü söyledi. Kayınbiraderinin bunun üzerine evine gelerek kendisini yere yatırdığını, ancak vurmadığını anlatan Yetkin, karakolluk olduklarını, eve döndüklerinde eşinden özür dilediğini, hatasını anladığını dile getirdi.

”Avukat yanında çalışırken, bir maaşını dayısının oğluna göndermiş. Evdeki bilgisayarı da göndermek istiyordu. Onlar hep gözümün önüne geldi” diyen Yetkin, sonra Paşalı ile barıştıklarını, ancak aradan uzun süre geçtikten sonra hakkında darp nedeniyle dava açıldığını anlattı.

Yetkin, özetle şunları kaydetti:

”Duruşmalara eşimle birlikte gidiyorduk. Bir gün duruşmaya yetişemeyeceğimi söyledim. Sonra bana telefon açtı. Benim mutlaka gelmem gerektiğini söyledi. Duruşmada hakime, ‘Bu insanın cezalandırılmasını istiyorum’ dedi. Aramızda hiçbir problem olmadığı için bunu duyduğumda şok oldum. Adliye çıkışında neden böyle yaptığını sorduğumda, ‘Ne olduğunu bilmiyorum’ dedi.

Kayınbiraderime, baldızıma bunu anlattım, ‘Benim yerimde olsanız ne yaparsınız?’ diye sordum. Baldızım da ‘Önemli değil, hallolur’ cevabını verdi. Eşime harçlığı olup olmadığını sordum ve erkek kardeşine emanet ettim. Eşim onunla kalırken, ben çocuklarımla kalıyordum.

Beni bu arada ruhsatsız silahım nedeniyle şikayet etmiş. Eve gelen polislere silahı teslim ettim. O dönemde hakkımda konulan tedbir kararı nedeniyle 9 ay çocuklarımı göremedim. Eşim, boşanma davası da açtı. Boşanma davasının yanında silah bulundurmaktan da yargılanıyordum. İcra davaları da vardı. Her hafta adliyeye gidiyordum. Bana yaşama şansı hiç bırakmadı. ‘Eşim yapmaz’ diyordum ama her şeyin altında imzası vardı.”

CİNAYET GÜNÜ
Yetkin, eşi boşanmak istediğinde ”saygı gösterdiğini” ifade etti. Boşanma davasının kararına göre, çocuklarının iki haftada bir, ayrıca yazları 25 gün yanında kalması gerektiğini anlatan Yetkin, ancak Paşalı’nın kendisine çocuklarını göstermediğini iddia etti.

Yetkin, şöyle devam etti:

”3 ay çocuklarımı hiç göstermedi. Hatta kızım ABD’ye gitmiş bana oradan mesaj atarak, artık Türkiye’ye dönmeyeceğini yazdı. Bir gün eşimin evinin bulunduğu yere gittim. Çocuklarımı görmemi engellememesini istedim. O gün kızıma telefon açtım, annesinin elimi tuttuğunu anlattım ve ‘Eve döner mi?’ diye sordum. Kızım, bana, ‘Baba, öyle bir şey yok. Annem senden korktuğu için öyle yaptı’ dedi.

Küçük kızımı okula giderken görebilmek için evlerinin bulunduğu yere gittim. Ama, okul saatinde çıkmadı. Sonra eşim çıktı. Yağmur’u beklediğimi söyledim. ‘Yağmur hasta, bugün okula gitmeyecek’ dedi. Eve gidip görme isteğimi geri çevirdi. ‘İşe gitmem gerekiyor’ dedi. Çocukları 3 aydır görmediğimi söyledim. Bunun benim sorunum olduğunu söyledi, hakaret etti. Daha sonra kendimi kaybetmişim zaten. Onu bıçakladım. 4-5 darbe vurduğumu hatırlıyorum ama gazeteler 11 kere vurduğumu yazıyorlar.”

‘3 TANE KIZIM VAR EFENDİM’
Yetkin, mahkeme başkanının yanında hep bıçak taşıyıp taşımadığı sorusu üzerine, ”Dubleks bir evde yalnız yaşıyorum. Garip garip sesler geliyor. Bıçağım hep yanımdaydı, hiç bırakmıyordum” dedi.

Neden ruhsatsız tabanca bulundurduğu sorusuna ise Yetkin, ”3 tane kızım var efendim” karşılığını verdi.

Yetkin, bir başka soru üzerine, eşine telefon açarak tehdit etmediğini öne sürdü. Cinayet öncesinde eşinin ”Artık peşimi bırak. Bir daha asla evlenmeyeceğim” dediğini bildiren Yetkin, Paşalı’nın, ”anne ve babasına küfür ettiği” iddiasında bulundu. (Ntv)

Asker kaçaklarına mahkeme devri bitecek

Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı yargıda reformun ikinci ayağını oluşturan yasa tasarısı, 24 maddeden oluşuyor.

Yeni düzenleme, bazı hafif suçlar için “idari para cezası” öngörüyor. Böylece çok sayıda dosyanın mahkemelere ve yüksek yargıya taşınmasının önüne geçilmesi hedefleniyor.

Danıştay’ın üstlendiği dosyaların önemli bir bölümü, bölge idare mahkemelerinin yetkisine bırakılıyor.

