Ana Sayfa Blog Sayfa 4963

Londra’da işgalcilere dava açılıyor

Kapitalizmin doğurduğu eşitsizlikleri dünya çapında protesto eden işgal hareketinin Londra ayağı mahkemeye veriliyor.

Londra Belediyesi, turistlerin kentteki en önemli uğrak yerlerinden St Paul Katedrali etrafına kurulan çadır kentin tahliyesi için yasal işlem başlatıyor.

Belediyeden Michael Welbank “Bir demokraside protesto en hayati haklardan biridir ancak yolun ortasında kamp yapmak bir hak değildir.” dedi.

Welbank davanın kalabalık bir yolda geçişlerin engellendiği ve böylece başkalarının haklarının çiğnendiği gerekçesiyle açılacağını belirtti.

15 Ekim’de “Londra Borsası’nı İşgal Et” sloganı altında toplanan protestocular, borsaya ulaşamayınca yakınlarda bulunan katedralin önündeki meydana ve etrafına yerleşmişti.

Londra Belediye Başkanı Boris Johnson başından beri işgal hareketini “Londra’nın yüzündeki çıban” diye niteledi.

Rahibin istifası

UNESCO’nun dünya mirası ilan ettiği katedralin rahipleri ise protestoyu önce destekledi.

Ancak çadır sayısı 200’e ulaşıp, göstericiler ayrılma alameti göstermeyince fikir değiştirdi.

Ayrıca olası bir kargaşa ya da yangında ziyaretçileri tehlikeye atmamak için 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez St Paul Katedrali’nin kapıları kapandı.

Çadırların yerleşim düzeninin değiştirilmesi üzerine katedral bugün yeniden ziyarete açıldı.

Yetkililer bir hafta kapalı kalan katedralin günde 20 bin sterlin zarar ettiğini söylüyordu.

Katedral adına konuşan bir sözcü “Ne yazık ki yasal yollara başvurma mecburiyeti doğdu. Bu adımı büyük bir isteksizlikle atıyoruz ama barışçı çözüm çabalarımız sürecek.” dedi.

Belediyenin kararının hemen öncesinde katedralin önde gelen rahiplerinden Giles Fraser “kilise adına şiddete başvurulmasının yolunun açıldığını” söyleyerek istifasını vermişti.

Eylemciler ise St Paul civarından ayrılmayı düşünmediklerini söylüyorlar.

İşgal hareketi birinci kampa sığmadıkları için yine finans merkezinde, Finsbury Meydanı’nda ikinci bir kamp daha kurulmuştu.

(BBC)

Afrika’nın zamanı hala gelmedi mi? – Didem Tali

 

DSC_7022

Geçtiğimiz zamanlarda öğrendim ki, insanlar dünyanın sadece farklı yerlerinde değil, tarihin de farklı çağlarında yaşıyorlar.

Burası Uganda. Doğu Afrika’nın güneybatısında, bir zamanlar Winston Churchill’in “Afrika’nın İncisi” diye tanımlamış olduğu güzeller güzeli bir ülke. Afrika’nın İncisi, rengarenk kuşları, mango ağaçlarıyla dolu yemyeşil tepeleri ve ekvator ikliminin hemen her gün yağdırdığı yağmur sayesinde, ilk bakışta dünyanın neresinde olduğunuza dair gayet iyi bir ipucu veriyor. Gelgelelim, kırsal alanda birkaç köy, hastane, yetimhane ya da okul görüp, yerel basını ve ülkede olup bitenleri bir süre takip ettikten sonra hangi zamanda olduğunuzu hatırlamak pek mümkün olmuyor…

Afrikalılar, bir şeyler beklenenenden fazla zaman aldığında “African time”(Afrika zamanı) ibaresini kullanıyorlar.

Beş saat sürmesi beklenen otobüs yolculuğu on saat sürdü, African time…

Bir saat içinde gelecek denilen elektrik bütün gece gelmedi, African time…

vs.vs.vs

Görünüşe göre, gerçekten de Afrika’daki pek çok şey Afrika zamanı ile ilerliyor. Yavaş ve belirsiz.

Nitekim, burada da yılın 2011 olduğuna inanmak zor. “Yok” kelimesinin buradaki (özellikle kırsal alandaki)ve bugünkü anlamı ile, “Yok”un 2011 batı versiyonu sanki iki ayrı gezegenden.

