Ana Sayfa Blog Sayfa 5284

Devlet korumadı, erkek vurdu

İstanbul’da otomobilden inen genç kadını, aynı araçtan inen bir erkek tabancayla vurdu. Kurşun yağmuruna hedef olan Arzu Yıldırım’ın iki gün önce savcılığa başvurarak birlikte yaşadığı erkek hakkında suç duyurusunda bulunduğu ortaya çıktı.

Ümraniye Atatürk Mahallesi Mandıra Caddesi Mevlana Parkı yanında sabah saatlerinde duran otomobil önce hiç kimsenin dikkatini çekmedi.

33 yaşındaki Arzu Yıldırım’ın 34 GM 9518 plakalı otomobilden inmesi üzerine birden her şey değişti.

Otomobilden indikten sonra hızla yürümeye başlayan Arzu Yıldırım’ı aynı araçtan inen bir erkek takip etmeye başladı.

Genç kadın peşine takılan erkeği görünce kaçmaya başladı ancak fazla uzaklaşamadan kurşunların hedefi oldu. Arzu Yıldırım vücuduna isabet eden 8 kurşunla yere yığılırken, saldırgan indiği araca binerek hızla kaçtı.

Ağır yaralı olarak ambulansla Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Arzu Yıldırım tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Olay yerinde yapılan incelemede 14 boş kovan bulundu.

Polis ekipleri, saldırganın kaçtığı otomobili birkaç sokak ileride terkedilmiş halde buldu.

SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMUŞTU!
Arzu Yıldırım’ın iki gün önce Ümraniye Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak birlikte yaşadığı ancak bir süre önce ayrıldığı Mustafa Metin Ç. hakkında suç duruyurusunda bulunduğu ortaya çıktı.

Yıldırım’ın dilekçesinde, “Mustafa Metin Ç. ‘den konuşarak ayrıldığım halde tarafıma yapılan tehdit ve taciz edici telefonlarla kendimin, çocuklarımın ve ailemin can güvenliğinden endişe duyuyorum. Benim, ailemin ve çocuklarımın başına herhangi birşey gelmesinden Mustafa Metin Ç. ve ailesi sorumludur” yazdığı öğrenildi.

Yıldırım, ayrıca Mustafa Metin Ç.’nin kendisini dövdüğünü ileri sürerek Aralık’ta savcılığa şikayette bulunduğu belirlendi. Yıldırım’ın Ocak ayında savcılığa giderek şikayetinden vazgeçtiği ancak 7 Şubat 2011 tarihinde Mustafa Metin Ç. tarafından tehdit edildiğini belirterek tekrar savcılığa şikayet başvurusunda bulunduğu da anlaşıldı.

Polis, her yerde Ümraniye Sanayi Sitesi Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı olan Mustafa Metin Ç’yi arıyor.

Yıldırım’ın eşinden boşandıktan sonra yanında çalışmaya başladığı 3 çocuklu ve evli 54 yaşındaki Mustafa Metin Ç. ile aşk yaşadığı ve bir çocuklarının olduğu öğrenildi.

Arzu Yıldırım yaklaşık 3 ay önce Mustafa Metin Ç. ile ayrıldı ancak Metin Ç. genç kadının peşini bırakmadı. Genç kadını başka bir erkekle gören Mustafa Metin Ç.’nin kıskançlık krizine girerek cinayeti işlediği öne sürülüyor. (Ntv)

Yunanlılar kazan kaldırdı

0

Son zamlara isyan eden Yunanlılar, toplu taşıma araçlarına biletsiz biniyor, otoyol geçiş ücretlerini ödemiyor.

Yunanistan’da ekonomik krizi aşmak isteyen Papandreu Hükümeti yeni kemer sıkma önlemlerine başvurdu. Memur ve emekli maaşlarına kısıtlama getirilirken, toplu taşıma ücretleri ile otoyollardaki geçitlere zam yapıldı. Ancak gelen bu yeni zamlar tepkiyle karşılandı.