Düzenleme, 2010 yılı rakamları dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre tam 1 milyon 260 bine yakın dosyanın adliyelere gelişini önleyecek.

Tasarıdaki diğer yenilikler ise şunlar:

“Askerlik yoklama” kaçağı ve “bakaya” suçları, “kabahat”e çevriliyor ve mahkemelerin görev alanı dışına çıkarılıyor. Bu suçlar için askerlik şubeleri, idari para cezası kesecek.

İcra suçları da mahkeme önüne gelmeyecek. Bu tür suçlar için de para cezası uygulanacak.

Pasaportsuz yurda giriş ve çıkış, basit orman suçları için de idari para cezası getiriliyor.

Ceza davalarında “davayı uzatma” amaçlı temyiz başvurularının engellenmesi amacıyla “harç” alınması usulü getiriliyor. Böylece, 2010 yılında bu kapsamda Yargıtay’a giden 270 bin, ağır ceza mahkemelerine giden 38 bin dosyanın önlenmesi planlanıyor.

İdare mahkemelerinin verdiği ve temyiz için Danıştay’a gelen bazı kararlar, bölge idare mahkemelerine bırakılıyor.

Bakanlıkların “imar planı” uygulamaları da Danıştay’a gitmeyecek. Bu dosyalar, idare mahkemelerinde görülecek.

Belediyelerin ulaşım ve toplu taşımaya yönelik kararları da Danıştay’a gitmeyecek.

KANUN TASARISININ GETİRDİKLERİ

1 – Bakaya ve yoklama kaçağı suçlarına idari para cezası getirilmektedir.

1632 sayılı Askeri Ceza Kanununda yapılan değişiklikle bakaya ve yoklama kaçağı suçları, kabahate çevrilerek idari yaptırıma bağlanmakta ve bu tür davalar mahkemelerin görev alanı dışına çıkarılmaktadır. Bu kabahatlerle ilgili olarak öngörülen idari para cezası, ilgilinin nüfus kaydı itibariyle bağlı olduğu askerlik şubesi başkanlığınca verilecektir. Bu şekilde 100.000’i aşkın dosyanın adliyelere gelişi önlenecektir.

2 – Disiplin ve tazyik hapsi gerektiren her icra suçu mahkeme önüne gelmeyecektir.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda yapılan değişiklikle disiplin ve tazyik hapsi gerektiren eylemlerde parasal bir sınır öngörülerek, bu sınırın altında kalan icra suçlarının mahkeme önüne gelmesi engellenmektedir. Toplam alacak miktarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından 16 yaşından büyükler için belirlenen brüt asgari ücret tutarının altında kalan takiplerde disiplin ve tazyik hapsi uygulanmayacaktır. 2010 yılında mahkemelere bu türden 300.000’i aşkın dosya gelmiştir. Yapılan değişiklikle bu dosyaların büyük kısmının mahkeme önüne gelmesi önlenecektir. Ancak nafakadan doğan takiplerde bu hüküm uygulanmayacaktır.

3 – Pasaportsuz yurda giriş ve yurttan çıkış, idarece belirlenen giriş kapıları dışındaki yerlerden yurda giriş ve yurttan çıkış gibi suçlar kabahate çevrilerek idari para cezasına bağlanmaktadır.

5682 sayılı Pasaport Kanununda yapılan değişiklikle yargının iş yükünü artıran ve Kanunun 33, 34 ve 35 inci maddelerinde yer alan suçlar, kabahate çevrilerek, mahkemelerin görev alanı dışına çıkarılmaktadır. UYAP istatistik verilerine göre 2010 yılında, Cumhuriyet savcılıklarına yaklaşık 9.000, mahkemelere ise yaklaşık 3.000 dosya gelmiştir. Bu şekilde söz konusu dosyaların adliyelere gelişi önlenecektir.

4 – Düşük ve devrikten emval toplamak, izinsiz dal, çırpı toplamak gibi basit orman suçları kabahate çevrilmektedir.

6831 sayılı Orman Kanununda yapılan değişiklikle, 91 inci maddenin beşinci fıkrasında yer alan düşük ve devrikten emval toplamak, izinsiz dal ve çırpı toplamak gibi basit orman suçları kabahat niteliğine dönüştürülmekte ve idarî para cezası yaptırımına bağlanmaktadır. UYAP istatistik verilerine göre 2010 yılında adliyelere yaklaşık 4.000 dosya gelmiştir. Bu şekilde söz konusu dosyaların adliyelere gelişi önlenecektir.

5 – Ceza davalarında istinaf ve temyiz kanun yollarına başvuru için harç getirilmektedir.

492 sayılı Harçlar Kanununda yapılan değişiklikle, davayı uzatma amacına yönelik kanun yolu başvurularının engellenmesi amacıyla ceza mahkemeleri kararlarına karşı kanun yoluna müracaat durumunda da -göreceli olarak az miktarda- harç alınması usulü getirilmektedir. UYAP istatistik verilerine göre 2010 yılında ceza mahkemelerinden verilen yaklaşık 270.000 karar, temyizen Yargıtaya gelmiştir. İcra mahkemelerinden verilen yaklaşık 38.000 karar da itirazen Ağır Ceza Mahkemelerine gelmiştir. Yapılan bu değişiklikle, söz konusu kanun yolu başvurularının önemli bir kısmının önleneceği düşünülmektedir.

