Ana Sayfa Blog Sayfa 4890

2012 Yılı Bütçesi Genel Kuruldan geçti

2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı, TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yasalaştı.

Kanuna göre, Türkiye’nin 2012 yılında bütçe giderleri 350 milyar 948 milyon, bütçe gelirleri 329 milyar 800 milyon, bütçe açığı 21 milyar 103 milyon, faiz dışı fazla da 29 milyar 146 milyon lira olacak. Genel Kurulda, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu, 134 ret, 1 çekimser oya karşın 318 oyla kabul edildi. Kanuna göre, Türkiye’nin 2012 yılında bütçe giderleri 350 milyar 948 milyon, bütçe gelirleri 329 milyar 800 milyon, bütçe açığı 21 milyar 103 milyon, faiz dışı fazla da 29 milyar 146 milyon lira olacak.

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idareler, aktarma yapılacak tertipteki ödeneğin yüzde 20’sine kadar kendi bütçeleri içinde ödenek aktarması yapabilecek. Bu idarelerin yüzde 20’yi geçen diğer her türlü kurum içi aktarmalarını yapmaya Maliye Bakanı yetkili olacak. 2012 yılı yatırım programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında, herhangi bir projeye harcama yapılamayacak. 2012’de yatırım cetvellerinde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilen projeler kapsamındaki yıllara sari işlere 2012’de başlanabilmesi için proje veya işin 2012 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde 10’undan az olamayacak. Kurulu gücü 500 MW üzerinde olan baraj ve HES projeleri, Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının İyileştirilmesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığınca gerçekleştirilecek şehir içi raylı ulaşım sistemleri ve metro yapım projeleri ile diğer demiryolu yapım projeleri bu kapsam dışında tutulacak. Ödenekleri bulunan Köylerin Altyapısının Desteklenmesi Projesi (KÖYDES) kapsamında, köylerin altyapı ihtiyaçları için İl Özel İdareleri veya Köylere Hizmet Götürme Birlikleri, Su Kanalizasyon ve Altyapı Projesi (SUKAP) kapsamında belediyelerin içme suyu ve atıksu projelerini gerçekleştirmek üzere İller Bankası Anonim Şirketine tahakkuk ettirilmek suretiyle kullandırılacak. SUKAP kapsamında ihtiyaç duyulması halinde genel bütçe kapsamındaki ilgili kamu idaresi bütçesine veya özel bütçeli idareler bütçesine ödenek aktarılabilecek. Bu kapsamda ilgili idarelere yapılan hazine yardımları, haczedilmeyecek ve üzerine ihtiyati tedbir konulamayacak.

Garantili dış borç limiti

Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna göre sağlanacak, garantili imkan ve dış borcun ikrazı limiti 3 milyar doları, Hazine Müsteşarlınca belirlenecek koşullar çerçevesinde ve elde edilecek kaynaklar Hazineye aktarılacak şekilde kamu kurum ve kuruluşlarınca ihraç edilecek sertifika senet ve benzeri finansman enstrümanlarına sağlanacak garanti tutarı 2 milyar doları aşamayacak. KİT’ler ile Hazinenin pay sahibi olduğu diğer işletme, şirket ve bankaların Hazineye tekabül eden temettü tutarları ile diğer öz kaynaklarının tamamlı veya bir kısmı, ilgili teşebbüs, işletme, şirket ve bankanın ödenmemiş sermayesine veya görev zararı alacaklarına mahsup edilebilecek. Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin politik risk kapsamında yapacağı tahsilatın ve bankanın faaliyet karlarından Hazineye tekabül eden temettü tutarlarının ve olağanüstü yedek akçelerinin tamamı veya bir kısmı, bankanın politik risk alacağına ve ödenmemiş sermayesine mahsup edilebilecek.

Memur maaşlarındaki artışlar

Kanuna göre, 1 Ocak-30 Haziran 2012 döneminde aylık gösterge tablosunda yer alan rakamlar ile ek gösterge rakamlarının aylık tutarlara çevrilmesinde uygulanacak aylık katsayı 0,06446, memuriyet taban aylığı göstergesine uygulanacak taban aylığı katsayısı 0,86251, yan ödeme katsayısı 0,02044 olacak. Sözleşmeli personelin ücret tavanı 1 Ocak-30 Haziran 2012 döneminde 3,382 Türk Lirası olarak uygulanacak. Kanun, uluslararası anlaşma, Bakanlar Kurulu kararı veya yılı programıyla kurulması ya da genişletilmesi öngörülen birimler ile hizmetin gerektirdiği zorunlu haller için yılı ödeneğini aşmamak kaydıyla yapılacak yeni vizeler dışında, 2011 yılı sözleşmeli personel pozisyon sayıları hiçbir şekilde aşılamayacak.

