Ana Sayfa Blog Sayfa 4949

Lukas Papademos: Yunanistan’ın yeni başbakanı

0

Yunanistan‘da erken seçimlere kadar ülkeyi yönetecek geçici hükümetin başbakanlığına Lukas Papademos atandı.

Avrupa Merkez Bankası’nın eski başkan yardımcılarından olan Papademos, ulusal birlik hükümetine liderlik edecek.

Geçici hükümet derhal, AB ile üzerinde anlaşılan mali kurtarma paketinin parlamentoda onaylanmasına ve yeni kredi diliminin Yunanistan’a verilmesi önünde duran engeli aşmaya çalışacak.

Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu’nun istifaya zorlanması ardından, bir ulusal birlik hükümeti için süregiden pazarlıklarda yeni başbakanın ismi üzerinde günlerdir anlaşılamamıştı.

Merkez sol PASOK’la muhafazakar Yeni Demokrasi partilerinin oluşturması beklenen koalisyon, Atina’nın borçlarının yarısının silinmesi ve ek mali yardım alması karşılığında kemer sıkma politikalarını daha da sertleştirmekle yükümlü.

Kemer sıkma önlemleri karşılığında Yunanistan’a borçlarını çevirebilmesi için 130 milyar euro ek kredi verilecek ve özel yatırımcılara olan borçlarının yüzde 50’si silinecek.

Koalisyona katılması beklenen aşırı milliyetçi parti Laos, pazarlıklar esnasında görüşmelerden çekildi.

Geçici hükümetin 19 Şubat’ta yapılması planlanan erken seçimlere kadar görevde kalması umuluyor.

Lukas Papademos’un adı Yorgo Papandreu‘nun yerine geçmesi olası adaylar arasında anılıyordu.

Avrupa Komisyonu’nun ekonomik konulardan sorumlu üyesi Olli Rehn, yeni kredi diliminin ödenebilmesi için iki büyük partinin kemer sıkma önlemlerini uygulayacaklarına ilişkin yazılı taahhüt imzalamalarını istemişti.

(BBC)

Yeşiller Partisi: Depremzedelere sıkılan gaz acizliğin itirafıdır. Van Valisi’ni istifaya davet ediyoruz

Yeşiller Partisi, 9 Kasım’da Van’da meydana gelen deprem sonrasında yaşanan olaylara ilişkin bir açıklama yayınladı. MYK üyesi Koray Doğan Urbarlı imzasıyla yayınlanan açıklamada, “Depremzedelere sıkılan gaz acizliğin itirafıdır, 23 Ekim’den itibaren yaşanan aksaklıkların sorumluları ve depremzedeleri yanlış yönlendirenler hesap vermelidir” denildi.

Açıklamanın tam metni şu şekilde:

Depremzedelere sıkılan gaz acizliğin itirafıdır: Van Valisi’ni istifaya davet ediyoruz

Van, 23 Ekim’den itibaren acının ve yardımlaşmanın başkenti oldu. Bir günlük organize olma süresinden sonra, sivil toplumun öncülüğünde halk Vanlı depremzedelerin acılarına ortak olmaya başladı. O tarihten itibaren ortada olan bir gerçek vardı. O da, devletin depreme hazırlıksız olduğu kadar, deprem sonrasına da hazırlıksız olduğuydu.

Depremden itibaren, devlet yetkilileri tüm olayların kontrol altında olduğunu, yardımların düzenli olduğunu ve eğer bir aksaklık çıkmışsa da bunun nedeninin depremzedeler olduğunu defalarca vurguladılar. Dün itibariyle meydana gelen ikinci deprem ve yaşanan ölümler ise sorumlunun kimde olduğunu açıkça ortaya koydu. Özellikle Van Valisi’nin ve daha sonra da tüm yetkililerin yönlendirmeleriyle “güvenli” olduğu söylenen evlerine giren Vanlılar, gerçekleşen depremle yine enkaz altında kaldılar.

Bu çifte acı ise ne yazık ki Vanlıların yaşadıklarının sonuncusu olmadı. Yaşanan organizasyonsuzlukların ve ikinci depremin sonuçlarının faili olan Bakanları ve Vali’yi protesto eden Vanlılara polis gaz ve coplarla müdahale etti. Yardımları organize edemeyenlere karşı çıkanları “yağmacı” ilan edenler, yaşananların sorumlularını istifaya davet edince de gaz ve copla karşılaştılar. Bu kabul edilemez.