Sol eğilimli muhalefet partilerinin başını çektiği kampanyalar çerçevesinde, araçlar otoyol gişelerinde geçiş parası ödemiyor. Toplu taşıma araçlarını kullanan vatandaşlar da bilet parası ödemiyor.

Henüz tamamlanmayan otoyollar için ödenen geçiş ücretlerine zam yapılması protestocular tarafından “soygunculuk” olarak tanımlanıyor. Bunun dışında Avrupa Birliği standartlarına aykırı olarak ücretli otoyollara paralel olan ücretsiz yan yolların kapatılması ve sürücülerin ücretli yolları kullanmaya zorlanmalarına da tepki topluyor.

Toplu taşıma araçları çalışanları da günün belirli saatlerinde bir süreliğine iş bırakıyor. Eylemlere avukatların yanısıra sağlık sektörü çalışanları da destek veriyor.

Sağlık Dernekleri Federasyonları greve giderken, sektör çalışanları da önümüzdeki günlerde Yunan Parlamentosu’nun da bulunduğu Sintagma Meydanı’nda bir protesto gösterisi yapmayı planlıyor. (Ntv)

Afganistan’da her gün 2 çocuk ölüyor

0

Savaş Afganistan’da da en çok çocukları hedef alıyor. Her gün ortalama 2 çocuk hayatını kaybediyor.

10 yıldır devam eden Afganistan savaşının bilançosu her geçen daha korkunç boyutlara ulaşıyor. Geçen yıl günde en az 2 çocuk ABD uçaklarının bombardımanında hayatını kaybetti.

Afganistan’da görev yapan insan hakları izleme örgütü ARM son raporuyla bu iç karartıcı tabloyu bir kez daha gözler öünne serdi. Raporda, savaş nedeniyle 2010’da ölen 2 bin 421 sivilden 739’unun 18 yaşından küçük olduğu bilgileri yer aldı. Ancak çocuk ölümlerinin üçte ikisinden militanlar, yüzde 17’sinden de ABD ve NATO birlikleri sorumlu olduğu ileri sürüldü.

Çocuk ölümlerinin büyük bir bölümünün Taliban’ın kalesi durumundaki Kandahar ve Helmand vilayetlerinde meydana geldiğine dikkat çekilirken, doğudaki Kunar ve kuzeydeki Kunduz’un da çocuklar açısından en tehlikeli kentler arasında yer aldığı belirtildi. Ayrıca şiddet olaylarının daha önce güvenli olan bölgelere de sıçradığı kaydedildi.

Birleşmiş Milletler’in geçen yıla ilişkin bir raporunda, Afganistan’daki sivil kaybın 2010 yılının ilk 10 ayında 2009’a nazaran yüzde 20 oranında arttığı ve bunların dörtte üçünden militanların sorumlu olduğu belirtilmişti. (Ntv)

12 Eylül darbecilerinin yargılanmasına ‘hayır’

AKP 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasına ‘hayır’ dedi. Meclis’te BDP Milletvekili Hasip Kaplan’ın darbe yapanların yargılanmasına ilişkin kanun teklifinin gündeme alınması oylaması MHP ve AKPli vekillerin oylarıyla reddedildi.

BDP Milletvekili Hasip Kaplan, AK Parti’nin referandum oylamasında 12 Eylül darbecilerine yargı yolunu açan 35 madde ile ilgili yürüttüğü kampanyayı hatırlattı ve “Kağıttan kaplanlar var mı yok mu bu oylama ile ortaya çıkacak” dedi.

BDP’li Sırrı Sakık da Süheyl Batum’un açıklamalarını anımsattı ve “CHP’de hala ordunun darbe yapmasından medet umanlar var” yorumunu yaptı.

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce ise CHP’nin darbelerden çok çekmiş bir parti olduğunu söyledi, “CHP’nin darbeci olarak anılması haksızlık, vicdansızlık, tarih bilmezliktir” dedi.

Tartışmaların ardından teklifin gündeme alınıp alınmaması oylamasına geçildi. BDP ve CHP’nin oylarına rağmen teklifin gündeme alınması reddedildi.

BDP milletvekilleri AKP’nin teklifin gündeme alınmasına ‘hayır’ oyu vermesini alkışlayarak protesto etti. (Cnnturk)

Türkiye nereye?