Atama izni

Kamu idare kurum ve kuruluşları, serbest memur kadrolarına 2011’de emeklilik, ölüm, istifa veya nakil sonucu ayrılan memur sayısının yüzde 50’sini geçmeyecek şekilde açıktan veya diğer kamu idare, kurum ve kuruluşlarından nakil suretiyle atama yapılabilecek. Bu sınırlar içinde memur ihtiyacını karşılayamayacak idare, kurum ve kuruluşlardan yüksek öğretim kurumları için ek 5 bin, diğerleri için ek 29 bin atama izni verilebilecek.

Üniversiteler için 9 bin ek atama

Yüksek öğretim kurumları, öğretim üyesi dışındaki boş öğretim elemanı kadrolarına 2011’da emeklilik, ölüm, istifa, nakil, eğitimin tamamlanması veya başarısızlık sonucu kurumlarından ayrılan öğretim elemanı sayısının yüzde 50’sini (araştırma görevlisi kadroları için yüzde 100’ünü) geçmeyecek şekilde, açıktan veya yüksek öğretim kurumları ile diğer kamu idare, kurum ve kuruluşlarından naklen atama yapılabilecek. Bu sınırlar içinde öğretim elemanı ihtiyacını karşılayamayacak söz konusu yüksek öğretim kurumları için ek 9 bin atama izni verilebilecek. Ek olarak verilen atama izninin en az 4 bini, Yüksek Öğretim Kurulu koordinasyonunda Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı kapsamında yetiştirilmek amacıyla araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak atamalarda kullanılacak. Öğretim üyesi kadrolarından ayrılanların sayısı ile tıpta ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi yönetmeliği uyarınca atanmış oldukları araştırma görevlisi kadrolarından ayrılanların sayısı, yüzde 50 veya yüzde 100 sınırının hesabında dikkate alınmayacak. Hakimlik ve savcılık meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere, tıp ve diş hekimliğinde uzmanlık eğitimi yönetmeliği uyarınca asistan kadrolarına yapılacak atamalar, Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığında münhasıran vergi ve sosyal güvenlik alanlarında istihdam edilecek yardımcı kadrolarına yapılacak atamalar, özürlü personel atamaları, TSK Personel Kanununun kapsamında veya diğer ilgili mevzuata göre yapılacak askeri personel atamaları, emniyet hizmetleri sınıfında bulunan kadrolara yapılacak atamalar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yapılacak atamalar ile özelleştirme uygulamaları kapsamındaki personel nakilleri de sınırlamaya tabi olmayacak.

Boş-dolu kadrolar Maliye Bakanlığına bildirilecek

Kamu idare, kurum ve kuruluşları kadro ve pozisyonlarının dolu-boş durumu ile bunlarda meydana gelen değişikliklere ilişkin bilgiler mart, haziran, eylül ve aralık aylarının son günü itibariyle düzenlenerek, bu ayları izleyen ayın 20’sine kadar e-bütçe sisteminde veri girişi yapmak suretiyle Maliye Bakanlığına bildirilecek. Belediyeler, il özel idareleri ve mahalli idare birlikleri ile bunların müessese ve işletmelerinde sözleşmeli personel istihdamı mümkün olan hizmetlerde (avukat, mimar, mühendis ve veteriner hariç) ayrıca sözleşmeli personel istihdam edilemeyecek. Türk Patent Enstitüsü, Türk Standartları Enstitüsü, Yüksek Öğretim Kurulu, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığına ait hesaplarda yer alan kasa ve banka hesapları bakiyelerinin yarısı ile Anadolu Üniversitesi Döner Sermaye İşletmesinin uzaktan eğitim uygulayan iktisat, İşletme ve Açıköğretim Fakültesine ait hesaplarında yer alan kasa ve banka hesapları, tahvil ve bono gelirlerinin yarısı, genel bütçeye gelir kaydedilmek üzere 2012 yılı Şubat ayı sonuna kadar Maliye Bakanlığı Merkez Muhasebe Birimi hesabına aktarılacak. TBMM Genel Kurulunda 2010 Yılı Merkezi Yönetim Kesinhesap Kanunu da 132 ret oyuna karşın 316 oyla kabul edildi.