6 – Mirasçılık belgesi alınması ile terk eden eşin ortak konuta davet edilmesinin mahkemeye başvurulmadan noterden de yapılabilmesi öngörülmektedir.

1512 sayılı Noterlik Kanununda yapılması öngörülen değişiklikle, çekişmesiz yargı işi niteliğinde bulunan, terk eden eşin ortak konuta davet edilmesine ve mirasçılık belgesi verilmesine ilişkin işlemlerin mahkemeler yanında noterler tarafından da yapılabilmesi imkanı getirilmektedir. Bu şekilde söz konusu hizmetlerin süratli ve verimli bir şekilde yürütülmesi amaçlanmaktadır. UYAP istatistik verilerine göre 2010 yılında terk eden eşin ortak konuta davetiyle ilgili olarak 2.570, mirasçılık belgesi verilmesiyle ilgili olarak ise yaklaşık 445.000 dosya mahkemelere gelmiştir. Yapılan değişiklikle bunların mahkemelere gelmeye gerek kalmaksızın noterden de yapılabilmesi söz konusu olacaktır.

7 – Bakanlıkların ülke çapında olmayan bölgesel alanda uygulanacak düzenleyici işlemlerine karşı yapılacak başvuruların Danıştaya gelmeden ilk derece mahkemesi olarak idare mahkemelerinde görülmesi öngörülmektedir.

2575 sayılı Danıştay Kanununun 24 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, Danıştayın iş yükünü azaltmak amacıyla, ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı bir kısım davalar idarî mahkemelerin görev alanına bırakılmaktadır. Bu kapsamda Bakanlıkların ülke çapında olmayıp, bölgesel bir alanda uygulanacak düzenleyici işlemlerinden doğan davalar (örneğin imar planı uygulamaları) idarî mahkemelerce görülecektir.

8 – İdare mahkemelerince verilen ve temyiz incelemesi için Danıştaya gelen bazı davaların itiraz incelemesinin Bölge İdare Mahkemelerinde yapılarak kesinleştirilmesi öngörülmektedir.

2577 sayılı İdarî Yargılama Usulü Kanununun 45 inci maddesine yapılan değişiklikle, halen temyiz incelemesi için Danıştaya gelen bir kısım davaların, itirazen Bölge İdare Mahkemelerince incelenip kesin olarak karara bağlanması öngörülmektedir. Böylece Danıştayın iş yükünün azaltılması hedeflenmektedir. Bu kapsamda, idare ve vergi mahkemelerinden verilen;

  • İlk ve orta öğretim öğrencilerinin kayıt, nakil, ilişik kesme, disiplin ve sınıf geçmeleri ile notlarının tespitine ilişkin işlemlerden
  • Yükseköğretim öğrencilerinin kayıt, nakil, öğrencilikle ilişiğinin kesilmesi sonucunu doğuranlar dışında kalan disiplin cezaları, sınıf geçme ve notlarının tespitine ilişkin işlemlerden
  • Kamu görevlileri hakkında tesis edilen geçici görevlendirme, vekâleten atama, ikinci görev, görevden uzaklaştırma, yolluk, lojman, izin ve il içi naklen atama işlemlerinden
  • Kamu görevlilerinin, görevle ilişiğinin kesilmesi sonucunu doğuranlar dışında kalan disiplin cezalarından
  • Taşınmaz mal zilyedliğine yapılan tecavüzlerden kaynaklanan işlemlere ilişkin davalar
  • Vakıflar Genel Müdürlüğü ile mazbut ve ve mülhak vakıflara ait taşınmazların tahliye işlemlerinden
  • Kamu kurum ve kuruluşları tarafından sosyal yardım amacıyla bağlanan aylık ve yapılan sosyal yardımlarla ilgili uygulamalardan
  • Asker ailesine yardım ile ilgili işlemler hakkında açılacak davalardan
  • Karayolları Trafik Kanunu uyarınca valiliklerce, kaymakamlıklarca ve belediyelerce tesis edilecek işlemlerden
  • Belediyelerin ulaşım ve toplu taşımaya ilişkin işlemlerinden
  • İmar Kanunu ve diğer kanunlar uyarınca tesis edilen mühürleme, durdurma, yıkım kararları ile bunlara ilişkin olarak verilen para cezaları ve bu cezaların tahsili amacıyla tesis edilen işlemlerden
  • Tek hâkim tarafından karara bağlanan vergi ve diğer kamu alacaklarının asıllarına bağlı ceza, faiz, gecikme faizi ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun bunlar hakkında uygulanmasından
  • Konusu ellibin lirayı aşmayan idari işlemler ile bu miktarı aşmayan tazminat istemlerinden

kaynaklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak verdikleri nihai kararlar ile tek hakimle verilen nihai kararlara, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemelerin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine itiraz edilebilecektir.

Bu tür davalar artık Danıştaya gelmeyecektir. Bu davalarla ilgili olarak sağlıklı istatistiki veriler bulunmamakla birlikte, bu değişikliğin Danıştayın iş yükünde önemli bir azalmaya sebep olacağı  düşünülmektedir.