Biz Yeşiller Partisi olarak; depremzedelere sıkılan gazı, devletin acizliğinin itirafı olarak görüyoruz. Depremzedeleri yanlış yönlendiren Vali başta olmak üzere, 23 Ekim Van Depremi’nden sonra yaşanan aksaklıkların sorumlularını kamuoyu önünde hesap vermeye çağırıyoruz. Depremzelerin isteklerine ve acılarına gaz ve copla karşılık verenleri istifaya davet ediyoruz.

Koray Doğan Urbarlı

Yeşiller Partisi MYK Üyesi

Japon yardım görevlisi Atsushi Miyazaki kurtarılamadı

Van’da meydana gelen Richter ölçeğine göre 5.6 büyüklüğündeki depremde yıkılan Bayram Oteli enkazı altından 13 saat sonra sağ olarak çıkarılan Japon kurtarma ekibinin doktoruna, 25 dakika kalp mesajı yapıldı. Tüm çabalara rağmen Atsushi Miyazaki kurtarılamadı.

Van’da 23 Ekim’de meydana gelen Richter ölçeğine göre 7.2 büyüklüğündeki depremin vurduğu Erciş İlçesi ve köylerinde arama-kurtarma görevi için gelen Japon Association for Aid and Relief (AAR) adlı yardım organizasyonunda görevli Yumeka Ota, Miyuki Konnai ve Atsushi Miyazaki’den, Yumeka Ota kısa süre önce ülkesine döndü. Çalışmalara bir süre daha devam etme kararı alan AAR ekibindeki Miyuki Konnai ve Atsushi Miyazaki Van’da Bayram Oteli’ne yerleşti.

Dün akşam meydana gelen 5.6 büyüklüğündeki depreme, yıkılan otelde yakalan Japon ekibindeki Miyuki Konnai, yaklaşık 5.5 saat sonra açılan tünelle sağ çıkarıldı. Sürdürülen arama-kurtarma çalışmalarında 13 saat sonra Japon ekibindeki Atsushi Miyazaki’ye de ulaşıldı.

Çalışmalar sonunda ağır yaralı halde çıkarılan Atsushi Miyazaki’ye sağlık ekiplerce serum takıldı, yaklaşık 25 dakika kalp masajı yapıldı. Atsushi Miyazaki, daha sonra ambulansla Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi bahçesindeki sahra hastanesine kaldırıldı. Buradaki tedaviye olumsuz yanıt veren Atsushi Miyazaki tüm çabalara rağmen kurtarılamadı.

Miyazaki 41 yaşındaydı. Japonya’daki 9’luk depremden ve tsunamiden kurtuldu; Türkiye’de 5.6’lık depremle, sağlam raporu verilen otelde can verdi.

29 Ekim’de Erdoğan Bayraktar: “Diyebilirim ki Van merkez ve Erciş en güvenilir bölgedir”

Dün gece Van’da meydana gelen 5.6 büyüklüğündeki deprem sonrası Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın sözleri gündeme geldi: “Büyük depremin olduğu yerde bir daha deprem olmaz. Bugün diyebilirim ki Van merkez ve Erciş en güvenilir bölgedir”

29 Ekim tarihinde bir basın toplantısında konuşan Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Büyük depremin olduğu yerde bir daha deprem olmaz. Bugün diyebilirim ki Van merkez ve Erciş en güvenilir bölgedir” demişti. Ancak 5.6 büyüklüğündeki depremde 15 bina yıkıldı, şu ana kadar 7 kişi hayatını yitirdi. İşte Bakanlığın sitesinde yer alan haberin metni:

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker Van’da İl Afet Acil Durum Merkezi Müdürlüğü’nde ortak basın toplantısı düzenledi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker Van’da İl Afet Acil Durum Merkezi Müdürlüğü’nde ortak basın toplantısı düzenledi.

Bakan Erdoğan Bayraktar Van ve Erciş’te deprem beklentisi söylentilerine itibar edilmemesini isteyerek, “Bugün itibariyle diyebilirim ki; deprem açısında en güvenilir Van ve Erciş’tir. Çünkü buradaki fay kırılmış ve enerjisini boşaltmıştır. 3 aya kadar hissedilen ve hissedilmeyen çok sayıda artçılar devam edecektir.” dedi.

(Milliyet)

Depremzedeye gazlı polis müdahalesi

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay‘ın yıkılan Bayram Oteli’nin enkazında yaptığı incelemeler sırasında bir grup vatandaş, “yıkılmayan evlerinize girin” diyen Vali Münir Karaloğlu‘nu protesto etti. Bakan Atalay’ın enkazdan ayrılmasının ardından polis depremzedelere biber gazıyla müdahalede bulundu. Rüzgarın etkisiyle yayılan gaz, enkazda çalışan ekipleri de etkiledi.