Roth ve Özdemir: KCK operasyonları endişe verici

0

Almanya Yeşiller Partisi eşbaşkanları Claudia Roth ve Cem Özdemir, Türkiye’deki KCK operasyonlarını eleştirdi ve bu operasyonların durdurulması çağrısında bulundu.

Roth ve Özdemir tarafından birlikte yapılan yazılı açıklamada, Türkiye’de dün 37 gazetecinin tutuklandığı ve bu kişilerin birçok Kürt kökenli insan hakları savunucusu, aydın ve öğrenci gibi bölücülükle suçlandığı belirtilerek, “Türkiye’deki KCK operasyonları endişe verici ve hukuk devleti açısından hiçbir şekilde kabul edilemez” denildi.

(Ajanslar)

Greve katılım yüksekti

Türkiye’de, başta sağlık çalışanları olmak üzere, bazı kamu çalışanlarının katıldığı bir günlük grev kapsamında birçok şehirde etkinlikler düzenlendi.

Greve çıkan çalışanların hedefinde öncelikli olarak, 2 Kasım tarihinde çıkarılan 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) vardı.

Sabah 7:30’da İstanbul’daki Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakültesi’nde grev çadırları kuran sağlık çalışanları, hastane bahçesinde ve polikliniklerde grev gerekçelerini anlatan bildirileri hastalara ve diğer çalışanlara dağıttılar.

İstanbul’un iki yakasında grevdeki çalışanların katıldığı yürüyüşler yapıldı, eylemlerin merkezi Beyazıt Meydanı oldu.

Bağımız İletişim Ağı (Bianet)’in haberine göre kortejler halinde Beyazıt’a yürüyen yaklaşık 25 bin kişi, öğle saatlerinde Beyazıt Meydanı’nda toplandı.

Meydandaki mitingde konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Yönetim Kurulu üyesi Osman Öztürk, hükümetin başlattığı sağlık reformu çerçevesinde hem doktorların hem de hastaların mağdur edildiğini söyledi.

Öztürk “AKP 663 nolu KHK’yi gece yarısı, meslek örgütleri, sendikalar, muhalefet, kendi milletvekillerine bile sormadan çıkarttı. Bu KHK ile 1 Ocak’ta yeşil kartlar kaldırılacak. Neredeyse herkes sağlık primi ödeyecek. İlaç başına katkı payı ödenecek” dedi.

Greve destek veren Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul ise kamu çalışanlarına grev hakkı verilmemesine rağmen bugün hizmetten gelen güçlerini kullanarak grev yaptıklarını söyledi.

Ankara’daki mitinge BDP’li vekillerden destek

BDP milletvekilleri Gülten Kışanak ve Sırrı Süreyya Önder’in de destek verdiği Ankara, Ziya Gökalp Caddesi’nde yapılan mitingde de “hükümetin sağlık alanını ticarete açmasına” tepki gösterildi.

Mitingde yapılan konuşmalarda ayrıca Ankara, Diyarbakır ve İzmir’de greve katılımın yüzde yüz olduğu belirtildi.

NTV’nin haberine göre İzmir’deki greve katılım oldukça genişti, gösterilerin merkezi ise Konak Meydanı oldu.

Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu’nun (KESK) düzenlediği grev kapsamında devlet hastanelerinde acil servisler dışındaki birimlerde hizmet verilmedi.

KESK’e bağlı bazı iş kollarında çalışanlar da grev sebebiyle görevlerini bir günlüğüne yapmadılar.

Greve çıkan çalışanlar, 2 Kasım tarihinde çıkarılan 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin geri çekilmesini talep ettiler.

Türk Tabipleri Birliği söz konusu kararnameyle “üniversite hastanelerine Sağlık Bakanlığı tarafından el konulması, yurt dışından hekim ve hemşire ithalatının önünün açılması ve ilaçta reklamın serbest bırakılması” gibi uygulamaların yolunun açıldığını savunuyor.

Hükümet ise KHK’nin sağlık alanındaki bazı aksaklıkları düzelteceği görüşünde.