Örneğin “Beş kuruş yüzünden insan mı ölürmüş canım, YOK artık!” diyebilirsiniz. Ama Uganda’da her gün, hastanelerde 16 kadın doğumda hayatını kaybediyor. Bunun sebebi ise batıda yarım terlik etmeyecek, saçma sapan bir para. Doktorlara devlet tarafından sağlanan pek bir gelir olmadığı için, doktorlar ameliyat giderlerinin hastaları tarafından karşılanmasını istiyorlar. Herhangi bir operasyonu yapmadan önce, bir nevi “bahşiş” almadan hastaya çoğu zaman ellerini bile sürmüyorlar. Hem yeteri kadar ameliyat malzemesi olmadığı için, hem de benim anladığım kadarıyla, bu “bahşiş”ler olmadığı sürece ellerine pek para geçmediği için. Örneğin doktorların ameliyat eldivenleri yok. Ve parası olmayan kadınlara, AIDS kapma riski yüzünden (gereken her şey sağlanmadığı sürece) doğum yaptırmak istemiyorlar.

Doktorların bu davranışlarının hiç mi hiç etik olmadığını biliyorum. Ama bir doktor, hamile bir kadının hastane koridorunda kıvrana kıvrana can vermesini izlemeyi kanıksayana kadar acaba neler görmüş ve geçirmiş olabilir? Düşünmek bile istemiyorum…

Ameliyat eldivenlerinin ve doktorlara ameliyat için verilebilecek “bahşiş”in yokluğu, tabii ki sadece doğum yapan kadının hayatını sonlandırmakla kalmıyor. Geride yüzlerce yeni doğmuş yetim bırakıyor ve Uganda’daki çocukların %20’si yetim. Örneğin benim çalıştığım yetimhanenin yeni doğmuşlar bölümündeki çocukların hemen hemen hepsinin anneleri hayatlarını doğumda kaybetmiş.

 

Batıdaki şuursuz tüketim ve israf, “alışveriş bağımlılığı” hastalığına yakalanmış milyonlar tarafından beslenedursun, Afrika’daki milyonların hayatı kimi zaman beş, kimi zaman on kuruşun yokluğuna yenik düşüyor. Ve en zengin doğal kaynaklara sahipken, en fakir halkları barındıran Afrika’da yüzyıllar önce durmuş olan zaman bir türlü ilerlemek bilmiyor…

DSC_7136

 

Yazı didemafrikada.wordpress.com/ ‘dan alıntılanmıştır.

 

 

