Ana Sayfa Blog Sayfa 4971

Dünya medyası yardımların reddedilmesini eleştirdi

Van depremi yabancı medyada yoğun biçimde değerlendiriliyor. Deprem bölgesine ilişkin televizyon görüntüleri, fotoğraflara geniş biçimde yer veren yabancı medya, kurtarma çabaları ve mucize kurtarmalarının yanı sıra yardım operasyonlarındaki eksikliklere de vurgu yapıyor.

‘Kahramanlık öyküleri, kaotik yardım çabaları’

New York Times Gazetesi, deprem bölgesinde “kahramanlık ve inanılmaz hayatta kalma öyküleri”nin olduğunu, örnekler vererek anlattığı haberinde 9 bin çadır ve 25 bin battaniye ile gıda gönderildiğini belirtikten sonra, “Ancak yardım çabaları, bazı yerlerde çok kaotik idi ve bazı yardım dağıtma merkezlerinde kavgaların yaşandığına ilişkin haberler geldi” diye yazdı. İsrail dahil 50’yi aşkın ülkeden yardım önerilerinin geldiğini de kaydeden gazete, hükümetin İsrail’in teklifini reddettiği iddialarını yalanlandığına dikkat çekti.

ABD’nin çok satan gazetesi Wall Street Journal da, “Depremin vurduğu bölge, sismik olarak aktif ancak pek hazırlıklı değil” başlıklı haberinde ABD’deki North Eastern Üniversitesi Mühendislik Bölümü öğretim üyelerinden deprem uzmanı Prof. Mishac K. Yegian’ın “Bölgede az sayıda bina, 7 büyüklüğündeki bir depreme dayanmak için hazır” değerlendirmesini aktardı. Binaların kolay çökmesine de dikkat çekildiği haberler ve yorumlarda dış yardım önerilerinin reddedilmesi de eleştirildi.

Daha karanlık bir tarafı da var

Kurtarma ekiplerinin yoğun çabalarına vurgu yapan İngiliz The Guardian Gazetesi, “Dondurucu soğukta geceyi dışarıda geçirmek zorunda kalan on birlerce insan konusundaki kaygılar artıyor” yorumunu da yaptı. Binaların kolayca çökmesinin yarattığı endişelere de değinen gazete, bazı yardım çabalarının sosyal medya tarafından örgütlendiğine, binlerce twitter mesajının alındığına dikkat çektikten sonra, “Ancak daha karanlık bir tarafı da var. Van illinin nüfusu çoğu Kürt ve yasa dışı ayrılıkçı PKK’ya bir destek merkezidir. Bir Türk TV sunucusu, bazen polisle çatışan Kürtlerin neden güvenlik personelinden yardım bekledikleri sorusuyla protestolara yol açtı” diye yazdı.

Yardımları reddetmek acımasızlık ve duygusuzluk

İngiliz Times Gazetesi, “Zayıf Mantık” başlıklı haberinde “korkunç deprem sonrası, Türkiye’nin komşularından yardım alması gerekir” görüşünü savunarak, Türk hükümetinin dış yardımları reddetme kararını “acımasızlık ve duygusuzluk” olarak yorumladı. BBCTürkçe tarafından yansıtılan haberde, “Kuşkusuz Türkiye, on yıl öncesine kıyasla daha modern, daha güvenli ve daha refah bir yer ama hiçbir ülke, bir depremle tek başına rahatlıkla baş edecek kadar modern ve kalkınmış değil” denilirken, Erdoğan hükümetinin dış yardımları reddetme gerekçelerinin yeterli bulunmadığı kaybedildi. “Türk gururu, başka türlü durumda yaşayacak olanların kanı ve kırık kemikleri üzerine inşa edilmemeli” görüşüne yer verilen haberde, “Bölgesel istikrar, arkadaşlık üzerine şekillenir ve Türkiye kendisine bunu teklif eden ülkelerle çevrili. Bu nedenle bu yardımları kabul etmeli” ifadeleri kullanıldı.