Van’da dün akşam saat 21.23’te meydana gelen 5.6 şiddetindeki depremin ardından soğuk havaya rağmen geceyi dışarda geçiren depremzeler, enkazda inceleme yapan Van Valisi ve Bakan Beşir Atalay’ı protesto etti. Protesto gösterilerine polis biber gazı ile müdahale etti.

Sabah saatlerinde Van Valiliği önünde bir araya gelerek çadır talebinde bulunan ve “Vali istifa” sloganı atan gruba polis müdahalesi ile 2 kişinin gözaltına alındığı öğrenilirken, öfkeli depremzedeler arama kurtarma çalışmalarının devam ettiği Bayram Oteli enkazına geldi.

Burada yetkililere tepkileri devam eden depremzeler, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ve Van Valisi Münir Karaoğlu’nu istifaya çağırdı.

Depremzedelerle görüşmeye çalışan Atalay, tepkilerin artması üzerine “Beni dinleyecek misiniz?” diye sorduktan sonra, elini sallayarak, olay yerinden ayrıldı. Ardından ise polis gaz bombaları ile müdahalede bulundu.

Bakanlar ayrıldıktan sonra tepkilerini sürdüren kalabalıktakilere polis dağılmaları uyarısında bulundu. Dağılmamakta direnen yaklaşık 300 kişi polislerle de tartışmaya başladı. Kalabalıkla polis arasında başlayan tartışma, kısa sürede büyüdü. Bunun üzerine polis, kalabalığa müdahale etti. Polisler direnen kişilere biber gazıyla müdahale etti. Biber gazı, rüzgarın etkisiyle yayıldı ve enkazda çalışan arama- kurtarma ve sağlık görevlilerini de etkiledi.

(Ajanslar)

Bir kar eksikti!

Dün 5,6 büyüklüğünde ikinci bir depremle sarsılan Van’da yarından sonra kar bekleniyor.

Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, ilde bugün ve yarın sıcaklık en yüksek 6, en düşük sıfırın altında 4 derece olarak gerçekleşecek.

Yarın bölgede karla karışık yağmur, cumartesi günü ise kar bekleniyor. Cumartesi günü en yüksek sıcaklık 5, en düşük eksi 2 derece olacak.

Pazar günü ise en düşük sıcaklık değeri eksi 7’yi bulacak. Pazartesi günü en yüksek sıcaklık 6, en düşük sıcaklık ise eksi 6 olacak.

Van’da 23 Ekim’de gerçekleşen 7,2 büyüklündeki depremin ardından Van ve Erciş’te vatandaşların çoğu evlerine giremezken, dün yaşanan 5,6  büyüklüğündeki ikinci depremde 25 bina daha yıkılmış, hasalrlı halde kullanılan otelin enkazı altında kalan 7 kişi ölmüştü. (Ajanslar)