Aşağıda gördüğünüz hareketli tabloya Türkiye’ye dair bazı önemli verileri (1990-2006) sığdırdım. Tablonun dikey ekseni Kilogram Eşdeğer Petrol (KEP) cinsinden kişi başına yıllık enerji tüketimimiz. Tablonun yatay ekseni ise kişi başına düşen ekilebilir tarım alanı. Yuvarlağın rengi kadınların işgücüne katılma oranı, yuvarlağın ebadı ise nüfusumuzu gösteriyor.

(Artık gerekli açıklamaları yaptığıma göre oynat tuşuna basabilirsiniz. Herhangi bir anda dört değişktenin durumlarını görmek için imleci yuvarlağın üzerine getirmeniz yeterli.)

Bu tablodaki değerlerin Türkiye’nin nereden nereye gitmekte olduğuna dair kabaca bir fikir vermesini umuyorum. Özetleyecek olursak: Kadınların işgücüne katılım oranı bu süre içinde %34.2’den %24.9’a gerilemiş. Nüfusumuz 55 milyondan 69 milyona çıkmış. Kişi başına düşen tarım arazisi miktarı 0.44 hektardan 0.33 hektara düşmüş. Kişi başına enerji tüketimimiz ise 944 KEP’den 1264 KEP’ye çıkmış.

Nüfusumuz %25 artarken kişi başına düşen tarım arazisi %25 azalmış. Bu gayet doğal gözükebilir. Fakat bu tabloda veremediğim başka bir veri de 1990 senesinde 33 milyon olan şehir nüfusumuzun 2007 yılında 49 milyonu, (günümüzdeyse 56 milyonu) geçmiş olduğudur. Bu artışlar ile yaşanan kentsel büyümenin yokettiği tarım alanları ya bu istatistiğe hiç eklenmemiş ya da kentlerin yakınlarındaki tarım alanlarını ben gözümde büyütüyorum…

Çılgın gibi ürüyor oluşumuzun tartışılacak bir yanı olmayabilir. Ama kadınların iş gücüne katılımındaki %9.3’lük akıl almaz düşüşü bir türlü anlamlandıramıyorum. Kadın nüfusu bu süreçte kabaca 28 milyondan 35 milyona çıkmış. İş gücüne dahil kadın sayısı ise 9.5 milyondan 8.7 milyona düşmüş!

Bir diğer dikkate değer nokta ise enerji tüketimimizdeki artış. Kişi başına tüketimimiz yaklaşık %34 artmış. Bu tablonun bize söylemediği ise toplam tüketimimiz. Toplam enerji tüketimimiz nüfus artışımızla birlikte %65 civarında artmış.

Bu verilerden benim çıkardığım sonuç devasa şehirlerde yaşayan ve daha da kentlileşen, harıl harıl enerji tüketen, kadınlara karşı adaletsiz, yakın gelecekte gıda sorunları yaşayacak bir ülke olduğumuzdur.

Yaklaşan seçimlerde somut konuların tartışılmasını sağlamak özgür internet medyasının görevidir. İş başına!

Tüm veriler (bir türlü güvenemediğim) Tüik‘ten alınmıştır.
Grafik google documents ile hazırlanmıştır.

D&R’dan Bir+Bir dergisine satış engeli

D&R bütün şubelerine bir yazı göndererek Bir+Bir’in satışa sunulmasını yasakladı. Sebep ise, derginin Arzuhal bölümünde yayınlanan “İstikbal Marşı” yani “vatandaşın hassasiyeti”.

D&R şubelerine şu e-mail’i gönderdi:

Sn.ilgili;

Bir+bir dergisi ilk sayfasında yer alan ve İstiklal Marşı ile dalga geçer şekilde, uygunsuz şiiri sebebiyle müşterilerimizden haklı tepkiler görmektedir.

Yayın bütün mağazalarımızda satışa kapatılmıştır.

Yayın dergi raf ve teşhirinden kaldırılacak, iade sirküsünde iade edilecektir.