Çöken binalar öfke yarattı

İngiliz yayın kuruluşu BBC, Türk hükümetinin deprem bölgesine daha çok yardım göndermeye söz verdiğini belirtirken, “Ankara, dondurucu bir havada ısınma ve çadırsız ikinci geceyi geçiren, en çok ihtiyaç olanların bazılarına yardım etmemekle suçlandı” ifadelerini kullandı. Çöken binaların yarattığı tepki üzerinde de duran BBC, “İnsanlar, kentte bazı binalar çok kötü biçimde etkilenirken bazılarının hiç etkilenmiş gibi görünmedikleri için öfkelidir. Devlet kurallarının, kalitesiz mal kullanan müteahhitlere yeterince uygulandığını söylüyorlar” dedi. Haberde muhalefet politikacılarının, “kriz yönetimi eksikliği” eleştirilerine dikkat çekerken de “Ankara’nın yabancı yardımı reddetmesinin yanlış olduğunu da söylüyorlar” sözlerine ekledi.

İspanya’nın en büyük gazetesi El Pais de, “Kurtarma ekipleri, olanak eksikliğinden şikayet ediyor” başlıklı haberinde kurtarma ekiplerinin yanında halkın enkaz altındakileri kurtarmak için elleriyle kazdığına dikkat çekti. Kızılay personelinin de yakındığını kaydeden gazete, bir hemşireye atfen “Canlı kalanları Ağrı, Van, Muş ve Hakkari’ye gönderiyoruz ancak yollardaki kaos nedeniyle birçoğu, yetişemiyor” sözlerini de aktardı.

Amerika’nın Sesi, çöken binaların altında yakınlarını arayanların enkazı elleriyle kazdığını ifade ederken, artçı sarsıntılara rağmen arama kurtarma çalışmaları oldukça başarılı olduğu yorumunu yaptı. Türkiye’nin en büyük sorunlarından birinin binaların kötü inşa edilmesi olduğuna işaret edilen haberde, “Özellikle devletin inşa ettiği binalar depremlerde ilk çökenler” görüşü öne sürüldü. Ayrıca, Güneydoğunun ülkenin en yoksul ve ücra köşesi olmasının, telefon bağlantısının kopmasıyla bölgeden haber almanın zorlaşmasının ve yolların hasar görmesi nedeniyle küçük köy ve kasabaların akıbetinin “oldukça kaygı verici” olduğu belirtildi.

(t24)

MEB Van’da tatili uzattı

Milli Eğitim Bakanlığı, Van’da okulların tatil süresinin bayram sonrasına kadar uzatıldığını ve ders başının 14 Kasım’da gerçekleştirileceğini duyurdu.

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Bakan Ömer Dinçer’in talimatıyla deprem felaketinin yaşandığı Van’da eğitim ve öğretime bir hafta ara verildiği hatırlatıldı.

Açıklamada, Bakan Dinçer’in, okulların açılacağı tarihle kurban bayramı tatilinin birbirine yakın olması göz önüne alınarak eğitimin etkinliğini sağlamak amacıyla okulların tatil süresinin uzatıldığını açıkladığı kaydedildi.

Buna göre, okulların 14 Kasım 2011’de yeniden eğitim öğretime açılacağı, ancak dönem sonrasında eğitim öğretimde kaybedilen zaman telafi edileceği bildirilen açıklamada, şöyle denildi:

“Bakan Dinçer, şu ana kadar elimize ulaşan bilgilere göre Van Merkez’de 6, Erciş ilçesinde de 24 öğretmenimizin deprem esnasında hayatını kaybettiğini açıkladı. 9 öğretmenimizin de yaralı olarak kurtarıldığını bildirdi. Dinçer,
merhum öğretmen ve öğrencilerimize Allah’tan rahmet; yakınlarına da başsağlığı ve sabırlar diledi. Yaralılara acil şifa dileklerini iletti.

Bakan Dinçer, deprem bölgesinde sadece bir okulumuzun tamamen yıkıldığını ancak çok sayıda hafif hasarlı eğitim ve öğretim kurumu olduğunu belirtti. Dinçer, okulların kapalı olduğu zaman zarfında hem hasar tespitinin yapılması hem de bu sürenin verimli kullanılarak okulların eğitim ve öğretime hazır hale getirilmesi için 37 mühendisin Van’a gönderildiğini ifade etti ve gerekenlerin yapılması için talimat verdi.”

SDP İstanbul İl Örgütü’nde arama

Devrimci Karargah Örgütü”ne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) İstanbul İl Örgütünde arama yapıldı. İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, ”provokatif eylem hazırlığı yapıldığı ve suç aleti bulundurulduğu” iddiasına ilişkin olarak Beyoğlu Taksim Caddesi Yoğurtçu Faik Sokak’taki SDP İstanbul İl Örgütünde arama yaptı. Yaklaşık 4 saat süren arama sonucunda bazı belge ve dokümanlara incelenmek üzere el konuldu.  Yetkililer, gözaltı işlemi yapılmadığını ve soruşturmanın devam ettiğini bildirdi.