Yeşil Gazete

Mahalle yıkımlarını inşa etmek – Cihan Uzunçarşılı Baysal

Sanayinin kentlerin dışına çıkartıldığı, sanayi karşısında hizmetler, finans ve turizm gibi sektörlerin yükselişe geçtiği çağımızda, sanayi emekçilerine ihtiyaç kalmadı. Bir zamanların çeper mahalleleri olan emekçi mahalleleri, genişleyen kentlerin değerli arazilerine dönüştüklerinden, beş yıldızlı projeler için potansiyel yatırım alanları haline geldi. Ekonominin çarklarının üretim yerine arazi rantı/spekülasyonu üzerinden döndüğü günümüzde, emekçi mahallelerini mekân tutan yoksulların damgalanarak kriminilize edilmelerine tanık oluruz. Değerlenen arazilerine sermayenin el koyabilmesi için böyle bir meşruiyet inşasına gerek var çünkü. Dolayısıyla, o zamana dek göz yumulan ‘gecekondu’, birdenbire ‘ur’ olur, ‘ucube’ olur, ‘sakıncalı’ olur. Bu da yetmez, “Terörün, uyuşturucunun, devlete çarpık bakmanın, psikolojik olumsuzlukların merkezi’’ (Erdoğan Bayraktar, 2008) olur. Hele arazi rantı iyice yüksek bir bölgede ise, örneğin Küçükçekmece Ayazma Mevkii gibi “uluslararası alanda prestij olan Olimpiyat Stadyumu’nun yanı başında TEM otoyolundan hemen görülebilecek bir noktada” (Aziz Yeniay 2008) ise, yoksulluğu yaratan mekanizmalar sorgulanacağına, mahallenin kendisi yoksulluğunun görünür olmasından suçlu ilan edilir. Oysa niyet arazi rantıdır ve önceden dile getirilmiştir: “Kentin prestijini arttıracak özel proje alanları olarak geliştirilmesini” sağlamak ve “prestij projelerine yer açabilmek için gecekondu alanları boşaltılacak” (Erdoğan Bayraktar, 2004). “Arazinin arsızca metalaştığı” (Prof. Arif Hasan- Karachi Üni., 2009) ve tüm insani değerleri ötelediği zamanımızda, bir zemin kaymasıyla, failler bulunur: Gecekondulular ile alt gelir grubu emekçileri. Eleştirel sorgulamanın odak noktası şaşar. Yoksulluğu ve yoksunluğu üreten sistemden, düzgün bir sosyal konut politikası olamayan devletten, sosyal adaletten azade dağıtım mekanizmalarından, politik tercihlerden vb. kayar, gider ‘kötü kadın/ adam’ gecekonduluya zumlanır! Böylece, gecekondu bölgelerindeki kentsel dönüşüm politikalarının ardındaki gerçek niyet gözden kaçar, bu politikalara meşruiyet inşası kolaylaşır.

Acil kamulaştırma
Van depremi ertesinde de benzer bir zemin kaymasıyla karşı karşıyayız. Başbakan’ın deprem ve gecekonduyu ilişkilendirerek gecekonduluyu azarlayıcı tondaki “Senin binanın enkaz bedeli budur ve gel buraya gir, 20 yıl vadeyle de gel ve burada otur ama oturacağın yer artık burası” açıklamasından ve “Başta büyük şehirlerimiz olmak üzere… bütün gecekondular, kaçak binalar…” cümlelerinden, mahalle yıkımlarına meşruiyetin bu kez deprem üzerinden inşa edileceğini anlıyoruz. Potansiyel deprem yasasının, ‘acil kamulaştırma’ vb. tedbirlerle tam bir barınma/ konut hakları mağduriyetleri ve mülkiyet hakkı ihlalleri tetikleyeceğini belirterek, deprem keşif turu yapalım: Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı, imar komisyonlarının ‘tıkır tıkır’ çalıştığı ancak Deprem Komisyonu’nun bir kez bile toplanmadığı dokuz yıla isyan eder. 2009’dan geriye, son dört yılda, 3 bin 900’den fazla imar planı değişikliği yapan (günde üç plan) İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ortada depremle ilgili somut bir çalışması yok. DPT’nin yayınlarına göre, Marmara depremi nedeniyle 1999-2006 arası 20 milyar TL toplandı, bu kaynağın deprem hasarına yönelik kullanılıp kullanılmadığı bilgisi bulunamadı.

Sorgulanması gerekenler
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (ISMMMO) Başkanı, 30 milyarı bulan deprem vergilerinin kullanımının şeffaf olmadığını belirterek, 99’dan sonra çıkan yönetmeliklere rağmen denetimsizliğin devamından yakınır. Nitekim Van’da yıkılan çoğu bina 99 ertesi binalardır. Prof. Semih Tezcan, 54 bin kamu binasından sadece yüzde 1,5’inin elden geçirildiğini belirtir. Kamusal alanların, devlet arazilerinin ve parkların AVM, rezidans, lüks otel uğruna betonlaştırılmaları sonucunda İstanbul’da çadır kuracak yer kalmadığı gazetelere düşen son (sonuncu değil) marifetimizdir. Van’a gelirsek, TMMOB’nin kentte 2009’da gerçekleştirdiği ‘Deprem’ paneli tehlikenin varlığına işaret eder, nitekim bir bölge milletvekili de TBMM’ye konuyla ilgili soru önergesi verir. Toparlarsak, 12 sene sonunda geldiğimiz nokta, deprem paralarıyla sağlamlaştırılan konutlar, mahalleler, kamu binaları değildir. Kentsel dönüşüm/yenileme projesiyle, İstanbul’a ‘Çılgın Kanal’ ve ‘İki Yeni Kent’ ile Van’a ‘Nevruz Efsaneler Ülkesi Projesi’dir. Şimdi, tüm bu gidişattan gecekonduluyu sorumlu ilan edelim ve tartışmayı da depreme yönelik yapılması gerekenler ancak yapılmayanlar yerine gecekonduludan başlatalım. Ancak, böyle bir zemin kaymasıyla sorgulamamız gereken yere bakamayacağımız ve çözümü de bulamayacağımız için, bu gidişatın sonunun ayaklarımızın altından çekilen zemin olarak başımıza ineceğini bilelim. Gecekondu mahallelerinin TOKİ’lere taşınarak yerlerinin beş yıldızlı projelere açılmalarıyla ekonominin çarkları bir süre dönebilir ama depremden korunma sağlanmaz. Fener-Balat-Ayvansaray ya da Tarlabaşı kentsel yenilemelerinin ısıtılıp tekrar gündeme düşürülmelerinin de depremle ilgisi yoktur. Yönetimler önce kendi açıklarından yani kaç köprü, viyadük, hastane, okul, kamu binası elden geçecek, çadır kentler nerelere kurulacak, organizasyonları nasıl olacak, sağlık personeli, gıda/su stokları, arama -kurtarma timlerinden başlamalı.