Yayının yeni sayısı alınmayacaktır,sevk yapılmamasını rica ederim.

Teşekkürler,

İyi Çalışmalar”

Dergide yer alan İstikbal Marşı’nı okumak için tıklayabilirsiniz.

(Medyatava)

Mahkeme Pınar Selek’in beraat kararında direndi

Mısır Çarşısı’nda meydana gelen patlamayla ilgili aldığı beraat kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozulan ve bu karar Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onaylanan Sosyolog Pınar Selek’in de aralarında bulunduğu 5 sanığın yeniden yargılanmasına bugün başlandı. Savcı, Yargıtay’ın kararına uyularak yeniden yargılama talep etti. Mahkeme ise beraat kararında direnme kararı vererek davayı 22 Haziran tarihine erteledi.

NTV’de canlı yayına bağlanan Pınar Selek, karardan mutlu olduğunu dile getirdi.

Selek şunları söyledi:

Çok umutluyum diyordum, umut veriyordum ancak o kadar kötü olaylar da oldu ki içimden bir ama da vardı.

Şimdi kötü şeyleri düşünmek istemiyorum ve mutlu olmak istiyorum.

Hiç beklemediğimiz zamanlar da öyle kötü şeyler geldi ki başımıza, beklemediğimiz anda korkunç saldırılarla karşılaştık, bunlara karşı durmayı öğrendik ama şimdi bunları düşünmeyeceğim. Hukuk mücadelesi uzun bir yoldur, yılmamak lazım diyorduk. Babamın çok etkisi de var, avukatlarımın da.

Babam ve kız kardeşimle daha konuşamadım. Galiba 1-2 saat sonra konuşacağız.

Kaldırdığı yönetmeliği unuttu

0

Çalışma Bakanı Dinçer’in Ankara’daki patlamaların ardından “İşletme belgesi bile yok” diye suçladığı işyerlerinin belge alma zorunluluğunun Bakanlığı tarafından kaldırıldığı ortaya çıktı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer’in, 20 kişinin yaşamını yitirdiği Ankara’daki patlamaların ardından “İşletme belgesi bile yok” diye eleştirdiği işletmelerin, kendi bakanlığından belge alma zorunluluğunun, 2009 Aralık ayında kaldırıldığı ortaya çıktı.

Başkentin en büyük ve en eski sanayi bölgelerinde meydana gelen patlamalar, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeniden gündeme getirdi.

Çalışma Bakanlığı’nın, 2004’ten beri yürürlükte olan ve 10 kişi ve daha fazla işçi çalıştıran işletmelerin açılabilmesi için zorunlu olan ‘işletme belgesi’ şartını, 50 kişi ve üzeri işçi çalıştıran işyerleri olarak değiştirdiği ortaya çıktı.

Habertürk’ün haberine göre, bakanlık Aralık 2009’da yayınladığı yeni yönetmelikle, 50 kişinin üzerinde işçi çalıştıran işletmeler için ‘işletme belgesi’ vermeye başladı.

îş müfettişlerinin denetimleri sonucunda, işyerinin iş sağlığı ve güvenliği açısından uygun bulunması halinde işletme belgesi veriliyor ve o işyeri faaliyete geçebiliyor.

SON MEVZUAT SORUNLU
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Başkanı Ali Ekber Çakar, işletme belgesi alınması hakkındaki yeni yönetmelikle 50’den fazla Ö-312 21BS037 işçi çalıştıran işyerlerinin İşletme Belgesi alması zorunluluğu getirildiğini belirterek, “Çalışma Bakanlığı’nın “işyerlerine yönelik denetimi ve yol göstericiliği yok edilmiştir” dedi.

Çakar, müfettişlerin işyerlerini iş sağlığı ve güvenliği açısından kontrol etmediğini belirterek, “Bir işyeri kurduğunuzda sağlık ve güvenlikle ilgili birtakım koşullar isteniyor, bunun için birtakım masraflar, yatırımlar yapmanız lazım.

İşverenler bu masraftan kaçınıyor. Bu belgenin verilmemesi de işverenleri masraftan kurtardı” diye konuştu.