(Ajanslar)

Yılbaşı ikramiyesi 40 milyona çıkıyor

0

Milli Piyango İdaresi, geçen yıl 35 milyon lira olan yılbaşı büyük ikramiyesini bu yıl 40 milyon liraya çıkarma kararı aldı.

Milyonlarca insanın hayalini süsleyen yılbaşı büyük ikramiyesi belirlendi. Milli Piyango Genel Müdürlüğü, bayilerden ve vatandaşlardan gelen yoğun talep üzerine geçtiğimiz yıl 35 milyon lira olan büyük ikramiye tutarına bu yıl 5 milyon lira zam yapma kararı aldı. Alınan karara göre 2011 yılbaşı büyük ikramiyesi 40 milyon liraya yükseldi.

Yılbaşında verilecek olan 40 milyon liralık ikramiye, idarenin bugüne kadar verdiği en büyük ikramiye olma özelliğini taşıyor. Milli Piyango İdaresi, yılbaşı biletlerini Kasım ayından itibaren satışa sunacak. Biletlerin basım işlemleri başladı. Büyük ikramiye ile birlikte yılbaşı biletlerine de zam yapılacak. Zam oranının henüz belli olmadığını belirten uzmanlar, 40 milyon liralık ikramiyenin getirisinin de, büyük olacağını vurguladı. Buna göre ikramiyenin tek kişiye çıkması halinde, talihli günlük 6 bin 256 lira, aylık 187 bin 698, yıllık 2.3 milyon liralık faiz getirisine sahip olacak. Yılbaşı büyük ikramiyesi için belirlenen 40 milyon liranın, birçok kamu kurumunun 2012 yılı bütçesinden daha fazla olması da dikkat çekti. Örneğin, Anayasa Mahkemesi’nin 24.7 milyon liralık, Milli Güvenlik Kurumu Genel Sekreterliği’nin 14.3 milyon liralık, Kamu Düzeni Güvenliği Müsteşarlığı’nın 19.1 milyon liralık ödeneği, büyük ikramiye tutarının altında kaldı.

14 günlük bir bebek kurtarıldı

Depremin üzerinden yaklaşık 48 geçmesine rağmen enkaz altından hala sağ olarak kurtulanlar oluyor.  14 günlük bir bebek 46 saat sonra enkaz altından çıkarıldı.

Van’ın Erciş ilçesinde meydana gelen depremde arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Bölgeden yaşanan mucize haberleri umut ışığı olmayı sürdürüyor.

Van Erciş’te depremden 46 saat sonra bir mucize daha gerçekleşti. 14 günlük bir bebek 46 saat sonra enkaz altından sağ olarak kurtarıldı.

Kurtarma ekiplerinden alınan bilgiye göre enkaz altında hayatta olan iki kişi daha var.

Sağlık ekipleri tarafından koruma altına alınan bebeğin ailesiyle ilgili bir bilgi alınamadı.

Depremin en fazla hasara yol açtığı Van’ın Erciş ilçesinde, 18 yaşındaki Ozan Yılmaz ile 22 yaşındaki Abdullah Pinti yaklaşık 32 saat sonra enkaz altından sağ olarak çıkarıldı.

Bir başka mucize ise depremden 28 saat sonra yaşanmıştı.

Erciş’te kahvehanenin de bulunduğu bir bina enkazında arama kurtarma çalışmalarını yürüten ekipler, enkaz altından 25 yaşındaki İsmail Tuna’ya ulaştı.

Yaralı olarak enkazdan çıkarılan Tuna, ambulansla hastaneye kaldırıldı.