‘Protesto’cunun hazin hikâyesi – Nuray Mert

Dünyanın egemen güçleri meğer ne kadar isyancıymış fark etmemişiz, devrimlere ne kadar susamışlar bilememişiz. Dahası, Batı dünyası meğer kendisine meydan okunmasına ne kadar sevinirmiş. Bugüne kadar dünyanın her yanında isyancılar, devrimciler, hatta göstericiler meğer boşuna sürünmüş, hapislerde çürümüş ve canlarından olmuşlar.
Yıllarca süren, binlerce insanın canına mal olan onca çatışma, isyan, başkaldırı dünya basınında küçücük bir yer bulamazken, Arap dünyasında meydana gelen olaylar, televizyonla naklen rejimler yıktı, ‘devrimler’ yaptı. Ama en tuhafı, Batılı siyasetçiler hemen nedamet getirdi, ‘biz Ortadoğulu diktatörleri desteklemekle meğer ne büyük hata etmişiz, Tunus’ta kendini yakan işportacı, Mısır’da meydanları dolduran Arap gençler gerçekleri yüzümüze vurdu’ diye adeta sevindirik oldu. ‘Yok mu başka diktatör yıkacak hemen yardımcı olalım’ dercesine Libya’da doğrudan ‘sorumluluk’ yüklendiler, Suriye için halen çırpınıyorlar. Bu büyük ‘uyanış’ın en son ürünü, Time dergisinin ‘isimsiz asker’ misali ‘Protestocu’yu yılın insanı seçmesi oldu. Meğer hayat ne kadar basitmiş, koca devletler hatasını hemen kabul eder, kendisine isyan edeni baş tacı eder, küresel ana akım medya da kahraman ilan edermiş!
Ya da hepimizle dalga mı geçiyorlar? Nedir bu isyanseverlik, nedir bu ahir zaman devrimciliği, bunu kim, nasıl izah edebilir? Bence bu kafamıza takılması gereken bir sorudur. Time dergisinin son sayısını, kafanızdaki bu soru ile karıştırın; bir protestocu defilesi, bir isyan simülasyonu, bir devrim parodisi nasıl olur göreceksiniz. Sahicilikten bunca uzak düşmüş öfke, poz vermeye gönül indirmiş isyan, ‘başkaldırı’ fikrini ne ölçüde pespayeleşiyor anlayacaksınız. Dahası, gerçek öfke ve sahici isyanın bu tabloda değil, ancak bu tabloya karşı sergilenebileceğini derin biçimde hissedeceksiniz. Tabii sahicilikle derdiniz varsa. Yoksa, bu çağda hayat sizin için çok kolay, hakikisi ile yüzleşmek ve sahicisinin bedelinden kaçmak üzere her şeyin ucuz maliyetli olarak kurgulanmış olanı var.

İsyanlardan isyan seçiyorlar
Arap veya Batı sokaklarına çıkanlar sahte veya kurgulanmış demiyorum, olan bitenin bize takdim ediliş biçimleri öyle. Kapitalizmi sahiden tehdit eden herkesi, her hareketi vahşi biçimde sindirenler, isyanın ‘çapulculaşmış’ biçimini sadece önemsemiyor değil çok seviyorlar. En çok da, isyanı çapulculaştırmayı sonunda başardıklarını gördükleri için! Ortadoğu’da kendi çıkarları için çevirmedik dolap bırakmayanlar, işe yaramaz hale gelen kuklalara isyan edenlerin bu kez ellerinden tutuyorlar. Radikal İslam’a karşı İslamcıları, küresel kapitalizme karşı kapitalizm özlemi ile yanıp tutuşan liberalleri yeni düzenin enerji kaynakları olarak selamlıyorlar. İsyanlardan isyan seçip, eski düşmanlarının üzerine sürüyorlar. Nasılsa ‘twetter’cı gençlerin dünyadan haberi yok.
Devrim parodileri çağında bu söylediklerimin hemen karalanmaya girişileceğini biliyorum. Ama unutmayın, böyle bir devirde hakikat, en çok da karalananların içinde gizli. Çünkü hâlâ tehdit olarak algılanan karalanır, sesinin çıkması istenmez. Tekrar ediyorum, bu bir ‘devrim’, ‘isyan’, ‘başkaldırı’ parodisi, o nedenle bu denli baş tacı ediliyor. Ne Batı’daki isyancı, işgalci gençlerin ne Arap dünyasındaki ‘twetter’cı gençlerin insanlık adına ortak bir dertleri ve ortak bir hayali yok. Dünyanın her yanında sömürülenler, zulüm görenler adına söyleyecekleri yok. Ne fukara toplumların içme suyuna dahil el konulmasına karşı direnenler ile, ne her tür baskıya karşı başkaldıran diğer halklar ile ortaklaşmak gibi bir dertleri yok. Bu nedenle, dünyanın mevcut çarklarının dönmesine karşı gerçek tehdit olarak algılanmıyorlar. O nedenle isyanları naklen yayınlanıyor, çehreleri portreleşiyor, taşkınlıkları fetişleşiyor.