Felaket kapitalizmi
New Orleans sel felaketi ertesinde toplu konutlarda oturanların sel bahanesiyle yerlerinden edilerek bölgenin lüks konutlara açılması ya da Sri Lanka’da tsunami ardından sahilin lüks otellerle donatılması, ‘felaket kapitalizmi’ örnekleri. Naomi Klein felaketleri, heyecanlı fırsatlar olarak değerlendiren ve kamusal alana sermaye tarafından yapılan bu baskınları böyle adlandırır. Amaç, mahalleler üzerinden felaket kapitalizmi yapmak değil de gerçekten depremden korunma ise, bu pekâlâ ‘yerinde dönüşüm’ projeleriyle yapılabilir. Mahalle, depreme karşı korunduğu kadar, insani değerleri de arsızca metalaşan arazi değerlerine karşı korunmayı hak eder.

Cihan Uzunçarşılı Baysal – Radikal 2

Yasal cezalarınız çok ağır lütfen güncelleyin!- Nihal Kemaloğlu

ABD, Türkiye’deki bir yasal mevzuatla ilgili cezaları ‘çok ağır ve cesaret kırıcı’ bulduğunu yetkililere bildirmişti.
Çok açıktı ki bu çok ağır cezaları içeren yasa, dünya birincisi olduğumuz ‘tutuklu’ sayımıza ilişkin Terörle Mücadele Yasası hiç değildi.
Cesaret kırıcı bu yasal uygulamanın insan hak ihlalleriyle ya da giderek daraltılan temel hak ve özgürlüklerle de katiyen ilişkisi yoktu.
Mesele yani ABD’nin ‘endişe ve kaygı duyduğu’ konu, Türkiye’deki GDO piyasasının özgürlüğüydü!
ABD, Türkiye’nin GDO’lu ürünlere ilişkin yasalara aykırı davranan vatandaşlarına ağır cezalar vermesine dair rahatsızlığını iletmiş ve GDO’lu ürünlerle ilgili yasal düzenlemenin yenilenmesini istemişti.
Küresel GDO’lu tohum tekeli ABD, Türkiye’nin ‘yasalara aykırı’ GDO’lu ürün ithal eden, üreten veya çevreye serbest bırakan kişilere verdiği 5-12 yıl hapis cezası ve 10 bin güne kadar para cezasının ‘müteşebbislerin’ cesaretini kırıp, Türkiye’nin GDO piyasalarına dahlini geciktirdiği görüşündeydi.
Radikal Gazetesi’nden Hacer Boyacıoğlu’nun haberinde ABD ile Türkiye arasındaki ‘Ekonomik Ortaklık Komisyonu’ görüşmelerinde ABD bu taleplerini sıralamıştı.
Ve Türkiye’ye eğer taze sebze ve meyveleriyle ABD pazarına girmek istiyorsa, GDO’lu ürünlerle ilgili ‘ağır cezalı yasasını değiştirmesi ‘tavsiye’ edildi. Yani siz bizim GDO’lu tohum-tarım-ürün pazarımız olursanız biz de sizin taze sebze ve meyvelerinizi gümrükte didikleyip çürütmeyiz diyorlardı.
Kapitalist GDO tekellerinin sabrı taşmış olmalıydı ki açık pazar dünyadaki bütün tarım üreticilerini topraklarından uzaklaştırarak ‘tüketici’ haline getiren GDO’lu tohum/ürün paketinin artık bütün piyasa gücüyle Türkiye’ye girmesi gerektiğini hatırlatıyorlardı.
Tarımda ‘küreselleşmenin’ taşıyıcı ‘tohumları’ GDO’lara sözüm ona ‘fahiş’ ceza kesen Türkiye’yi, ABD’li yetkililer işte bu nedenle ‘tarım konusunda bir ilerleme sağlanamıyor’ diye uyarmışlardı.
GDO’lu tohum, tarım ilacı ve gübresiyle topyekun giriş yaptığı ‘gelişmekte olan ülkelerde’  tohumlar patentli teknolojik ürün muamelesi görüp her yıl üreticinin tohum elde etmesini engellemesi bir yana bir müddet sonra küresel endüstriyel tarım bütün küçük üreticileri biçip geçiyordu.
Uzmanlar birkaç tekelin elinde olan dünya tohum pazarının elmas pazarından daha büyük olduğunu ve 73 milyar dolara çıkmayı hedeflediğini belirtiyorlar.
Öte yandan Türkiye ise ‘GDO’lu ürün zararlı ama ithal edilebilir’ tutuk tavrıyla 3 soya, 3 mısır ve 12 Ekim’de de 10 mısır türünün daha ithaline izin vererek pazarını açmaya başlamıştı.
Piyasanın özgürlüğü denince akan suyun kesilip ‘HES’ inşaatına döndüğü Türkiye’de muhakkak ki GDO piyasasının ‘hak ve özgürlüklerini’ sonuna kadar genişleteceğinden kuşku duyulmamalıydı.