Didem Tali

twitter.com/#!/catttitude

Brezilya eşcinsellerini seviyor – İhsan Eğriboyun

Brezilya Üst Mahkemesi, bizdeki karşılığıyla Yargıtay aynı cinsler arasında evliliği 1’e karşı 4 oyla onayladı. Yani gay çiftler bundan böyle Brezilya’da özgürce yuva kurabilecek, isterlerse evlat edinebilecekler.
Elbette ki bu karar kolay alınmadı. Geçen hafta üst mahkemenin önüne gelen dosya enine boyuna tartışıldı. Konuyu üst mahkemeye taşıyansa Rio Grande do Sul eyaletinde evlilik cüzdanı almak için başvuran lezbiyen çiftin geri çevrilmesi olayıydı. İstekleri ilgili mercilerce işleme konulmayan lezbiyen çift önce eyalet mahkemesine orada sonuç alamayınca da yüksek mahkemeye başvurdu.
Yüksek mahkemeden olumlu karar çıkmasında ise rapörtör Louis Philippe Solomon etkili oldu. Solomon raporunda istikrarlı bir birlikteliğin evliliğe dönüşmesinde yasal hiçbir engel olamayacağını savunarak mahkemeye başvuran lezbiyen çiftin ve haliyle onları örnek göstererek beraberliklerini evlilik akdiyle perçinlemek isteyen diğer eşcinsel çiftlerin yolunu açtı.
Eşcinselleri yakından ilgilendiren bu yargısal gelişmeyi böylece özetledikten sonra konunun Brezilya’daki yaşam pratiğine bakalim birde…
Güney Amerika’nın kuşkusuz en sıcak insanlarını barındıran Brezilya’da halkın gaylere yaklaşımı son derece olumlu. Toplumsal yaşamdan dışlamadıkları gibi onlarla birlikte yaşamaktan son derece mutlular. Ne görmezden geldikleri ne de içten içe alay ettikleri var.
Tabi bu sonuçta medyanın payı büyük. Özellikle de televizyon dizilerinin… Ülkede yayınlanan hemen her dizide eşcinsel karakterlere rastlamak mümkün. Kimi zaman komik, hayat dolu kimi zamanda tutkulu birer aşıklar eşcinseller dizilerde. Senaristler onları dejenere esprilere malzeme etmedikleri gibi haklarında topluma doğru mesajlar vermeye özen gösteriyorlar.
Örneğin birkaç ay önce sona eren rating rekortmeni Insensato Coraçao adlı dizide gaylerden nefret eden bir adamın zor duruma düştüğünde yardımına ilk koşan her fırsatta aşagıladığı o gayler oldu ve homofobik bu karakter geçmişte yaptıklarindan dolayı onlardan özür üstüne özür diledi. Dizinin son bölümu gay bir çiftin evliligine sahne oldu ayrıca.
Bu dizinin sona ermesinden sonra ekrana gelen Fina Estampa adlı dizide de yine gay bir karaktere önemli rollerden birinde rastladı Brezilyalı izleyici. Hatta bir bayan kuaforünü canlandıran travestiye de…
Televizyondan son örnek ise Mtv Brasil’den… Hatırı sayılır bir izleyici kitlesi olan bu müzik kanalında yayınlanan Luv adlı çöpçatan yaışsma programına zaman zaman eşcinsel yarışmacılar da davet ediliyor.
Sözün özü; Brezilya eşcinsellerini seviyor !

 

Yazı ihsanegriboyun.blogspot.com ‘dan alıntılanmıştır

 

 

İhsan Eğriboyun

twitter.com/#!/ihsn

Mültecilere yardım Van yolunda

Mülteci depremzedeler için Yeşil Ev’de toplanan yardımlar tasniflenip kolilendi ve Van’a gönderilmek üzere yola çıktı.

Bilindiği gibi Van’da binlerce mülteci bulunuyor. Normal zamanlarda bile çok sağlıklı koşullarda barınma ihtiyaçları sağlanmayan mültecilerin deprem yardımlarından  en fazla mahrum bırakılan grup olduğu belirtilmişti.

 

Çoğunluğunu Afganlıların oluşturduğu mülteciler şehir dışına izinsiz çıkamıyorlar. Kimliksiz ve unutulmuş oldukları için, üstelik dil sorunu da bulunan mültecilere çok az yardım ulaştırıldığını öğrenen Yeşiller bir çağrıda bulunarak yardım toplama kampanyası başlattılar.

Yardımların Van’a nasıl ve hangi vasıtayla ulaştırılıp, kime, nasıl ve hangi vasıtayla dağıtılacağı da planlandıktan sonra Beyoğlu Yeşilev’de  çok kısa zamanda toplanan yardımlar Van’a gönderilerek mültecilere ulaştırılmak üzere bu akşam gönderildi.

50 koli  içinde kadın/erkek/çocuk kıyafeti,çocuk bezi,çocuk maması,kadın pedi ve battaniyelerden oluşan yardımın ihtiyaç sahibi mültecilere doğrudan ulaştırılması planlandı.

Mültecilere gönderilen yardımların yerine ulaşmasının da takibini yapacaklarını belirten Yeşiller kampanya gönüllüsü Ayşe Akdeniz gerekirse en kısa zamanda ikinci bir yardım kampanyası çağırısı yapabileceklerini söyledi.

 

Gerze’de 5 tutuklama

Ekoloji Kolektifi, Sinop’un Gerze ilçesinde Anadolu Grub u tarafından yapılmak istenen termik santralı protesto eylemlerine katıldığı için geçen hafta gözaltına alınan ve savcılığın itirazı üzerine serbest bırakılan 5 Gerze’lini tutuklandığını bildirdi.

Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.