DENETİMLER YETERSİZ
İşyeri denetimleri ve iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin sanayi işletmelerinin ancak yüzde 1.6’smda geçerli olduğunu belirten Çakar şöyle dedi: “700-800 civarındaki iş müfettişlerinin sayısı çok yetersizdir. Çalışma yaşamıyla ilgili mevzuat yalnızca başlıca “sanayi ve ticaret” işlerini kapsamakta, tarım sektörünün tamamı, hizmet sektörünün bir bölümü ile KOBİ’lerin çok büyük bir bölümü kapsam dışında bırakılmaktadır. Özetle, 10 milyon kişiyi bulan kayıt dışı istihdamı teşvik eder tarzda bir ‘iş sağlığı ve güvenliği’ politikası söz konusudur.” (Ntv)

”Derbentliyi artık nakliye araçları uyandırıyor”

0

Derbentliler polis zoruyla evlerinden atılmaya karşı başbakan nerde diye soruyor, limonla gaza karşı korunmaya çalışıyor; CHP milletvekili Sevingen de olayı Meclise taşıyacak.

Derbent Bölgesi sakinleri sabah saatlerinde mahalleyi çevreleyen polis kuşatmasına direnmeye devam ediyor. Takviye çevik kuvvet ekibinin gelişini ise kalabalıktan bir kadın polise çıkışıyor: ”Hoş geldiniz yavrum. Evlat yetiştiriyoruz, gelip bizi dövsün diye”.

Mahalle sakinlerinin attıkları sloganlar ise “Derbent bizimdir bizim kalacak”, “Barınma hakkimiz engellenemez”, “Tayyip sonun Mübarek olsun”.

Mecliste mühimmatı masaya dizecek

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul milletvekili Mehmet Sevigen çevik kuvvetin mahalledeki varlığıyla ilgili olarak bianet’e “Polis ve halkın karşı karşıya getirilmesi çok üzücü,” dedi.

“Ceplerim mahallelilere karşı kullanılan mühimmat ile dolu. Yarın mecliste hepsini teker teker dizeceğim kürsüye ve diğer vekillere bunlardan mı korkuyorsunuz diye soracağım. Bunlar elli yıldır yan yana oturan aileleri, komşuları birbirlerine düşürüyorlar. İnsanların zayıf tarafı neresiyse oradan vuruyorlar, garibansa para verelim hastaysa hastaneye götürelim diyorlar. Mahalleli birbirine girdi. ”

Derbentli başbakanı arıyor

Adını vermek istemeyip kendisi için “Derbent Gazisi” diyen bir Derbentli “Ey halk size sesleniyorum. Başbakan dediğimiz gidip başka ülkedekilere ‘One minute’ diyeceğine gelsin kendi halkını dinlesin ve buradaki rantçılara ‘One minute’ desin ” sözleriyle iktidara sesleniyor.

Üniversite öğrencisi Seher Engül ve Nazan Engül, evlerini satıp mahalleden nakliye araçlarıyla ayrılanlara atıf yaparak,Nakliye araçları ile uyandık. Artık saatlerimizi kurmuyoruz, bunlar uyandırıyorlar sağ olsun,” diyorlar.

” Biz öğrenciyiz ama okula bile gitmiyoruz, ailemiz evimiz ne olacak diye meraktan. Orantısız bir güç ile savaşıyoruz burada, savunma araçlarımız bir gazdan etkilenmemek için taktiğimiz şallarımız bir de şişe limon suyu.” .

Mahalleli Cemile Çakmak da “Hani başbakan nerede? Bizler 40 senedir buradayız. Mısır’ı kurtaracağına gelsin bizi kurtarsın,” ditye araya g,ir,yor.

“Madem burası bizim değil neden okul var neden sağlık ocağı var? Depremden sonra değer kazandı burası tabi, dertleri de bizleri sürüp para kazanmak. Biber gazı bizde artık bağışıklık yaptı.”.