(Ajanslar)

Demokratik otoritarizm duble yolunda ilerliyoruz – Ahmet İnsel

Bir başbakanın gazete sahiplerini çağırıp, onları bazı konularda dikkatli olmaya davet etmesi, tek başına ele alındığında büyük bir endişe nedeni olmayabilir. Böyle bir toplantıda, bazı kitapların neden yazıldığı, bazı söyleşilerin neden yapıldığı, bazı yerlere neden gidildiği, neredeyse isim vererek sorulmaya başlanıyorsa, o zaman otosansüre davetten öteye, doğrudan bir sansür işlemeye başlamış demektir. Ayrıca, bir başbakan gazete sahip veya yöneticileriyle kamuoyunun bilgisi dahilinde, boy boy fotoğrafları yayımlanan bir toplantı yapıp, burada konuşulanların kamuoyuna aktarılmamasını isteyebiliyorsa o zaman bu gazeteleri iktidarının bir organı olarak görüyor demektir. Zaten bunun belirgin bir işareti, böyle bir toplantıya, dört günlük gazetenin davet edilmemiş olmasıdır. Her otoriter gücün makbul gazete listesi farklı oluyor.
Bu koşullarda yapılan bir toplantıyı protesto etmeyen, katılmayan veya koşulları öğrenince terk etmeyen ‘bağımsız’ medya temsilcileri de bu durumu zımnen kabul ederek, kendilerini bir iktidar organı olarak gördüklerini ele vermiş olurlar. Fransa’da taşra gazeteleri patronları, Sosyalist Parti adayı olan bir gazete patronu davet edilmeyince, cumhurbaşkanının özel davetini toplu biçimde boykot ettiler birkaç hafta önce. Türkiye’de ise böyle netameli bir toplantıya katılmakla yetinmeyip, birçoğu Başbakan’ın söylediklerine hınk deyicilik yapma yarışına giriyor. Otosansür çağrısını dinlemekle yetinmeyip, işi resmen sansür işlevi görecek kurumların kurulmasını, yasaların çıkarılmasını talep etmeye götürüyor. Bu durumda Başbakan’da artan biçimde gözlemlenen otoriter semptomların önünde duracak herhangi bir engel kalmamasına şaşırmak ancak safdillik olur. 

Küçük devlet güçlü piyasa
Akut politikleşme olarak tanımlayabileceğimiz, her şeyi hızla siyasal iktidarın denetimine alma saplantısının sınırı şimdilik yok. Bu iktidar yoğunlaşması ve buna bağlı olarak dozu gittikçe artan otoriterleşmenin bir diğer tezahürü, düzenleyici üst kurulların özerkliklerine fiilen son veren KHK düzenlemesi. Atama sistemi nedeniyle özerklikleri sınırlı olan bu kurumlar, şimdi bir bakanın denetimine tabi olacaklar.
Böylece başkanını başbakanın atadığı kurul, başbakanın atadığı bakanın denetiminde çalışacak. Bir özerklik parodisi bu.
‘Küçük devlet güçlü piyasa’ anlayışını yansıtan bağımsız düzenleyici kurumların işleyişlerinin demokrasi açısından sorunlu olduğunu biliyoruz. Bununla ilgili önemli bir çalışma, geçen günlerde yayımlandı. Ümit Sönmez, Piyasanın İdaresi başlıklı kitabında (İletişim Yayınları, 2011), neoliberal hegemonyanın büyülü kavramı olan ‘yönetişim’in ışığında, bu kurumların aynı zamanda hem devletin ve idarenin hem piyasanın üst kurumu olmalarını ele alıyor ve eleştiriyor. Ama AKP hükümeti bu eleştirinin işaret ettiğinin tam tersini yapıyor.
Bu kurumları piyasanın üst kurulu olarak korurken bakanlığın denetimine alıyor. Siyasal iktidarda aşırı bir güç ve yetki topluyor. Böylece demokratikleşme açısından daha geri bir adım atıyor. Demokrasi perspektifinden ele alındığında, bu kurulların çok daha geniş tabanlı seçim ve katılım yöntemleriyle oluşması, yetki ve görevlerinin piyasa-toplum-devlet ilişkileri üçgeninde yeniden tasarlanması gerekmez mi?
Anayasa konusunda da iyimser olmak için fazla neden yok. Sütten ağzı yanan AKP temsilcileri, geçmişte olduğu gibi, Başbakan’a karşı bir anda kontrpiyede kalmamak için artık bu konuda ağızlarını açmıyorlar. Dolayısıyla iktidar partisinin anayasa değişiklikleri konusunda ne arzuladığını, AKP kadroları dahil pek bilen yok. AKP’nin anayasayı tek başına -şimdilik?- değiştirmek için yeterli çoğunluğa sahip olmamasının yarattığı müzakere zorunluluğu, bu kez Başbakan’ın anayasa değişikliği konusunda elini saklamaya, aklındakini gizlemeye mi itiyor? Bilmiyoruz ama AKP’yi de dilsiz bırakan bir iktidar yoğunlaşması bu.
Darbe anayasasından Erdoğan anayasasına geçmek bir değişikliktir elbette ama bu bir demokratik hamle sayılabilir mi? 