9 – Cumhuriyet savcılıkları arasında çıkan yetki uyuşmazlıkları için çözüm mercii getirilmektedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikle,  soruşturma aşamasında Cumhuriyet başsavcılıkları arasında çıkan olumsuz yetki uyuşmazlıklarının çözüm mercii belirlenerek soruşturmaların gecikmesi önlenmekte ve yetkisizlik uyuşmazlığından kaynaklanan iş yükü azaltılmaktadır. UYAP istatistik verilerine göre 2010 yılında yaklaşık 35.000 dosyada karşı yetkisizlik kararı verilmiştir.

10 – Ağır ceza mahkemesi başkanlarının itirazen inceledikleri işlerin bir kısmının, ağır ceza mahkemesi üyelerince de karara bağlanabilmesi öngörülmektedir.

Ağır ceza mahkemesi başkanlarının iş yükünün azaltılması amacıyla, “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar”lara yapılan itirazların, başkan veya görevlendireceği üye tarafından da karara bağlanabilmesi öngörülmektedir. UYAP istatistik verilerine göre 2010 yılında yaklaşık 32.000 dosya itiraz üzerine sadece ağır ceza mahkemesi başkanları tarafından karara bağlanmıştır.

11 – Ceza mahkemelerince verilen kararlardaki kesinlik sınırı artırılmaktadır.

5271 ve 5320 sayılı Kanunlarda yapılan değişikliklerle, ceza mahkemelerince verilen ve kesin olan hükümlerdeki ikibin Türk Liralık kesinlik sınırı üçbin Türk Lirasına çıkarılmaktadır. Bununla birlikte, bu konudaki Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alınarak hapis cezasından çevrilen para cezalarına karşı ise kanun yolları bakımından herhangi bir sınır öngörülmemektedir. UYAP istatistik verilerine göre 2010 yılının adli para cezası miktarı 3.000.-TL’den az olan ve Anayasa Mahkemesinin iptal kararı doğrultusunda ekim, kasım ve aralık aylarında temyiz edilen dosya sayısı 19.500 civarındadır.

12 – Kabahatler Kanunu uyarınca idari yaptırım kararlarına karşı yapılacak başvurularda son karar merciinin ağır ceza mahkemesi olması yerine asliye ceza mahkemesi olması öngörülmektedir.

İdarelerce verilen idari yaptırım kararlarına karşı sulh ceza mahkemelerine yapılan başvurular üzerine mahkemenin vermiş olduğu son karara karşı itiraz merciinin ağır ceza mahkemesi olması yerine asliye ceza mahkemesi olması öngörülmektedir. (Ntv=)

Gary Moore’un ölüm nedeni kalp krizi

Efsanevi blues ve rock gitarcısı Gary Moore’un kalp krizinden öldüğü belirlendi.

Önceki gün İspanya’da tatil yaptığı Costa del Sol’daki otel odasında ölü bulunan 58 yaşındaki sanatçının ölüm nedeni kalp krizi olarak açıklanırken, İspanya polisi toksikolojik testlerin sürdüğünü, ancak olaya şüpheli ölüm olarak yaklaşmadıklarını bildirdi.

1952 yılında Belfast’ta doğan İrlandalı rock ve blues gitaristi Gary Moore, gençlik yıllarında başta Fleetwood Mac’in gitaristi Peter Green olmak üzere dönemin blues gitarcılarından etkilenerek müziğe başladı. İrlanda’nın önemli rock gruplarından Skid Row ve Thin Lizzy’de de çalan Gary Moore ilk solo albümü Grinding Stone’u 1973’de yayınladı. En sevilen parçaları arasında Still Got the Blues ve Parisienne Walkways de olan sanatçı aktif müzik yaşamını sürdürüyordu.

Yaşamını uzun yıllardır İngiltere’de sürdürmüş olan sanatçı Brighton’da toprağa verilecek. (NME, Inside Ireland)

(Yeşil Gazete)

İklim Göçleri Asya ve Pasifikleri tehdit ediyor!

Asya Kalkınma Bankası Bölgesel çapta yürüttüğü “İklim Değişikliği Kaynaklı Göç için Politika Seçenekleri” projesi kapsamında bir rapor hazırlıyor. Rapora göre, gelecek yıllarda iklim değişikliği yüzünden ortaya artacak göçleri önlemek için Asya ve Pasifik ülke devletleri şimdiden hazırlanmaya başlamalılar.

Raporun ön taslağı tayfunlar, hortumlar, seller ve kuraklık yüzünden göç edenlerin sayısının gün ve gün artacağını belirtiyor. Rapor ayrıca, sadece geçen yıl (2010) yılı içerisnde Malezya, Pakistan, Çin Halk Cumhuriyeti, Filipinler ve Sri Lanka’da meydana gelen iklim temelli afetlerin milyonları geçici veya kalıcı olarak yerinden ettiğine dikkat çekiyor.

Şimdiden Harekete Geçilmeli!