(Yeşil Gazete)

Van’da yardımlara el koyuluyor

Van Dayanışma platformundan alınan son haberlere göre Van’a giden tüm yardım kamyonları Kızılay’ca durdurulmaya ve kendi depolarına çekilmeye başlandı. Kızılay, Van’a yardım gönderen aralarında BDP, TEGV, Sarmaşık Derneği ve başka birçok  organizasyonca gönderilen ve dağıtılan yardım malzemelerinin merkezi devlet dışı kanallarca dağıtımına engel oluyor. Gelişmeleri Yeşil Gazete’de bildirmeye devam edeceğiz.

Depremzede mültecilere yardım toplama çağrısı

Depremzede mültecilere gönderilen yardımlar için toplama süresi uzatıldı. Depremin olduğu günden itibaren Yeşil Ev’de toplanan yardımlar, Van’da yardımlardan muaf bırakılan mültecilere gidiyor. Yeşil Ev’de yardımları toplayan gönüllülerden bir acil çağrı geldi. Çağrı şu şekilde:

Van’a giden yardımların dağıtım sorunu nedeniyle yardımlarımızı Best Van Turizm aracılığıyla mültecilere yardım dağıtan TEGV’e ulaştıracağız.

Yardım toplama saati 28 Ekim saat 18:00’a kadar uzatıldı.

EN ACİL İHTİYAÇLAR:

– Çadır

– Battaniye

– Uyku tulumu – mat

– Termal don – yün içlik

– İç çamaşırı

– Kadın ve çocuk gözeterek kışlık giyecek (mont, kazak, ayakkabı, çorap vs)

– Konserve ve kuru gıda

– Kadın pedi

NOT / 1: Lütfen kutuların içinde ne olduğunu üstlerine yazınız.

NOT / 2: Bu duyuru ilk gönderim için. Yardım toplamaya devam edeceğiz.

ADRES: Beyoğlu Yeşil Ev İstiklal Caddesi NO: 21/1

TELEFON: (0212) 244 77 80 – (0541) 6938994

Şef Gökmen görevden alındı

Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın Müzik Direktörü Rengim Gökmen, CSO’daki görevinden alındı.

Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürü ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın (CSO) Müzik Direktörü Rengim Gökmen, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca CSO’daki görevinden alındı.

Cumhuriyet gazetesinin haberine göre, Gökmen, görevden alınmasıyla ilgili “Çalışmalarımın farklı değerlendirilmesini istiyordum. Çok üzgün ve kırgınım” dedi. Gökmen, CSO’nun müzik direktörlüğü görevini yürütüyordu. Gökmen’in CSO’nun direktörlüğü döneminde CSO’da önemli başarılara imza atıldı.

Edinilen bilgiye göre Gökmen, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndaki “baskılar” nedeniyle görevi bırakmak zorunda kaldı. Gökmen’in yerine ise CSO’ya, geçen günlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’ne atanan şef Erol Erdinç’in geçeceği belirtiliyor.

İstanbul’da KCK operasyonu: 70 gözaltı

İstanbul’da KCK adı altında yürütülen operasyonda aralarında Marmara Üniversitesi’den öğretim üyesi Büşra Ersanlı’nın da olduğu 70 kişi gözaltına alındı.

İstanbul’da KCK adı altında yapılan operasyonlarda 70’den fazla kişi gözaltına alındı.

İstanbul Ümraniye’de bulunan Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İstanbul Siyaset Akademisi, BDP İlçe binası, Hêvî Kültür Merkezi ve bazı evlere polisler tarafından saat 05.00’de baskın yapıldı. BDP Ataşehir İlçe Başkanı Kemal Bilken‘in aralarında olduğu 70 kişi gözaltına alındı.

Gözlatına alınanlar arasında Datça’da gözaltına alınıp İstanbul’a getirilen Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesi ve BDP Parti Meclis üyesi  Prof. Dr. Büşra Ersanlı‘da var. Aynı zamanda BDP’nin Anayasa Komisyonu’nda da yeralan Ersanlı, yeni anayasa çalışmaları kapsamında AKP heyetinin 10 Ekim’de görüştüğü BDP’liler arasında bulunuyordu.

İstanbul’da 4 Ekim’de yapılan KCK operasyonlarında da aralarında BPD PM üyeleri, il yöneticileri, ilçe başkanları ve kurum yöneticilerinin yer aldığı 98 kişi tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.