Otoritarizmin duble yolu
HSYK’daki seçimlerde sergilenen, ardından HSYK’nın yaptığı atamalarda sürdürülen, üniversite yönetimlerine atamalarda genellikle karşımıza çıkan pratikler buna benziyor.
Tayyip Erdoğan, bir yandan kendi iradesiyle diğer yandan toplumda var olan otoriteye biat geleneğinin katkılarıyla kurulan yeni patronaj sisteminin ağırlık merkezinde yer alıyor. Bu, sistem için yerçekimi gücü işlevi görüyor. Demokratik otoritarizm duble yolunda ilerliyoruz.

Ahmet İnsel – Radikal

Kaddafi çöle gömüldü

0

Libya devrik lideri Muammer Kaddafi ve oğlu Mutassım Kaddafi, bugün çölde sade bir törenle bilinmeyen bir yere gömüldü.

Arap televizyonu El Cezire, Kaddafi’nin şafak vakti çölde bilinmeyen bir yere gömüldüğünü duyurdu.

Arap televizyonu El Arabiya da Libya Ulusal Geçiş Konseyi yetkililerini kaynak göstererek verdiği haberde, Kaddafi ve oğlu Mutassım’ın bedenlerinin Misrata kentindeki Afrika pazarından alınarak bilinmiyen bir yere götürüldüğünü belirtmişti. Kaddafi ve oğlunun cesetleri ambulansa alındığı sırada, akrabalarının olmaması dikkat çekmişti.

Kaddafi’nin linç edildiği ve BM’nin bu konuda soruşturma açılmasını istemesi sonrasında Ulusal Geçiş Konseyi, Libya eski lideri Kaddafi’nin cenazesinin ailesine verileceğini duyurmuştu.

Ancak Kaddafi’nin mezarının mabede dönüşmesini istemeyen Libyalı muhalifler, naaşını çölde kimsenin bilmeyeceği bir yere gömülmesi karar almıştı.

Kaddafi’nin doğum yeri olan Sirte’de bugün şiddetli bir patlama meydana geldi. Petrol dolu bir tankın patlaması sonucu 50’den fazla kişi yaşamını yitirdi.

Kaddafi’nin geçtiğimiz perşembe günü Sirte’de öldürülmesinin ardından, Libya’nın yeni yönetiminin Sirte’de 53 Kaddafi yanlısını katlettiği ortaya çıktı. Uluslararası İnsan Hakları İzleme Örgütü, öldürülen Kaddafi yanlılarına işkence edildiğini açıkladı.

Yunus artık yaşamıyor

Depreme internet kafede yakalanan 13 yaşındaki Yunus, hastaneye kaldırılırken yolda yaşamını yitirdi.

İsimsiz bir kahramanın gövdesi, Yunus Geray’a siper olmuş, bu sayede beton yığınlarıın altında kalmaktan kurtulmuştu. Binaya gelen ekipler 10 ceset çıkardı içeriden. Tam umutlar tükenmişken Yunus’un cılız çığlığı duyuldu gecenin karanlığında. Sesin geldiği yönde çalışmalar yoğunlaştı. Bedeninin yarısı dışarıda yarısı enkaz altında olan Yunus’un, omzunda bir el vardı, parmağında da bir alyans. Elin sahibi ölmüştü. Son anda Yunus’un üzerine kapanarak onun hayatta kalmasını sağlamıştı. Saatler süren çalışmalar sonunda beton yığınlarının arasından çıkarılırken, tüm Türkiye’nin yüzü günler sonra nihayet gülüyordu.