Bu arada bir mahalleli de gaz bombası “koruyucusu” olarak bir file dolusu limonu etraftakilere dağıttıyordu. (Elvan Kısmet-Bia)

Edemir’e savcı tahliye istedi, mahkeme reddetti

Savcı, silahlı örgüt üyesi olduğu iddiasyla bir yıldır tutuklu yargılanan ODTÜ’lü Edemir’in tahliyesini istediyse de mahkeme, tutuklu kalmasından yana karar verdi. Duruşmada Edemir’in ODTÜ’den hocaları ve arkadaşları da vardı. Avukat Aslan’a göre, Edemir, “nedensiz tutuklu”.

Yüksek lisans öğrencisiyken, Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi (DHKP-C) üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınan ve bir yıldır tutuklu yargılanan Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) yüksek lisans öğrencisi Hüseyin Edemir için savcı, tahliye talep etti, mahkeme hapiste tutulmasına karar verdi.

Beşiktaş’taki 10. Ağır Ceza Mahkemesinde bugün (8 Şubat) görülen davaya tutuklu sanık Edemir katılırken, hakkında yakalama kararı çıkarılan sanık İlker Alcan yakalanamadığı için duruşmada yoktu.

Mahkeme heyeti ve savcısının değiştiği bugünkü 6. celsede savcı Kasım İlimoğlu,  iddianamede Edemir’e yönelik isnatların 12 Ekim 2001 tarihinden  tutuklandığı 24.02.2009 tarihine kadar uzandığını ifade ettikten sonra “Bu dönemde örgüt ile bağlantısını ortaya koyacak herhangi bir delil yok” diyerek Edemir’in tahliyesini talep etti.

Edemir’in Adli Kontrol kararı verilerek tahliye edilmesini isteyen İlimoğlu ayrıca, Edemir’in iddia edilen örgüt üyeliği ile ilgili delillerin geçerliliğinin, hukuka uygunluğunun ve Edemir ile ilişkisinin sorgulanmasını talep etti.

Mahkeme heyeti başkanı Ali Alçık ve üyeler Hadi Çağdır ile İbrahim Balık ise,  Edemir’in tutukluluk halinin devamına karar verdi; sanık Alcan’ın yakalanmasının beklenmesine karar verdi. Yargılamaya 8 Mart’ta devan edilecek.

Aslan: Savcının tahliye talebi gerekçesiz reddedildi

Duruşmadan sonra bianet’e konuşan Edemir’in avukatı Oya Aslan, mahkemenin delil araştırması yapılmasına karar vermediğine dikkat çekti ve şöyle dedi:

“Buna benzer davalarda delil araştırması yapılıyor. 2001 yılından bu yana Edemir’in örgütle ilişkisini ispatlayacak hiçbir delil olmaması sebebiyle tahliye isteyen savının haklı talebi reddedildi. Üstelik mahkeme bu talebi hiçbir gerekçe göstermeden reddetti.”

ODTÜ’den arkadaşları ve hocaları da duruşmadaydı

Duruşmadan önce Edemir’in ODTÜ’den arkadaşları ve ailesi Beşiktaş Adliyesi önünde bir basın açıklaması yaptı.

Edemir’in nişanlısı Sevgi Göğülter’in okuduğu açıklamada, Edemir hakkındaki tek delilin on yıl önce hukuka aykırı olarak yapılan bir aramada elde edildiği söylenen bir bilgisayar çıktısına dayandığı iddia edildi ve Edemir’in beraatı ve kayıplarının telafisi talep edildi.

Edemir’in ODTÜ’den arkadaşları, Tayfun Altay ve Ferdan Ergut‘un da aralarında olduğu hocalarının da katıldığı basın açıklamasında, “Hüseyin Edemir’e özgürlük”, “Hüseyin Edemir’e tanığız”, “Hüseyin Edemir adalet arıyor” dövizleri taşındı. Edemir’in ağabeyi Murat Edemir ve Ardahan’dan gelen anne ve babası da duruşmadaydı.

Davayı takip eden Almanya’dan Die Linke milletvekili Kadriye Karcı, Edemir’e destek olmaya geldiğini belirtti ve “Edemir’in tahliye edilerek adaletin yerine gelmesini umuyorum.” dedi. (Elif Gençkal)