Rapora göre İlgili göç dalgalarını yönetmek için her hangi bir uluslararası işbirliği mekanizması bulunmuyor, var olan koruma ve yardım mekanizmaları ise yetersiz, koordinasyonsuz ve dağınık. Ulusal hükümetler ve uluslararası toplum konuyu ele almak üzere şimdiden, geç olmadan harekete geçmeli.

Sıcak Noktalar Megaşehirler

Asya Kalkınma Bankasına göre kıyılarda kurulu olan Megaşehirler iklim değişikliği ve iklim temelli göçler yüzünden en çok etkilenecek bölgeler. Kırsal bölgelerden kaçan ve kendilerine şehirlerde yeni yaşantılar arayanlar büyük şehirlerde ciddi altyapı problemlerine yol açacak. Seller ve tropik fırtınalar ile kırsal bölgelerden kentlere olan göç iyice hızlanacak. Bangkok, Malila, Busan, Singapur, Kuala Lumpur, Bombay tehlike altındaki şehirlerden bazılar…

İklim Değişikliği Fakiri Vuracak

Bart W. Edes, Asya Kalkınma Bankası Yoksulluk Azaltma, Toplumsal Cinsiyet ve Sosyal Kalkınma Bölümü Başkanı:

İklim göçleri fakirleri ve kadınları toplumun diğer kesimlerinden daha fazla etkiyecek. Birçok bölgede, bu kesimler ciddi iklim değişikliği ve çevresel bozulma sorunları ile baş edebilecek bir konumda değiller. Bu kesimler öncelikle çözümü göç ederek arayacaklar.

Asya Kalkınma Bankası’nın İklim Değişikliği Kaynaklı Göç için Politika Seçenekleri projesi Asya ve Pasifik bölgelerinde iklim değişikliği ve göçler konusuna politika üretmeye çalışan ilk uluslararası girişim.

(Yeşil Gazete)

4 Yıl Sonra…

Gözün gördüğünü görmeyen kulağın duyduğunu duymayan devlet 4 yıl sonra nihayet adım attı. Hrant Dink davasına bakan mahkeme dört yıl sonra ilk defa harekete geçti.

4 yıldır tüm adalet isteyenlere kulağını tıkamıştılar.

4 yıldır Hrant’ın kimler tarafından öldürüldüğünü, kimlerin bu cinayette ihmali olduğunu herkes biliyor da, bilmemezlikten geliyordu “devlet baba”. Keza bu vatan için silah atan da attıran da kahramandı.

4 yıldır memurların yargılanmasına dair 4483. Kanunu bahane edip görevsizlik kararı veren ve ihmali olan tüm devlet görevlilerine adeta kol kanat geren savcılar sonunda AİHM kararı ile yola geldiler.

Hatırlarsanız AİHM Eylül ayında Hrant Dink cinayeti ile ilgili olarak Türkiye’yi yaşam hakkını koruyamamaktan ve cinayet ile ilgili etkili bir soruşturma yürütmemekten mahkum etmişti. Yeşil Gazete bu haberi manşetine taşımıştı.

AİHM kararı olmasaydı halen aynı tas aynı hamam devam edecekti dava. Yoksa hükümetin ve devletin, bu cinayetin aydınlatılması için parmağını oynatmaya hiç niyeti yok görünüyor.

Faili belli, azmettireni belli, Türkiye bayrağı ile fotoğraf çektireni belli ama dava sonuçlanmıyor.

Ogün Samast hapiste semirdi ama yine de dava sonuçlanmıyor.

Yine de savcılığın 30 kamu görevlisi hakkında soruşturma açması önemli bir gelişme. Bu isimler arasında Muammer Güler, Celalettin Cerrah, dönemin Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz, Trabzon Emniyeti istihbarat Amiri Ercan Demir, Hrant Dink’i odasına çağıran ve istihbarat görevlisine tehdit ettiren İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör de bulunuyor.

Önemli bir gelişme ama adil ve dürüst bir biçimde sonuçlanmalı bu soruşturmalar. Şimdiye kadar kamu görevlilerini koruyanlar kalkanlarını AİHM kararı ile kaldıracak değiller. Oysaki cinayetin arkasındaki perdenin ortadan kalkabilmesi için bu kalkanın yok edilmesi lazım.

Parmağını oynatmaya niyetli olmayanların vücutlarını oynatmaya başlaması lazım. Güçlü bir siyasi iradenin ortaya konması lazım ki soruşturma yine sümen altı edilmesin.

Bu soruşturmanın sadece bir cinayet soruşturması olmadığını, aydınlatılmayan, aydınlatılmak istemeyen Hrant Dink cinayeti ve diğer siyasi cinayetlerin insan hakları ve demokrasi önündeki en önemli engellerin başında geldiğini bilmek lazım.

Soruşturma öyle bir sonuçlanmalı ki cinayete göz yuman, ihmali olanlar öyle bir şekilde cezalandırılmalı ki bir daha hiçbir kamu görevlisi benzer haltları yemeye cesaret edemesin.

Bir dahaki adım için lütfen 4 yıl daha beklemeyelim.