Sabah Gazetesinin haberine göre, Ancak tam mutlu sonla bitti denirken, beklenmedik bir gelişme yaşandı. Enkaz altında aldığı yaralar minik bededine ağır gelmişti Yunus’un. Enkazdan çıkartıldıktan sonra bilincini yitirdi. Hastaneye kaldırılırken de kalbi durdu, yaşama veda etti. Oysa daha birkaç dakika önce, kendisine çıkartan ekipteki amcalarına ilk iş saati sormuş, “Akşam 10” cevabını alınca da “Eyvah çok geç olmuş babama söylemeyin” demişti talihsiz çocuk… Yunus’un babası Yusuf Geray, oğlunun enkazdan kol, bacak ve boyun kırıklarıyla çıkarıldığını belirterek gözyaşları içinde anlattı olanları: “Enkazdan çıkarıldıktan kısa süre sonra baygınlık geçirdi. Bir kadın doktor iç kanama geçirdiğini söyledi ve hemen Erzurum’a sevk etti. Hemen ambulansla Ağrı Devlet Hastanesi’ne doğru yola çıktık. Ancak Ağrı’ya varmadan hayatını kaybetti. Kalbi durdu.”

Yunus dün saat 14.00’te toprağa verildi. 9 çocuğu olduğunu, Yusuf’un 8. çocuğu olduğunu ve ilköğretim 4. sınıfa gittiğini söyleyen babanın son sözleri ise kaderin önüne geçmenin imkânsızlığını kanıtlar gibiydi: “Erciş’teki evimizde hiç hasar yok. İnternet kafeye gitmeseydi belki de ölmeyecekti. Ailemizin tek kaybı oğlum oldu.”

(Ntv)

OdaTv davasına ‘virüs’ girmiş!

OdaTv davasında ODTÜ araştırma görevlilerin hazırladığı rapora göre bir sanığın bilgisayarında bulunan dosyalar virüsle aktarılmış ve zamanları değiştirilmiş.

OdaTv Davası’nın tutuklu sanıklarından Gazeteci Müyesser Yıldız’ın bilgisayarında elde edilen ve suça konu olan dosyaların uzman raporlarına göre Yıldız’ın bilgisi dışında yüklendiği ortaya çıktı. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin bilgisayar mühendisleri tarafından hazırlanan raporda, delil klasöründe bulunan “Ulusal Medya 2010.doc”, “SY.doc”, “Hanefi.doc”, “Yalçın Hoca.doc” isimli dosyaların, Yıldız’ın bilgisayarına virüs aracılığıyla aktarıldığı ve zamanlarının değiştirildiği bilgisine yer verildi.

Avukat Nebi Doğan, müvekkili Müyesser Yıldız’ın evindeki bilgisayarda ele geçirilen ve iddianamenin delil klasöründe yer alan “Ulusal Medya 2010.doc” , “SY.doc” , “Hanefi.doc” , “Yalçın Hoca.doc” isimli dosyalar için uzman görüşü aldı. ODTÜ Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Göktürk Üçoluk ve Araştırma Görevlisi Gökdeniz Karadağ tarafından hazırlanan rapora ANKA ulaştı. Mahkemeye sunulacak raporda uzmanlar, “Yakalama ev arama ve el koyla tutanağında” 72. maddede belirtilen MD5 değeri olan diske ait olduğu belirtilen disk imajını Accessdata firması tarafından üretilen ve Adalet Bakanlığı’nca da adli bilişim incelemesinde kullanılması için önerilen FTK Imager yazılımıyla incelemesini gerçekleştirdi.

Hard diskteki dosyaların kriptolama yapılarak koruma altına alınmadığının belirtildiği raporda, “İmaj alan cihazın yazılımında veya donanımında yapılan değişiklikler sayesinde imaj alınmasında kullanılan cihazın imaj alma işlemi öncesi veya sırasında, almakta olduğu imaja dosya eklemesi yapması mümkündür. Böylece imajın MD5 değeri alındığında imaja aslında çoktan dosya eklenmiş olması sağlanabilir. Bunun yanında, imaj alınırken orijinal kaynağın da uygun biçimde değiştirilmesi mümkündür” denildi.