Başkaldırının asaleti korunsaydı
Ancak böyle bir dünyada, bırakın demokrasiyi, özgürlüğü, en basit sıradan insan haklarını sınırlarına sokmayan Körfez emirlikleri ‘özgürlük savaşçı’larına destek olabilir. Time dergisi 2011’in gözde isyancılarını, yılın insanı diye kapak yapabilir. Özgürlük, demokrasi gibi kavramlar zaten çoktan tüketilmişti, bari isyan, devrim veya kısaca başkaldırının asaleti korunabilse, bu şekilde pespayeleştirilmesi mümkün olmasaydı. Ama artık her şeyin sonuna kadar tüketildiği ve pespayeleştiği bir dünyada yaşıyoruz. Bari buna direnelim.
Bu noktada, Time dergisinin önerdiği Hardt ve Negri ile Zizek’ten öğreneceğimiz fazla bir şey olmadığını, başkaldırı veya protestonun gerçek anlamını ancak ve ancak adalet, eşitlik ve insanlık onuru adına ağır bedeller ödeyenlerin mücadelesi üzerinden kavrayabileceğimizi anlayalım.

Nuray Mert – Milliyet

Ayhan Çarkın yer gösterecek

Eski MİT’çi Tarık Ümit’in öldürüldüğünü söyleyen eski Özel Harekat polisi Ayhan Çarkın’ın yer gösterme talebi kabul edildi.

Faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel, dün ek ifadesine başvurduğu Çarkın’ın beyanları doğrultusunda, ”yer gösterme işlemi yaptırma” izni için mahkemeye başvurmuştu.

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliği’nin kararında başvuruda, ”Çarkın’ın, 2 Mart 1995’te kabyolan ve bugüne kadar kendisinden haber alınamayan Tarık Ümit’in öldürüldüğü ve yerini gösterebileceği, yine Behçet Cantürk’ün İstanbul Fenerbahçe Orduevi önünden alınıp, Sapanca’da nerede ve nasıl öldürüldüğünü gösterebileceğine yönelik yer gösterme işlemi yapabileceğini bildirdiğinin” yer aldığı ifade edildi.

Kararda, başvurunun 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun, ”kapalı ceza infaz kurumu dışına çıkma iznini” düzenleyen 92/2. maddesindeki şartlara uygun olduğu kaydedilerek, kabulüne karar verildiği belirtildi.

Karara göre; Ayhan Çarkın, yarın 08.00’den itibaren 7 gün süreyle Ankara 2 nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’ndan, yer gösterme işlemi için çıkarılabilecek.

Çarkın’ın cezaevi dışında geçirdiği süre tutukluluğundan sayılacak.

Çarkın, cezaevinden çıkarılırken ve tekrar cezaevine dönerken, sağlık kontrolünden geçirilecek.

Gazetelere açıklamalarda bulunan Ayhan Çarkın, eski MİT’çi Tarık Ümit’in öldürüldüğünü söylemişti.

Çarkın, “Eğer isterlerse cesedin yerini söylerim, çıkartır DNA testi yaparlar” diye konuşmuştu.

(Ajanslar)

Fukuşima’nın temizlenmesi 40 yıl alacak

Japonya, Mart ayında meydana gelen depremden sonra oluşan tsunaminin vurduğu Fukuşima nükleer santralinin tamamen temizlenmesinin 40 yıl süreceğini belirtti.

Japonya Ekonomi, Sanayi ve Ticaret Bakanı Yukio Edano, santrali güvenli bir şekilde kontrol altında tutarak temizlemek ve devre dışı bırakmak için öngörülen planı açıkladı.

Edano, hükümetin, tesisin bulunduğu bölgeden tahliye edilen vatandaşların görüşlerini de dikkate alacağını söyledi: “Santralin temizlenmesi işlemi sıkı ve güvenli bir şekilde ilerlemeli. Çünkü bu belirlenen zaman çizelgesini etkilememeli. Santralin tamamen temizlenmesi 30 ila 40 yıl arasında sürecektir ve vatadaşlarımızın evlerine dönebileceği tarih bununla doğrudan ilişkili değil.”