Wikileaks: İsrail’in Mübarek için tercihî selefi Süleyman

0
Süleyman ve Peres
İsrail Cumhurbaşkanı Peres ile istihbarat şefi iken Ömer Süleyman. Tel Aviv, 2010.
Wikileaks’in ifşa ettiği 2008 Ağustos ayından bir ABD belgesine göre, İsrail Savunma Bakanlığı ABD’li yetkililere, eğer Mübarek görevde ölür ya da görevini yapamaz hâle gelirse, pek muhtemelen Ömer Süleyman’ın onun yerine geçici cumhurbaşkanlığını üstleneceğine inandıklarını yazıyor.
Belgeyi gizli olarak tasnif eden ABD’li diplomat Luis Moreno’nun yorumuna göre, İsrail’in Süleyman’ın başa geçme ihtimaline sıcak bakıyor olduğuna hiçbir şüphe yok.
Belge içeriğine göre Savunma Bakanı Ehud Barkak Mübarek’in yaşlılık emarelerine karşı şaşırmış, bunu aktaran Savunma bakanlığı danışmanı David Hacham ise Süleyman’ı övmekle bitiremiyor.  Ayni kaynak kendisinin Süleyman’ın yardımcısıyla bazen günde birkaç sefer konuştuğunu iddia ediyor.
Ömer Süleyman Mısır’da halkın diktatör Hüsnü Mübarek’in istifası talebiyle sokağa dökülmesi üzerine Mübarekçe başkan yardımcısı ilân edilmişti. Pazar günü Süleyman protestocularla görüşmüş, basın özgürlüğü ve halk devrimi sürecinde tutuklananların serbest bırakılması gibi tavizler vaad etmişti. Süleyman’ın istihbarat ve işkence kariyeri hakkında Yeşil Gazete’de daha önce şu yazı yayınlanmıştı.
(Daily Telegraph, Haaretz)

Pınar Selek için Avrupa ve Türkiye Yeşilleri’nden ortak deklerasyon

Pınar Selek ve Hrant Dink davalarını takip etmek üzere İstanbul’da bulunan AB-Türkiye Karma Parlamenterler Komisyonu Eşbaşkanı ve AP Yeşiller Grubu milletvekili Hélène Flautre, Yeşiller Partisi Eşsözcüsü Yüksel Selek ve Avrupa Yeşil Partisi Eşsözcüsü Monica Frassoni Pınar Selek’in dava sürecine dair ortak bir açıklama yaptılar.

Yarın İstanbul’da bir kez daha görülecek dava nedeniyle yapılan açıklamadadüzmece bir iddiayla yargılanan Pınar Selek’in daha önce iki kez beraat ettiği ve mahkemenin kararında diretmesi gerektiği belirtildi.

Açıklama şöyle:

12 yıl önce, Pınar Selek, düzmece bir suçlamayla Mısır Çarşısı’na bomba yerleştirmek ithamıyla yargılandı. Kanıtların yakından incelenmesi üzerine, iddianın tamamen mesnetsiz olduğu ve işkence yoluyla elde edilmiş ifadelere dayandığı ortaya çıktı.  Selek, mahkemece iki kere beraat ettirildi. Pınar’ın, Kürt sorunu ve çatışmalar üzerine yaptığı araştırmalara engel olmak üzere hazırlanan bir tuzağın mağduru olduğu belirginleşti.

Fakat, 2009’da Yargıtay beraat kararını bozdu ve şimdi Yargıtay kararı üzerine şaibeli kanıtlarla yeniden mahkum edilme tehlikesiyle karşı karşıya. Pınar, 9 Şubat günü, yeni hiç bir kanıt olmaksızın aynı mahkemede yeniden yargılanacak.

Yeşiller / Avrupa Özgür İttifakı’ndan davayı yakından takip etmiş olan Avrupa Parlementosu üyesi Hélène Flautre “Bu Türkiyeli sosyolog, yazar ve aktivistin itham edildiği ‘Suçlar’ nedir? Toplumu incelemek, tabularını sorgulamak ve en savunmasız insanlarla temasa geçmekten başka birşey değil.” dedi.

Flautre demecini, “İki kez beraat etmiş olduğu halde, Türkiye’nin insan haklarına bağlılığıyla bağdaşmayan bir şekilde, hukuki bir çark edişle, şu anda ömür boyu hapisle yüzyüze.” diyerek sürdürdü.

Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Yüksel Selek ise, “Eğer 9 Şubat’ta Pınar Selek mahkum olursa, adalet sistemimizde demokratikleşmeye, barışa karşı ideolojik bir ayak diremenin varlığı ayan beyan ortaya çıkacaktır.” dedi.

“Eğer Pınar mahkum olursa, Türkiye’de Yüksek Yargının mahkemelerin kararlarını yok saydığı ve yargıçların vicdani kanaatlerini baskı altına almak istendiği bir kez daha gözler önüne serilecektir. AKP hükümetinin de ülkedeki hukuk dışı güç odaklarının baskılarına karşı etkisiz olduğu açıklık kazanacaktır.”

Yüksel Selek devamla, “Eğer 12. Ağır Ceza Mahkemesi 9 Şubat’ta, ilk iki kararına saygı gösterir ve Pınar Selek için üçüncü kez beraat kararı verirse; adalete güven tazelenmiş, masumiyet değer kazanmış ve Pınar memleketinde özgürlüğüne kavuşmuş olacaktır.” dedi.