-DOSYALAR UZMAN KİŞİLER TARAFINDAN DEĞİŞTİRİLMİŞ-
İmaj alma cihazının herhangi bir sertifikasyon sürecinden geçtiğine dair bir bilginin, ürünün web sayfasında bulunmadığına dikkat çekilen raporda, uzmanlar delil klasöründe yer alan dosyaların tarihlerine ilişkin ilginç değerlendirmelerde bulunuldu: “Dosya sisteminde bulunan oluşturulma, değiştirilme ve erişim tarihleri, çeşitli araçlar kullanılarak değiştirilebilecek, güvenilir olmayan tarihlerdir. Ancak bu tarihlerde veya dosyada bir değişiklik yapıldığında, dosya sisteminin kullanıcıya sunulmayan kendi iç kayıtlarındaki bir tabloda dosyayla ilgili kayıtlar güncellenir. Bilgisayarın ilgili dizinindeki yüzlerde dosya arasından sadece bu 4 dosyada, normal dosyalarda olmayan ve dosyalara sadece ortalama bilgisayar kullanıcıların bilemeyeceği yöntemlerle erişildiğinde ‘veya dosyada değişiklik yapıldığında’ oluşabilecek tarih verileri bulunmaktadır. Aynı dosya sisteme sahip bir diskte bir dosya yaratılmış, yaratılan dosyanın bahsedilen tarih kayıtlarına sahip olmadığı görülmüştür.”

-KULLANICININ BİLGİSİ VE HABERİ OLMADAN DOSYALAR YÜKLENDİ-

Raporda yer alan bilgiye göre, “Ulusal Medya 2010.doc” isimli dosyanın görünürde oluşturulma tarihi 04 Ekim 2010. İnceleme yapan uzmanlar ise sözkonusu dosyanın MFT kayıt tarihinin (değiştirilme tarihi) OdaTv’ye baskının yapıldığı 14 Şubat 2011 olduğuna dikkat çekti. Raporda yer alan bilgiye göre, “SY.doc” dosyasının görünürde oluşturulma tarihi ise 01 Ağustos 2010. Bu dosya üzerinde yapılan incelemede kaydının yine baskının yapıldığı gün ve saatlerde değiştirildiği ortaya çıktı.

“Hanefi.doc” ve “Yalçın Hoca.doc” isimli dosyaların kayıtlarının değiştirilme tarihleri ise yeni OdaTv’ye polis tarafından baskının yapıldığı gün. Raporda, bu değişimin kullanıcının bilgisi dışında ve bilgisayar konusunda özel bilgiye sahip olan uzmanlar tarafından yapılabileceğine dikkat çekilerek şu değerlendirmeye yer verildi:

“Bu dosyaların hepsinin tarihinin değiştirilmiş olması, ‘Ulusal Medya 2010.doc’ dışındakilerin tarih değişikliğinden önceki tarihlerin saniyeler mertebesinde yakın olması, ‘SY.doc’ dışındakilerin tarihlerinin değiştirildiği zamanın dakikalar mertebesinde birbirine yakın olması, bu dosyaların normal bilgisayar kullanımı dışında (kullanıcının bilgisi ve haberi olmadan) kalan bir süreç aracılığıyla imajı incelenen diske yerleştirildiğini ve tarihlerinin sonradan değiştirildiğini göstermektedir. Diğer taraftan normal bir bilgisayar kullanıcı bu tür değişiklikleri yapacak bilgisel donanıma sahip olamaz. Bu tip değişiklikleri yapabilmek için uzman seviyesinde bilgisayar ve işletme sistemi bilgisine sahip olmak gerekir.”

-CHP ADI KULLANILARAK GÖNDERİLEN MAİLLER VİRÜS ÇIKTI-

Dijital belgelerin kimin tarafından oluşturulduğunun kesin olarak tespit etmenin mümkün olmadığına dikkat çekilen raporda, “Bilgisayar ‘uzaktan yardım bağlantıların ve uzaktan denetime’ izin verilecek şekilde ayarlanmıştır. Dışarıdan bilgisayara erişebilen kişi ya da kişiler kullanıcı hesabının şifreli olmamasından ötürü bilgisayara uzaktan erişim sağlayabilir ve bilgisayar uzaktan kontrol edebilir” denildi. Uzmanlardan Yıldız’ın mail adreslerinin de incelenmesi istendi. Yıldız’ın mail adresine “CHP TBMM [email protected]” adresinden gelen ‘3.Kayseri Dosyası’ isimli maili inceleyen uzmanlar, ‘Normalde gmail.com uzantılı bir adresten gelen e-postaların, hizmeti sağlayan Google şirketine ait sunucular üzerinden gelmesi beklenir. Ancak bu madde incelenen e-posta (jangomail.com) sunucularından gelmiştir. Bu da e-postanın gmail.com üzerinden gönderilmesi halde gmail.com uzantılı bir adresten geliyormuş gibi gösterilmeye çalışıldığına işaret eder” değerlendirmesinde bulundu. Yine aynı adresten gelen Kayseri2 isimli dosyanın ise virüs olduğu tespitine yer verilen raporda, “[email protected]” adresinden gelen diğer maillerin de incelendiği, bunların Google firması tarafından gönderildiğinin belirlendiği belirtildi. Virüslü dosyaların başında “CHP TBMM” isminin büyük harflerle yazıldığı, partiden gönderilen maillerde de küçük harflerin kullanıldığı kaydedildi. Raporda, uzman olmayan bilgisayar kullanıcılarının çoğunun internetten dosya indirmesi işlemini web tarayıcılarla yaptığı, bunları kullanılarak dosya indirildiğinde tarayıcıların, dosyalardaki “Alternate Data Stream” adlı alana dosyanın internetten geldiğini gösteren bilgiler bulunduğunu ancak ilgili dosyalarda, yaygın bir web tarayıcısı kullanarak indirildiklerine ilişkin bir bilgi bulunmadığı belirtildi. Raporda, Yıldız’a gönderilen dosyanın ya internetten indirilmediği ya internetten indirilip sonra ilgili bilginin silindiğini ya da bilinen web tarayıcıları dışında bir yöntemle indirildiği vurgulandı.