Nihal Kemaloğlu – Akşam

Ve Berlusconi de gidiyor

İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi, Papandreu’nun ardından Euro Bölgesindeki borç krizine kurban giden bir başka lider oldu. Parlamentoda çoğunluğu kaybeden Berlusconi, istifasını bir koşula bağladı.

Temsilciler Meclisi’ndeki bütçe oylamasında 630 milletvekilinden 308’i “evet” oyu verdi. Berlusconi hükümeti, böylece 316 milletvekilinin oyunu gerektiren mutlak çoğunluğa ulaşamadı.

Demokrat Parti lideri Pierluigi Bersani, oylama sonucunun hükümetin artık çoğunluğa sahip olmadığını kanıtladığını kaydetti. Muhalefet Berlusconi’nin istifasını istedi.

Başbakan Silvio Berlusconi, oylama sonrası Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano ile bir araya geldi. Görüşme sonrası Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Berlusconi’nin Cumhurbaşkanı’na, Meclis’te gelecek hafta ele alınması planlanan ekonomik istikrar paketinin kabul edilmesinden sonra istifasını sunacağı bildirildi.

Açıklamada, “Bu görev tamamlandıktan sonra Başbakan, istifasını Cumhurbaşkanı’na sunacak. Cumhurbaşkanı Napolitano, istifanın ardından yeni hükümetin kurulması için siyasi gruplarla müzakerelere başlayacak” ifadeleri kullanıldı.

Söz konusu ekonomik istikrar paketinin onaylanmasının günlerce sürebileceği belirtiliyor. Euro Bölgesi liderleri, İtalya’nın dev borç yükünün azaltılması ve büyümenin teşvik edilmesi için acil ekonomik reformlar yapılmasını talep etmişti. (Deutsche Welle Türkçe)

Filistinli Queer aktivist Haneen Maikey İstanbul’da

Filistinli aktivist grup alQaws’ın yöneticisi Haneen Maikey, “Queer Politikalar ve Filistin Mücadelesi: Aktivizmle Geçen On Yılı” başlıklı konuşmasıyla yarın İstanbul’da olacak.

International Resource Network Orta Dogu Masası ve Heinrich Böll Stiftung Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği konuşma, 11 Kasım 2011’de saat 19.00’da KADAV’da gerçekleşecek.

Konuşmada Maikey, Filistin’de queer mücadele hareketini tarihsel ve siyasi bağlamı içinde sunacak. Hareketin son on yıldaki kazanımlarını ve yaşanan değişimleri ele alarak günümüzde İsrail’deki eşcinsel milliyetçiliğini ve eşcinsel hakları söyleminin uluslar arası siyasetteki kullanımını, ötekileştirilen Filistinli LGBTQ cemaatin bakış açısından tartışacak.

KADAV, Kamer Hatun Mahallesi, Hamalbaşı Caddesi, No. 22/9, Beyoğlu adresinde bulunuyor.

(Yeşil Gazete)