Avrupa Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Monica Frassoni’nin yorumuna göre “Bu mahkeme, Türkiye adaleti ve adalet sistemi içindekilerin vicdani tutarlılığı için hayati bir sınavdır. Türkiye’nin dünyaya yargıçlarının vicdanlı, adil ve bağımsız olabildiğini göstermesi için bir fırsattır.”

Monica Frassoni, Avrupa Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü

Yüksel Selek,Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü

Hélène Flautre, Avrupa Parlementosu Üyesi, Türkiye-AB Karma Parlemento Komisyonu Başkanı

(Yeşil Gazete)

Özgür yazılım hareketinin öncüsü Stallman Türkiye’de

1983′te özgür yazılım hareketini başlatan Richard M. Stallman 7 yıl sonra tekrar Türkiye’de.

Stallman, açık kaynak kodlarının gizlenerek ticarileşmesinin yerine herkesin daha cok katkıda bulunabileceği bir sistem oluşturmak için GPL (GNU General Public Licence) lisans altyapısını öne sürmüştü. GPL lisansı ile hem son kullanıcı hem de yazılım geliştiriciler açısından daha faydalı ve verimli bir yazılım ortamı amaçlanmıştı.

İstanbul Yeditepe Üniversitesi Bilgisayar Topluluğu’nun konuğu olarak Türkiye’ye gelen Stallman, 26 Şubat 2011 Cumartesi günü saat 14:30′da İstanbul’da bu yıl yedincisi düzenlenecek olan Bilgisayar Mühendisliği Öğrencileri Kongresi‘nde (BİLMÖK) “Yazılım Patentlerinin Tehlikesi” konulu bir konuşmada, yazılım patentlerinin yazılım geliştirilmesini nasıl engellediğini anlatacak.

27 Şubat 2011 Pazar günü saat 13:00′te ise LKD, EMO Ankara Şubesi, INETD ve Ankara Barosu Bilişim Kurulu’nun düzenlediği etkinlikte Ankara Barosu Eğitim Merkezi‘nde “Özgür Yazılım ve Özgürlüğünüz” konulu bir konuşma yapacak. Konuşmada, özgür yazılım hareketine katılmanın bilgisayar kullanıcılarının kendi bilişimlerini kontrol etmelerine olanak sağladığı vurgulayacak. Genelde, Linux çekirdeği ile kullanılan GNU işletim sisteminin bu özgürlükleri nasıl erişilebilir kıldığı anlatacak.

Her iki konuşma sırasında da simültane çeviri yapılacak.

Stallman, 1990′ların ortasından beri zamanının önemli bir kısmını özgür yazılımın etik ideallerinin ve yazılım patentleri karşıtı kampanyasının yayılmasına harcıyor.  (linux.org.tr, vikipedi)

(Yeşil Gazete)

Çanakkaleliler doğa talanına karşı ayakta

Türkiye’nin en önemli rüzgar kaynaklarına sahip kentlerinden Çanakkale doğal çevreyi hiçe sayan yatırımların tehdidi altında. Bir yandan Kazdağlarında altın madeni çıkartmak için faaliyetlerin yoğunlaştığı gözlenirken bir yandan da bir çok kömüre dayalı termik santral yapımı planlanıyor. Bu girişimler karşısında Çanakkaleliler bir çok alanda mücadelelerini sürdürüyor.

Geçtiğimiz hafta Çanakkale Belediye meclisinin toplantısında konuşan Belediye başkanı Ülgür Gökhan Çanakkalelileri kentlerine sahip çıkmaya çağırdı. “Bu şirketler eğer bizden altın istiyorlarsa, eşlerimizin kolundaki bilezikleri çıkarıp kendilerine verelim. Parmaklarımızdaki yüzükleri çıkarıp verelim. Yeter ki geleceğimizi karartmadan buradan çekip gitsinler” diye konuşan Gökhan Belediye Meclisinin tam desteğini aldı.

Başta Çanakkale’nin su kaynağını oluşturan Atikhisar Barajı olmak üzere Kazdağları, Çan, Yenice, Bayramiç ve Lapseki’de altın işletme ruhsatı peşindeki şirketler yerel halkın büyük tepkisini çekiyor.

Altın madencilerine karşı yıllardır kararlı bir direniş sürerken Çanakkaleliler bir yandan da kenti istila etmeye hazırlanan termik  santrallere karşı hukuk mücadelelerini sürdürüyorlar. Çan’da faaliyeti süren termik santralin Kazdağlarının kuzeyindeki verimli tarım arazilerinde ve su kaynaklarında yaptığı tahribat daha yeni yeni anlaşılırken önce Biga’da İçdaş Çelik şirketinin yaptırdığı 1200 mw kapasiteli termik santral projesi gündeme geldi. Bu projeye ilişkin alınan ÇED raporu  Çanakkale İdare Mahkemesi 04/11/2009 kararıyla uygun olmadığı gerekçesiyle iptal edildi.

İçdaş termik santraline ilişkin hukuk mücadelesi sürerken dün de Karabiga’da yapılması planlanan bir başka termik santral için düzenlenen bilgilendirme toplantısı halkın yoğun protestoları sonucu yapılamadı ve proje büyük olasılıkla seçim sonrasına kaldı.