-4 DOSYA BİLGİSAYARA VİRÜS TARAFINDAN AKTARILDI –

Raporun son kısmında ise şu değerlendirme yapıldı:
“Anılan disk imajındaki dosyaların bilgisayarda oluşturulup oluşturulmadığını ya da hangi yollarla (e-posta, USB, DİSK, CD, DVD) o bilgisayara aktarıldığına ilişkin iddianamedeki gibi kesin bir yargıya ulaşmak olanaksızdır. Bundan öte dosyalardaki zaman izlerine ilişkin teknik verilen ışığında oluşan uzman kanaati, dört dosyanın bilgisayara virüs tarafından aktarıldığı ve zamanlarının değiştirildiği yönündedir.”

Avukat Nebi Doğan ise Yıldız’ın soruşturmanın tüm safhasında iddianamede delil klasörü içinde bulunan “word dosyalarının” kendi bilgisayarına nasıl girdiği konusunda hiçbir fikri olmadığını, bu dosyaları ilk defa bu soruşturma sebebiyle öğrendiğini, bu dosyaların bilgisayarına kendi bilgisi dışında başkaları tarafından yüklenmiş olabileceğini beyan ettiğini anımsatarak, raporda yer alan bilgiler nedeniyle müvekkilinin tahliyesini isteyeceklerini belirtti.

(Ajanslar)

“İran’dan sesler”, her Salı hem radyoda hem sahnede

İran’dan Sesler” 25 Ekim Salı itibarı ile her hafta önce Açık Radyo’da sonra da Kumbaracı50’de

İsveç’ten Riksteatern’in yürütücülüğünü yaptığı ve SIDA’nın desteklediği “İran’dan Sesler” radyo oyunları projesi 8 gerçek hikâyeden oluşuyor. Projenin Türkiye ayağını Altıdan Sonra Tiyatro yürütüyor.

Altıdan Sonra Tiyatro’nun “İnsan haltları ve insan hakları…” temasıyla sunduğu, hak ihlalleri üzerine kaleme alınmış bu gerçek oyunlar; İsveç, İngiltere, Almanya ve Türkiye’de radyo oyunu ve sahne okuması olarak sunuluyor.

İlk 2 hikayenin Radyo Oyunları; 25 ekim salı 18:30 94.9 Açık Radyo-Açık Dergi’de , Sahne Okumaları; 25 ekim salı 20:30 Kumbaracı50’de!

Proje süresince “İran’dan Sesler”, 25 Ekim itibariyle her Salı, saat 18:30’da aşağıdaki sırayla önce Açık Radyo’da, saat 20:30’da da Kumbaracı50‘de.

1 – Tanık, Bir Kadın

2 – Seni Seviyorum, Hoşçakal

3- Reza’nın Hikâyesi

4- Oyuncu

5 Sokakta Bir Kahraman

6 Vatana İhanet

7- Gözaltı

8- Aşk Çocuğu

 

Yönetmenler: Yiğit Sertdemir, Gülhan Kadim (Vatan’a İhanet)

Kayıt: Eli Haligua

Efekt ve Montaj: Deniz Koloğlu, Eli Haligua, Gözde Kazaz, Gürkan Vayıs

 

(Yeşil Gazete)