5 yeni film vizyonda

Fenomen dizi Behzat Ç.’nin sinema uyarlaması ‘Seni Kalbime Gömdüm’, Andrew Niccol’un yönettiği bilimkurgu ‘Zamana Karşı’ ve Richard Gere ve Topher Grace’in başrolünde olduğu gerilim ‘İkili Oyun’ haftanın öne çıkanları…

Sinemaseverler, bu hafta macera, aksiyon, gerilim, dram ve komedi sahnelerinin bulunduğu 2’si yerli 5 yeni filmle buluşacak.

BEHZAT Ç.
Serdar Akar’ın yönettiği ve Erdal Beşikçioğlu, Fatih Artman, İnanç Konukçu ile Berkan Şal’ın oynadığı ”Behzat Ç.: Seni Kalbime Gömdüm” filmi, macera sahneleriyle izleyicilerin ilgisini çekecek.

Filmde, bir ihbar üzerine Gençlik Parkı’na giden cinayet büro ekipleri, gömülü bir tabut bulur. Tabuttaki yaşlı kadın, emekli bir polisin annesidir. İlk defa böyle bir cinayetle karşılaşan Behzat Ç, emekli polisi araştırmaya başlayınca birtakım engellemelerle karşılaşır. Emekli polis, teşkilat içinde ”Avarel Memduh” olarak bilinir.

ZAMANA KARŞI
Andrew Niccol’un yönettiği ve Justin Timberlake, Olivia Wilde, Shyloh Oostwald ile Johnny Galecki’nin oynadığı ”Zamana Karşı (In Time)” filmi, gerilim sahneleriyle sinemaseverlerle buluşacak.

Filmin konusu şöyle: ”Will Salas, bir yanlışlık sonucu cinayetle suçlanır. Kurtulmak için tek şansı, zamanın gerçek anlamıyla para değerinde olduğu bu sistemi çökertmektir. Çünkü dünyaya, zenginlerin sonsuza kadar genç kalarak yaşayıp, fakir ve güçsüz olanların ise bir gün daha hayatta kalabilmek adına zaman dilenip, ödünç alıp, bazen de çaldığı bir sistem egemen olmuştur.”

İKİLİ OYUN
Michael Brandt’ın yönettiği ve Richard Gere, Odette Annable, Stephen Moyer ile Topher Grace’in oynadığı ”İkili Oyun (The Double)” filmi, dram sahneleriyle izleyicilerin karşısına çıkacak.

Filmde, bir parlamento üyesi, Cassius isimli Sovyet casusunun izlerini taşıyan cinayete kurban gider. CIA, genç ajan Ben ile hayatını Sovyet casusu yakalamaya adayan dedektif Paul’den bir ekip oluşturur. Master tezini Paul’un Sovyet katili takibi üzerine hazırlayan genç Ben, Cassius’un tekrar ortaya çıktığından emindir. İkili suçları incelerken farklı gelişmelerle karşılaşır.

JOHNNY ENGLISH
Oliver Parker’ın yönettiği ve Rowan Atkinson, Gillian Anderson, Dominic West ile Rosamund Pike’in oynadığı ”Johnny English’in Dönüşü (Johnny English Reborn)” filmi, komedi sahneleriyle izleyicilerin ilgisini çekecek.

Filmin konusu şöyle: ”Çin başkanına düzenlenmesi planlanan bir suikast girişimi haber alındığında Johnny English, Asya’nın uzak bölgelerinde eşsiz yeteneklerini geliştirmeye çalışmaktadır. Johnny English işinin başına geçer. Devlet Başkanları Konferansı boyunca herkesi koruyabilmesi için hiçbir ihtimali gözden kaçırmaması gerekmektedir. Onun için başarısızlık seçenek değildir.”

ANADOLU KARTALLARI
Ömer Vargı’nın yönettiği ve Engin Altan Düzyatan, Çağatay Ulusoy, Hande Subaşı ile Özge Özpirinççi’nin oynadığı ”Anadolu Kartalları” filmi, macera ve aksiyon sahneleriyle izleyicilerin karşısına çıkacak.

Filmde, pilot olma hayaliyle yaşayan 5 gencin hayatı konu alınıyor. 5 arkadaş, hayatlarının bu zor ve stresli döneminde birbirlerine destek olur. Bu dönemde eğitmenlerinin destekleri de onlara yol gösterir. ”Uluslararası Anadolu Kartalı Tatbikatı”, gençlerin hayatlarını değiştiren bir deneyim olacak.