Japon hükümeti nükleer santraldeki krizin sonlandırılması için yeni yol haritasını açıklarken, uzmanlar ise Fukuşima’nın halen afetlere karşı savunmasız olduğunu ifade ediyor. Hükümet birkaç gün önce de tesisin kontrol altına alındığını belirtmişti.

Ülkede 11 Mart’ta meydana gelen şiddetli deprem ve ardından oluşan tsunami Fukuşima nükleer santralini vurmuştu. Ağır hasar gören santraldeki radyasyon sızıntısı nedeniyle 100 binden fazla kişi bölgeden tahliye edilmişti.

Özgür Gündem dört sayfa çıktı

KCK operasyonu adı altındaki operasyonda bürosu basılan ve gazetecileri gözaltına alınan Özgür Gündem gazetesi, siyah fon üzerine “Susturamayacaksınız” manşeti ile dört sayfa çıktı.

KCK adı altında yürütülen operasyon kapsamında dün ofisi basılan ve birçok gazeteci gözaltına alınan Özgür Gündem gazetesi bugün dört sayfa çıktı.

Siyah fon üzerinde “Susturmayacaksınız” manşeti ile çıkan gazetenin ilk sayfasında editörün notu var:

“Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti Kürt olan her şeye saldırıya geçmiştir. Dün Özgür basın geleğinden gelen 40’ın üzerinde gazeteci gözaltına alındı; binalar basıldı. Gazetemizin basılması ve gazetecilerimizin gözaltına alınması nedeniyle gazetemiz ancak dört sayfa çıkabildi. 90’lardan bu yana Özgür Basın’a yönelik saldırılarda susmadık, bu saldırı da bizi susturamayacak. 20 yıldır biz buradayız; zalimlerin ise nerede olduğunu herkes biliyor…”

Gazetenin ilk sayfasında, dün Özgür Gündem gazetesi önünde yapılan protesto eylemi yer aldı. Diğer sayfalarında ise gazetecilerin gözaltına ilgili siyasetçilerin ve aydınların tepkileri yer aldı.

Gazetenin son sayfasında ise bugün kamu emekçilerinin yaptığı greve çağrı haberi yer aldı.

Tesisatçıları PKK’lı sanıp vurdular

Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Heybeli köyünde, askerlerin iki tesisatçıyı PKK’lı sanarak ateş açması sonucu, tesisatçılardan biri öldü, diğeri yaralandı.

Dün akşam Nusaybin’e bağlı Heybeli köyü yakınlarında operasyon yürüten askerler, üzerlerine açılan ateşe karşılık verdi; çatışma çıktı. Bölgede çalışma yapan iki tesisatçı da kurşunlara hedef oldu.

Askerler, tesisatçıların ellerindeki üçgen şeklindeki aleti uzun namlulu silah sanarak  ateş etti.

Ağır yaralanan 5 çocuk babası Yusuf Akın, Mardin Devlet Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Mehmet Eren‘in ise tedavisi sürüyor.

Mardin Valisi Turhan Ayvaz, su tesisatçılarının kazara vurulduğunu açıkladı. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

Kore’de milyonlar meydanlarda

0

Kuzey Koreliler kaybettikleri liderleri Kim Jong-il’in arkasından gözyaşı dökmeye devam ediyor.

Resmi kaynaklar, 25 milyonluk ülkede 5 milyon kişinin başkent Pyongyang’da Kim Jong-il’in heykellerini ziyaret ettiğini ve hürmetlerini sunduğunu açıkladı.

Meydanlarda toplananlar sadakatlerinin, babasının ölümünden sonra Kim Jong-un içinde geçerli olduğunu belirtiyor:

“Bu ulusun gelişmesi için yapabileceklerimin en fazlasını, General Kim Jong-un’un liderliğinde de yapacağım.”

Kim Jong-un, 69 yaşındaki babasının cumartesi günü kalp krizinden ölmesinin ardından ilk kez kameraların karşına çıktı.

Kuzey Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, tarafından yayınlanan görüntüler, artık ülkenin yeni liderini de teyit etti.

Önemli soru ise bir nükleer gücün başına geçen 27 yaşındaki tecrübesiz Kim Jong-un’un bundan sonraki adımlarının ne olacağı.