Alarko – Cengiz ortaklığının Karabiga’da kurmak istediği 1200 mw’lik Alcen Enerji Santralı için düzenlenen ÇED Bilgilendirme toplantısı için hazırlıkların tamamlanmasına karşın davullu, tencere kapaklı, sloganlı tepkiler sonucunda toplantı salonuna kimse girmedi. Başta Karabiga beldesi sakinleri olmak üzere, beldede yazlıkları bulunanlar, Biga ilçe merkezinden sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin yöneticileri, bilgilendirme toplantısının yapılacağı düğün salonunun önünde toplandılar. Kalabalığa, Altın madeni aramalarının yapıldığı Biga Elmalı köyünden bir otobüs, komşu belde Gümüşçay’dan bir otobüs bölge insanı da katıldı.

Çanakkale Çevre ve Orman Müdür Vekili Ali Osman Kaymakçı başkanlığındaki heyet, halkın projeyi istemediğine yönelik tutanak tuttu ve prosedür gereği 14 Şubatta yapılması gereken ÇED toplantısı da yapılamaz hale geldi.

(Bigazete,  Çanakkale Olay, Yeşil Gazete)

Nükleer karşıtları Akkuyu’da Yeşil Ev kuruyor

Nükleer karşıtları, Mersin’e nükleer santral kurulmasına karşı yeniden eyleme başlıyor. Yeşiller Partisi de, Başbakan’a ‘O ucubeyi Akkuyu’ya getirmeyin’ çağrısında bulundu.

Mersin Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Sabahat Aslan, nükleer santrale karşı santralin kurulacağı Büyükeceli beldesinden Mersin’e kadar insan zinciri kurmayı amaçladıklarını söyledi. Yeşiller Partisi kurucusu Bilge Contepe de, Başbakan Erdoğan’a, “O ucube nükleer santrali Akkuyu’ya getirmeyin” çağrısında bulundu. Contepe, santral kurulmasına karşı çıktıkları için tehdit edildiklerini söyledi.

Akkuyu’da Yeşil ev

Nükleer Karşıtları Platform üyeleri tekrar Akkyu’nun yolunu tutuyor. ‘Yeşil Ev’ projesini hayata geçirmeyi hedefleyen platform üyeleri, halka nükleer santrallerin zararlarını anlatacaklar.  Türkiye Yeşiller Partisi kurucu üyesi Bilge Contepe, Mersin Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Sabahat Aslan ve Fatma Özdemir Yılmaz ile birlikte bir açıklama yaparak yeni mücadele sürecine Mersinlilerin destek vermesini istedi.

Büyükeceli beldesinde Yeşil Ev projesini yeniden başlatacaklarını söyleyen Contepe yöre halkına nükleerin zararlarını anlatarak mücadeleyi tepeden değil tekrardan yerelden örgütleyeceklerini söyledi.

Contepe, “Biz nükleer santralle mücadeleye 1989’da başladık. Çernobil’de yaşanan kazanın ardından yerel halkın da katılımıyla mücadelemizi başlattık. 2000 yılına kadar bu mücadelemiz sürdü. ‘Yeşil Ev’ projesini hayata geçirdik ve bu evde nöbetleşe olarak kalıyor ve halkı bilinçlendirme çalışmaları yapıyorduk. Bülent Ecevit’in koalisyon hükümeti döneminde nükleer santral yapımı iptal edildi. Şimdi AKP hükümeti halkın mücadelesini hiçe sayarak yeniden bunu gündeme aldı ve imzalar atıldı. Yerel halka fikriniz ne diyen olmadı. Bu santral bir dayatmadır” diye konuştu.

“Tehdit alıyorum”

Büyükeceli beldesinde halkla ve belediyelerle işbirliği yaparak nükleer santral yapılmasına izin vermeyeceklerini ifade eden Contepe, “Buraya gelmeden tehdit telefonları aldım. Akkuyu’ya gidiyormuşsunuz, gideceğiniz varsa göreceğiniz de var diye telefon aldım. Bunun dışında 30’a yakın tehdit mesajları geldi. Bunları hiçbirisi bizi yıldırmayacak” dedi.

Akkuyu’nun Rusya’ya hediye gibi verildiğini savunan Contepe, “Başbakan Kars’taki heykeli ‘ucube’ ilan ederek yıkın bu heykeli yerine doğal park yapın demişti. Biz de kendilerine buradan seslenerek Akkuyu gibi bir doğal parka bir ucube dikmeyin diyoruz” şeklinde konuştu.

Mersin Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Sabahat Aslan ise 10 gün Büyükeceli’de kalacaklarını belirterek yöre halkını nükleer santrallerin zararlarını anlatacaklarını söyledi. Danıştay’ın Çevresel Etki Değerlendirme Raporu’nu (ÇED) zorunlu hale getirilmesinin de çok önemli olduğunu ifade eden Aslan, “Gülnar ile Mersin arasında bir insan zinciri oluşturmak istiyoruz. Mücadelemizi kazanacağız başka çaremiz yok” dedi.

(Yeşil Gazete, Müjgan Yağmur, Mersin İmece)